Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

YARGITAY HGK.2007/4-98 --2007/110 İçtihat

Üyemizin Özeti
Muayene olmak üzere gelen kadın hastasını taciz ettiği iddiası ile karşılaşan Davacı Doktorun, özel muayenehanesinde gizli kamera ile çekilmiş görüntülerinin televizyonda yayınlanarak kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu bahsine dayalı tazminat isteminde;
Davacının hastasına yaptığı muamele hiçbir şekilde tasvip edilemez. Ne var ki; davalı hasta da iddia ettiği ilk tacizden sonra gitmesi gereken mercilere gitmemiş, ne emniyetten, ne de Cumhuriyet Savcılığından adli yardım talep etmemiştir. Gazeteciye gitmiş, gizli kamera ile çekim yapmış ve televizyon kanalında yayınlatmıştır. Bu durum davalılar yönünden kişilik haklarına saldırıdır. İşin daha ilginç yönü davalı, davacıyı şikayet de etmemiş, aksine davacı davalıyı şikayet etmiştir. Davacının kişilik haklarına saldırı olduğu bellidir. Manevi tazminata hükmedilebilir. Ancak, davacı H___'da davalı N____'i taciz etmiştir. Bu durum da dosya kapsamı ile açıklığa kavuşmuştur. İşte bu aşamada manevi tazminat miktarının belirlenmesinde Borçlar Kanunu'nun 44. maddesi devreye girmelidir. Bu maddeye göre de; mahkeme hüküm altına alınacak manevi tazminat miktarını ya tenkis etmeli yahut da bundan sarfınazar edilmelidir.
KARŞI OY ÖZET:
1-Olayın geçtiği muayenehane davacının özel yaşamının bir parçası olmayıp, kamuya açık bir alandır. Bu tür alanlarda geçen olayların basın yoluyla açıklanması, kural olarak özel hayatın açıklanması olmadığı gibi kişilik haklarına saldırı sayılmaz.
2-Yasa koyucu kamu düzenini bozan ve haksız fiilde(taciz) bulunan kişileri korumaya yönelik hükümlerin yasalarda yer almasını kabul etmez.
3-Davacının Cumhuriyet savcılığına yayın yoluyla hakarete dayalı şikayetine karşı takipsizlik kararı verilmiş,buna karşı yapılan itiraz ise mahkemece reddedilerek kesinleşmiştir.
4-Hukuk Devletinde; tacize uğrayan ve manevi şiddete maruz kalan bir kadının, haksız fiil faili olan davacıya tazminat ödemesi gibi bir durum kabul edilemez. Bu durumun kabulü zarar görenin cezalandırılması ve failin ödüllendirilmesi sonucunu doğurur.
5-Böyle bir olayın aydınlatılmasına ve banda kaydedilmesinde kamu yararı olduğundan hukuka aykırılıktan söz edilemez. Olay doğrudan kamuoyunu ilgilendirmektedir, günceldir. Yayında, davacının yarattığı taciz olayı anlatılmıştır. Davacının özel yaşamına girilmemiştir. Özle biçim arasındaki denge korunmuştur. Tüm bu hususlar, davacının şahsına yönelik ve zarar verme kastının bulunmadığını göstermektedir.
(Karar Tarihi : 07.03.2007)
YARGITAY İLAMI

Taraflar arasındaki "maddi ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 6.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 09.06.2004 gün ve 2002/608 E. 2004/206 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 29.11.2005 gün ve 2004/14189 E. 2005/12835 K. sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili dava dilekçesinde, 22/10/2001 günü S___TV'de saat 19.30'da Alo R__M___ Haber Programı adı altında yayınlanan haberde gizli kamera ile çekilen görüntülerin yayınlanarak davacının özel yaşamının gizliliğinin ihlal edildiği, kişilik haklarına saldırıldığını belirterek maddi ve manevi tazminat istemiştir.

Yerel mahkemece dava reddedilmiştir. Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davaya konu yayın incelendiğinde, davacının özel muayehanesinde hastası durumunda olan bir kadına taciz görüntülerinin yayınlandığı anlaşılmaktadır.

Anayasa'nın 20. maddesinde herkesin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip bulunduğu, özel hayatın gizliliğine dokunulmayacağı belirtilmiştir. Ayrıca bu hak Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddelerinde koruma altına alınmıştır. Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinde de kişilik haklarının saldırıya uğraması durumunda uygulanacak yaptırım belirtilmiştir. Belirtilen bu yasal düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere kişinin özel yaşamının gizliliğine dokunulamaz. Kişinin sıfatı ve konumu ne olursa olsun rızası dışında kamuya açıklanamaz. Bunlar kişinin gizli alanını oluşturur. Bir kişinin hukuka aykırı bile olsa konuşmalarının ve görüntüsünün gizli kamera ile kayda alınması aynen telefon konuşmalarının yasadışı dinlenmesinde olduğu gibi onun kişilik haklarına ve özel yaşamına saldırı niteliği taşımaktadır. Bu kayıt ve görüntülerin televizyon yoluyla kamuoyuna yansıtılması kişilik haklarına yapılmış ikinci bir saldırı niteliğindedir.

Somut olayda davacının özel muayenehanesinde gizli kamera ile çekilmiş görüntülerinin televizyonda yayınlanarak davacının kişilik haklarına saldırılmıştır. Yerel mahkemece bu yönler gözetilmeden davanın reddedilmiş olması bozma nedenidir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/11. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili, davalılar tarafından 22.10.2001 tarihinde S____TV'de 19.30 Alo R___M____haber programı adı altında yayınlanan haberde; gerçek dışı eklenti ve montaj niteliğindeki görüntü ve beyanlarla tekrar tekrar yayın yapılarak davacının kişilik haklarına, özel yaşamının gizliliğine, şeref, şöhret ve onuruna, mesleki yaşam ve kariyerine saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

Davalılar vekilleri, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmişlerdir.

Mahkemenin "Toplanan tüm deliller karşısında davacının olay zamanı kamu görevlisi olduğu, kamu görevlileri hakkındaki iddiaların haber değeri taşıdığı, bir gerçektir. Davaya konu yayında davacının davranış tarzına göre değerlendirme yapıldığı ve kamuoyu önünde gerçeklerin tartışıldığı bunda da kamunun yararı bulunduğu açıkça görülmektedir. Kaldı ki davacının kendi iradesiyle yarattığı bu ortamın basın yolu ile eleştirilmesine de katlanmak zorunda olduğu gözetildiğinde davaya konu yayında hukuka aykırılıktan söz edilemez. Olayların oluş biçimine ve yayının tümünde güdülen amaca göre dosyamız ve birleşen dosyadaki davanın tüm davalılar yönünden reddine karar vermek gerekmiştir" gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda belirtilen nedenle manevi tazminat yönünden bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Somut olayda; Davacı, kendisine muayene olmak üzere gelen kadın hastasını taciz ettiği iddiası karşısındadır. Hasta bu muayeneden ve tacizden sonra tanıdığını bildirdiği gazeteciye giderek durumu anlatır. Davalı kadına gizli kamera verilir. Kadın tekrar doktorun muayenehanesine gider. Dosya kapsamında olduğu gibi, doktor ile hastanın arasında olmaması gereken konuşmalar ve hareketler yaşanır. Daha sonra bunlar televizyonda yayınlanır. Davacının hastasına yaptığı muamele hiçbir şekilde tasvip edilemez. Doktor hastasını taciz etmiştir. Ancak; davalı N___'de iddia ettiği ilk tacizden sonra gitmesi gereken mercilere gitmemiştir. Ne emniyetten, ne de Cumhuriyet Savcılığından adli yardım talep etmemiştir. Gazeteciye gitmiş, gizli kamera ile çekim yapmış ve televizyon kanalında yayınlatmıştır. Bu durum davalılar yönünden kişilik haklarına saldırıdır. İşin daha ilginç yönü davalı N___, davacıyı şikayet de etmemiştir. Aksine davacı davalıyı şikayet etmiştir. Davacının kişilik haklarına saldırı olduğu bellidir. Manevi tazminata hükmedilebilir. Ancak, davacı H___'da davalı N____'i taciz etmiştir. Bu durum da dosya kapsamı ile açıklığa kavuşmuştur. İşte bu aşamada manevi tazminat miktarının belirlenmesinde Borçlar Kanunu'nun 44. maddesi devreye girmelidir. Bu maddeye göre de; mahkeme hüküm altına alınacak manevi tazminat miktarını ya tenkis etmeli yahut da bundan sarfınazar edilmelidir.

O halde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

KARAR : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 07.03.2007 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Davalının temyizi üzerine mahkeme kararı Yüksek Özel Dairece davanın kabulüne karar verilmesi gerekçesiyle bozulmuştur.

Özel daire bozma kararında; "davaya konu yayın incelendiğinde, davacının öze muayenehanesinde hastası durumunda olan bir kadına taciz görüntülerinin yayınlandığı anlaşılmaktadır.

Anayasamızın 20. maddesinde herkesin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip bulunduğu özel hayatın gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmiştir. Ayrıca Bu hak Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddelerinde koruma altına alınmıştır. Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinde kişilik haklarının saldırıya uğraması durumunda uygulanacak yaptırım belirtilmiştir. Belirtilen bu yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere kişinin özel yaşamının gizliliğine dokunulamaz. Kişinin sıfatı ve konumu ne olursa olsun rızası dışında kamuya açıklanamaz. Bunlar kişinin gizli alanını oluşturur. Bir kişinin hukuka aykırı bile olsa konuşmalarının görüntülerinin gizli kamera ile kayda alınması, telefon konuşmalarının yasa dışı dinlenmesinde olduğu gibi onun kişilik haklarına ve özel yaşamına saldırı niteliği taşımaktadır.

Somut olayda davacının özel muayenehanesinde gizli kamera ile çekilmiş görüntülerinin televizyonda yayınlanarak davacının kişilik haklarına saldırılmıştır." Gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Yerel mahkeme, önceki kararında direnmiştir. Mahkeme, "davacının Adapazarı SSK hastanesinde Genel Cerrahi Uzmanı, kamu görevlisi olduğu, yayında kamu yararı bulunduğu, davacının özel hayatine girilmediği, muayenehanenin kamuya açık olduğunu, davacının kendi rızası ile bu olayı yarattığını, yayının hukuka uygun olduğunu" gerekçe göstererek önceki kararında direnmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nda ikinci görüşme sonunda, çoğunluk görüşü, özel daire bozma karar doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi yolunda oluşmuştur. Yerel mahkemenin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nun bozma yolunda oluşan çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Şöyle ki;

Davacı doktorun özel muayenehanesinde tedavi için gelen hastasına tacizde bulunduğu ve hastasını çeşitli vaatlerle kandırmaya çalışarak onun kendisiyle ilişkide bulunmasını istediği tartışmasızdır. Olayın geçtiği muayenehanenin davacının özel yaşamının bir parçası olduğunun kabulü de mümkün değildir. Hastalarını muayene ettiği yer kamuya açık bir alandır. Davacının ortak alnıdır. Bu tür alanlarda geçen olayların basın yoluyla açıklanması, kural olarak özel hayatın açıklanması olmadığı gibi kişilik haklarına saldırı sayılmaz.

Davacı, hastası olan kadına tacizde bulunmuştur. Kamu düzenini bozan bir eylemde bulunmuştur. Yasa koyucu kamu düzenini bozan ve haksız fiilde bulunan kişileri korumaya yönelik hükümlerin yasalarda yer almasını kabul etmez.

Davacı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na R____M___ve taciz mağduru N___Ö____hakkında yayın yoluyla hakaret nedeniyle şikayette bulunmuş; Sanıklar hakkında takipsizlik kararı verilmiştir. Takipsizlik kararında; "Hipokrat yemini etmiş bir tabip ile bayan hastası arasında asla olmaması gereken davranışlar içerisine giren müştekinin bu durumunun tespiti ve kamuyu uyarma gayesi ile yapılan yayın sebebiyle kendisine hakaret edildiğinden bahisle şikayette bulunmasında haklı olmadığı görüşünden hareketle olayda hakaret suçunun unsurlarının bulunmadığı televizyonun haber verme işlevini yerine getirdiği kanaatine varılmıştır." gerekçeli kararı, müşteki doktorun itirazı üzerine Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince 13/10/2003 tarihinde reddedilmiştir.

Haksız fiilde bulunan davacıdır. Bu tür davranışlara maruz kalanların çoğu kez yanlış anlaşılmadan korktukları için sessiz kaldıkları da gerçektir.

Böyle bir olayın aydınlatılmasına ve banda kaydedilmesinde kamu yararı olduğundan hukuka aykırılıktan söz edilemez. Olay doğrudan kamuoyunu ilgilendirmektedir, günceldir. Yayında, davacının yarattığı taciz olayı anlatılmıştır. Davacının özel yaşamına girilmemiştir. Özle biçim arasındaki denge korunmuştur. Tüm bu hususlar, davacının şahsına yönelik ve zarar verme kastının bulunmadığını göstermektedir.

Hukuk Genel Kurulu'nun 07/12/2005 günlü kararında aynen; "gizli kamerayla yapılan bir çekim, sadece kişi ve kişilerin özel yaşamına ilişkin olursa yayınlanması kişilik haklarına bir saldırı olarak nitelendirilir. Ancak, somut olayda böyle bir durum söz konusu olmayıp kamuyu ilgilendiren bir çalışmanın yansıtılması için yapılmış bir çekim vardır. Bu nedenle davacının kişilik haklarına saldırıdan bahsedilemez.

Olay doğrudan kamuyu ilgilendirmektedir. Günceldir ve yayınlanmasına kamu yararı bulunmaktadır. O halde davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu söyleyebilme olanağı yoktur gerekçesiyle yerel mahkemenin direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu, bu şekilde benzer iki olayda iki ayrı karar vermiştir. Hukuk Genel Kurulu kararlarında istikrarı sağlamalıdır. Burada ise içtihat aykırılığı oluşmuş ve istikrar bozulmuştur. Bu durum kamunun hukuka olan güvenini sarsacaktır.

Hukuk Devletinde; tacize uğrayan ve manevi şiddete maruz kalan bir kadının haksız fiil faili olan davacıya tazminat ödemesi gibi bir durum kabul edilemez. Bu durumun kabulü ise zarar görenin cezalandırılması ve failin ödüllendirilmesi sonucunu doğurur. Bu olayda, tacize uğrayan N___Ö____taciz eden davacıya tazminat ödemek zorunda bırakılmıştır. Bu yoldaki kabul hukuka ve adalete uygun düşmez.

Davacı doktor meslek kurallarına ve etik kurallara aykırı davranmıştır ve doktor yönünden gizlilik olamaz. Davacı doktor meslek kurallarına ve etik kurallara uygun hareket etmemiş ve hastasını taciz etmiştir. Olayın ortaya çıkması güncel, taşıdığı çarpık durum itibariyle ve kamuoyunu ilgilendirmesi itibariyle özel yaşamın gizliliği ortadan kalkmıştır. Yayın toplumun yararı gözetilerek yapılmıştır. Davalı kadın uğradığı taciz nedeniyle kanıt toplama zorunda kalmıştır. Hukuk davalı kadının kanıt toplama yöntemini sorgulama durumunda olmamalıdır. Hukuk zarar göreni korumalı ve haksız fiil failini cesaretlendirmemelidir.

Gizli kamera ile yapılan çekim kişilerin özel yaşamlarına ilişkin olursa ve bu özel yaşam yayınlandığı takdirde kişilik haklarına saldırı kabul edilir. Somut olayda böyle bir durum söz konusu değildir. Davacı Anayasa'nın 20. maddesindeki, Borçlar Kanunu'nun 49. ve Türk Medeni Kanunu'nun 24. ve 25. maddelerindeki hükümlerinden istifade edemez. Yasalar kamu düzenini bozan haksız fiil faillerini koruyucu hükümler getiremez.

Somut olayda kamuyu ilgilendiren, güncel olan bir olayın kamuya yansıtılması için çekim yapılmıştır. Davacının kişilik haklarına saldırıdan söz edilemez. Çekimin yayınlanmasında kamu yararı vardır. Özle biçim arasındaki denge de korunmuştur. Davacının şahsına yönelik zarar verme kastının bulunmadığı da açıktır. Davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu kabul etmek mümkün değildir.

Yerel mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Yerel mahkemenin direnme kararı onanmalıdır. Anlatılan nedenlerle; Hukuk Genel Kurulu'nun yerel mahkeme kararının bozulması yolundaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
İlgili Mevzuat Hükmü : Türkiye Cumhuriyeti Anayasası MADDE 20 :Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Mülga cümle: 3.10.2001-4709/5 md.)
(Değişik: 3.10.2001-4709/5 md.) Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
(Ek Fıkra: 7.5.2010 5982/2) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Mehmet KARAUSTA
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 26-01-2011

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03600693 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.