Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

YARGITAY CGK. 2009/1-10 E.-2009/149 K. İçtihat

Üyemizin Özeti
İştirak; bir kişi tarafından işlenebilen bir suçun, birden fazla kimse tarafından işbirliği içinde işlenmesini ifade eder. Suça iştirak eden herkes sırf iştirak ettiği için aynı ceza ile cezalandırılmayıp, suçun işlenişindeki katkısı ve bu katkının önemine göre cezalandırılmaktadır.

Müşterek faillik; suçun icra hareketlerinin birlikte gerçekleştirilmesidir. Her müşterek fail, suç planının başarıya ulaşması için suçun icrasına ilişkin etkin ve fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır. Bu itibarla da, müşterek failliğin esasını fiil üzerindeki müşterek hakimiyet oluşturmaktadır.

YARDIM İSE; asli iştirakin dışında kalan fakat suçun meydana gelmesi bakımından nedensellik değeri taşıyan hareketleri ifade eder. Burada fiil üzerinde hakimiyet kurulmamakta, sadece suçun icrası kolaylaştırılmaktadır. Yardım edenin hareketi asli faillere nazaran, suçu yaratıcı ve yapıcı bir nitelik taşımayıp, destekleyici, hazırlayıcı veya kolaylaştırıcı bir durum arzettiğinden yardım eden ikincil bir konumda yer almaktadır.
(Karar Tarihi : 09.06.2009)
YARGITAY KARARI

Sanıklar İ.K., İ.D. ve V.Ç.'nin 5237 sayılı TCY'nın 37/1. maddesi yollaması ile 81, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 13'er yıl 4'er ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, 53/1. maddedeki haklardan yoksun bırakılmalarına,

Adli Emanetin 2006/1448 sırasında kayıtlı maktule ait elbiseler, xx yy zzz plakalı araca ait eşyalar ve 2006/1933 sırada kayıtlı x marka cep telefonunun hak sahiplerine iadesine,

Sanık V.Ç.'nin 6136 sayılı Yasanın 13/1, 5237 sayılı TCY'nın 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 375 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına,

Adli Emanetin 2006/1448 ek emanet sırasında kayıtlı Brovning marka tabancanın 5237 sayılı TCY'nın 54/4. maddesi gereğince zoralımına, sanıklar hakkında 63. maddenin uygulanmasına ve tutukluluk hallerinin devamına ilişkin, Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.12.2006 gün ve 193-506 sayılı hüküm, sanıklar İ.D., V.Ç. ve İ.K. müdafiileri ile katılanlar C.K. ve K.G.vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 18.12.2007 gün ve 4119-9563 sayı ile;

"1- Müdahillerin yetkisi bulunmadığından vekillerinin duruşmalı inceleme isteminin CMUK.nun 318. maddesi uyarınca reddine,

2- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde sanık V.Ç. ve İ.K.yönünden suçların niteliği tayin, cezayı azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık V.Ç. Müdafiinin duruşmalı incelemede ve temyiz dilekçesinde sübut bulunmadığına, eksik incelemeye vesaireye, sanık İ.D. müdafiinin duruşmalı incelemede ve temyiz dilekçesinde sübut bulunmadığına, eksik incelemeye, sanık İ.K. müdafiinin sübut bulunmadığına, eksik incelemeye vesaireye, müdahiller vekilinin suç vasfına, tahrik bulunmadığına vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, sanıklar V.Ç. ve İ.K. haklarında kurulan hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi (ONANMASINA),

3- Sanık İ.D. müdafiinin diğer temyiz itirazlarına gelince;

Sanık İ.D.'nin sanık V.Ç. ile telefonda karşılıklı birbirlerine hakaret eden maktulü kendi telefonu ile aradıktan sonra yanında diğer sanıklar V.Ç. ve İ.K. olduğu halde kendi aracı ile gidip maktulü evinin önünden alması, kendi aracı içinde sanıklar V.Ç. ve İ.K.ile maktul arasında karşılıklı boğuşma ve kavga olurken taraflara müdahale etmemesi, olaydan sonra da yaralı olan V.Ç.ve İ.K.'yi araç ile alarak iş yerine getirmesi, V.Ç.'ye ait olup olay sırasında ateş ettiği tabancayı da havluya sarıp iş yerinin oraya saklaması gibi hususlar da birlikte değerlendirildiğinde eyleminin 5237 sayılı Yasanın 39/2-c maddesi delaletiyle adam öldürme suçuna yardım etme niteliğinde olduğundan, bu sanık hakkında adam öldürme suçuna yardım etmekten hüküm kurulması gerekirken suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza verilmesi" isabetsizliğinden, Daire Başkanı C. Erdoğan'ın, sanık İ.D.'nin beraatinin gerektiği yönündeki karşı oyu ile bozulmuştur.

Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesince 06.05.2008 gün ve 91-101 sayı ile;

"5237 sayılı Yasanın 37/1. maddesine göre suçun kanuni tanımında öngörülen fiili gerçekleştiren kişi fail olup, suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi durumunda bu kişilerin her biri müşterek fail olarak sorumlu tutulacaklardır. Müşterek faillikte birlikte suç işleme kararının yanı sıra, fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı fail statüsündedir. Ortak hakimiyetin kurulup kurulmadığının saptanmasında suç ortaklarının suçun icrasındaki rolleri ve katkılarının taşıdığı önem gözönünde bulundurulur. Bu durumda fiilin icrası veya sonuçsuz kalması ortak faillerden her birinin elinde bulunmaktadır. Suç ortaklarının iştirak katkılarının karşılıklı olarak birbirlerini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik mümkündür. Örneğin bir kişiyi öldürmek için aralarında anlaşmış olan beş kişi, amacın gerçekleşme ihtimalini daha da yükseltmek için aynı anda mağdurun üzerine ateş ederler, ateşlenen mermilerden bir kısmı mağdura isabet eder, bir kısmı ise etmez, bu örnek olayda bütün suç ortakları ortak bir suç işleme kararına dayanarak birlikte hareket etmektedirler. Bu beş suç ortağının ateşlediği mermilerden sadece bir tanesinin mağdura isabet edip ölümüne neden olması halinde dahi, tamamlanmış kasten adam öldürme suçundan dolayı bu kişilerden her biri müşterek fail olarak sorumlu tutulacaktır. İşlenen haksızlıkla doğrudan temas halinde olan müşterek faillerin bu haksızlıktan sorumlu tutulabilmeleri için bağlılık kuralına gerek yoktur. Başka bir ifadeyle; müşterek faillikte sorumluluğun esası, bağlılık kuralına dayanmamaktadır. Müşterek failler birlikte suç işleme kararının yanı sıra, iş bölümü esasına dayanan müşterek katılım dolayısıyla işlenen haksızlıktan doğrudan doğruya ve karşılıklı olarak sorumlu tutulacaklardır. Suçun işlenişi üzerinde müşterek hakimiyet kurabilmek için, suç ortağının fiilin işlenişine doğrudan müdahalede bulunması gerekli değildir.

Bu açıklamalar ışığında maktul A.K.'nin kasten öldürülmesi olayında yapılan yargılamada toplanan ve yukarıda değerlendirilmesi yapılan delillere göre her üç sanığında birlikte suç işleme kararının uygulanması kapsamında fiil üzerinde ortak hakimiyet kurdukları ve bu nedenle de 5237 sayılı Yasanın 37/1. maddesi kapsamında müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Toplanan delillere göre ölümle sonuçlanan kavganın kim tarafından başlatıldığı anlaşılmamaktadır. Başka bir söyleyişle ilk haksız hareketin kimden geldiği kesin olarak belirlenip saptanamamıştır. Bu durumda aksi kanıtlanmayan savunmalara itibar edilerek ilk haksız hareketin ölenden geldiğinin kabulü ile bu durumun 5237 sayılı Yasanın 29. maddesi kapsamında tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektirdiği sonucuna ulaşılmıştır. Tahrik nedeni ile yapılacak indirimin tayininde savunmalar doğrultusunda maktulün sözlü ve fiili saldırıları, saldırıların ulaştığı düzey göz önünde bulundurulmuştur.

Tüm bu nedenlerle sanıklardan İ.D.'nin de maktul A.K.'yi tahrik altında kasten öldürme suçundan müşterek fail olarak sorumlu tutularak cezalandırılması gerektiği" gerekçeleriyle önceki hükümde direnilmiştir.

Bu hükmün de, sanık İ.D. müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istekli 12.01.2009 gün ve 260554 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanık İ.D.'nin öldürme eylemine katılma derecesinin yardım etme niteliğinde kabul edilip edilemeyeceğine ilişkindir.

İncelenen dosyada;

14.04.2006 günü tel örgülerin bitişiğinde bir erkek cesedinin bulunduğunun bildirilmesi üzerine, olay yerine gidilmiş, tel örgülerin hemen bitişiğinde deriden yapılma bıçak kılıfı görülmüş, tel örgüye paralel kan izlerinin evin bahçesinin iç kısmından itibaren başlamış olduğu saptanmış, olay yerinde toprağa gömülmüş vaziyette bulunan kılıfla uyumlu bir adet av bıçağı görünümlü bıçak elde edilmiş, yapılan otopsi ve harici muayenede sol scapula dış kenardan beşinci kaburga hizasında bir buçuk santimlik kenarlı ekimozlu çizgi şeklinde, her iki açısı da geniş yara dudakları üstten ve alttan açıldığında yuvarlak görünümlü, geniş yüzeye sahip, adana şişini andıran bir alet ile oluşması muhtemel delici alet yarası, boyun sağ tarafta, çevresi kanamalı sağ klavikulanın 2 cm. yukarısında 0,5 cm'lik yuvarlak görünümlü delici alet yarası tespit edilmiş, ceset üzerindeki her iki delici alet yarasının da öldürücü nitelikte olduğu, ölümün delici alet yaralanmasına bağlı büyük damar delinmesi ve iç organ yaralanmasından gelişen iç kanamadan kaynaklandığı saptanmıştır.

İ.K.'nın üzerinde, kan izleri bulunan beyaz atlete 14.4.2006 tarihinde el konulmuş, İ.K.ikametinde, İ.D. ise işyerinde yakalanmış, V.Ç. ise kendiliğinden gelerek Asayiş Şube Müdürlüğüne teslim olmuştur.

İ.D.'ye ait xx yy zzz plakalı araca el konulmuş, otonun yıkandığı saptanmış, araç içinde yapılan incelemede, sağ ön kapı cebinde çekirdek kısmı muhtemelen kan lekeli bir adet fişek ele geçirilmiş, sağ arka koltuğunda kapı kenarına tahminen 18 cm mesafede bir adet kurşun giriş deliği saptanmış, kurşun bulunamamış, aracın sol arka sırtlık tarafına 50 cm mesafede 2 cm.lik bıçak kesisi tespit edilmiştir.

İ.D.'nin beyanı üzerine, V.Ç. tarafından kullanıldığı belirtilen 9 mm çaplı tabanca, İ.D.'nin işyerinin yakınında toprak içerisinde havluya sarılmış durumda boş şarjörü ile birlikte zapt edilmiş, işyerinin yakınında bulunan kanal içerisinde, üzerinde kan lekeleri bulunan bir adet havlu ve siyah boğazlı kazak atılmış bir durumda bulunarak muhafaza altına alınmıştır.

F.İ.'ye ait konutta yapılan aramada, vestiyerde V.Ç.'ye ait olduğu söylenen kot pantolon, atlet ve üzerinde kan izleri bulunan kollu tişört zapt edilmiştir.

Aracın içindeki fişek üzerinden alınan leke, sağ ön kapı iç yüzeyinde, sağ ön koltuk üzerinde, V.Ç.'den alınan, pantolon, atlet ve tişört ile havludaki kan örneğinin, V.Ç.'
nin kan örneği ile uyumlu olduğu,Aracın sol koltuk üzerinden alınan kan örneği ile İ.K.'dan alınan atlet ve kazaktaki kan örneklerinin İ.K.'nın kan örneği ile uyumlu olduğu,

Olay yerinden alınan toprak örneği ile ahşap saplı bıçak, maktul A.K.'den alınan tırnak örnekleri üzerindeki kan örneğinin birbirleri ile uyumlu genotipte olup erkek genotipik özellikler gösterdiği,

Ankara Kriminal Polis Laboratuvarınca düzenlenen 16.6.2006 tarihli raporunda belirtilmiştir.

Maktule ait cep telefonuna 13.04.2006 günü 21.45 ve 21.50'de sanık V.Ç.'e ait 0xxx yyyyyyy nolu telefon ile gönderilen mesajlarda, "telefona cevap ver lan A., delikanlıysan telefona cevap ver oğlum" şeklinde hitapların yazılı olduğu görülmüştür.

Olayla ilgili beyanları alınanlardan katılan C.K.kollukta; "oğlum A.13.04.2006 günü saat 23.00 sıralarında bir yere gitmek için evden çıkmıştı, bir daha gelmedi, geri gelmezsem İ.D.'den araştırın dedi, bu şahsın cep telefonunu vermişti, dün saat 15.00 sıralarında polisler geldi oğlumun öldüğünü öğrendim, kimin öldürdüğünü bilmiyorum" şeklinde beyanda bulunmuş,

Duruşmada ise; oğlu A.'nin gece eve gelmediğini, saat 22.30-23.00 sıralarında telefonla aranması üzerine evden çıktığını, telefonunu değiştirerek kendisine bir not uzattığını, üzgün ve tedirgin olduğunu, kağıdı masanın üzerine bıraktığını, sonradan okuduğunda İ.D. ve V.Ç.'nin ismi ile İ.D.'nin telefon numarasının yazılı olduğunu gördüğünü, "şarjının bitebileceğini, kendisine bu numaradan ulaşabileceğini söylediğini" maktul çıktıktan sonra pencereden baktığında beyaz bir BMW'nin arka tarafına oturduğunu gördüğünü, maktul eve gelmeyince İ.D.'Yi arayıp sorduğunu, sanık İ.D.'nin, kendisine "köprünün orada indirdim" diye cevap verdiğini, V.Ç.'nin telefon numarasını istediğinde ise "öyle birini tanımıyorum dediğini" söylemiştir.

Sanık İ.D. kollukta saptanan 15.04.2006 tarihli beyanında; maktulü çocukluğundan tanıdığını, İ.K. ve V.Ç.'yi de tanıdığını, A. ile V.arasındaki sorunu halletmek için önce V.'i, sonra İ.K.'YI, en son ise A.'yi evlerinden aldıklarını, araç içinde tartışmanın büyüdüğünü, A.ile V.'nin birbirlerine hakaret etmeye başladıklarını, bu sırada arka tarafta oturan İ.'nin A.'dan susmasını istediğini, boğuşmaya başladıklarını, İ. bıçaklandığını söyleyince, V.'nin, A.'ya doğru bir el ateş ettiğini, silah sesinden sonra otoyu yol kenarına durdurup, otodan aşağıya indiğini, bir el silah sesi daha geldiğini, V.'nin kapısını açıp, otodan indirdiğini, bu sırada arka sağ kapıdan A.'nin hiç durmaksızın koşarak tarlaya doğru kaçmaya başladığını, V.'nin arkasından bir el daha ateş ettiğini, A.'nın parkı geçtikten sonra Antalya istikametine doğru koşarak tarlaların içerisinden kaçtığını, birlikte oto ile geri döndüklerini, İ.'nin yarasının ağır olduğunu söyleyen sağlık görevlileriyle birlikte hastaneye gittiklerini, V.'nin de dayısı F.'nin evine gittiğini, olaydan sonra indikleri ve kan lekeleri bulunan otoyu H.D.'nin yıkattığını, V.'de bıçak görmediğini, sadece tabanca ile ateş ettiğini gördüğünü, V.'nin tabancayı işyerinde bulunan demirlerin içerisine koyduğunu, daha sonra kardeşlerinin tabancayı işyerinin arka kısmına attıklarını, polisler sorduğunda tabancanın yerini söylediğini, kan lekeleri bulunan bir adet havlu ile bir adet kazağın kime ait olduğunu da bilmediğini, İ.K.'ya ait olabileceğini söylemiş,

C.Başsavcılığı ve sorgusunda da benzer şekilde beyanda bulunmuş, olaylar sırasında sadece aracı kullandığını A. ile fiziki temasının olmadığını savunmuş,

Duruşmada ise; ben aracı kullanıyordum, V. sağ yanımda oturuyordu, İ. arkama oturdu, telefonla A.'yı aradım hazır olmasını söyledim, A.'yı araca aldık, arka tarafta A. ile V. konuşmaya başladılar, aralarındaki konuşma sertleşti, maktul İ.K.nın bacağına bıçakla vurdu, İ.K.'nın, bana vuruyor demesiyle, V.tabancayla maktulün bulunduğu yere paspasa doğru ateş etti, aracı durdurup kendimi yere attım, ikinci el silah sesi duydum, mani olmaya çalıştım, V. de dışarı çıkmıştı, İ.K. araca binerken elinde herhangi bir alet görmedim, V.'de de o ana kadar silah görmedim, biz araçtan indikten sonra maktul ile İ.K. bir dakika kadar araçta kaldılar, araçtan indiğimde aracın arkasında boğuşma vardı, maktulü kimin öldürdüğünü bilmiyorum. Maktul inip kaçtığında sağ kolu sallanmıyor, sol kolu ise sallanıyordu, maktul aracın arkasında bıçak sallıyordu, V. ateş etmek için arkaya döndü, o arada yaralandı, ben ilk silah sesini duyduğumda kendimi arabadan aşağı attım, maktul A.araçtan inip koştuktan sonra, sanık İ.'nin oturduğu yöndeki kapıyı açtım, eli ile bacağını tutuyordu, göğsünden kan akıyordu, aracı hareket ettirdiğimde, maktulün kaçtığı yere doğru baktım, karanlık olduğu için göremedim, işyerimize geldiğimizde İ. araçtan indi, olay sırasında neden araçtan inmediğini bilmiyorum, demiş,

Cezaevinden gönderdiği dilekçede ise, olaya karışmadığını, silahla öldürülmüşse yapanın V., başka bir aletle öldürülmüşse İ.K. olduğunu söylemiştir.

Haklarındaki mahkumiyet hükümleri kesinleşen sanıklardan;

İ.K. kollukta, A.K. otoyu yolun sağına çekmesini söyledi, oto tam duracakken belinden çıkarmış olduğu bıçağı, önce benim sağ bacağıma batırdı, hepinizi keserim lan diyerek bağırdı, daha sonra sağ göğsüme ve sol koluma bıçağı sapladı, aşağıya atlamak için kapıyı zorladım, ancak kapıyı açamadım, bu sırada V.ç. benim yaralandığımı görünce arkaya dönerek kavgaya müdahale etti, belinden çıkarmış olduğu tabanca ile A.'ya doğru bir el ateş etti, isabet edip etmediğini bilmiyorum. Daha sonra kapıyı açtım ve otodan kendimi aşağıya attım, A., V. ve İ.'Ye doğru bıçak sallamaya başladı ve arkadaşlarımı yaraladı, oto içerisinden 1-2 el daha silah sesi duydum, sonra oto içerisinde bulunan diğer şahıslarda aşağıya indiler, A.K. otodan indikten sonra hızlı bir şekilde kaçmaya başladı, orada bulunan tarlalara doğru kaçarak gözden kayboldu. Orhan'a ait oto ile Konya Selçuklu Numune Hastanesine gittik, yaralarımı diktiler, A.K. isimli şahsın ne ile yaralandığını görmedim. Bende ve arkadaşlarımda bıçak yoktu, ben ne bıçakla ne de başka bir şeyle vurmadım. Benim gömleğimdeki kan bana ait kandır. Olay sırasında kan olan elbiselerimi hastanede çıkardılar ve attılar.

Tabancayı olay sırasında V. belinden çıkarmıştı, oto içerisinde ve kaçan A.'nın arkasından ateş etmişti, olaydan sonra tabancayı ne yaptıklarını bilmiyorum, şeklinde savunma yapmış,

C.Savcılığında; ...V. ile A.K. tartışmaya başladılar, ben de A.'ya, öndeki kişiler seni duyar sesini yükseltme dedim, dikkate almadı, sen dur kardeş diye bana yönelince alkol kokusu aldım, alkollü olduğunu anlayınca bir şey söylemedim, bir süre daha gittikten sonra, A. aracı durdurmamızı söyledi. V. de A.'ya hitaben ikimiz inip konuşacağız dedi. Bu sırada A. belindeki bıçakla bağırarak durdur arabayı diyerek sağ bacağıma bıçak vurdu, sonra sol koluma ve göğsüme vurdu. Veysel bu sırada yönünü arkaya dönerek sol tarafa doğru ateş etti. Arabanın içinde ikinci silah sıkıldı. Bunun sebebi BMW marka aracın kontakla çalışırken kapısının kitli olmasıydı. Göğsümden darbeyi de bu sırada aldım. V.'ye de, A.K.bıçak salladı. V. kendini aşağı attı. Araçtan ineceğim sırada yaralı olduğumu hissettim, tekrar arabaya bindim. İ.D.bu sırada, V.'nin elindeki silahı tutmaya çalışıyordu. Bu esnada V., A.'nIn arkasından bir el daha ateş etti. V.Ç.bir arkadaşını arayarak sağlık memuru Y.isimli birini getirdi. Benim yaralarıma bakınca hastaneye yatmam gerektiğini söyledi. Devlet hastanesinde tedavi oldum. Daha sonra yanıma İ.D. ve V.'nin dayısı K. geldi. Kendi isteğimle hastaneden işlerin aksamaması için işyerime gittim. İ.D.'nin işyerindeki kanlı havlu ve gömlek bana aittir. V. ile birlikte araçtan alarak kullandık. Kanı durdurmak için yaralarımıza basmıştık. A.'nın sırtındaki ve boğazındaki yaranın ne şekilde oluştuğunu bilmiyorum, demiş,

Diğer aşamalardaki savunmalarında da benzer anlatımda bulunarak, olayın arabanın içinde meydana geldiğini, şiş kullanıldığını görmediğini, en büyük yarayı kendisinin aldığını, İ.D.'nin maktule karşı herhangi bir müdahalesi ve hareketinin olmadığını söylemiştir.

Sanık V.Ç., kollukta saptanan beyanında; "...beraberce A.k.'YI evinin önünden aldık, otoyu İ.D. kullanıyordu, ben sağ ön koltuktaydım, benim arkamda yani arka sağ da A.K., şoför mahallinin arka tarafında solda İ.K. vardı, A.alkollü idi, bana sinkaflı küfürler etti, tartışma devam ederken, otonun arka tarafında A. ve İ.K.arasında gürültü koptu, birbirlerine girdiler, İ.D. otoyu yavaşlattı, arka tarafta bulunan A. ve İ.K.göğüs göğse, kol kola, yaka paça boğuşuyorlardı, bu esnada A.K. "Vuracam lan sizi" diyerek, sağa sola bıçak sallamaya başladı, aralarındaki olayın büyümemesi için arabanın iki koltuk arasındaki gözünde bulunan ruhsatsız 14'lü tabancamı aldım, A.K.'nın sağına, otonun tabanına doğru iki el ateş ettim, A.K. bana bıçak sallamaya devam etti, tepe ışığı açık olmadığından, kimin kime ne şekilde ve neyle vurduğunu görmedim, ancak bıçak önce İ.K.'ya daha sonra bana yöneltildi, boğuşma tamamen A.K. ve İ.K. arasında oldu, biz müdahale etmedik, kargaşada ben A.K.'nın ön tarafında oturduğumdan dolayı savrulan bıçak yüzüme ve sol elime isabet etti. Oto durduğunda inen ilk kişi bendim, yere düştüm, dizim yaralandı, avuç içlerinde sıyrıklar oluştu, daha sonra A.K. otodan inerek koşarak sokağın içine doğru ilerledi, karanlık olduğundan ne kadar uzaklaştığını göremedim, yolun sağ tarafında bulunan villanın hemen yanındaki araziden ilerleyip sola doğru gitti, ben bunu gördüğümde yerde yatıyordum, İ.K. otodan hiç inmedi, İ.D.ye ait işyerine gittik, İ.D.'nin göstermiş olduğu büro tarzı bir odaya girdik, bir müddet sonra haber verdiğimiz O.Ş.'da yanında sağlıkçı iki arkadaşı ile birlikte geldi, sağlıkçı Numune Hastanesinde çalışan bir bayan hemşire idi diğeri de yine Numune Hastanesinde çalışan bir erkek sağlık memuruydu, iki sağlık görevlisinin de üzerlerinde sağlık elbisesi yoktu, sağlıkçılar İ.K.'nın durumunun ciddi olduğunu hemen hastanede müdahale edilmesi gerektiğini söylediler, ben İ.D.ile birlikte fabrikada kaldım, olayda kullandığım 14 lü tabancamı İ.D.'Ye bıraktım, otonun içi kanlı idi, bir müddet sonra İ.D.'nin kardeşi Mercedes marka bir otoyla gelerek otoyu İ.D.'Ye bıraktı, BMW marka otoyu da kendisi aldı, daha sonra İ.D. ve ben Mercedes ile işyerinden çıktık, ertesi gün A.K.'nın öldüğünü duyunca görevli polis memurları ile irtibata geçerek emniyete geldim. Üzeri kanlı kot pantolon, atlet, tişört ve eşofman bana aittir, ben evden üzerimi değiştirip yeni çıkmıştım, kıyafetlerimi de eve bırakmıştım, kıyafetlerim portmantoda asılı poşette idi, üzerimdeki kanlarda zaten kendi yaralarımdan oluşan kan lekeleridir. Maktulle hiçbir şekilde bedeni temasım olmamıştır.

Üzeri kanlı beyaz havlu, siyah renkli kazak İ.K.'nIn olay esnasında üzerinde giydiği kazaktır, üzeri kırmızı lekeli beyaz havlu da otoda bulunuyordu, elimi o havluya sildim, o havluyu İ.K. da kullandı, bu malzemelerin nereye, ne şekilde kimler tarafından atıldığını bilmiyorum.

Tabanca bana aittir ve ruhsatsızdır, olay esnasında kavgayı durdurmak için zemine boş alana doğru ateş eden benim, İ. D. elimden silahı almaya çalıştı, vurmak istesem kesinlikle vururdum,

A.K. telefonla beni tehdit edince, başımıza bir şeyler gelebilir düşüncesi ile İ.K.'yı yanımıza aldık, İ.K.'Yı olay yaptırmak maksadı ile çağırmadım, İ.K.'yı telefonla arayan ve buluşmak isteyen İ.D.'dir" demiştir.

Diğer aşamalarda ise benzer şekilde savunma yapmıştır.

Tanık K.İ. kollukta ve duruşmada saptanan beyanında benzer şekilde, 14.04.2006 tarihinde İ.D. ve V.Ç.'nin evlerine geldiklerini, V.'nin yaralı olduğunu, sorduğunda A. ile tartıştıklarını, A.'nın telefonunun kendilerinde kaldığını söyleyerek, İ.'nin telefonu verdiğini, bunun üzerine sizde yakalanırsa gasptan işlem yapılır diyerek telefonu attığını söylemiştir.

Savunma tanığı M.Ş.duruşmada saptanan beyanında; maktulün dayısı olduğunu, olay gecesi maktul ve annesinin evinde olduğunu, saat 22.00 sıralarında A.'nin bir işi olduğunu söyleyerek evden çıktığını, ertesi gün maktulün annesinin kendisini arayarak bildirdiğini A.'nin gece eve gelmediğini, bir not bıraktığını, notta İ.D. ve V. adının yazılı olduğunu söylediğini, İ.D.'i tanıdığı için işyerine gittiğini, A.'yı sorduğunu, gece birlikte olduklarını, sonra yolda indirdiğini, V.'i ise tanımadığını söylediğini ifade etmiştir.

Adli Tıp Kurumunda doktor Bilirkişi Ş.D. duruşmada saptanan beyanında; boyun bölgesine ika edilen delici aletin namlu genişliğinin 0.5 cm, göğüs bölgesi sırtın sol tarafındaki delici alet yarasının da 1,5'cm'lik olduğu gözönüne alındığında, bu yaranın da 1,5'cm'lik bir genişliğe sahip geniş namlulu şiş gibi iki farklı delici alet ile meydana getirildiği, ayrıca şoför olarak İ.D.'in, hemen onun yanında sağ ön koltukta V.Ç.'in arka koltukta ise İ.K.ve maktul A.K. oturduğu belirtildiğine göre, maktul tarafından yaralandığı iddia olunan İ.k.'nın, Konya Numune Hastanesi acil servisi tarafından düzenlenmiş olan 14.04.2006 tarih ve saat 21.52 sıralarında verilmiş raporunda göğüs ön yüzde 3-4 cm uzunlukta sütre yara, bu yaranın derinliği 0,5-1 cm'lik, sağ diz kısmında 5-6 cm uzunlukta 1-2 cm derinlikte sütre kesi, sol ön kolda 1-2 cm uzunlukta 0,5 cm derinlikte kesi mevcut olduğu, sanık V.Ç.hakkında Konya Numune Hastanesi tarafından 15.04.2006 tarihli saat 00.16'da düzenlenen raporda, sağ kol iç kısmında 3 cm'lik kesi, sağ gözaltında 0,5 cm'lik kesi, sol avuç içi ve sol dizde yüzeysel sıyrıklar, sol baş parmakta kesi, tarif edilmiş olmasına göre, sağ kol iç kısmındaki 3 cm'lik kesinin göstermiş olduğunuz bıçakla meydana gelmesinin tıbbi mantığa uygun olduğu, yaraların araç içerisinde meydana geldiği kabul edilirse, akan kanın araç koltuğuna veya diğer aksamlarına bulaşmış olması mümkün olduğu gibi bulaşmamasının da mümkün olduğu, yine aynı şekilde araçta belirtilen biçimde yaralanan birinin koşarak 100 m. mesafeye kadar gitmesinin mümkün olduğu, Sanık V.'in sol avuç içi ve sol dizinde yüzeysel sıyrıklar mevcut olduğu dikkate alınırsa bunların sert bir zemine sürtünmesi neticesinde meydana gelebileceği, araç içerisinin bu iş için dar olduğu, V.'in sağ kol iç kısmındaki yaralanma ile İ.K.nIn göğüs ön yüzündeki yaralanmasının araç içerisinde bıçağın ikası ile meydana gelmiş olabileceği,

Maktuldeki yaraların tek aletle oluşmasının ancak olayda bıçak kullanılması halinde mümkün olabileceği, ancak yaraların bıçakla meydana gelmediği, yaraların aynı şişle de oluşmasının, şişin kenarlarının kesici vasıflı olmayıp, künt vasıflı olması nedeniyle mümkün olmadığı, aynı anda bir kişinin bir elinde 0,5 cm genişliğe sahip delici aletle boyuna, diğer eli ile de 1,5 cm genişliğinde namluya sahip şişle sırta vurmasının tıbben mümkün olamayacağı, ancak aynı kişinin önce bir şişle, sonra diğeri ile vurmasının mümkün olacağı, önde oturan sanık V.'in tam arkadaki maktule şişle vurması durumunda şayet şiş sağ elinde ise ve sağ elini kullanıyorsa maktulün boynunun sol tarafına, sol elini kullanıyorsa sağ tarafına vurmasının kolay olduğu, önde oturan sanık V.'in arkasında oturan maktul A.'ye şiş ile vurmasının da tıbben mümkün olduğu belirtilmiştir.

Sanıklara ve maktule ait telefon kayıtlarının incelenmesinde; olay günü maktulün saat 21.44'te sanık V.'i aradığı ve görüştüğü, akabinde sanık V.'in maktulü peşpeşe dört kez aradığı, maktulün ikisine cevap verdiği, diğer ikisine cevap vermediği, sonra maktulün saat 21.48'de sanık İ.D.'i aradığı, 21.49'da da V.Ç.'nin maktulü tekrar aradığı ve görüştükleri, maktulün V.Ç.'in 21.53'teki aramasına cevap vermediği, 21.53:18'de maktulün sanık İ.D.'i aradığı, 21.55'te sanıklar İ.D. ile V.Ç. arasında iki kez telefon görüşmesi yapıldığı, 21.56'da sanık İ.D.'in maktulü aradığı, 22.01 ve 22.05'de İ.D.'in V.Ç.'i aradığı, 22.13'te sanık V.Ç.'in maktulü aradığı ve görüştükleri, 22.14'de maktulün İ.D.'i aradığı, 22.32'de sanık V.'in sanık İ.K.'Yı aradığı, saat 22.39'da da sanık V.Ç.'in maktulü tekrar aradığı ve görüştükleri, 22.43 ve 22.49'da da İ.D.'in maktulü iki kez aradığı ve görüştükleri, saat 23.10'da da sanık İ.D.'nin maktulü aradığı ancak telefona cevap verilmediği saptanmıştır.

Sanıklara ait adli raporlardan, sanık İ.K.'nın göğüs ön yüzünde ve sağ diz dış kısmında kesi, sol ön kolda doku erozyonu ve düzgün kenarlı olmayan kesi bulunduğu, sanık V.Ç.'nin sağ kol iç kısmında 3 cm'lik, sağ gözaltında 0,5 cm'lik kesi, sol avuç içi ve sol dizde yüzeysel sıyrık, sol başparmakta kesi bulunduğu, sanık İ.D.'de ise darp ve cebir izi bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Yukarıdaki kanıtlar ışığında, sanığın hukuki durumunun belirlenmesine geçmeden önce, 5237 sayılı Yasanın iştirak hükümlerinin kısaca değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.

İştirak, bir kişi tarafından işlenebilen bir suçun, birden fazla kimse tarafından işbirliği içinde işlenmesini ifade eder. 5237 sayılı TCY'nın 37 ila 40. maddeleri arasında düzenlenen iştirakte, yasamız ikilik sistemini kabul etmiştir. Bu sistemde suça iştirak eden herkes sırf iştirak ettiği için aynı ceza ile cezalandırılmayıp, suçun işlenişindeki katkısı ve bu katkının önemine göre cezalandırılmaktadır.

Suçun yasal tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, 5237 sayılı TCY'nın 37/1. maddesi uyarınca fail olarak sorumlu tutulmakta, böylece suçun işlenişi üzerinde birlikte hakimiyet kurarak suçu işleyen kimseler, bu sıfatla suç için kanunda öngörülmüş ceza ile cezalandırılmaktadır.

Müşterek faillik, suçun icra hareketlerinin birlikte gerçekleştirilmesidir. Her müşterek fail, suç planının başarıya ulaşması için suçun icrasına ilişkin etkin ve fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır. Bu itibarla da, müşterek failliğin esasını fiil üzerindeki müşterek hakimiyet oluşturmaktadır.

5237 sayılı Yasanın 39. maddesi kapsamındaki yardım ise, asli iştirakin dışında kalan fakat suçun meydana gelmesi bakımından nedensellik değeri taşıyan hareketleri ifade eder. Burada fiil üzerinde hakimiyet kurulmamakta, sadece suçun icrası kolaylaştırılmaktadır. Yardım edenin hareketi asli faillere nazaran, suçu yaratıcı ve yapıcı bir nitelik taşımayıp, destekleyici, hazırlayıcı veya kolaylaştırıcı bir durum arzettiğinden yardım eden ikincil bir konumda yer almaktadır.

Yardım fiilleri maddi ve manevi yardım şeklinde gerçekleşebilir, maddi yardım, fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamayı ve suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmayı ifade eder. Burada dikkat edilmesi gereken husus, yardım fiillerinin suçun icrasından önce yapılması halinde hazırlık hareketleri boyutunda kalması, yine aynı şekilde suçun icrasının kolaylaştırılmasına yönelik hareketlerin de icra hareketlerini yapan kimsenin fiili ile işbirliği şeklinde gerçekleşmemesidir.

Manevi yardım ise, suç işleme konusunda niyet sahibi olup da karar vermemiş olan kimseyi suç işlemeye yöneltmek teşvik, verilen kararın hareket aşamasına geçmesinin sağlanması halinde kuvvetlendirme, suç işlendikten sonra yardımda bulunulacağı vaadi, suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek şeklinde gerçekleştirilebilir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Aralarında ihtilaf bulunan sanık V. İle maktul A.K.'nın, olay günü telefonla birbirlerini karşılıklı olarak aramak suretiyle, hakaret ve tehditlerini sürdürdükleri, bu telefon trafiğine, maktulün araması üzerine sanık İ.D.'in de katıldığı, bilahare sanık İ.D.'in, sanık V.'i, daha sonra da İ.K.'nu aracına alarak, çağırdıkları maktul A.K.i evlerinden aldıkları, aracı İ.D.'in kullandığı, İ.D.'in yanında sağ ön koltukta V.Ç.'nin, aracın arka koltuğunda ise hemen V.Ç.'in arkasında maktul A.'nin, İ.D.'in, arkasındaki koltukta ise İ.K.'nun oturduğu, A.K. ve V.Ç. arasında araç içinde başlayan tartışmaya İ.K.nun da katılması üzerine, İ.K.ile A.K. arasında boğuşmanın başladığı, bu boğuşmaya önde oturan V.Ç.'nin de silahını çekerek maktul A.K.'nin bulunduğu yöne ateş etmek suretiyle katıldığı, araç kullanan, İ.D.'in olaya aktif bir şekilde katılmadığı ancak, kendi aracında meydana gelen olayı önlemek yönünde de herhangi bir girişiminin bulunmadığı, araç durduktan sonra maktulün araçtan inerek kaçması üzerine her üç sanığın birlikte İ.D.'in işyerine gittikleri, burada suçta kullanılan silahın İ.D.'e verildiği ve bu silahın İ.D. tarafından saklandığı, yine aynı şekilde olayda kullanılan aracın da başka bir araçla değiştirildiği ve olay akşamı kullanılan aracın yıkattırıldığı ve yine aynı şekilde, yaralananların tedavileri ile de bizzat İ.D.'in ilgilendiği sabittir. Sanık İ.D.in, öldürme suçunun icrai davranışlarına katıldığı yönünde cezalandırılmasına yetecek derecede kanıt bulunmamakta, bu sanığın da öldürme eylemine müşterek fail olarak katıldığı kuşkulu kalmakta ise de, yukarıda anlatılan ve kabul edilen oluş içerisindeki rolünün yardım etme niteliğinde bulunduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.

Bu itibarla, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCY'nın 39/2-c maddesi yollamasıyla kasten öldürme suçuna yardım etme niteliğinde olduğu kabul edilerek cezalandırılması gerekmekte olup, sanığın müşterek fail kabul edilerek cezalandırılması yönündeki direnme kararı isabetsizdir.

Diğer yönden, Yerel Mahkemece sanığın kendi altsoyu üzerinde 5237 sayılı TCY'nın 53/1. fıkrasının (c) bendindeki haktan şartla tahliye tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerekirken, 53. maddenin uygulanmasına karar verilmekle yetinilmesi de isabetsiz olup, direnme hükmünün bu nedenle de bozulmasına karar verilmelidir.

KARAR :

Açıklanan nedenlerle;

1- Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.05.2008 gün ve 91-101 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,

2- Dosyanın, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.06.2009 günü yapılan müzakerede, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ceza Kanunu MADDE 39 :(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.

(2) Aşağıdaki hallerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:

a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.

b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.

c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Mehmet KARAUSTA
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 10-09-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03537107 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.