Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Fsek’in Uygulama Alanı Bakımından Eser Kavramı Ve Hak Sahipliği

Yazan : Mehmet Uçum [Yazarla İletişim]
Avukat

KARAR İNCELEME
FSEK’İN UYGULAMA ALANI BAKIMINDAN

ESER KAVRAMI VE HAK SAHİPLİĞİ

Avukat Mehmet Uçum*
Avukat Çağlar Köktürk*

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Kararı
17.06.2004, E. 2003/10942, K. 2004/6778

Özet :
Yerel Mahkemenin “Toplanan deliller bilirkişi raporu kapsamında davacı Galatasaray Spor Kulübü Derneği’nin, Galatasaray Spor Kulübü üzerinde mali haklarının bulunduğu ve ondan izinsiz olarak spor kulübünün oyuncularının ve renklerinin davalı tarafından kitap haline getirilerek yayınlanmasının mali haklara tecavüz teşkil ettiğinin kabulüne, bilirkişilerin belirlediği miktarın ve davacının ıslah isteminin göz önüne alınması ile dava tarihinden itibaren değişen oranlarda reeskont faizi uygulanmasına, fazla istemin reddine” ilişkin verdiği karar Yargıtay tarafından gerekçeler ve değerlendirme uygun bulunarak onanmıştır.

Kararda İncelenen Konu ve Kavramlar :
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun uygulama alanı, eser, eser sahipliği, esere ilişkin hak sahipliği, varsayımsal sözleşme veya gerçek bedel ilkesine göre üç kat talep etme hakkı, fikri haklarda aktif taraf ehliyeti.

İncelemeyle İlgili Mevzuat :
5846 sayılı FSEK m. 1, 2, 4, 52, 68, 84, 86/1 ; 556 sayılı Markalar Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ; 5187 sayılı Basın Kanunu m. 3 ; TMK. M.24.



Fikri Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi Kararı

İstanbul Fikri Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi, 27.02.2003, E. 2002/662, K. 2003/66

Yukarıda yazılı taraflar arasında mahkememize açılıp görülen davanın açık duruşmaları sonunda dosya incelendi.

Gereği Düşünüldü
Dava dilekçesi ile Galatasaray Spor Kulubü Derneği yönetim kurulunca 20 Mart 2000 tarihinde alınan karara göre, futbol takımının posterinin ayrı basım veya gazetede yayınlanması, futbolcu resimleri ile takvim yapıp promosyon olarak dağıtmak için izin şartı getirildiğini ve gene aynı karara gör her birim için 50.000 ABD doları bedel taktir edildiğini, oysa davalının izinsiz olarak Yenibinyıl Gazetesi’nin 8 Mayıs 2000 ile 10 Mayıs 2000 tarihleri arasında ki üç günde Galatasaray Spor Kulübünün Sarı- Kırmızı efsane adı altında üç adet kitapçık halinde yayınlandığını, başka bir gazetenin ücret karşılığında kendilerinden VCD yayını için izin aldığını bu nedenle 150.000 ABD doları ödenmesi gerektiğini, FSEK 68. madde gereği bunun üç katı olan 450.000 ABD dolarının aynen ödenmesini yada karar tarihindeki kur üzerinden Türk Lirası karşılığının tahsilini istemiştir.

Davalı vekili 24.11. 2000 günlü cevabı ile davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, spor kulübünün FSEK kapsamında eser sahibi olmadığını, talebin yersiz olduğunu davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

İddia ve savunmanın değerlendirilmesi için taraflara delil ibrazı hususunda mehil verilmiş, sunulan deliller toplanmış, bilirkişi kurulu oluşturulmuş, bilirkişiler düzenledikleri 17.01.2002 günlü 4 sayfadan ibaret raporlarında davacı kulübün kendi futbol takımının resimleri üzerinde korunmaya muhtaç hakkının bulunduğunu, davalı gazetenin izin almadan yaptığı yayının davacının mali haklarına tecavüz teşkil ettiğini, bu nedenle davalının tecavüzünden dolayı davacının FSEK 68/1 maddesi kapsamında en çok 300.000 ABD doları talep edebileceğini bununda TL karşılığının 200.865.600 TL dan ibaret bulunduğunu ve dava tarihinden itibaren reeskont faizi uygulamak gerektiği belirtilmiştir.
Davalı vekilinin rapora yönlendirdiği itirazlar bilirkişi raporunun dayandığı gerekçeler ve toplanan deliller kapsamında yerinde bulunmamış, rapora hüküm tesisi için itibar edilmiştir.

Davacı vekili 25.04.2002 günlü dilekçesi ile dava tarihinden itibaren reeskont faizi hükmedilmesini ıslah yolu ile talep etmiştir.

Toplanan deliller bilirkişi raporu kapsamında davacı Galatasaray Spor Kulübü Derneği’nin, Galatasaray Spor Kulübü üzerinde mali haklarının bulunduğu ve ondan izinsiz olarak spor kulübünün oyuncularının ve renklerinin davalı tarafından kitap haline getirilerek yayınlanmasının mali haklara tecavüz teşkil ettiğinin kabulüne, bilirkişilerin belirlediği miktarın ve davacının ıslah isteminin göz önüne alınması ile dava tarihinden itibaren değişen oranlarda reeskont faizi uygulanmasına, fazla istemin reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1. Davanın kısmen kabulü ile 200.865.600.000 TL’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlardaki reeskont faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine
2. 10.846.742.400 TL ilam harcının peşin harcın mahsubu ile bakiye 7. 457. 135.400 TL harcın davalıdan tahsiline
3. Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca hesaplanan 6.717.312.000 TL avukatlık ücretinin KDV’si ile birlikte davalıdan tahsiline
4. Davacı gideri olan 3.392.077.000 TL dava ilk masrafı ile 450.000.000 TL bilirkişi ücreti, 21.500.000 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 3.863.577.000 TL nin taktiren 2.600.000.000 TL’nin davalıdan tahsiline,
5. Reddedilen miktar için tarifeye göre hesaplanan 4.708.656.000 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine
Kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı oybirliği ile verilen karar açıkça okundu. 27/02/2003


Yargıtay Kararı

Mahkemece sunulan ve toplanan kanıtlar ile bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının mali haklarının konusunu oluşturan oyuncular ve renklerinin izinsiz olarak davalı tarafından kitaplaştırılarak yayınlanmasının mali hak tecavüzü olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile (200.865.600.000) TL’nin reeskont faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan deliller tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, takdir edilen 375.000.000 duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8.131.056.800 lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 17.06.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.













KARARIN İNCELENMESİ

I. ÇEKİŞMEYE İLİŞKİN OLGULAR VE HUKUKİ SORUNLAR

İnceleme konusu kararın çözümlediği çekişme “telif hakkı ihlali sebebiyle isim hakkı bedelinin tahsiline” ilişkindir. Davacı, dilekçesinde bu talebi açıkça yazmış yerel mahkemede bu talebe uygun karar vermiştir.

Yerel Mahkemenin gerekçesi dikkat çekicidir : Gerekçede “… davacı Galatasaray Spor Kulübü Derneği’nin Galatasaray Spor Kulübü üzerinde mali haklarının bulunduğu ve ondan izinsiz olarak spor kulübünün oyuncularının ve renklerinin davalı tarafından kitap haline getirilerek yayınlanmasının mali haklara tecavüz teşkil ettiği…” tespit edilmiştir.

Yerel Mahkeme davacı lehine hükmettiği telif bedelini miktar olarak belirlerken de bilirkişi raporunu yeterli görmüştür. Bilirkişi raporunda söz konusu bedel şu şekilde saptanmıştır : “… davacı üç adet kitapçık için 3x50.000 USD talep etmiştir. Ancak davacı vekilinin beyanlarından Sabah Gazetesi’ne VCD formatında 100.000USD karşılığında aynı içerikli yayın izni verildiği anlaşılmaktadır. Buna göre bir sözleşme yapılsa idi kulübün talep edebileceği miktarın 100.000 USD olduğu söylenebilecektir. İzinsiz olarak basılmasından dolayı FSEK m. 68/1 ve 2 bağlamında sözleşme ile istenebilen zararın en çok üç katını isteyebilir. Buna göre 100.000 USDx3= 300.000 USD istenebilecektir. Huzurdaki dava ikame edildiğinde 1 Amerikan Dolarının T.C Merkez Bankası efektif satış kuru 669.552 TL’dir. Buna göre davacının davanın ikame edildiği tarih itibarı ile davalıdan isteyebileceği tazminat 669.552x 300.000= 200.865.600 TL’dir…”

Görüldüğü üzere Yargıtay tarafından da onanan yerel mahkeme kararı; çekişmenin esası bakımından belirleyici önemde olan eser, eser sahipliği, esere ilişkin hak sahipliği ve varsayımsal sözleşme ilkesinin uygulanma şekli gibi kavramlar ve konular üzerinde durulmadan ve Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) hükümleri çerçevesinde hemen hemen ikna edici hiçbir gerekçe oluşturulmadan kurulmuştur.

Somut olaya bakıldığında sadece bilirkişi raporunda yapılmış tespitlere dayanılarak verilmiş kararda;

davanın konusunu teşkil eden Yeni Binyıl isimli gazetede üç gün süreyle “Sarı Kırmızı Efsane” adı altında yayınlanan, futbolcuların maçlarda, maç sonunda vs. çekilmiş fotoğraflarına da yer verilen Galatasaray Spor Kulübü tarihinin anlatıldığı yayının bir bütün halinde değerlendirilmediği;

FSEK uygulanmasına rağmen, dava konusu yayının eser olup olmadığının incelenmediği;

sadece “davacının, Galatasaray Spor Kulübü üzerinde mali haklarının bulunduğu” yönündeki tespit ile yetinilerek gerek Galatasaray Spor Kulübü’nün gerekse kulübün oyuncuları, fotoğrafları ve renklerinin eser olarak varsayıldığı görülmektedir.

Oysa davacının iddiasının “telif hakkı ihlali sebebiyle isim hakkı bedelini talep ettiği” noktasında toplandığı göz önüne alındığında, öncelikle açıklığa kavuşturulması gereken sorun, davacının, çekişme kapsamında FSEK tarafından korunan bir telif hakkının olup olmadığıdır. Bilindiği üzere FSEK’e göre telif hakkından söz edebilmek için ortada bir “eser” ve “eser sahibi” bulunması gerekir. Kanun, isim hakkını değil, eserden doğan hakları korumaktadır. FSEK’te isim hakkı olarak öngörülen haklar, sadece eser sahibinin kendi adı ve eserinin adı üzerinde sahip olduğu haklardır.

Bu olgular ve hukuki sorunlar nedeniyle; kararda ulaşılan sonucu doğru değerlendirebilmek için öncelikle eser ve eser sahibi kavramlarının ele alınması gerekir. Peşisıra FSEK 68 maddenin somut olayda uygulanmasının mümkün olup olmadığı tartışılacak ve ayrıca karardaki tespitlerin basın özgürlüğü karşısındaki durumuna yer verilecektir.





II. ESER KAVRAMI


Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa göre, fikir ve sanat eseri, eser sahibinin hususiyetini taşıyan, ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserleri türlerinden birisi içerisine giren her nevi fikir ve sanat mahsulü olarak tarif edilmiştir. (FSEK 1B/a md.)

Bu maddeye göre bir fikrin veya sanatsal ürünün eser olarak kabul edilebilmesi için FSEK’te sayılan İlim ve Edebiyat Eserleri (md. 2), Musiki Eserleri (md. 3), Güzel Sanat Eserleri (md. 4), Sinema Eserleri (md.5) şeklinde sınırlı sayıda belirtilmiş olan eser kategorileri içinde yer alması ve sahibinin özelliğini taşıması, başka bir anlatımla özgün olması gerekmektedir [1].

Nitekim Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu tasarısının hazırlanmasında görev alan ilgili komisyon başkanı Ord. Prof. E. Hirsch, eser kategorilerinin kanunda sayılma yoluyla belirtilmesinin (Kanunda belirtilenler dışında kalanların eser olarak kabul edilmemesinin) gerekçesini açıklarken; “…Bu metodun faydası açıktır. Bir taraftan ‘fikri’ eser tabirinden nelerin anlaşılması gerektiği, ezcümle alameti farika (marka), ihtira beratı (patent), faydalı model gibi mahsullerin hakkı Telif Kanununa tabi bulunmadığı derhal belli olmakta, diğer taraftan, kanunda yazılı misaller, şüphe ve tereddüt halinde, yargıç için bir çeşit direktif vazifesini görmektedir…” [2]saptamalarını yapmıştır.

Şu halde Yerel Mahkemenin, davacı Galatasaray Spor Kulübü Derneği’nin, Galatasaray Spor Kulübü üzerinde, eserin varlığına bağlı olan mali haklara sahip olduğunu hükme bağlaması FSEK hükümlerine aykırıdır. Çünkü dava konusu yayında kullanılan Galatasaray ismi , kulüp oyuncularının isimleri ve kulübün renkleri FSEK anlamında eser olarak kabul edilemez. Burada olsa olsa “Galatasaray” markasının korunmaya değer olduğundan bahsedilebilir ki, hukukumuzda markalar, FSEK ile değil, 556 sayılı Markalar Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümleri kapsamında korunmaktadır.

Bununla birlikte dava konusu yayında kullanılan fotoğrafların eser niteliği taşıyıp taşımadığına ve davacının bu fotoğraflar üzerinde hak sahibi olup olmadığına ayrıca bakmak gerekir. Çünkü bilindiği üzere fotoğraflar belli koşulları taşımaları halinde FSEK’te dört grup olarak belirtilen eser kategorilerinin içinde sayılan eserlerden olabilir.

Her ne kadar kararda açıkça ele alınmamışsa da, “davacı Galatasaray Spor Kulübü Derneğinden izin alınmadan kulübün oyuncularının kitap haline getirilmesinin mali haklara tecavüz teşkil ettiği” biçimindeki ifadelerden, dava konusu yayında kullanılan oyuncuların fotoğraflarının da korunmaya değer görüldüğü anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla mahkeme, söz konusu fotoğrafların eser niteliğini sahip olup olmadığını, eğer öyle ise eser sahibin kim olduğu sorularını sormadan ve bu sorulara yanıt bulmadan, sadece fotoğrafların kullanılmış olmasını mali hakların ihlali için yeterli saymıştır. FSEK 1. madde de eser ve eser sahibinin haklarının korunması olarak özetlenebilecek amaç açıkça belirtildiğinden, Kanunun somut olaya uygulanabilmesi için, öncelikle bu soruların yanıtlanması zorunludur.

Buna göre;

dava konusu yayında kullanılan fotoğrafların sahibinin hususiyetini yansıtacak tarzda şekillenip şekillenmediği,

fotoğraf çekme şartlarının, hazırlık aşamalarının ve fotoğraf araçlarının kullanımının olağan bir fotoğrafçının çekebileceğinden daha ötesine geçip geçmediği,

bunların dışında dava konusu fotoğrafların 4. madde de belirtilen “Güzel Sanat Eseri” kapsamında olabileceği varsayımı gözetilerek maddenin aradığı diğer bir koşul olan “estetik değere” sahip olup olmadıkları incelenerek bir karar vermek gerekirdi.[3]

Nitekim “…5846 sayılı FSEK’nun 4. maddesi 5.fıkrasına göre, fotoğrafın güzel sanat eseri sayılabilmesi için bedii [estetik] vasfı haiz olması gerekir. Bu itibarla bir fotoğraf üzerinde FSEK’na göre hak iddia edilebilmesi halinde öncelikle o fotoğrafın bedii vasfı haiz olup olmadığının tespiti gerekir. … Bu durumda mahkemece yapılacak iş davacının hak iddia ettiği dava konusu iki fotoğrafın bedii vasfı haiz olup olmadığı binnetice güzel sanat eseri sayılıp sayılmayacağının tespiti yolunda bu işlerden anlayanlar arasından seçilecek üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir…” [4] şeklindeki Yargıtay kararı da bu görüşümüzü destekler mahiyettedir.

Yine, eser olup olmadığı incelenen ürünün fotoğraf olduğu dikkate alınarak, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun 2. maddesinin “bedii (estetik) vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleri(nin)”ilim ve edebiyat eseri kategorisine gireceğini hükme bağlayan 3. bendi uyarınca da bir değerlendirme yapılması gerektiği de açıktır.

Görüldüğü üzere, fotoğraf üzerinde FSEK’e göre hak iddia edilebilmesi, fotoğrafın, deklanşöre basan kişinin özelliğini taşımasına ve bununla birlikte ya bedii[5] vasfa haiz olup güzel sanat eseri olarak nitelendirilebilmesine ya da aydınlatıcı, uygulama yapmaya imkân verici nitelikte olup ilim ve edebiyat eseri olarak nitelendirilmesine bağlıdır. Oysa yerel mahkeme söz konusu değerlendirmelerin hiç birini yapmadan, anılan fotoğrafların sadece davacı tarafından işletilen bir spor kulübünün futbolcularının fotoğrafları olmasına dayanarak, davacının bunlar üzerinde mali hakkının bulunduğunu tespit etmiştir. Bu yetersiz ve hatalı tespite dayanılarak FSEK’in uygulanması ve Yargıtay’ın da yasal ölçütleri ve içtihadı göz ardı ederek yerel mahkeme kararını onaması pozitif kurallara açıkça aykırı bir sonuç doğurmuştur.

III. ESER SAHİBİ KAVRAMI ve AKTİF HUSUMET SORUNU

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun dayandığı kavramlardan biri eser, diğeri de eser sahipliğidir. Kanun, eserin meydana gelmesiyle birlikte eser sahipliğine bir takım hukuki sonuçlar bağlamakta; eser sahibine manevi ve mali haklar tanımakta, eser sahibini korumaktadır.

Yerel mahkemenin örtük olarak eser diye nitelendirdiği Galatasaray Spor Kulübü’nün, kulüp oyuncularının ve kulüp renklerinin FSEK’in yukarıda değinilen hükümleri karşısında eser olarak kabulü mümkün olmadığından, bunların FSEK korumasından yararlanabilecekleri düşünülemez. Geriye FSEK anlamında hak sahipliği yönünden bakılması gereken tek bir konu, yayında kullanılan kulüp oyuncularının fotoğraflarının niteliği, kalmaktadır: Fotoğrafların durumu, davadaki aktif husumetin tespiti açısından önem arz etmektedir.

Dava konusu Galatasaray Spor Kulübünün tarihinin anlatıldığı yazı dizisinde kullanılan fotoğrafların yukarıda belirtilen kanun maddelerinin uygulanması sonucu eser olduğu ve eserden kaynaklanan bir mali hak doğduğu kabul edilse bile bu hak, eser sahibi ve/veya Kanunun 52. maddesi uyarınca usulüne uygun bir şekilde bu hakkı devralan/larca ileri sürülebilecektir. Hiç kimse sahibi olmadığı veya kullanma hakkına sahip olmadığı bir eser üzerinde herhangi bir hakka dayanarak, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca dava açma ehliyetine sahip olamaz. Gerek yerel mahkeme gerekse Yargıtay bu hususu tümüyle gözden kaçırmıştır.

Öte yandan, FSEK m.86/1’de “Eser niteliğinde olmasalar bile, resim ve portreler tasvir edilenin, tasvir edilen ölmüşse 19. maddenin 1. fıkrasında sayılan kişilerin muvafakati olmadan tasvir edilenin ölümünden 10 yıl geçmedikçe teşhir veya diğer suretle umuma arz edilemez” denilmekte; aynı maddenin ikinci fıkrasında ise bazı hallerde muvafakatin şart olmadığı vurgulanmaktadır: “1. Memleketin siyasi ve içtimai hayatında rol oynayan kimselerin resimleri, 2. Tasvir edilen kimselerin iştirak ettiği geçit resmi veya resmi tören ya da genel toplantıları gösteren resimler, 3. Günlük hadiselere müteallik resimler, radyo ve film haberleri için birinci fıkradaki muvafakatin alınması şart değildir”

Yerel mahkeme, dava konusu yapılan yayında yer alan fotoğraflarda, ülkenin toplumsal hayatında rol oynayan kişilerin görüntülenmiş olmasını, bu itibarla FSEK 86/2 ile olabilecek muhtemel ilişkisini dikkate almayarak bu hususu tartışmamıştır.[6] Futbol tutkusunun çok güçlü olduğu, futbol yaşamının futbolcuların özel yaşamlarını da kapsayacak şekilde çok fazla göz önünde olduğu ülkemizin toplumsal koşulları dikkate alındığında, futbolcuların, toplumsal hayatta önemli bir yere sahip ve topluma mal olmuş kişiler olarak kabul edilmeleri gerektiğine kuşku yoktur. Bu nedenle FSEK m.86 uyarınca futbolcuların açık alandaki fotoğraflarının çekilmesi ve yayınlanmasında rızası aranmayanlar kategorisinde bulunduklarını kanısındayız. Yerel mahkemenin, bu durumu gözetmeden davacının “futbolcuların muvafakatlerinin bulunmadığı” iddiasını esas alarak, FSEK 86 ncı maddeyi dikkate almaksızın hüküm tesis etmiş olması da bize göre hatalıdır.

Öte yandan FSEK 86. maddesinin birinci fıkrasına konu koruma, “resmin ya da portrenin ya da fotoğrafın “eser” niteliği olmayıp, tasvir olunan kimsenin kişilik hakkıdır. Çünkü kişinin fotoğrafı, resmi ve portresi FSEK anlamında eser olmasa bile korunur.” [7] Bu çerçevede, dava konusu fotoğrafların yayınlanmış olması bir hukuka aykırılık yaratıyor ise, bu aykırılığın eser üzerinde sahip olunan haklara göre değil, kişilik haklarının korunmasına ilişkin hükümler kapsamında değerlendirilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.[8] Kişilik haklarının kişiye sıkı sıkıya bağlı şahsi haklardan olduğu gözetildiğinde dava konusu fotoğraflara ilişkin hakların davacı kulüp tarafından değil, ancak ve ancak futbolcuların kendisi tarafından ileri sürülebileceği de açıktır.

Sonuç olarak, davacı spor kulübünün dava konusunda yayında kullanılan fotoğraflar üzerinde FSEK tarafından korunan bir hakkı bulunmadığı (bu fotoğraflar üzerinde hak sahibi olmadığı) ve söz konusu fotoğrafların FSEK 86. madde kapsamında görüntülenen kişilerin muvafakati olmadan da yayınlanabileceği hususları mahkemece dikkate alınmamıştır. Ayrıca fotoğrafların yayınlanmış olması nedeniyle bir hukuka aykırılık doğmuşsa bile bunun davacı tarafından değil, ancak kişilik haklarının ihlal edildiği iddiasıyla fotoğrafı çekilen kişi tarafından ileri sürülebilecek olması da gözetilmemiştir. Nihayet anılan kurallar uyarınca yapılması gerekirken davacının bu davada aktif taraf ehliyeti olup olmadığı tartışılmamıştır. Bu yönleriyle de inceleme konusu karar hukuka aykırıdır.






IV. FSEK 68. MADDENİN UYGULANMASI ( VARSAYIMSAL SÖZLEŞME VEYA GERÇEK BEDEL İLKESİNE GÖRE ÜÇ KAT TALEP ETME HAKKI)

FSEK’in 68. maddesinin ilk fıkrası “Eser, eser sahibinin izni olmadan çevrilmiş, sözleşme dışı veya sözleşmede belirtilen sayıdan fazla basılmış, diğer biçimde işlenmiş veya radyo televizyon gibi araçlarla yayınlanmış veya temsil edilmiş ise izni alınmamış eser sahibi, sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya emsal veya rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın en çok üç kat fazlasını isteyebilir. Bu bedelin tespitinde öncelikle ilgili meslek birliklerinin görüşü esas alınır.” şeklindedir [9] .

Yukarıda açıklandığı üzere ne Galatasaray Spor Kulübü, ne kulüp oyuncuları ne de kulübün renkleri, Kanunda eserler için öngörülen nitelikleri taşımaktadır. Sadece yayında kullanılan futbolcu fotoğraflarının bir eser olarak kabulü ve bu eserin sahiplerinin kulüp olması ihtimalinde bu maddenin uygulanabileceği düşünülebilir. Ancak yerel mahkeme bu konuda da bir inceleme yapmadan hüküm tesis ettiği, diğer bir ifadeyle bunların eser niteliği ve eser sahipleri açıkça ortaya konmadığı için, FSEK 68. maddenin uygulanmasının isabetli olmadığını, öncelikle vurgulamak gerekir.

Somut çekişme bakımından ortada bir eser olmadığından, 68. madde ile münhasıran eserler için getirilen bu özel zarar tazmin kurumu yerine, FSEK 84. maddede eser mahiyetinde olmayan fotoğrafların madde hükmüne aykırı biçimde yayınlanması halinde uygulanması öngörülen Türk Ticaret Kanunun haksız rekabete ilişkin hükümlerine başvurulması gerekirdi[10]. Bu durumda ise davacı lehine, sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin üç kat fazlasına değil, ancak haksız rekabet kuralları çerçevesinde, davacı tarafından ispatlanması koşuluyla, müspet veya menfi zararının giderilmesine karar verilebilirdi.

Öte yandan yerel mahkemenin, yukarıda açıklandığı biçimde somut olaya uygun olmamasına rağmen 68. maddeye başvururken yine hatalı uygulama yapmıştır. 68 madde uygulamasında ya varsayımsal sözleşme ilkesine dayanılmalı veya gerçek (emsal yada rayiç) bedel ilkesi gözetilmelidir. Varsayımsal sözleşme ilkesi ihlale konu eser bakımından aynı nitelikte ve kapsamda kullanımı içerecek bir sözleşmenin dikkate alınmasını gerektirir. Başka bir anlatımla taraflar arasında ihlal sonucu doğmuş bulunan eylemsel durumu, sanki bir sözleşme varmış gibi değerlendirmek gerekir. Bu değerlendirme yapılırken elbette hakkı ihlal edilen kişinin üçüncü şahıslarla yaptığı sözleşmelere örnek olarak başvurulabilir. Ancak örnek sözleşmeden yola çıkarken, ele alınan örneğin ihlalle ortaya çıkan eylemsel durumla nitelik ve kapsam açısından aynı olması en azından büyük ölçüde benzer olması gerekir. Oysa somut olayda mahkeme sadece davacının beyanlarını esas alarak ve gösterilen örneği nitelik ve kapsam bakımından dava konusu ihlalle karşılaştırmadan sonuca varmıştır. Gerçektende mahkeme, yalnızca bilirkişi raporunda yer alan “… Ancak davacı vekilinin beyanlarından Sabah Gazetesi’ne VCD formatında 100.000USD karşılığında aynı içerikli yayın izni verildiği anlaşılmaktadır. Buna göre bir sözleşme yapılsa idi kulübün talep edebileceği miktarın 100.000 USD olduğu söylenebilecektir…” şeklindeki tespitlere dayanarak hüküm kurmuştur. Oysa çekişme konusu ihlal gazete ekinde verilen kitapçıklar aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Örnek alınan sözleşme VCD formatlı yayınlar içindir. Öte yandan böyle bir sözleşmenin varlığı araştırılmamış, sözleşmede öngörülen hak ve yükümlülükler belirlenmemiş, kullanımın araç, yer ve süre bakımından sınırlarının ne olduğu saptanmamıştır. Bu nedenle kararda örnek alınan sözleşmenin hükme dayanak yapılması yerinde değildir.

Yargıtay’ın emsal bir kararında konu şöyle ele alınmaktadır : “mahkemece hükmüne dayanak alınan bilirkişi raporunda, davacının isteyebileceği maddi tazminatın FSEK’in 68/2 maddesinde öngörülen farazi sözleşme ilkesi esas alınmak suretiyle hesaplandığı belirtilmektedir. Anılan yasa maddesinde bir eserin izinsiz çoğaltılması halinde hak sahibinin tecavüz edenden taraflar arasında sözleşme olması halinde istenebilecek miktarın üç kat fazlasını talep edebileceği hükmolunmuştur. Burada sözü edilen miktarın hesabı için önce eserin ve eseri meydana getirenin özellikleri itibariyle eserin değerini etkileyen bütün faktörler ve çoğaltılan nüsha sayısı nazara alınmak suretiyle normal şartlarda oluşturulacak bir sözleşme uyarınca eseri çoğaltacak olanın hak sahibine vermesi gereken para miktarının bulunması ve bundan sonra ise bu miktarın üç katının hesaplanması gerekmektedir.” [11]. Görüldüğü üzere yüksek mahkeme hem 68. maddenin uygulanabilmesi için hükmün açık sözü gereği bir eserin varlığının önkoşul olduğunu ortaya koymakta, hem de gerçek bedelin belirlenmesinde dikkate alınacak ölçütleri göstermektedir. Bu koşul ve ölçütlere göre inceleme konusu kararda ulaşılan sonuçların yerinde olmadığı görülmektedir.

Öte yandan 68. maddede belirtilen rayiç bedelin uygulanmasında ilgili meslek birliğinin görüşü alınması gerektiğine ilişkin kurala da uyulmamıştır. Yasal hükme göre “bedelin tespitinde öncelikle ilgili meslek birliklerinin görüşü esas alınır.” Bu yönüyle de karar yetersiz incelemeye dayandığı için isabetsizdir.

V. BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Galatasaray Kulübü Türkiye’nin en eski spor kuruluşlarından biri olup, taşıdığı misyon itibarı ile yalnızca bir kulüp değil aynı zamanda köklü bir kültür camiasıdır. Böyle bir camianın milyonlarla ifade edilen futbol taraftarları, eğitim kurumundan geçmiş on binlerce mensubu gözetildiğinde topluma mal olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Gerek ülkemizde, gerekse kazandığı uluslararası başarılar nedeni ile tüm dünyaya adını duyurmuş; UEFA kupasını kazanması ile Türkiye için paha biçilmez tanıtım aracı olmuş Galatasaray Futbol Takımı tarihinin yayınlanmasında kamu yararı ve toplumsal ilgi ölçütlerinin bulunduğu açıktır. Dava konusu yayının “Sarı Kırmızı Efsane” başlığı ile verilmesi de bu durumu teyit eder mahiyettedir. Gerçekten Galatasaray takımı Türk futbol tarihinde efsane olmuş takımlardan biridir.

Bu nedenle yerel mahkemenin somut olayı Anayasanın basın özgürlüğünü düzenleyen hükmü ve 5187 sayılı Basın Yasasının basın özgürlüğünün “bilgi edinme hakkı”nı içerdiğini belirten 3. maddesi uyarınca da değerlendirmeye tabi tutması yerinde olurdu.

Yerel Mahkemenin Galatasaray Futbol Kulübü Derneği’nin, Galatasaray Kulübü, renkleri, futbolcuları üzerinde neye dayanılarak tespit edildiği anlaşılamayacak şekilde mali haklarının olduğunu belirtip, takımla ilgili tarihçenin ve haberlerin bir kitapçık aracılığıyla yayınlanmış olsa bile mali haklara tecavüz oluşturduğunu kabul etmesi, kaynağını anayasadan alan toplumun bilgi edinme ve bu bağlamda basın için hak olduğu kadar ödev de olan haber verme hakkını zedeleyen bir sonuçtur.

Gerçekten de yerel mahkeme kararının, onanarak bir içtihat haline geldiği dikkate alındığında, Galatasaray takımı ile ilgili haberlerin, söyleşilerin takımın renkleri ve futbolcularının resmi olmadan kamuoyuna sunulması gerekmektedir. Bu durum pek doğaldır ki kabul edilemez. Çünkü Galatasaray Futbol takımıyla ilgili haberlerin görsel malzeme ile desteklenerek sunulmasında toplumsal ilginin varlığı ve kamu yararının bulunduğu açıktır.

Öte yandan, değinildiği üzere, futbolcular topluma mal olduklarından FSEK m.86 uyarınca fotoğraflarının çekilmesi ve yayınlanmasında rızası aranmayan kişilerdendir. Haberlerde futbolcuların eser niteliği taşımayan fotoğraflarının kullanıldığı durumlarda yine FSEK m.86’nın yaptığı atıfla sadece MK 24. madde uygulanması ile kişilik haklarına saldırı ihtimali düşünülse dahi bu tip durumlarda “ ... hukuka aykırılık ....., gerçeklik, güncellik, kamusal ilgi, toplumsal yarar, haber verme ve eleştirme hakkının sınırlarının aşılmış olmasıyla belirlenir. Bu öğeler belirlenirken; basın özgürlüğü ile kişilik haklarına saldırıda bulunup bulunulmadığı değerlendirilirken, büyük özen gösterilmesi, kamu yararı bulunan hallerde basın özgürlüğüne üstünlük tanınması gerekir...” [12] .

İnceleme konusu karar, çekişmeyi bu yönüyle değerlendirmediği ve “kamu yararı özelliği taşıyan haberlerin” kişilik haklarına tecavüz teşkil etmesi halinde bile, hukuka aykırılıktan söz edilemeyeceğini belirten yerleşik içtihadı dikkate almadığı için de isabetsizdir.





VI. SONUÇ

1. FSEK’e göre herhangi bir hak talebinde bulunmak için, bir eserin varlığı
önkoşul olduğundan çekişmelerde FSEK kapsamında bir “eser”in olup olmadığı mahkemelerce kendiliğinden araştırılmalıdır.

2. Bir “eser”in mevcut olduğu kabul edilen durumlarda ise, eser üzerindeki
hakların sahibinin kim olduğu, çekişmelerde aktif taraf ehliyetinin belirlenmesi için mahkemelerce kendiliğinden araştırılmalıdır.

3. Somut çekişme bakımından Galatasaray Spor Kulübünün, renklerinin ve
futbolcularının FSEK anlamında eser olmadığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açık olduğundan bunlar üzeride FSEK’in koruduğu bir haktan bahsetmek mümkün değildir.

4. Futbolcuların fotoğraflarının eser olup olmadıkları ve bunların eser
sahipliği konusunda değerlendirme yapılmadan sonuca ulaşılması yerinde değildir.

5. Futbolcuların fotoğraflarının eser olmadıklarının tespiti halinde, bunların
kişilik hakları ihlali sonucunu doğuracak şekilde kullanılıp kullanılmadıklarının tespit edilmesi gerekir. Toplumun bilgi edinme ve haber alma hakkı da dikkate alınarak yapılacak değerlendirme sonucunda kişilik hakkı ihlalinin kabulü halinde, dava açabilecek olanların fotoğraftaki kişi ya da kişiler olduğu göz ardı edilmemelidir.

6. FSEK md. 68 hükmünün uygulanabilmesi için hükmün açık sözü gereği bir
eserin varlığı önkoşuldur. Maddede belirtilen gerçek bedelin tespitinde de yine açık hüküm gereği öncelikle ilgili meslek birliğinin görüşüne başvurulmalıdır. Varsayımsal sözleşme ilkesi uygulanırken ise taraflar arasında ihlal sonucu doğmuş bulunan eylemsel durumu, sanki bir sözleşme varmış gibi değerlendirmek gerekir.

7. Açıklanan ve ulaşılan sonuçlar nedeniyle incelenen yerel mahkeme
kararının ve hükmü onayan Yargıtay ilamının yerinde olmadığı görüşündeyiz.


* Istanbul Barosu

* İstanbul Barosu

[1]Ayrıntılı bilgi için bkz. Hirsch, Fikri ve Sınai Haklar, Ankara 1948, s. 130; Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2002, s.109,N.3; Şafak N. Erel ,Türk Fikir ve Sanat Hukuku, s. 32.vd.

[2] Hirsch, s.132

[3] Ayrıntılı bilgi için bkz. Nuşin Ayiter, Hukukta Fikir Sanat Ürünleri, 2. Bası, Ankara 1981s.59-60; İlhan Öztarak, Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Haklar, Ankara 1977 s.24.

[4]Yargıtay 11. H.D’nin 1998/4668 E- 1989/1821 K. Sayılı kararı.

[5]Güzellik ölçülerine uyan; gözü gönlü okşayan, estetik. (Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, Ankara 2005)

[6] Ayrıntılı bilgi için bkz. Şafak N. Erel, s.43.

[7] Prof. Dr. Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku 3. Bası Syf.272 No:13

[8] Aynı görüşte Şafak N. Erel, s.191 vd.

[9] Ayrıntılı bilgi için bkz. Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, 1999 s.258, s.274 vd.

[10] Aynı görüşte Şafak N. Erel s.49.

[11]Yargıtay 11. HD 6.3.2000 gün ve E.1999/9978 K. 2000/1893 sayılı kararı

[12] Yargıtay 4. H.D’ nin 21/6/1988 tarih, 2788 Esas ve 6210 Karar sayılı ilamı



Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Fsek’in Uygulama Alanı Bakımından Eser Kavramı Ve Hak Sahipliği" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Mehmet Uçum'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
11-09-2008 - 16:49
(5704 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 1 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 1 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
10510
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 21 saat 8 dakika 12 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,84 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 43800, Kelime Sayısı : 4710, Boyut : 42,77 Kb.
* 1 kez yazdırıldı.
* 6 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 882
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,10614300 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.