Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, Esas: 2010/13134, Karar: 2011/6454 İçtihat

Üyemizin Özeti
Taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesi, biçimine uygun düzenlenmiştir ve sözleşmede, sözleşme bedelinin tamamen ve def'aten ödendiği de yazılıdır; böylece sözleşme, tarafları arasında hüküm ve sonuçlarını doğurur ve vaad alacaklısı hükmen tescil talep hakkını haizdir.

Dosyaya sunulan Fon Kurulu ve İdare Mahkemesi kararları dava konusu taşınmaz satış vaadi sözleşmesine ilişkin tasarrufun sadece TMSF yönünden geçersizliğine ilişkindir. Satış vaadi sözleşmesi, bir taahhüt işlemi olarak tarafları arasında hüküm ve sonuç meydana getireceğinden, vaad alacaklısının mülkiyet aktarımı isteminin kabulü ve davaya konu taşınmazın, mevcut yükümlülükleri ile birlikte vaad alacaklısı adına tescili gerekir.
(Karar Tarihi : 17.05.2011)
"Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.06.2005 gününde verilen dilekçeyle satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 06.07.2010 tarihli hükümün Yargıtay'ca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; tayin olunan 15.02.2010 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili ile karşı taraftan davalı şirket vekili ile müdahil vekili geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Davacı İ____ A.Ş. (önceki ünvanı P____ Plastik ve Ambalaj Sanayi A.Ş.), davalı Y____ Yapı Endüstri A.Ş.'nin maliki bulunduğu İstanbul, Kadıköy, Küçükbakkalköy'deki 2425 parseldeki 65515/285149 payının yarısını 24.06.1997 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile satmayı vaat ettiğini, 24.01.2010 tarihinde ferağ için davet edildiği halde edimini yerine getirmediğini, satış vaadi sözleşmesine konu payın adına tescilini istemiştir.

Satış vaadi borçlusu davalı Y____ Yapı Endüstri Anonim Şirketi; Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulunun fon alacaklarının tahsili amacıyla 09.06.2005 tarihinde şirkete el konulduğunu, sözleşmenin zamanaşımına uğradığını, muvazaalı şekilde düzenlenen sözleşmenin taraflarının gerçek iradesini yansıtmadığını, sözleşmede kararlaştırılan bedelin taşınmazın gerçek değeri olmadığını, kaldı ki satış bedelinin de ödenmediğini, satış vaadi sözleşmesi bulunmasına rağmen başkaca sözleşmeler yapılmasının da satış iradesinin bulunmadığını gösterdiğini, açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Davaya davalı yanında fer'i müdahil olarak katılan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu vaat borçlusu olan şirketin B____ Grubu şirketlerinden olduğunu, bu sebeple 09.06.2005 tarihinde fon alacaklarının tahsilini teminen B____ Grubu şirketlerine ve bu arada davalı Y____ Yapı Endüstri A.Ş' ye el konulduğunu, vaat borçlusu şirketin taşınmazı Yurtbank kaynaklarını kullanmak suretiyle kazandığını, davalı şirket kayıtlarında satış bedelinin ödendiğine dair bir bilgi olmadığını, taraflar arasında gerçek bir satış iradesi bulunmadığı, 01.03.2007 tarihli ve 93 Sayılı kararla Y____ Yapı A.Ş. ile davacı İ____ İnşaat A.Ş. arasındaki satış vaadi sözleşmesi ile yapılan satışın muvazaalı olarak ve mal kaçırmak amacıyla yapıldığı tespit edildiğinden fon bakımından geçersiz sayılmasına karar verildiğini, taşınmazın tapu kaydına da kamu haczi şerhinin işlendiğini, bu sebeple eldeki davanın artık konusuz kaldığını, açılan davanın reddi gerekeceğini belirtmiştir.

Mahkemece, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun davalı şirket yönetimine el konulduğu ayrıca satış vaadinin muvazaalı olarak yapıldığının idari yargı kararı ile belirlenerek bağlayıcı hale geldiğinden bahisle "davanın konusu kalmadığından bir karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmiştir.

Hükmü, davacı şirket temyiz etmiştir.

Davada 24.06.1997 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayanılmıştır. Taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri ile amaçlanan, ileride bir taşınmaz satış işleminin yapılmasıdır. Başka bir anlatımla taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapılmakla vaat borçlusu ileride o taşınmazın mülkiyetini vaat alacaklısına geçirme (yeni bir sözleşme yapma) taahhüdünde bulunur. İleride yapılması taahhüt edilen akit ise taşınmaz mal satımıdır. O yüzden satış vaadi sözleşmeleri ileride yapılacak taşınmaz satış sözleşmesinde aranan esaslı unsurları da taşımalıdır. Taşınmaz satım sözleşmesinde objektif bakımından esaslı unsur olarak; tarafların adları veya temsilci ya da vekillerinin kimlikleri, satım konusu taşınmaz ve nitelikleri, semen ve hukuki sebebin resmi şekilde düzenlenecek senette yer alması gerekir. İncelenen 24.06.1997 tarihli sözleşme bütün bu unsurları taşımakta olup biçimine uygun düzenlenmiştir. Diğer taraftan, anılan sözleşmede bedel olarak 173.000 TL'nin tamamen ve def'aten tediye edildiği de yazıldığından sözleşme hüküm ve sonuç meydana getirir ve vaat alacaklısı Türk Medeni Kanunu'nun 716. maddesine dayanarak mülkiyetin hükmen geçirilmesini isteyebilir.

Dosyadaki diğer bilgi ve belgelerden ise; Fon Kurulunun 09.06.2005 tarihinde davalı şirket de dahil B____ Grubu şirketlerine el koyduğu, yine Fon Kurulu Başkanlığının davada dayanılan sözleşme bakımından 01.03.2007 tarihli ve 93 Sayılı kararla satış vaadi sözleşmesinin fon yönünden geçersiz sayılmasına ve satış vaadi sözleşmesi şerhinin terkinine karar verildiği, davacının fon kurulunun işleminin iptali için İstanbul 7. İdare Mahkemesi'nin 2007/1055 Esasında kayıtlı davayı açtığı, mahkemece 19.11.2008 tarihinde istemin reddolunduğu, Danıştay 13. Dairesinin 5.5.2010 tarihli 2009/1978 -2010/3816 Sayılı ilamı ile idare mahkemesi kararını onandığı anlaşılmaktadır.

Görülüyor ki, gerek Fon Kurulunun 01.03.2007 tarihli 93 sayılı, gerekse İstanbul 7. İdare Mahkemesi'nin 19.11.2998 tarihli, 2007/1055-2008/1826 Sayılı kararı ve bu kararı onayan Danıştay 13. Dairesinin 5.5.2010 tarihli, 2009/1978-2010/3816 Sayılı ilamları fon alacağının temini bakımından ve sadece fon yönünden taşınmaz satış vaadi sözleşmesi şeklinde yapılan tasarrufun geçersizliğine ilişkindir. Bu kararlar, alacaklı olan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna satış vaadi sözleşmesi suretiyle yapılan tasarrufa konu olan şey (davaya konu taşınmaz) üzerinde, taşınmaz mal kimin adına kayıtlı olursa olsun alacağını elde etme olanağı sağlar. Dolayısıyla, kesinleşen idari yargı kararları karşısında, satış vaadine konu taşınmaz mal mülkiyetinin davacı şirket üzerine geçirilmesinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bakımından bir önemi yoktur.

Ancak yukarıdaki bölümlerde belirtildiği üzere satış vaadi sözleşmesi, bir taahhüt işlemi olarak tarafları arasında hüküm ve sonuç meydana getireceğinden ve hiç kimse kendi muvazaalı işleminin sonuçlarından yararlanamayacağından, davacının mülkiyet aktarımı isteminin kabulü ve davaya konu taşınmazın mevcut yükümlülükleri ile birlikte davacı şirket adına tescili gerekir.

Mahkemece, idari yargı kararları ile sözleşmenin fon alacağını teminen ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yönünden geçersizliğine karar verildiği gözden kaçırılarak sanki taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesi geçersiz sayılmış gibi davanın konusuz kalmasından bahsedilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

Karar, açıklanan sebeple bozulmalıdır.

KARAR : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, 825,00 Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın iadesine, 17.05.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Medeni Kanunu MADDE 716 :Mülkiyetin kazanılmasına esas olacak bir hukuki sebebe dayanarak malikten mülkiyetin kendi adına tescilini istemek hususunda kişisel hakka sahip olan kimse, malikin kaçınması halinde hakimden, mülkiyetin hükmen geçirilmesini isteyebilir.

Bir taşınmazın mülkiyetini işgal, miras, kamulaştırma, cebri icra veya mahkeme kararına dayanarak kazanan kişi tescili doğrudan doğruya yaptırabilir.

Bir taşınmazın mülkiyetinde eşler arasındaki mal rejimi dolayısıyla meydana gelen değişiklikler, eşlerden birinin istemiyle tapu kütüğüne doğrudan tescil olunur.

Gerekçesi için Bkz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 22-01-2012

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02451706 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.