Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, Esas: 2013/21049, Karar: 2013/19112 İçtihat

Üyemizin Özeti
Davacı, Sağlık Bakanlığı'na bağlı Adana Numune Hastanesinde diğer davalı şirketin işçisi (laboratuvar teknisyeni) olarak görev yaptığını, alt işveren ile davalı Sağlık Bakanlığı arasındaki ilişkinin muvazaalı olması sebebiyle iş sözleşmesinin başlangıcından itibaren davalı Sağlık Bakanlığının işçisi olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı ve geçerli sebebe dayanılmaksızın feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesi ile işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini istemiştir.

4924 sayılı Kanun m.11 gereğince 657 sayılı Kanunun 36. maddesinin III. Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı başlıklı kısmına eklenen fıkra hükümlerine göre, davalı Sağlık Bakanlığı ile davalı şirket arasındaki asıl işveren-alt işverenlik ilişkinin 4857 sayılı Kanunun 2. maddesine aykırı olmadığı anlaşıldığından davacının, iş sözleşmesinin başlangıcından itibaren davalı Sağlık Bakanlığının işçisi olduğunun kabul edilmesi hatalıdır. Böylece davacı, diğer davalı alt işveren şirketin işçisi olduğundan Sağlık Bakanlığı aleyhine açılan dava reddedilmeli ve davacının işe iade istemi diğer davalı şirket yönünden kabul edilmelidir.
(Karar Tarihi : 17.09.2013)
"Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, istemi kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı Sağlık Bakanlığı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi F. Benli tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı Sağlık Bakanlığı'na bağlı Adana Numune Hastanesinde, diğer davalı şirketin işçisi olarak 14.10.2010-31.12.2011 tarihleri arasında çalıştığını, fiilen laboratuvar teknisyeni olarak görev yaptığını, 4857 Sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl işin bölünerek alt işverene verilemeyeceğinin düzenlendiğini, alt işveren ile davalı Sağlık Bakanlığı arasındaki ilişkinin muvazaalı olması sebebi ile iş sözleşmesinin başlangıcından itibaren davalı Sağlık Bakanlığının işçisi olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı ve geçerli sebebe dayanılmaksızın feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini istemiştir.

Davalı Sağlık Bakanlığı vekili; müvekkili idareye bağlı Adana Numune Hastanesine ait hasta tetkiklerinin yapılması işinin ihale yasaya uygun olarak davacının işvereni olan diğer davalı şirkete ihale edildiğini, alınan işin uzmanlık gerektiren iş olması dikkate alındığında müvekkili idareye karşı açılan davanın husumet yönünden reddi gerektiğini savunmuştur.

Diğer davalı şirket vekili, Sağlık Bakanlığı ile müvekkili şirket arasındaki hizmet alım sözleşmesinin süresinin tamamlanması sebebi ile davacının iş sözleşmesinin feshedildiğini, feshin haklı sebebe dayandığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davacının davalı Sağlık Bakanlığına bağlı hastanede taşeron işçisi ve laboratuvar teknisyeni olarak çalıştığı, davalı Sağlık Bakanlığının asıl işi niteliğinde olan sağlık hizmetlerinin 4857 Sayılı Kanunun 2. maddesine göre alt işverenlere devredilemeyeceği, bu sebeple davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davalı Sağlık Bakanlığı aleyhine açılan davanın kabulüne diğer davalı şirket aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.

Karar davalı Sağlık Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.

Alt işveren; bir iş yerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine dair asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren alanlarda iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımlamalara göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekmektedir.

Alt işverene yardımcı işin verilmesinde bir sınırlama olmasa da, asıl işin bir bölümünün teknolojik uzmanlık gerektirmesi zorunludur. 4857 Sayılı Kanunun 2. maddesinde, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin sınırlandırılması yönünde kanun koyucunun amacından da yola çıkılarak, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilmesinde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işler ölçütünün bir arada bulunması şarttır. Kanun'un 2. maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarında işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işler sözcüklerine yer verilmiş olması bu gerekliliği ortaya koymaktadır. Alt İşverenlik Yönetmeliğinin 11. maddesinde de yukarıdaki anlatımlara paralel biçimde, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilebilmesi için işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirmesi şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği belirtilmiştir.

İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla 4857 Sayılı Kanunun 2. maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Muvazaa B.K.nda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir.

Bilindiği üzere 24.7.2003 tarih ve 25178 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4924 Sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 11. maddesi gereğince 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 36. maddesinin III. Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı başlıklı kısmına eklenen fıkra ile "Bu sınıfa dahil personel tarafından yerine getirilmesi gereken hizmetler, lüzumu halinde bedeli döner sermaye gelirlerinden ödenmek kaydıyla bakanlıkça tespit edilecek esas ve usullere göre hizmet satın alınması yoluyla gördürülebilir." hükmü getirilmiş; sağlık ve yardımcı sağlık personeli tarafından yürütülen sağlık hizmetlerinin 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda öngörülen istihdam şekillerinden farklı olarak, gerektiğinde hizmet satın alma yolu ile de gördürülebileceği ve anılan hizmetin satın alma işlemlerine dair esas ve usullerin de bakanlıkça tespit edileceği hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede gerek Kanun'un tanzim şekli, gerekse satın alınacak olan sağlık hizmetinin diğer hizmet alanlarına nazaran haiz olduğu önem ve hususiyet göz önüne alındığında, bu kabil hizmetlerin satın alınması işlemlerinde 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu ve bu yasaya dayanılarak hazırlanmış bulunan Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği hükümlerinin birebir uygulanma imkanının olmaması sebebiyle temel ilkeler ve kurallarda anılan kanun ve yönetmelik hükümlerine bağlı kalmak şartıyla, salt sağlık hizmetlerinin satın alma yoluyla gördürülmesine yönelik olarak bu esas ve usullerin hazırlanması zarureti doğmuş ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Kamu İhale Kurumu ve Sayıştay Başkanlığının da uygun görüşü alınmak suretiyle bakanlıkça hazırlanmış bulunan bu esas ve usuller 5.5.2004 tarihli ve 25453 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Somut olayda, davalı Sağlık Bakanlığı tarafından, Adana Numune Hastanesinde idarenin istemiş olduğu tetkiklerin yapılması için gerekli tüm cihaz, reaklif, kit, kontrol ve sarf malzemelerinin verilmesi Aile Sağlık Merkezlerinden alınan hasta örneklerinin laboratuvara taşınması, hasta ve test verilerinin kayıtlarının yapılarak barkot basılması ve çıkan sonuçların güvenli bir şekilde ilgili kurumlara ulaştırılması hizmetlerinin, hizmet alım sözleşmesi ile diğer davalı şirketten satın alındığı görülmektedir.

Yukarıda özetlenen 4924 Sayılı Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunu'nun 11. maddesi gereğince 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 36. maddesinin III. Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı başlıklı kısmına eklenen fıkra hükümlerine göre, davalı Sağlık Bakanlığı ile davalı şirket arasındaki asıl işveren-alt işverenlik ilişkinin 4857 Sayılı Kanunun 2. maddesine aykırı olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının iş sözleşmesinin başlangıcından itibaren davalı Sağlık Bakanlığının işçisi olduğunun kabul edilmesi hatalıdır.

Davacı, diğer davalı alt işveren şirketin işçisi olduğundan Davalı Sağlık Bakanlığı aleyhine açılan dava reddedilmeli ve davacının işe iade istemi diğer davalı şirket yönünden kabul edilmelidir.

Belirtilen sebeplerle, 4857 Sayılı Kanunun 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.

KARAR : Yukarıda açıklanan gerekçe ile;

1-) Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,

2-) Davalı Sağlık Bakanlığı hakkında açılan davanın taraf sıfatı yokluğu sebebiyle reddine,

3-) Davalı T____ Ltd. Şti. hakkında açılan davanın kabulü ile;

4-) İşverence yapılan FESHİN GEÇERSİZLİĞİNE,

5-) Davacının kanuni sürede işe başvurmasına rağmen, işverenin süresi içinde işe başlatmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının fesih nedeni ve kıdemi dikkate alınarak dört aylık ücreti olarak belirlenmesine,

6-) Davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının davacıya ödenmesi gerektiğinin belirlenmesine, davacının işe başlatılması halinde varsa ödenen ihbar ve kıdem tazminatının bu alacaktan mahsubuna,

7-) Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

8-) Davacı vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre 1.320,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

9-) Davacı tarafından yapılan 484,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, kesin olarak, 17.09.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : İş Kanunu MADDE 2 :TANIMLAR

Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir. İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir.

İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır.

İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.

(4. fıkra, 30.6.2012 tarih ve 28339 sayılı R.G.'de yayımlanan 6331 sayılı Kanun m.37/1-a hükmü gereğince yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra yürürlüğe girmek üzere, yürürlükten kaldırılmıştır.)

İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur.

Bu Kanunda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır. İşveren vekilliği sıfatı, işçilere tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz.

Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.

Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.

(Ek fıkra: 01.07.2006- 5538 S.K. m.18/1-a) Kanuna veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kamu kurum ve kuruluşları ile bunların doğrudan veya dolaylı olarak sermayesinin en az yüzde ellisine sahip oldukları ortaklıklarda, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu veya diğer kanun hükümleri çerçevesinde, hizmet alımı amacıyla yapılan sözleşmeler gereğince, yüklenici aracılığıyla çalıştırılanlar, bu şekilde çalışmış olmalarına dayanarak;
a) Bu kurum, kuruluş ve ortaklıklara ait kadro veya pozisyonlara atanmaya,
b) Bu kurum, kuruluş ve ortaklıklara ait işyerlerinin kadro veya pozisyonlarında çalışanlar için toplu iş sözleşmesi, personel kanunları veya ilgili diğer mevzuat hükümlerine göre belirlenen her türlü mali haklar ile sosyal yardımlardan yararlanmaya, hak kazanamazlar.

(Ek fıkra: 01.07.2006-5538 S.K. m.18/1-a) Sekizinci fıkrada belirtilen işyerlerinde yükleniciler dışında kalan işverenler tarafından çalıştırılanlar ile bu işyerlerinin tabi oldukları ihale mevzuatı çerçevesinde kendi nam ve hesabına sözleşme yaparak üstlendiği ihale konusu işte doğrudan kendileri çalışanlar da aynı hükümlere tabidir. Sekizinci fıkrada belirtilen kurum, kuruluş veya ortaklıkların sermayesine katıldıkları ortaklıkların kadro veya pozisyonlarında çalışan işçilerin, ortak durumundaki kamu kurum, kuruluş veya ortaklıkların kadro veya pozisyonlarına atanma ya da bu kurum, kuruluş veya ortaklıklarda geçerli olan mali haklar ile sosyal yardımlardan yararlanma talepleri hakkında da sekizinci fıkra hükümleri uygulanır. Hizmet alımına dayanak teşkil edecek sözleşme ve şartnamelere;
a) İşe alınacak kişilerin belirlenmesi ve işten çıkarma yetkisinin kamu kurum, kuruluşları ve ortaklıklarına bırakılması,
b) Hizmet alım sözleşmeleri çerçevesinde ya da geçici işçi olarak aynı iş yerinde daha önce çalışmış olanların çalıştırılmasına devam olunması,
yönünde hükümler konulamaz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 18-01-2014

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03250909 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.