Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, Esas: 2013/7339, Karar: 2014/980 İçtihat

Üyemizin Özeti
Davacı-karşı davalılar; murislerinin 1997 ve 1999 yılında satın aldığı taşınmazları 2. eşi davalı adına tescil ettirdiğini, 2. eşin herhangi bir çalışması olmadığını iddia ederek alacak talebinde bulunmuş, mahkemece işbu taşınmazların 2. eşe bağış amacıyla verildiği kabul edilmiş;
Davalı-karşı davacı 2. eş; murisin 2003 yılında vefatı sonrası davalı mirasçılarla miras taksim sözleşmesi yaptıklarını, bu sözleşme ile davalılar üzerine tescil olunan 1999 yılında edinilen 3 bağımsız bölüm ve 2002 öncesi edinilen taşınmaz üzerindeki katkı payı alacağının tahsilini talep etmiş; mahkemece miras taksimi muvacehesinde intikal yapıldığı kabul edilmiş;
her iki dava da reddedilmiştir.

Bağış iradesinin tereddütsüz olarak açıkça tespit edilemediği hallerde diğer eş lehine yapılan kazandırmanın evlilik birliğinin süreceği inancıyla eşler arasındaki güven ve yardımlaşma duygusu ile yapıldığı ve bağış amacı ve iradesini taşımadığının kabulü gereklidir.

Mal rejiminin tasfiyesine dair bir protokol sunulmuş olmamakla; miras taksimi yapılmış olması eşler arasındaki mal rejimi hükümleri gereğince alacak isteğine engel değildir.
(Karar Tarihi : 23.01.2014)
"Davacı-karşı davalılar B____ S____ ve B____ S____ ile davalı-karşı davacı E____ S____ aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair İzmir 10. Aile Mahkemesi'nden verilen 16.01.2013 gün ve 1130/40 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı-karşı davalılar vekili ile davalı-karşı davacı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacılar vekili, davacıların 14.04.2003 tarihinde vefat eden muris M____ S____'in çocukları ve davalının da 2. eşi olduğunu, 1986 yılında muris ile evlenen davalının evlendikten sonra herhangi bir işte çalışmamasına rağmen 1999 yılında 4556 ada 2 parsel, 2001 yılında 36944 ada 5 parsel sayılı taşınmazların muris tarafından satın alınarak davalı adına tescil edildiğini ve satın alma tarihinden sonra 4556 ada 2 parsel üzerine muris tarafından villa nitelikli konut inşa edildiğini açıklayarak, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 20.000 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı evlilik tarihinden sonra gerek yurt dışında gerekse de yurt içinde çalıştığını, aynı zamanda şirket ortağı olduğunu, eşinin 2003 yılında ölümünden sonra kendisi ve davacılar arasında miras taksimi yapıldığını, davacıların bu taksim sonucunda kendilerine düşen paydan fazlasını aldıklarını ve taksime rağmen bu davayı açmanın hakkın kötüye kullanımı olduğunu bildirerek, davanın reddine karar verilmesini savunmuş, karşı dava olarak, evlilik boyunca çalışması nedeniyle edinilmesine katkıda bulunduğu ve muris adına kayıtlı iken miras payları oranında davacı- karşı davalılara intikal eden 66 ada 51 parsel 1-2-19 numaralı bağımsız bölümler ile 3002 parsel sayılı taşınmaz için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 70.000 TL'nin davacı- karşı davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, 4556 ada 2 parsel sayılı taşınmazın satın alınması ve üzerinde villa nitelikli konut inşaatı ile 36944 ada 5 parsel sayılı taşınmazın edinilmesinde davacılar murisi M____ S____'in katkısı bulunuyor ise de, taşınmazların davalı kadın üzerine tescili bağış niteliğinde olup bağıştan dönme koşulları gerçekleşmediğinden, karşı davada, evlilik birliğinin başından itibaren çalışması nedeniyle 66 ada 51 parsel 1-2 nolu mesken ve 19 numaralı dükkan ile 19123 ada 3 parsele revizyon gören 3002 parselin edinilmesinde davalı- karşı davacı kadının katkısı bulunuyor ise de, murisin ölümünden sonra taraflar arasında taksim yapılıp bu taksim gereğince tapuda intikaller sağlandığından, her iki davanın ayrı ayrı reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.

Davalı ile miras bırakan M____ S____ 13.03.1986 tarihinde evlenmişler; kocanın 14.04.2003 tarihinde ölümü üzerine evlilik birliği son bulmuştur. (TMK.nun 225). Başka mal rejimi seçildiği ileri sürülmediğine göre, eşler arasında evlilik tarihinden TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, bu tarihten ölüm tarihine kadar 4721 sayılı TMK'nun 202 ve devamı maddeleri uyarınca edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Dosya içinde mevcut mirasçılık belgesine göre M____ S____'in ölümü üzerine davacı- karşı davalı çocukları ile davalı-karşı davacı eş mirasçı olarak kalmıştır.

Dava konusu 4556 ada 2 parsel 14.08.1997, 36944 ada 5 parsel 25.06.1999 tarihinde alındıklarına, 4556 ada 2 parsel üzerindeki yapının 2001 yılında yapıldığı iddia edildiğine, karşı davaya konu 66 ada 51 parsel 1-2-19 numaralı bağımsız bölümler 6.10.1999 tarihinde ferdileşme sonucu ve 19123 ada 23 parsele revizyon gören 3002 parsel 2002 öncesi muris adına tapuya tescil edildiğine göre asıl ve karşı dava, eşler arasında 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu tarihte edinilen taşınmazlara yapılan katkıdan kaynaklanan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir. 743 sayılı TKM'nin yürürlükte olduğu; 01.01.2002 tarihinden önce eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde karı ve kocanın diğerinden katkı payı karşılığında bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle katkısının bulunması gerekir.

Mahkemece, asıl dava ile karşı davanın reddine karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava ve karşı dava dilekçesinin içeriği, tanık beyanı ve dosya kapsamına göre, davalı E____ S____ ve muris M____'nin evlendikten sonra bir süre yurt dışında işçi olarak çalıştıkları, muris M____ S____'in 1991 yılında yurda dönerek İzmir'de müteahhitlik yaptığı bu amaçla kurulan şirkette davalı kadının da pay sahibi olduğu saptanmıştır.

Yapılan bu saptamaya göre gerek davacılar murisi M____ S____'in gerekse de davalı E____ S____'in karşılıklı olarak edindikleri malvarlığında katkısının bulunduğunun kabulü doğru olmakla birlikte, asıl davaya konu taşınmazlar bakımından murisin bağış amacını ortaya çıkaracak veya çağrıştıracak herhangi bir ifade bulunmamaktadır. Bağışlayanın bu yöndeki iradesinin tereddütsüz olarak açıkça tespit edilemediği hallerde diğer eş lehine yapılan kazandırmanın evlilik birliğinin süreceği inancıyla eşler arasındaki güven ve yardımlaşma duygusu ile yapıldığı ve bağış amacı ve iradesini taşımadığının kabulü gereklidir.

Öte yandan murisin ölümünden sonra mirasçılar arasında TMK'nun 676. maddesine göre miras taksimi yapılmış olması TMK'nun Aile Hukuku başlığını taşıyan 2. kitabının 4. bölümünde düzenlenen eşler arasındaki mal rejimi hükümleri gereğince alacak isteğine engel olmadığı gibi somut olayda mal rejiminin tasfiyesine ilişkin bir protokol de ibraz edilmemiştir.

Bu halde Mahkemece yapılacak iş; tarafların iddia ve savunmaları ile tanıkların beyanları dikkate alınarak davalı- karşı davacı kadın ve tarafların murisine ait yurt dışındaki çalışmalarına ilişkin kayıt ve belgeler ile davalı kadının da ortaklarından olduğunu iddia ettiği şirketin taşınmazların edinilme tarihine kadarki gelir ve giderine ilişkin belgeler eksiksiz olarak getirtilmeli, tarafların ekonomik ve sosyal durumları gözönünde bulundurularak kişisel harcamaları ve 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi uyarınca kocanın evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar çıktıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarının ne olacağının belirlenebilmesi için konunun uzmanı öğretim üyesi, mali müşavir ve mülk bilirkişiden oluşacak bilirkişi kurulundan rapor alınması suretiyle davalı-karşı davacı kadın ile murisin çalışmaları karşılığında elde ettikleri gelirle sağlayabilecekleri katkı miktarı ayrı ayrı saptanmalı, daha sonra toplam tasarruf miktarı karşısında muris M____ S____ ve davalı-karşı davacı E____ S____'in ayrı ayrı katkı oranı bulunmalı, bulunan oran taşınmazların dava tarihindeki değeri ile çarpılarak katkı payı alacağı tespit edilmeli, ondan sonra tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle hüküm kurulması doğru değildir.

KARAR : Davacı-karşı davalılar vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4. , HMK m.297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire İlamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30'er TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı-karşı davalılar ile davalı-karşı davacıya ayrı ayrı iadesine, 23.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Medeni Kanunu MADDE 676 :Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar.

Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler.

Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.

Gerekçesi için Bkz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 12-09-2014

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03050900 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.