Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, Esas: 2013/5245, Karar: 2013/8748 İçtihat

Üyemizin Özeti
Alacaklı, borçlunun üçüncü kişi banka şubelerinde bulunan hesaplarına bloke konulmasını talep etmiş; üçüncü kişi banka, borçlunun para bulunan iki ayrı hesabı üzerinde daha önce imzalanmış bulunan genel kredi sözleşmesi uyarınca rehin hakkı bulunduğunu belirterek itiraz etmiştir.

Bankanın üçüncü kişi sıfatı ile istihkak iddiasında bulunabilmesi için haciz kararının alındığı tarih itibarı ile kredi borcunun tamamının ödenmemiş olması, belirlenen geri ödemesi yapılmamış kredi alacağı varsa bu miktar ile sınırlı olmak üzere üçüncü kişi bankanın dava konusu hesaplar üzerinde rehin ve hapis hakkının bulunduğunun kabul edilmesi gerekir. Haciz tarihi itibarı ile kredi borcunun tamamı geri ödenmişse bu kez üçüncü kişinin dayandığı kredi sözleşmesinden doğan rehin hakkının alacaklıya karşı ileri sürülmesi mümkün olmayacaktır.
(Karar Tarihi : 10.06.2013)
"Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

K A R A R

Davacı (alacaklı) vekili, ____ takip dosyasında alınan haciz kararı uyarınca borçlunun üçüncü kişi banka şubelerinde bulunan hesaplarına bloke konulmasının istendiğini, 14.08.2012 tarihli yazı cevabında para bulunan iki ayrı hesap üzerinde daha önce imzalanmış bulunan genel kredi sözleşmesi uyarınca bankanın rehin hakkının bulunduğunun belirtilerek itiraz edildiğini, ancak ortada muaccel hale gelmiş bir alacağın olmadığını, belirterek istihkak iddiasının reddine ve tazminata karar verilmesini istemiştir.

Davalı (üçüncü kişi) vekili, belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece toplanan delillere göre: "davalı banka ile takip borçlusu arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi uyarınca banka lehine rehin ve hapis hakkının tanındığı, ancak bankanın muaccel hale gelmiş bir alacağı bulunmadığı, doğması muhtemel bir alacak nedeni ile de bahsi geçen hakların kullanılamayacağı" gerekçesi ile davanın kabulü ile istihkak iddiasının reddine karar verilmiş; hüküm, davalı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklı tarafından İİK'nun 99. maddesi uyarınca açtığı "istihkak iddiasının reddi" davası niteliğindedir.
Davalı üçüncü kişi banka ve takip borçlusu arasında 500.000,00 TL değerinde kredi sözleşmesi imzalanmış olup, anılan sözleşmenin 3.3.1. maddesinde, sözleşmeden tazmin edilmiş veya edilmemiş teminat mektupları, aval-kabul, çek taahhüt kredileri, DBS harici garanti dahil risk veya alacakları için bankanın bütün şubelerinde bulunan borçluya ait her türlü hesap bakiyeleri ile doğmuş doğacak her türlü alacakları, vs. üzerinde rehin ve hapis hakkının bulunduğu belirtilip, bunların veya bedellerinin Bankaca takas ve mahsup edilebileceği kabul edilerek imzalanmıştır.

Davalı üçüncü kişinin dayandığı rehin ve hapis hakkının anılan kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte doğduğunun kabulü gerekir. Bununla birlikte üçüncü kişi bankanın borçlusuna karşı ileri sürebildiği rehin ve hapis hakkını, borçlusunun alacaklısına karşı da (istihkak iddiası ile) ileri sürebilmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay'ın ve Dairemizin yerleşik uygulaması da bu yöndedir. (HGK 28.03.2012 T. 2011/12–849 Esas- 2012/242 K.)

Gerçekten de TMK'nun 881. maddesinde: "Halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir…" düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre; anılan düzenleme alacak rehnine kıyasen uygulandığında, ileride doğacak alacakların da rehnedilebileceği sonucuna varılabilir.

Ne var ki bu gibi durumlarda bankanın üçüncü kişi sıfatı ile istihkak iddiasında bulunabilmesi için haciz kararının alındığı tarih itibarı ile kredi borcunun tamamının ödenmemiş olması, uzmanlık gerektiren bu durumun bilirkişi ya da bilirkişilere tespit ettirilmesi, belirlenen geri ödemesi yapılmamış kredi alacağı varsa bu miktar ile sınırlı olmak üzere üçüncü kişi bankanın dava konusu hesaplar üzerinde rehin ve hapis hakkının bulunduğunun kabul edilmesi gerekir. Haciz tarihi itibarı ile kredi borcunun tamamı geri ödenmişse bu kez üçüncü kişinin dayandığı kredi sözleşmesinden doğan rehin hakkının alacaklıya karşı ileri sürülmesi mümkün olmayacaktır.
Somut olayda kredi sözleşmesinin tarihi ve bu sözleşmeden doğan borcun ödenip ödenmediği gibi hususlar, taraflarca sunulan belgelerin içeriğinden anlaşılamamaktadır.

Mahkemece yapılması gereken iş öncelikle, üçüncü kişi bankadan kredi sözleşmesinin tarihini gösterir onaylı bir örneği ile ödeme planının ve tahsilât makbuzlarının getirtilip, takibe konu borcun doğduğu tarih ve takip tarihi itibarı ile kredi borcunun varlığını koruyup korumadığını uzman bilirkişiye tespit ettirilip, bundan sonra toplanacak delillere göre işin esası hakkında bir karar vermek olmalıdır.

Belirtilen tüm bu hususlar dikkate alınmadan eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı biçimde hüküm kurulması hatalı olmuştur.

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA , taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine , 10.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : İcra ve İflas Kanunu MADDE 99 :(Değişik madde: 6352 S.K.-02.07.2012/m.20)

"Haczedilen şey, borçlunun elinde olmayıp da üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni hak iddia eden üçüncü kişi nezdinde bulunursa, bu kişi yedieminliği kabul ettiği takdirde bu mal muhafaza altına alınmaz. İcra müdürü, üçüncü kişi aleyhine icra mahkemesinde istihkak davası açması için alacaklıya yedi gün süre verir. Bu süre içinde icra mahkemesine istihkak davası açılmaz ise üçüncü kişinin iddiası kabul edilmiş sayılır. Alacaklı tarafından süresinde açılan dava sonuçlanıncaya kadar, haczedilen malın satışı yapılamaz. Haczin, üçüncü kişinin yokluğunda yapılması ve üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunulması halinde de bu fıkra hükmü uygulanır.”



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 04-07-2013

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02885890 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.