Mesajı Okuyun
Old 14-07-2007, 08:04   #1
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan Şimdi Birşeyler Yapmak Zamanı


ŞİMDİ BİRŞEYLER YAPMAK ZAMANI


Bazen müthiş bir durağanlığa düşeriz. Yapılması gerekenleri bilir ama bir türlü harekete geçemeyiz. Yaşamı sürdürmek için gereksinimler, zorunluluklar, ödemeler, işler önümüzde kendini göstere göstere durur; biz sadece bakarız. Bilinçli bir yokoluşa sürüklenir, kendi mahvoluşumuzu hazırlarız. Bazen durağanlığımıza sessiz, içimizde yaşadığımız bir panik hali de eşlik eder. Paniğe kapılır ama o ataleti kıramayız. Sanki hazırlıklıyızdır başımıza gelecek kötü durumlara, sanki kaderimize razıyızdır; öylece durur, bekleriz. Biraz çaba göstersek belki kurtulacak, belki sonuçlarını hafifletecek, hiç olmazsa o felaketin sorumluluğunu sırtımızdan atacak olmamıza rağmen; göre göre, bile bile, hiçbir çaba göstermeden gideriz bizi bekleyen sona. Son anda bir rastlantı olmazsa, bilinen kötü durum gerçekleşir; mahvolur, yokoluruz.


Son iki 5.2'lik deprem bize 1999'u anımsattı. Yine binalarımızı ve yaşamımızı sallayacak, büyük olasılıkla yıkacak bir depremin yakın gelecekte olacağını biliyoruz. Biliyoruz ya, az önce anlattığım bunalım haline toplumca girmiş, öylece bekliyoruz. Dayanıksız binalarda oturmaya devam ediyor, yenilerini de yine aynı duyarsızlıkla yapıyoruz. Evlerimizde küçük önlemlerle olası hasarı hafifletebilecek, belki de can kaybını önleyebilecekken, hiçbirşey yapmıyoruz. Devlet de aynı bunalım içinde, öylece bekliyor. Kaçak yapılan ya da depremin şiddetine dayanamayacağı açık yapıları depremden önce yıkmak varken, içinde oturanların hayatta kalırlarsa vereceği oy için, onları bile bile ölümün ellerine bırakıyor; deprem konusundaki araştırmaları desteklemiyor; yıkılacağı belli bölgelerde yaşayanları daha sağlam zeminde yapılacak binalara taşımanın maliyeti, depremin yolaçacağı zarardan daha az olmasına rağmen, hiçbirşey ama hiçbirşey yapmıyor. Yapılanlar hep deprem sonrası için; binalar numaralanıyor ki, hangisi yıkılmış bilinsin; ceset torbaları depolanıyor; deprem sonrası toplanma alanları belirleniyor vb.


5.2'lik iki sarsıntı yetmedi bu durağanlıktan sıyrılmamız, uyanmamız için. Binalarımız salladı, bizleri korkuttu ama o kadar. Yine girdik evlerimize uyuduk, bu betonların altında kalır mıyız diye düşüne düşüne ama bunu engellemek için hiçbir çaba göstermeden. Yine uzmanlara danışıldı, yine aynı yanıtlar alındı: "Yakın gelecekte büyük bir deprem olacak! Belki yarın, belki daha sonra ama en geç 25 yıl içinde mutlaka olacak."; Aynı, öncekileri de çok önceden öngördükleri gibi.


17 Ağustos öncesi deprem, yalnızca "başka yerlerde" olan ve televizyondan enkazları, kurtarma çalışmalarını izlediğimiz, uzak bir olaydı bizim için. "Bize bir şey olmaz"dı. Oluverdi! Bilim 1993'de söylemişti bu depremin beklendiğini. Biz duymamış, duymak istememiştik. Hiçbir önlem de almamıştık. "Biz" bağışık değildik bu felaketten ama kabul etmemiş, bilincimizin alt kısımlarına itivermiştik tehlikeyi. Ama gördük: olacak denmişti ve olmuştu. "Bize bir şey olmuştu!" Ölmüştük, yaralanmıştık, dostlarımızı yitirmiştik. Evsiz, işsiz kalmış, korkmuştuk. Ne çabuk unuttuk! Nasıl unuttuk 17 Ağustos'u da yine aynı felaketi umarsızca bekliyoruz?


Beklediğiniz ölüm, beklediğiniz yıkım; silkinip uyanın artık. Şimdi birşeyler yapmak zamanı.


25.10.2006
Av.Cengiz Aladağ