Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, Esas: 2008/17627, Karar: 2010/5393 İçtihat

Üyemizin Özeti
Bir kimsenin kendi düzenlemiş olduğu belgelere dayanarak iddiasını ispat etmesi, kural olarak mümkün değildir. Ancak TTK ile bu kurala bir istisna getirilmiş ve tacirin tutmuş olduğu defterlerin, belli şartlar altında kendi lehine kanıt oluşturabileceği kabul edilmiştir.

Ticari defterlerin sahibi lehine kanıt oluşturabilmesi için aranan koşullar, TTK m.82, 83/1 ve 86'da gösterilmiştir.

Somut olayda davalının, tacir olmayıp davacının işçisi olduğu hususu yanlar arasında çekişmesizdir. Bu ahvalde ticari defterler kanıt olarak değerlendirilemez.
(Karar Tarihi : 22.03.2010)
"Davacı, kıdem tazminatı, ücret avansı ve prim alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.

Hüküm, süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M____ A____ B____ tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı işveren vekili, müvekkilinin davalı işyerinde 05.10.2002-08.07.2003 ve 24.09.2003-04.01.2006 tarihleri arasında çalıştığını, haber vermeden şirketi zora sokacak şekilde işe gelmediğini, kendisine bu yüzden iki kez ihtarda bulunulduğunu, şirketten fazladan 2.144,00 TL avans çektiğini, Ocak ve Şubat aylarında da sigortalı olarak gösterildiğini, 471,00 TL sigorta priminin ödendiğini; bu nedenle, değinilen alacaklar yönünden, davalı hakkında icra takibi başlatıldığını, ancak davacının bu takibe itiraz ettiğini belirterek, davalı borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına ve müvekkili lehine alacağın %40 ından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

Davalı işçi vekili, davalının iş sözleşmesinin davacı tarafça feshedildiğini, bu nedenle İzmir 6. İş Mahkemesi'nde işveren aleyhine işçilik alacaklarının tahsiline yönelik dava açtıklarını, dava konusu alacakların doğmasında müvekkilinin kusuru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iş akdi, işten çıkan davalıya çekilen ihtarnameler ve bordro ödeme makbuzları ile şahsi sicil dosyası ve davalıya ait muhasebe kayıtları ile 6. İş Mahkemesi'nin 2006/287 esas sayılı dava dosyası incelenmiş, davacı tanıkları ve davalı tanığı dinlenmişlerdir.

SSK Hizmet Listesi, Akbank Şubesine ait dekontlar ve diğer dosya kapsamı mahkemece incelenmiş, dosya bilirkişiye verilmiş, bilirkişi Muhasebeci M____ D____ yaptığı incelemede tanzim ettiği raporunu mahkememize vermiş, raporunda da belirttiği gibi davacı firmanın davalıdan 13.03.2006 tarihinde 2.615,00 YTL asıl alacak, 0,65 YTL işlemiş faiz olmak üzere 2.615,65 YTL alacağın istendiği, takibin durduğu için bu davanın açılmış olduğu, davacının dava konusu alacak faturası 2006 yılına ait olduğundan 2006 yılında kullandığı yevmiye defterinin İzmir 25. Noterliği'nin 26/12/2005 tarih 39182 yevmiye no'su ile tasdik ettirildiği, ancak yıl sonu kapanış tasdik işleminin yaptırılmamış bulunduğunu, davacının yevmiye defterinin incelemesinde çalışanı Y____ S____'ten toplam olarak 2.618,08 YTL alacaklı olduğunu, taleple bağlı kalınarak yapılan takip işleminin yerinde olduğunu ve itirazın iptali gerektiği bildirmiş olması karşısında bilirkişi raporunun usule uygun olduğu, kayıtlara uyduğu ve hüküm vermeye yeterli bulunduğu anlaşılmış olduğundan davanın kabulü ile; davalının İzmir 13. İcra Müdürlüğünün 2006/3580 esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına; alacak likit olduğundan ve davalı borçlunun haksız yere itirazda bulunduğu anlaşılmakla % 40 tutarındaki 1.046,00 YTL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine" gerekçesiyle, davalının İzmir 13. İcra Müdürlüğünün 2006/3580 esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına ve % 40 tutarındaki 1.046,00 YTL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Hüküm, davalı işçi vekilince temyiz edilmiştir.

Davacı tarafça talep edilen alacağın kanıtlanıp kanıtlanamadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Bir kimsenin kendi düzenlemiş olduğu belgelere dayanarak iddiasını ispat etmesi, kural olarak mümkün değildir. Ancak TTK ile bu kurala bir istisna getirilmiş ve tacirin tutmuş olduğu defterlerin, belli şartlar altında kendi lehine kanıt oluşturabileceği kabul edilmiştir. Defterlerin sahibi lehine kanıt oluşturması, istisnai bir durum olduğundan, bazı koşullara bağlanmıştır. Bu şartların tümü gerçekleşmedikçe ticari defterler sahibi lehine delil olma niteliğini haiz olmazlar. Ticari defterlerin sahibi lehine kanıt oluşturabilmesi için aranan koşullar, TTK m.82, 83/1 ve 86'da gösterilmiştir. Buna göre;

ticari defterlerin sahibi lehine kanıt olarak kullanılabilmesinin ilk koşulu, uyuşmazlığın her iki tarafının da uyuşmazlık konusu işin yapıldığı tarihte tacir sıfatına sahip olması, defter tutma yükümüne tabi bulunan kişilerden olmasıdır (TTK m.82/1). Defterlerini lehine kanıt olarak kullanmak isteyen tacirin hasmının, TTK m. 14/11'e göre tacir gibi sorumlu tutulan ve bu niteliği gereği defter tutma yükümlülüğü altında bulunan bir kişi olması da yeterlidir. Diğer taraf tacir (ya da tacir gibi sorumlu tutulan kişilerden) değilse, tacir olan tarafın tuttuğu defterlerin kendi lehine kanıt oluşturması söz konusu olmaz. Uyuşmazlık konusu işin yapılmasından sonra taraflardan birinin tacir sıfatını kaybetmiş olmasının herhangi bir önemi yoktur. "Ticari defterlerin sahibi lehine kanıt olabilmesi için her iki tarafın da defter tutma yükümüne tabi bulunan kişilerden olması" koşulu, taraflar arasında iddia ve savunmadaki eşitliği sağlamaya yöneliktir.

Uyuşmazlık her iki tarafın da defterlerine geçirmesi gereken bir ticari işten kaynaklanmalıdır.

TTK m.82/1'de, hangi koşullar altında ticari defterlerin kanıt olarak kabul edileceği açıklanırken, ticari defterlerin "ticari işlerden dolayı tacir sıfatını haiz olan kimseler arasında çıkan ihtilaflarda" kanıt olarak kullanılmasından söz edilmiştir. Aralarında sözleşme ilişkisi bulunmak kaydıyla, bir taraf için ticari sayılan iş, diğer taraf için de ticari sayılır kuralı burada uygulanmaz.

Kanıt oluşturması istenen defterler kanuna uygun şekilde tutulmuş olmalıdır.

Sahibi lehine kanıt olarak kullanmak istenen defterlerin, ticari defter olması ve kanuna uygun şekilde tutulmuş olması gerekir (TTK m.85). Ticaret Kanununa göre ticari defter niteliğinde olmayan defterler, sahibi lehine kanıt oluşturamaz. Ancak ihtiyari defter kullanmak isteyen tacir, bu hususta sicil memuruna bildirimde bulunmuşsa (TTK m.69/II), bu defter de zorunlu defterlerle birlikte sahibi lehine kanıt olarak dikkate alınır (TTK m.82/II). Ticari defterlerin kanuna uygun şekilde tutulmuş olması koşulu, her şeyden önce zorunlu tüm defterlerin tutulmuş olmasını ifade eder. İşletmenin nitelik ve öneminin gerektirdiği defterler tutulmamışsa, ismen sayılan zorunlu defter kayıtları ancak sahibi aleyhine kanıt olur. Ticari defterlerin kanuna uygun şekilde tutulmuş sayılabilmesi için ayrıca, ismen sayılan zorunlu defterler için tasdik işleminin (TTK m.69/1, 70/V, 72/IV) ve diğer zorunlu defterler için de sicil memuruna beyanname verme yükümünün (TTK 69) yerine getirilmiş, yevmiye defteri kayıtlarının süresi içinde deftere geçirilmiş (TTK 70/IV), envanter ve bilançonun eksiksiz, açık ve anlaşılır şekilde düzenlenmiş (TTK 75/1) olması da gerekir. Bu hususlara uyulmamışsa, defterler kanununa uygun şekilde tutulmuş sayılamaz ve sahibi lehine kanıt olarak kullanılamaz.

Bunlara ek olarak, kanuna uygun şekilde tutulmuş olan ticari defterlerin sahibi lehine kanıt olabilmesi için uyuşmazlık konusu işle ilgili olarak defterlere geçirilen tüm kayıtların birbirini doğrulaması da gerekir (TK m.82/III, 85).

Somut olayda, mahkemece, davacı tarafça ibraz olunan ticari defter kayıtlarına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmişse de, davalının tacir olmayıp davacının işçisi olduğu hususu yanlar arasında çekişmesizdir. Kaldı ki, davacı tarafça ibraz olunan ticari defterlerin kapanış kayıtları da yapılmamış olup mevcut hali ile tacirler arasında dahi delil olma özelliklerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, davacı tarafça talep olunan alacak, miktarı itibari ile tanık ile ispat sınırının da üzerinde olup mahkemece, davacı tarafça ispat olunamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabul hükmü kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

KARAR : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ticaret Kanunu MADDE 82 :E - TİCARİ DEFTERLERİN İSPAT KUVVETİ:

I - KATİ DELİL:

Ticari işlerden dolayı tacir sıfatını haiz olan kimseler arasında çıkan ihtilaflarda ticari defterler aşağıdaki maddelerde gösterilen şartlar dairesinde delil olarak kabul olunur.

Tasdike tabi olmayan defterler ancak 69 uncu madde gereğince tasdike tabi olup da tasdik edilmiş olan ilgili defterlerle birlikte delil olarak kabul olunur.

Bir tacirin tuttuğu bütün defterlerin birbirini teyit etmesi şarttır; aksi takdirde defterler delil olmaktan çıkar.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 03-11-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02297997 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.