Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, Esas: 1994/6377, Karar: 1995/76 İçtihat

Üyemizin Özeti
Her ne kadar 6183 S.K. m.26'nın madde başlığında zamanaşımından söz edilmekte ise de; burada sözü edilen beş yıllık süre zamanaşımı olmayıp hak düşürücü süredir. Bu itibarla mahkemece re’sen gözetilmesi icap eder. Anılan madde gereğince iptal davaları tasarrufun vukuu tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu için davacı idare henüz vergi alacağı kesinleşmeden iptal davasını açmak zorundadır. Aksi halde; yani vergi alacağının kesinleşmesi tarihinden sonra dava açmak zorunda bırakılacak olursa tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık süre geçmiş ve dava hakkı da düşmüş olur. Bu nedenle vergi alacağının tahakkukundan sonra alacak henüz kesinleşmeden önce tasarrufun iptali davası açılabilir. Böyle bir dava henüz vergi alacağının kesinleşmediğinden bahisle red olunamaz.
(Karar Tarihi : 16.01.1995)
"Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ise de davetiye pulu olmadığından, duruşma isteğinin reddi ile incelemenin evrak üzerinde yapılması kararlaştırılmış ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

Davalılardan borçlu A____ T____'in 1985 ve 1986 yıllarına ait vergi borcundan dolayı davacı Vergi Dairesinin borçlu hakkında 6183 sayılı Yasaya göre takip yaptığı ve bu Yasanın 9 ile 13. maddeleri gereğince ihtiyati haciz yoluna başvurarak tapuya yazı yazıldığı ve borçlunun taşınmazını kardeşine devrettiği bildirilince de davacı idarenin bu iptal davasını açtığı görülmektedir. Davanın devamı sırasında borçlu, tarhiyatın terkini için dava açmış ise de, bu davanın reddedildiği dosya içerisindeki İzmir 2. Vergi Mahkemesi'nin 14.7.1993 tarihli kararından anlaşılmaktadır.

Mahkemece, 25.11.1992 günlü oturumda İzmir 2. Vergi Mahkemesinde devam eden davaların sonucunun beklenilmesine karar verilmiş ve son celseye kadar bu davaların sonucu beklenilmişken bilahare Vergi Mahkemesi kararının kesinleşmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.

6183 Sayılı Kanunun 27. maddesinde ivazsız tasarrufların hükümsüzlüğü hükme bağlanmış olup, buna göre kamu alacağını ödemeyen borçlulardan süresinde veya hapsen tazyikine rağmen mal bildiriminde bulunmayanlarla, malının bulunmadığını bildiren veya beyan ettiği malların borcuna yetersizliği anlaşılanların ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar hükümsüzdür. Yine anılan yasanın 28. maddesi ile de bu maddenin uygulanması bakımından bir kısım tasarrufların bağışlama hükmünde olduğu ifade edilmiş ve bunların hangi tasarruflar olduğu sayılmıştır. Diğer taraftan, 26. madde ile hükümsüz sayılmada da 27, 28, 29 ve 30. maddelerde sayılan tasarrufların vukuu tarihinden beş yıl geçmesinden sonra bu maddelere dayanılarak dava açılamayacağı belirtilmiştir. Madde başlığında her ne kadar zamanaşımından söz edilmekte ise de, burada sözü edilen beş yıllık süre zamanaşımı olmayıp hak düşürücü süredir. Bu itibarla da mahkemece re'sen gözetilmesi icap eder.

Yukarıda da açıklandığı gibi ivazsız tasarrufların hükümsüzlüğü bakımından ödeme müddeti, iki yıllık sürenin hesabında esas alınmaktadır. Kamu alacağının ödenmesi hususu 6183 Sayılı Kanunun 37 vd. maddeleri ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 111. maddelerinde düzenlenmiştir. Kamu alacağı özel kanunlarında belli edilen zamanlarda ödenir. Ancak ödeme zamanı yasada gösterilmemişse Maliye Bakanlığınca belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekir. İşte bu ödeme müddetinin son günü de kamu alacağının vade günüdür (Md. 37). Vade gününde muaccel hale gelmiş kamu alacağı ödenmezse kamu idaresince icra takibi yapılabilir. Burada gösterilen vade günü normal vade günüdür.

Bununla beraber vergi uyuşmazlığı nedeniyle normal vade günü gelmesine rağmen vergi mahkemesinde dava açılması halinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinin 3. fıkrası uyarınca vergi mahkemesinde dava açılması ile tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durduracağı hükme bağlanmış bulunmaktadır. Bu durumda vergi mahkemesindeki dava sonuna kadar tahsil işlemleri askıda kalmaktadır. Vergi mahkemesinde dava açma nedeniyle tahsili durdurulan vergilerden taksit süreleri geçmiş olanların vergi mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekmektedir. (213. S. Vergi Usul Kanunu 112/3) Ancak yine anılan Yasanın 3/b bendine göre de dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliği tarihine kadar geçen süreler için 6183 sayılı Yasaya göre saptanacak gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanacağı ve bunun da aynı süre içinde ödenmesi gerektiği hükme bağlanmış bulunmaktadır. O halde bu durumda normal ödeme tarihinde vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ödenmemesi ve dava konusu yapılması halinde dava sonuna kadar bunların ödenmesi durdurulmakta, ancak karara bağlanması halinde normal vade tarihinden itibaren gecikme faizi uygulanmak suretiyle amme alacağı normal ödeme gününe getirilmektedir.

Bu nedenle anılan Yasanın 27. maddesindeki ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde yapılan tasarruflardan maksat Vergi Mahkemesindeki davanın kesinleşmesinden sonra başlayacak olan yeni bir ödeme müddeti almayıp ilk normal ödeme müddetinden geriye doğru iki yıl içerisinde yapılmış olan tasarruflardır. Aksi halde, yani Vergi Mahkemesinde dava açılması halinde ileri bir tarihte başlayacak olan yeni ödeme müddetinden geriye doğru iki yıllık süreden daha önce yapılmış olan tasarruflar iptale tabi olmayacak ve böylece vergi mükellefi dava açmak suretiyle ve davanın uzaması nedeniyle bir kısım tasarruflar mükellefin iradesi ile iptale tabi olmaktan çıkmış olacaktır. Yasa koyucunun amacının bu yolda olduğu söylenemez. Açıklanan nedenlerle tasarrufun iptal davasının konusu mevcut olup daha ileri bir tarihte davanın konusu oluşacak değildir.

Öte yandan 6183 Sayılı Yasanın 26. maddesi gereğince iptal davaları tasarrufun vukuu tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu için davacı idare henüz vergi alacağı kesinleşmeden bu iptal davasını açmak zorundadır. Aksi halde yani vergi alacağının kesinleşmesi tarihinden sonra dava açmak zorunda bırakılacak olursa tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık süre geçmiş ve dava hakkı da düşmüş olur. Bu nedenle vergi alacağının tahakkukundan sonra alacak henüz kesinleşmeden önce tasarrufun iptali davası açılabilir. Böyle bir dava henüz vergi alacağının kesinleşmediğinden bahisle red olunamaz. Bu itibarla amme idaresince tasarrufun iptali davasının açılması durumunda, vergi mükellefince vergi mahkemesine dava açılmış ise, bu davanın sonucunun beklenilmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Dava süresince vergi tahsilatı durdurulduğuna göre; iptal davasının açıldığı tarihte vergi alacağı kesinleşmedi denilmek suretiyle dava reddedilmemeli ve sonucu beklenilmelidir. Mahkemece de bu doğrultuda karar verilerek vergi mahkemesindeki davanın sonucunun beklenildiği halde, bilahare dava tarihine göre vergi alacağının kesinleşmediğinden bahisle dava reddedilmiştir.

O halde mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar gözetilmek suretiyle vergi mahkemesinde açılan davanın sonucunun ve kesinleşmesinin beklenilerek hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşünce ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulmasını gerektirmiştir.

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı İdare yararına BOZULMASINA, 16.1.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun MADDE 26 :27, 28, 29 ve 30'uncu maddelerde sözü geçen tasarrufların vukuu tarihinden beş yıl geçtikten sonra mezkur maddelere istinaden dava açılamaz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 20-03-2013

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03119493 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.