Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2012/2-795, Karar: 2013/304 İçtihat

Üyemizin Özeti
Davacının birlik görevlerini yerine getirmemesi ve eşini kendi anne babasıyla oturtması tek başına davalının kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilemez. Davalının kişilik haklarına saldırı teşkil eden maddi bir olayın varlığı da kanıtlanamadığına göre davalının manevi tazminat isteğinin reddi gerekir.
(Karar Tarihi : 06.03.2013)
"Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Düzce Aile Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 21.10.2010 gün ve 2009/458 E., 2010/725 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi'nin 22.12.2011 gün ve 2011/1236 E., 2011/23137 K. sayılı ilamı ile;

(... 1-)Toplanan delillerden; davacının birlik görevlerini yerine getirmediği, eşini ailesiyle yaşamaya zorladığı, boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.

Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı iradeyle sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK md. 166/2)

Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan sebeple isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.

2-)Temyiz sebeplerine hasren yapılan incelemeye gelince;

a-)Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

b-)Davacının birlik görevlerini yerine getirmemesi ve eşini kendi anne babasıyla oturtması tek başına davalının kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilemez. Davacıdan kaynaklanan davalının kişilik haklarına saldırı teşkil eden maddi bir olayın da varlığı kanıtlanamamıştır. O halde davalının manevi tazminat isteğinin reddi gerekirken, kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

c-)Davacının boşanma davası kabul edildiği halde kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına değil de davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi de doğru görülmemiştir...),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HGK'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, boşanma istemine ilişkindir.

Davacı koca vekili dava dilekçesinde; tarafların 8.4.2007 tarihinde evlendiklerini, bu evliliklerinden müşterek çocuklarının bulunmadığını, tarafların müstakil bir dairede iki ay beraber yaşadıklarını, evlendikleri günün hemen ertesinde tartışmaların başladığını ve ayrılıncaya kadar da devam ettiğini, davalının hiçbir şey söylemeden müşterek haneden ayrıldığını, bu davranışıyla evlilik birliğinin üzerine yüklediği birlikte yaşama yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davalının davacının birlikte yaşama girişimlerine cevap vermediğini, davacıyla konuşmadığını, tarafların bu süre zarfında yüz yüze görüşmediklerini, davalının şu an İstanbul'da çalışmakta olduğunu ve ayrı bir düzen kurarak birleşme gibi bir niyeti olmadığını ortaya koyduğunu, eşlerin tekrar bir araya gelme imkanının bulunmadığını beyan ederek, tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı kadın vekili, davacı tarafın iddialarının asılsız olduğunu, tüm kusurun davacıda olduğunu, davacı iddiasının aksine tarafların evlendiklerinde müstakil bir hanede oturmadıklarını, davacının ailesiyle birlikte aynı bahçe içinde altlı üstlü oturduklarını, ayrı bir mutfağı bulunmadığını, sadece akşamları yukarı yatmaya çıktıklarını, müvekkilinin evi terk etmediğini, davacının müvekkilini vakit geçirme bahanesiyle babasının evine içeri dahi girmeksizin bıraktığını, müvekkilinin sürekli davacıyla görüşmek istediğini ancak davacının görüşmediğini, kendisini alması için birçok kez aradığını ancak davacının olumsuz tavır takınarak istemediğini söylediğini, davacı annesinin de bir daha gelme dediğini, psikolojik desteğe ihtiyacı olduğu için İstanbul'da ailesinin yanında yaşamaya başladığını, müvekkilinin bu olaylardan sonra manevi çöküntü yaşadığını ve çeşitli hastanelerde tedavi gördüğünü beyan ederek, tarafların boşanmalarına, 50.000,00 TL manevi tazminat ile 20.000,00 TL maddi tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.

Mahkemece, evlilik birliğinin sarsılmasında kusurun davacı kocada olduğu, davalı kadına atfedilecek bir kusurun bulunmadığı, davacı kocanın davranışları ve yaşanan olaylar sebebiyle davalı kadının psikolojik rahatsızlık geçirdiği ve kişilik haklarının saldırıya uğradığı gerekçesiyle boşanma davasının kabulüne, tarafların boşanmalarına ve davalı lehine 10.000,00 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş, vekalet ücretinin ise davalı tarafa ödenmesine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarda başlık bölümünde gösterilen sebeplerle bozulmuştur. Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.

HGK önüne gelen uyuşmazlık; davacı kocadan kaynaklanan davalı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eden maddi bir olayın bulunup bulunmadığı, burada varılacak sonuca göre, davalı kadının manevi tazminat isteminin kabulünün gerekip gerekmediği hususuyla boşanma davası kabul edildiği için vekalet ücretinin davacı koca yararına mı, yoksa davacı kocanın tam kusurlu olup davada haksız olması ve davalı kadının talebi doğrultusunda boşanma davasının kabul edilmesi sebebiyle vekalet ücretinin davalı kadın yararına mı verilmesi gerektiği noktalarında toplanmaktadır.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, HGK'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

KARAR : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, aynı kanunun 440/III maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.03.2013 gününde yapılan 2. görüşmede vekalet ücretine yönelik bozma yönünden oybirliği, manevi tazminata dair bozma nedeni yönünden ise oyçokluğuyla karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Medeni Kanunu MADDE 174 :Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.

Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

Gerekçesi için Bkz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 16-11-2013

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02060294 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.