Mesajı Okuyun
Old 04-07-2007, 14:24   #1
relaks

 
Mesaj 3091 s.K.-Zilyetliğin Korunması

Uygulamada 3091 s.K.a göre zilyetliğin korunmasından kasıt olarak kimi zaman gerçekten fuzuli şagil konumunda olan kişilerin zilyetliği kabul edilmekte ve korunmaktadır.Ancak, taşınmaz malikliğinin asli zilyetlik olduğu ve kanunun korunmasını hedef aldığı asıl zilyetliğin bu olduğu nedense gözardı edilmektedir.
Somut olayda, müvekkilime ait taşınmaz (daire) yaklaşık 1 yıldır işgal edilmekte olup, Kaymakamlığa ilgili başvuru yasal süresinde yapılmış, gerekli incelemeler tamamlanmış, neticede aleyhimizde karar verilmiştir. Başvurumuzda gerçek işgalci olduğunu belirttiğimiz kişi, kendisini gizlemiş ve başka bir kişi kendisinin orada kiracı olduğunu ifade etmiştir. Kaldıki kira sözleşmesinin olduğunu ve bunu sunacağını muhakkiklere beyan etsede, olmadığı için kira sözleşmesini sunamamıştır. Yaklaşık 1 yıldır kira ödemeyen, ödendi denen bedellere dair belge gösteremeyen, işgalci olmadığına dair en küçük emare bile olmayan kişi hakkında kaymakamlık -ki bu işi yük olarak görmekteler kendilerine- işgalci değildir, kiracıdır kararı vermiştir.
Hırsız bile olsa duruma göre onunda zilyetliği korunur gibi cümleleri baştan kabul etmiyorum, tartışmak yersiz. Fuzuli şagillik için, taşınmaza zorla girilmesi,kapısının veya kidinin kırılması vs gibi gerçekten komik kıstaslar idarece tarafımıza söylenmiş neticede idare mahkemesinde iptal davası tarafımızca açılmıştır.
Bilgi ve yorumlarınıza başvurmamın sebebi şu; fuzuli şagilliği bu kadar kesin olan bir şahsın 3091 s.K.a göre taşınmazdan tahliye edilmesi için daha ne yapılması gerekir. (Ecrimisil ve el atmanın önlenmesi davasıda açılmış, ancak neticelenmesi malum 1-1,5 yıl sürer) İdare mahkemesine kaymakamlık bildiğimiz bürokratik bir cevap vermiş, kararlarının doğru olduğu yönünde. Şimdi idareye vereceğim cevapta esaslı ve olayı neticelendirmeye büyük faydası olabilecek bilgi,karar vs varsa bunlar için yorumlarınızı bekliyorum. Şimdiden teşekkürler...