Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Karşılaştırmalı Hukukta Ve 1999 Tarihli Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısında Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Kurumu

Yazan : Doğan Gedik [Yazarla İletişim]
ÇAMLIYAYLA CUMHURİYET SAVCISI

Yazarın Notu
Makale Ocak 2003 tarihlidir.

I- GİRİŞ

XIX. yüzyılın ikinci yarısından bu yana, ceza kavramında ve güvenlik tedbirlerinde büyük değişme ve gelişme gerçekleştirilmiş; cezanın amaç ve nitelikleri konusunda yeni görüşlerin ortaya çıkması ve çağdaş ceza hukukunun faydacı yönünün benimsenmiş bulunması, yepyeni düşünce ve kurumları ortaya çıkarmıştır. Bu kurumlara, çeşitli felsefi görüşler ve etmenler kaynaklık etmiş, ayrıca ceza hakkındaki faydacı görüş ve özellikle hürriyeti bağlayıcı cezanın uygulamada doğurduğu hayal kırıklığı güç vermiştir. Bunun yanında, ceza hukukunun insancıllaşması da başta gelen sebeplerden biri olmuştur1.
Gerçekten de, hürriyeti bağlayıcı cezaların önem kazandığı XIX. yüzyılın ikinci yarısından bu yana, bu cezaların uygulamada iyi sonuçlar vermek, suçluyu uslandırmak bakımından yeterli etki yapmadıklarının anlaşılması karşısında, cezanın “özel önleme” fonksiyonu yönünden hürriyeti bağlayıcı cezaların etkinliğinin kuşku ile karşılanmasına sebep olmuş ve mahkumların uslandırılmasının, eğitiminin ve resosyalizasyonun sağlanması için gerekli tedbirlerin alınması bir zorunluluğunu doğurmuştur. Ancak özgürlükten yoksunluğun bu amaçların gerçekleşmesi açısından elverişli olmadığı kabul edilmektedir. Zira, en iyi koşullar içinde olsa dahi, cezaevindeki infazın tabi olduğu özel sosyolojik ve psikolojik yasalar, mahkumların resosyalisazyonunu güçleştirir. Bu nedenle özgürlüğü kısıtlayıcı cezaların zararlı etkileri, sadece infaz kurumlarının koşullarının iyileştirilmesi ile önlenemeyeceği, bu cezaların infazının belirtilen amaç doğrultusunda sınırlandırılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Buna paralel olarak hürriyeti bağlayıcı cezaların sakıncalarının, bu cezalara seçenek olabilecek kurumlarla giderilmesi ve hürriyeti bağlayıcı cezalara en son baş vurulması şeklinde bir eğilim kendini göstermiştir2.
Yukarıda belirtilen etki olaylar hürriyeti bağlayıcı cezalara seçenek olan çeşitli kurumların çağdaş ceza hukukunca kabul edilip uygulanması sonucunu doğurmuş bulunmaktadır. Bu kurumlara örnek olarak, ceza sistemimizde de yer alan “cezanın/ceza infazının ertelenmesi”, “şartla salıverme”, “önödeme” , “yasak hakların geri verilmesi”nin yanı sıra, hukuk sistemimize yabancı olan “kamu davasının açılmasının ertelenmesi”, “duruşmanın ertelenmesi” ve “mahkumiyet kararının verilmesinin ertelenmesini”3 verebiliriz.
Bu kurumlardan “kamu davasının açılmasının ertelenmesi”, bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Çalışmamızda, genel olarak erteleme kurumuna değindikten sonra, karşılaştırmalı hukukta ve 1999 tarihli Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısında (CMUK 1999 Tasarısı olarak anılacaktır) kamu davasının açılmasının ertelenmesi incelenecektir.

II- GENEL OLARAK ERTELEME KURUMU

Erteleme, işlenen suçun niteliğine göre değişen belli bir süre içinde failin yeniden suç işlememesi durumunda kamu davasının açılmaması, duruşmanın yapılmaması, suçluluğun tespiti veya mahkumiyet hükmünün verilmemesi, hüküm verilmişse, mahkûmiyetin meydana gelmemiş sayılması sonucu doğuran bir kurumdur. Bu suretle öngörülen belli süreler içinde gösterilen iyi hal sonucu fail hakkında kamu davasının açılmasından, duruşmanın yapılmasından, mahkumiyet hükmünün verilmesinden veya verilen mahkumiyet hükmünün ya da cezanın infazından feragat edilmektedir. Sürenin iyi halle geçirilmesi veya bu süre zarfında yüklenen mükellefiyetlere riayet edilmesi, ceza kovuşturmasının devam etmemesine veya hüküm verilmişse cezanın infaz edilmemesine neden olur. İyi hal göstermeyen fail hakkında kovuşturma devam eder veya verilen ceza infaz olunur. Bu suretle kurum, haklarında ceza kovuşturmasına devam olunmadan veya ceza infaz edilmeden dahi faillerin ıslah olmasına yardımcı olur4.
Bu açıklamadan anlaşıldığı üzere ertelemenin, “kamu davasının açılmasının ertelenmesi”, “duruşmanın ertelenmesi”, “hükmün ertelenmesi” ve “cezaların ertelenmesi” şeklinde uygulanma biçimleri bulunmaktadır. Ancak, hukukumuzda erteleme denildiğinde ilk akla gelen, “cezaların/ceza infazının ertelenmesidir”. Cezanın ertelenmesi genel olarak, bir cezanın yerine getirilmesinin belli bir süre geri bırakılmasıdır. Hukukumuzda gerek Türk Ceza Kanunu (TCK m.89-95) ve Cezaların İnfazı Hakkında Kanun (CİK m.m.6, geçici m.1), gerekse Çocuk Mahkemeleri Kanunu (ÇMK m.38) ertelemeyi, ceza infazının ertelenmesi şeklinde düzenlemiştir5.
Erteleme açısından ortak olan unsur, faili işlediği suçun hukuki sonuçlarından kurtarmak ve belirli bir süre içinde kendisi için öngörülen koşulları yerine getirdiği ve özellikle de yeni suç işlemediği takdirde cezanın infaz edilmeyeceği konusunda ona güvence vermektir. Bu anlamda cezanın infaz edilmemesi, yani failin cezadan kurtulması, kamu davası açılması, son soruşturma, karar ve nihayet infaz aşamasında gerçekleşebilmektedir6. Erteleme kurumunun kabul edilmesinin altında, bir taraftan ilk defa suç işleyen kişiyi, hürriyeti bağlayıcı cezanın infazının demoralize etkisinden kurtarmak, diğer taraftan hükümlünün iyi halli olması koşuluna bağlı olarak cezadan kurtulmasının, hükümlüyü kanuna uygun hareket etmeye teşvik edeceği düşüncesi yatmaktadır7.
Tüm bu erteleme şekillerinde amaç, faile uygulanacak yaptırımların bireyleştirilmesi suretiyle, belli bir süre içinde failin iyi hal göstermesi ve kendisine yüklenen mükellefiyetleri yerine getirmiş olması karşısında devletin kovuşturma ve cezalandırma veya tedbir uygulama hak ve yetkisinden vazgeçmiş olmasıdır8. Bunun dışında erteleme, iyi bir ceza siyasetine hizmet eden bir kurum olduğu gibi, kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların da sakıncalarını ortadan kaldırmaya yarar ve mükerrerliğe engel olur9.





III- KAMU DAVASI AÇMA MECBURİYETİ iLKESİNİN iSTİSNASI, MASLAHATA UYGUNLUK iLKESİNİN BİR SONUCU OLARAK KAMU DAVASININ AÇILMASININ ERTELENMESİ

1- Kamu Davası Açılmasının Ertelenmesi
İşlediği suç dolayısıyla kişinin cezalandırılması kural olmakla birlikte bazı koşulların gerçekleşmesi durumunda, kişi hakkında ceza davasının açılmasından, açılmış olan davada duruşma yapılmasından, dava sonucunda ceza verilmesinden ya da mahkum olunan cezanın infazından vazgeçilmesi ceza siyasetinin gereği olarak kabul edilmektedir. Gerçekten de, failin kişilik yapısı, yaşadığı çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibariyle, kendisini suç işlemeye yönelten saikler itibariyle, suç işlemeyi itiyat haline getirmemiş tesadüfi suçlu özelliği taşıması mümkündür. Bu kişilerin cezaevi ortamına girmeden toplum düzenine uygun davranmaları sağlanabilir. Ancak, bu kişilerin deneme süresine tabi tutulmaları gerekmektedir. Zira tamamen serbest bırakılmaları, tekrar suç işlemeleri neden olabilir. Bu nedenle, bu denetimin kişinin tekrar topluma kazandırılmasını sağlamaya yönelik ve bunu sağlayabilecek nitelikte olması gerekir10.
Böylece kişinin belli bir süre içinde ki buna deneme süresi denmektedir, iyi hal göstermesi, yeni bir suç işlememesi halinde; hakkında ceza davası açılmamakta, açılmış olan davada duruşma yapılmamakta veya dava sonucunda mahkumiyet kararı verilmemekte ya da mahkum edildiği ceza infaz edilememektedir. Deneme süresi içinde failin belirlenmiş olan koşullara uymaması durumunda, yeni bir suç işlemesi durumunda; açılmamış olan ceza davası açılmakta, açılmış olan davaya devam edilmekte ve sonucunda mahkumiyet kararı verilmekte veya verilmiş olan mahkumiyet kararı infaz edilmektedir11.
Deneme süresi içinde belirlenmiş olan koşullara uyması, bu süre içinde yeni bir suç işlemeyerek iyi hal göstermesi, kişinin hukuk düzenini ihlal etmeyeceğinin , dürüst bir hayat sürmeye alışmış olduğunun karinesi olarak kabul edilmektedir12.
İşte kamu davasının açılmasının ertelenmesi; suç işlemiş bulunan fail hakkında, kişiliği ve işlenen suçun önemi nazara alınmak suretiyle hakkındaki kamu davasının açılmasından bazı şartlarla ve belirli bir süre iyi hal sahibi olması halinde vazgeçilmesini ifade etmektedir13. Kamu davasının açılmasında maslahata uygunluk ( ihtiyarilik= takdirilik= opportunite) ilkesinin kabul edildiği sistemlerde savcı iyi halli olması durumunda faile belli bir süre için kamu davası açmayacağını bildirir. Failin bu süreyi iyi hallilikle geçirmesi ve yeni bir suç işlememesi durumunda hakkındaki kamu davasının açılmasından tamamen vazgeçilir14.
Yukarıda ertelemenin amacı için söylenenler, kamu davasının açılmasının ertelenmesi için de geçerli olduğunu belirtelim. Gerçekten de, belirlenen süre içerisinde iyi hal gösteren ve/veya mükellefiyetleri yerine getiren fail hakkında kamu davasının açılmaması, buna riayet etmeyen fail hakkında kamu davasının açılacağının bildirilmesi iyi bir ceza siyasetinin gerçekleşmesine hizmet eder. Kurum, aynı zamanda cezanın bireyleştirilmesi vasıtasıdır. Zira, cezanın suçluya uydurulması, yani bireyselleştirme, kamu davasının açılmasının geri bırakılmasını da gerektirebilir. Öte yandan, hürriyeti bağlayıcı cezaların uygulamada doğurduğu sakıncaları da gidermektedir.

2- Kamu Davasının Açılmasında Mecburilik- Maslahata Uygunluk İlkesi

Hazırlık soruşturması neticesinde, ceza takibini gerektirecek hususlarda yeterli emareler teşkil edecek vakıaların bulunduğunun başka bir ifadeyle suç şüphelerinin ciddi olduğunun tespit edilmesi durumunda savcılık tarafından kamu davası açılmasını ifade eden ilkeye “kamu davası açma mecburiyeti” (yasallık/kanunilik) ilkesi; aynı durumda yetkili makamın dava açıp açmamakta takdir yetkisinin bulunduğunu ifade eden ilkeye de “maslahata uygunluk ilkesi” (ihtiyarilik =takdirilik= opportunite) denmektedir15. Kamu davası açma mecburiliğinin kabul edildiği sistemlerde, savcılık makamı, dava açmaya yetecek oranda suç şüpheleri elde ettiği zaman, bu fiilden ötürü sanık adını verdiği kişi hakkında dava açmakla mükelleftir16. Bu sistemde savcı, kamu davası açmaya yetecek kadar kuvvetli şüphelerin bulunup bulunmadığını takdir edecektir. Buna karşılık kamu davası açmanın toplum ve zarar gören açısından daha faydalı olup olmadığını takdir etmek yetkisine sahip değildir17. Mecburilik ilkesinin aksine, maslahata uygunluk ilkesi kabul edildiğinde, savcılık belirli bir olayda dava açmaya gerek olup olmadığı konusunda gerekli araştırmayı yaptıktan sonra, dava açmak için yeterli suç şüphesi elde ettiğinde ikinci bir faaliyette daha bulunmak zorundadır. Bu değerlendirme faaliyeti maslahata uygunluk konusunda olacaktır. Bu ikinci aşamada savcı, ceza davası açmanın maslahata uygun olup olmadığını takdir edecektir. Bu alanda takdir yetkisinin kendisine verilmiş olması, savcının bazı nedenlerle ceza davası açmaktan kaçınabilmesini mümkün kılar. Sözgelimi küçük suçluların korunması, yargılama giderlerinin cezadan beklenen faydayı aşması gibi benzeri durumlarda, savcı kamu davası açmayabilecektir18.
Kamu davasının açılmasında maslahata uygunluk (ihtiyarilik =takdirilik= opportunite) ilkesini benimseyen ülkeler arasında Fransa, İngiltere, Hollanda ve Japonya yer almaktadır. Bu ilkenin benimsenmesinde ana etmen, dava açma açısından mecburilik (yasallık= kanunilik) ilkesinin ödünsüz uygulaması sonucu beliren olumsuz sonuçları gidermektir. Kuşkusuz bu ilkenin uygulanması ceza adaletini daha az etkili yapmamaktadır. İlkenin amacı, ceza adaletinin bireyselleştirilmesi ile suçluya ıslah fırsatı tanınmasıdır. Öte yandan, ceza adalet yönetimi sınırlı mali kaynaklara sahip iken, mahkemelerde kapasite üstü iş yükü yanında girift davalar ile ciddi suçları içeren dava sayısında artışa tanık olunmaktadır. Ne var ki, yargıda mahkeme teşkilatındaki genişleme iş yükünü karşılar ölçüde olmadığından, sistemin çeşitli evrelerine intikal eden iş sayısının dengelenmesi gerekmektedir. İşte bu noktada, ceza muhakemelerine gelecek iş akışını ayarlamak üzere, maslahata uygunluk ilkesi, zaruret ifadesi olmaktadır19.
Ceza Muhakemesi Usul Kanunumuz 148.maddesiyle, kural olarak “dava açma mecburiyeti ilkesi”ni benimsemiştir. Ancak şahsi dava, CMUK m. 149/2 gibi istisnai olarak maslahata uygunluk ilkesinin de geçerli olduğu durumlar mevcuttur20.
1999 tarihli CMUK Tasarısı; “Kamu Davasını Açma Görevi, Davanın Açılması veya Geri Alınması” başlığını taşıyan 163.madde 2.fıkrasındaki “soruşturma evresi sonunda toplanan delil, iz, eser ve emareler, kamu davasının açılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlilikte bir şüpheyi haklı kılıyorsa, Cumhuriyet Savcısı, mahkemeye bir iddianame vermek suretiyle kamu davası açar” şeklindeki düzenlemeyle, kamu davası açma mecburiyeti ilkesini kabul etmiştir. Ancak bu ilkenin istisnalarından birini de Tasarının 164.maddesinde düzenlenen, inceleme konumuzun oluşturduğunu belirtelim.
3- Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Kurumu Leh ve Aleyhindeki Görüşler

Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumu lehindeki görüşler, çoğu zaman erteleme ve maslahata uygunluk ilkesi lehindeki görüşlerle, aleyhindeki görüşler erteleme ve maslahata uygunluk ilkesi aleyhindeki görüşlerle örtüşmektedir21. Bu nedenle kurumun leh ve aleyhindeki görüşlerin tespitinde, erteleme ve maslahata uygunluk ilkesi leh ve aleyhindeki görüşlerin de gözetilmesi gerekmektedir.
A. Aleyhte İleri Sürülen Görüşler
a) Cezada bulunan kefaret esasını zedelemektedir.
b) İlerideki muhtemel bir duruşmada ispat vasıtalarının temini mümkün olmayabilir.
c) Savcılık, hakimlik gibi tarafsız bir makam değildir. Bu nedenle etki altında bulunabilecek bir merciin elinde kurumdan beklenen fayda sağlanamaz.
d)Suçsuz olduğuna inanan bir kimse hakkında kamu davası açılmamak ve tecil edilmekle beraat etmesi ihtimali ortadan kaldırılmakta, suçsuzluğunu ispat imkanından mahrum bırakılmaktadır.
e) Ceza kanunlarının eşit uygulanmasını zedeler.
B. Lehte İleri Sürülen Görüşler
a) Failin kendisi ve ailesi ile yakınları bakımından giderilmesi mümkün olmayan zarar ve üzüntüden iyi bir şekilde korunmuş olurlar.
b) Çağdaş ceza hukukunun bir gereği olan “cezanın bireyleştirilmesi” ilkesinin uygulanmasını olanaklı kılar.
c) Az önemli ve kamu yararının az olduğu işlerde devlet, masraf, zaman ve emekten tasarruf etmiş olur.
d) Savcılık faaliyetlerini önemli işlere teksif etmek imkanına sahip olur.
e) Ertelemeyle failin iyi hali teşvik edilmiş olur.

IV- KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA KAMU DAVASININ AÇILMASININ ERTELENMESİ

1- Genel Bilgi
Mensubu bulunduğumuz Kıta Avrupası hukuk sistemini benimsemiş olan ülkelerde, mahkemelerin ağır iş yükü altında bulunmasından ve ceza muhakemesinin makul sürede sonuçlanmamasından kaynaklanan sorunların bulunduğu görülmektedir. Bu nedenle çeşitli ülkelerde muhakemeyi çabuklaştırmak amacına yönelik çabalar içine girilmiş bulunmaktadır. Bu çabalardan biri de kamu davasının mecburiliğinin yumuşatılmasıdır. Kamu davasının mecburiliği ilkesine yer veren ülkelerde savcı ancak kanunda gösterilen istisnai hallerde takdir yetkisine sahipken, Hollanda ve Fransa gibi maslahata uygunluk ilkesinin geçerli olduğu hallerde savcı kamu davası açmayarak mahkemenin iş yükünü azaltabilmektedir22.
Karşılaştırmalı hukuk araştırmaları, kamu davası açılmasının ertelenmesine az önemli işlerde kamu yararı düşüncesiyle hükmedildiğini gösterdiği gibi, yine aynı düşünceyle eylemin türü ve ağırlığı dikkate alınmadan da, kurumun uygulandığını görüyoruz. Yine günümüz çoğu ülkelerde, özellikle çocuk suçluluğu konusunda maslahata uygunluk sistemini benimseme şeklinde bir eğilim de görüyoruz23.
Kamu davası açılmasının ertelenmesi kurumu, karşılaştırmalı hukukta, maslahata uygunluk sisteminin bir sonucu görünmekte ve yetki bakımından iki şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bir şekle göre, savcının yetkisi mutlaktır. Buna göre savcı, bir başka merciin kararına gerek olmaksızın kamu davasının açılmasını erteleyebilmektedir. Buna örnek olarak Finlandiya, Belçika gösterilebilir. Örneğin, Finlandiya’da kovuşturmayı geri bırakan savcı, durumu, gençlerin korunması ile ilgili gerekli önlemleri almayacağı konusunda karar verebilmesi için komünün (belediyenin) sosyal yardım komisyonuna duyurur. Deneme dönemini başarısızlıkla geçiren sanık hakkında kamu davası açılır24.
Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumunun diğer bir şekline göre; yetkisi mutlak olmayan savcı, diğer bir merciin onayı ile ancak davanın açılmasını erteleyebilir. Bu şekli kabul eden ülkelere Hollanda ve Danimarka25 örnek olarak gösterilebilir. Gerçekten de, örneğin Hollanda da, savcılık makamı ancak ilçe gençlik mahkemelerinin yetkili olduğu kabahat suçlarının kovuşturulmasında mahkeme ve Gençleri Koruma Makamının katılımları olmaksızın kamusal yarar düşüncesiyle kovuşturmaya son verebilmekte ise de, İl Gençlik Mahkemelerinin yetkili olduğu davalarda Gençleri Koruma Makamını dinlemek zorunda olduğu gibi, genç yargıcın görüşünü veya iznini almaya da zorunludur26.
Karşılaştırmalı hukukta, özellikle Danimarka, Norveç gibi ülkelerde sistem olarak kamu davası açılmasının ertelenmesi, sanığın açıkca kabulüne bağlı tutulmuştur. Başka bir deyişle bunu kabul etmeyen sanık hakkında, davanın açılmasının ertelenmesi yoluna gidilemeyecektir. Öte yandan, kamu davasının açılmasının ertelenmesine koşullu (Danimarka, Norveç, Hollanda gibi ülkelerde küçüğe özel yükümlülükler yükletilmesi) veya koşulsuz (örneğin Hollanda da savcının genç yargıcın görüşünü aldıktan sonra sanığa herhangi bir yükümlülük yüklemeden kovuşturmaya son verebilmesi) hükmedildiği de görülmektedir27.
2- Almanya
Alman ceza muhakemesi hukukunda, kamu davası açma mecburiyeti ilkesi benimsenmekle birlikte, oldukça geniş istisnalara da ( StPO 153. vd.) yer verilmiştir28. Almanya’da ceza hukukunda gerçekleşen suç olmaktan çıkarma hareketleri usul hukukunda da bazı değişikliklere neden olmuştur. Basit suçlar alanında 1974 yılında, savcının takipsizlik kararı vermesi imkanı genişletilmiştir. Bu anlamda olmak üzere kamu davasının mecburiliği ilkesi yumuşatılmış, uygunluk sisteminin uygulandığı istisnai haller genişletilmiştir ( StPO § 153, 153a )29. Konumuz itibariyle, bugün yürürlükte bulunan Alman Ceza Muhakemesi Kanunu (StPO) , kamu davasının açılmasının ertelenmesine 153a.pragrafında yer vermiştir. Bu hükme göre, savcı “cünha” (Verhegen) niteliğindeki suçlarda, sanığın ve son soruşturma için yetkili mahkemenin muvafakatini almak koşuluyla, kamu davasının açılmasını erteleyebilir. Böylece kanun, bu müessesenin bir yıla kadar ki hürriyeti bağlayıcı cezaları veya para cezasını gerektiren “cünha” (StPO § 12.) suçlarında uygulanabilmesini kabul etmiştir. Hükmün ilginç yönü, savcının erteleme kararıyla birlikte sanığı, suçtan zarar gören kişiye verilen zararın tazmin edilmesi, belirli bir paranın hayır kurumuna bağışlanması, belirli bir nafaka borcunun ödenmesi veya topluma yaralı bir işte çalışılması şeklinde bazı yükümlülükler altına koyabilmesini öngörmüş olmasıdır30. 153a.pragrafındaki düzenlemenin, savcıya bir anlamda hakiminkine benzer bir cezalandırma yetkisi verdiğinden bahisle eleştiri konusu olmuşsa da, bu usul uygulamada suçları azaltma mekanizmalarından birisi olmuştur31.
Kamu davasının açılmasının ertelenmesi, Ceza Muhakemesi Kanununun (StPO) yanı sıra Alman Genç Mahkemeleri Kanunun (JGG) 45.pragrafında hüküm altına alınmıştır. § 45/1’e göre, Ceza Muhakemesi Kanunun 153.pragrafındaki şartların (yargılama konusunun cünha, kusurun hafif ve kovuşturmanın yapılmasında kamu yararının bulunmaması) gerçekleşmesiyle savcının, hakimin onayına gerek olmadan kovuşturmayı durdurabileceğini belirtmektedir. § 45/2’e göre ise, eğitsel bir tedbirin infaz edilmiş olması veya infazına başlanmış bulunması veya savcının ne 3.fıkraya göre hakimin katılımını ne de kamu davası açılmasını zorunlu kabul etmemesi halinde kovuşturmayı geri bırakabilir. § 45/3’te ise, hakimin katılımıyla savcının kovuşturmaya son vermesi hüküm altına alınmıştır. Kovuşturmaya son verilmesi içinde; sanığın suçunu itiraf etmesi ve savcının hakim tarafından verilecek bir tedbiri gerekli, fakat dava açılmasını gereksiz telakki etmesi gerekir32.
3- Finlandiya
Finlandiya’da kamu davasının açılmasının ertelenmesi, 1940 tarihli genç suçlular Yasasında düzenlemiştir. Ertelemenin koşulu, 15-18 yaş grubundaki küçüğün, suç oluşturan eylemi düşüncesizlik veya dikkatsizlikle işlemesi ve deneme sürecini başarıyla tamamlayacağı konusunda savcılık makamında bir kanaat oluşturmasıdır. Erteleme için diğer bir koşul da, işlenen eylemin para cezası veya üç ayı geçmeyen hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektirmesidir33. 4- Belçika
Belçika’da 1965 tarihli “Gençlerin Korunmasına İlişkin Kanun”, 18 yaşından küçüklerin yargılamasında maslahata uygunluk ilkesini kabul etmiştir. Ceza yaptırımın uygulanmasını gerektiren bir eylemin işlenmesi durumunda, bunu gençlik mahkemesi önüne götürüp götürmemeye karar vermek yetkisi sadece savcılık makamının değerlendirilmesine bırakılmıştır. Savcılık bu konuda karar vermeden önce, gençlik komitesinden veya polisten bilgi alabilir. Bu bilgiye dayanarak savcılık makamı, sorunu gençlik mahkemesi önüne götürebileceği gibi, kovuşturmaya son da verebilir34.
5- Japonya
Maslahata uygunluk ilkesi Japonya’da 1924 tarihli Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunun 279.maddesi ile kabul edilmiştir. Maddeye göre; “failin şahsiyeti, yaşı, durumu, fiilin işleniş biçimi ve neticeleri ceza kovuşturmasını zorunlu kılmıyorsa, kamu davası açılmayabilir”. Japon uygulamasına göre açılması ertelenen kamu davası, ilgilinin yeni bir suç işlemesi durumunda yeniden ele alınır. Kurum, sadece çocuklarla sınırlı olmayıp, suçun türü ve cezası göz önüne alınmadan uygulanmaktadır35.
6- Anglo-Sakson Hukuku

Çalışma konumuz açısından Anglo-sakson hukukunda ortaya çıkan ve Kıta Avrupası hukukunu da etkileyen “probation” (denetimli serbestlik) kurumuna da göz atmakta fayda görüyoruz.
Probation (denetimli serbestlik); özel şekilde seçilmiş suçlular hakkında kamu davası açılmasının veya duruşma yapılmasının ya da ceza hükmedilmesinin şartlı olarak geri bırakılmasını ve serbest bırakılan suçlu hakkında onun kişiliğini hedef tutan bir kontrol, yöneltme ve idare sisteminin uygulanmasını belirleyen bir önlem36 olarak tanımlanmaktadır.
Bu kurumun uygulama şekline göre, savcı ve bazen kolluk bazen suç işleyen kişiyi belirli bir süre denetimli serbestliğe tabi tutar ve bu süre içinde suç işleyenin kötü hali görülmez ve yeniden bir suç işlediği de tespit edilmezse artık kamu davası açılmaz. Fakat bu kurumun uygulanmasına karar verilmesi, işlenen fiilden dolayı failin suçluluğunun ve kusurluluğunun tespit edilmesine bağlıdır. Kurum hakkında uygulanacağı suçluların uygun bir tarzda seçilmiş olmalarını zorunlu kılar. Denetimli serbestlik sisteminde esas, dava , duruşma veya cezaya hükmedilmesinin şartlı olarak geri bırakılmasıdır. Cezanın şartlı geri bırakıldığı dönem içinde suçlu hakkında özel bir kontrol memuru aracılığı ile gözetim görevi yerine getirilir ve adeta bir tedavi yapılır37.
Anlaşıldığı üzere probation da ertelemenin değişik bir modeli olarak biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Probationda, tarihi gelişim olarak Kıta Avrupasındaki erteleme modelinden farklı olarak, özel şekilde seçilmiş suçlular hakkında uygulanmakta ve ilgili deneme süresinde kendi başına bırakılmamakta, gözetim ve denetim altında bulundurulmaktadır. Yine, erteli cezanın infazında hakimin, yeni yaptırımlar belirleme konusunda geniş bir hareket alanı bulunmaktadır38.
19.yüzyılın ortalarında Amerika ve İngiltere’de ortaya çıkan probation, zamanla Kıta Avrupası hukukunu da etkilemiş ve Kıta Avrupasında başlangıçta basit erteleme ( şarta bağlı mahkumiyet usulu) benimsenmiş iken süreç içinde gözetime de yer verilmiş ve bu suretle her iki sistem arasındaki farklılık önemli ölçüde azalmıştır39.

V- CMUK 1999 TASARISINDA KAMU DAVASININ AÇILMASININ ERTELENMESİ

1- Genel Bilgi
1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuz (CMUK), 20.04.1929 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, yaklaşık 73 yıldır uygulanmaktadır. Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten bu yana gerek dünyada, gerekse ülkemizde meydana gelen toplumsal, siyasal, sosyal ve ekonomik değişiklikler, kaçınılmaz olarak hukukta da etkilerini göstermiş ve yeni yasal düzenleme yapma gereği ortaya çıkmıştır. Nitekim bu meyanda Adalet Bakanlığınca 05.05.1997 tarihinde oluşturulan “Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı Komisyonu”, çalışmalarını tamamlayarak yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun yerini almak üzere Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 1999 Tasarısını hazırlamıştır.
Bir yenilik olarak “kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kurumu, CMUK 1999 Tasarısının 164.maddesinde düzenlemiştir40. Maddeye göre;
“(1) Fiil için kanunda öngörülen şahsi hürriyeti bağlayıcı cezanın üst sınırı üç aydan fazla ve iki yıla kadar(iki yıl dahil) ise, şüpheli hakkında açılacak kamu davası, aşağıdaki koşulların birlikte bulunması halinde:
a- Şüpheli daha önce hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkum olmamışsa,
b- Yapılan araştırma, kamu davasının açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini meydana getiriyorsa,
c- Kamu davasının açılmasının ertelenmesi, şüpheli ve toplum açısından kamu davasının açılmasından daha yararlı ise,
d- Şüpheli, suçtan meydana gelen ve Cumhuriyet Savcısının saptayacağı zararı ödemişse.
(2) Cumhuriyet Savcısı tarafından deliller toplandıktan sonra, kabahatlerde bir yıl, cürümlerde beş yıl süreyle ertelenebilir. Erteleme süresi işlenen başka bir suçtan mahkumiyet halinde kamu davası açılır. Belirlenen sürede suç işlenmezse Cumhuriyet Savcısı kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez.
(3) Yukarıdaki erteleme kararının uygulanması asliye ceza hakiminin onamına bağlıdır. Asliye ceza hakimi bu konudaki kararını beş gün içinde verir”.
Tasarının gerekçesinde maddenin konuluş amacı için şunlar söylenmektedir: “... çağdaş trend, yasallık maksada uygunluk sistemleri arasında bir yakınlaşmayı ifade etmektedir. Tasarının temel amacı yargılamanın, dürüstlük ilkesine tam sadık kalınarak süratlendirilmesi ve kovuşturmanın oturumdan oturuma sürüklenmesini ve böylece parçalı adaleti önlemek olduğundan ve bu amaca ulaşmanın bir çaresi de ceza adalet sistemini olanak ölçüsünde boşaltmak, soruşturma evresindeki filtreyi etkinleştirmek olduğundan değişik hükümler getirilmiş ve bunlardan önemli birisini de bu madde oluşturmuştur”.
2- Erteleme Koşulları
A. Cezaya İlişkin Koşul
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu 1999 Tasarısının “Kamu davasının açılmasının ertelenmesi” başlığını taşıyan 164.maddesine göre, “fiil için kanunda öngörülen şahsi hürriyeti bağlayıcı cezanın üst sınırı üç aydan fazla ve iki yıla kadar ( iki yıl dahil)” olması halinde kamu davasının açılması ertelenebilir. Böylece CMUK Tasarısı, davanın açılmasının ertelenebilmesi için, fiil için kanunda öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezanın üç ay ile iki yıl arasında bulunma koşulunu getirmektedir. Bu da göstermektedir ki Tasarı sistem olarak; kamu davasının açılmasının ertelenmesini suçun niteliğine göre değil, fiil için kanunda öngörülen cezanın türü ve miktarına göre belirlemiştir. Ertelenebilecek ceza, hürriyeti bağlayıcı cezadır ve süre olarak da üç ay ile iki yıl arasında olması gerekmektedir. Üç aylık ve iki yıllık sürenin belirlenmesinde de, kanuni tipi gerçekleştirilmiş olan fiilin üst sınırı dikkate alınacaktır. Hemen belirtelim ki, üç aya kadar olan hürriyeti bağlayıcı cezalarda önödeme uygulaması zorunluluğu bulunmaktadır.
B. Failin Geçmişine İlişkin Koşul
CMUK Tasarısı; mevcut düzenlemeler gibi , failin, herhangi bir suçtan daha önce bir hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olmamasını, erteleme için bir koşul olarak düzenlemiştir.
Failin daha önce hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkum olması ve cezanın 647 Sayılı İnfaz Kanunun 4.maddesine istinaden para cezasına çevrilmiş olması halinde, aynı madde 4.fıkra uyarınca “uygulamada asıl mahkumiyet çevrilen para cezası” olduğundan, davanın açılmasının ertelenmesi mümkündür. Yine hürriyeti bağlayıcı cezanın, ertelemeye engel olması için kesinleşmesi de gerekir.
C. Liyakat Koşulu
Kamu davasının açılmasının ertelenmesi halinde, failin ( yasa tabiriyle şüphelinin) yeniden suç işlemeyeceğini yapılan soruşturma ortaya koymalıdır. Gerçekten de 164.madde, “yapılan araştırma, kamu davasının açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini meydana getiriyorsa” davanın açılması ertelenebilir, düzenlemesini getirmektedir.
Bu düzenleme, erteleme bakımından failin kişiliği, özellikle geçmişteki hali göz önünde bulundurularak bir değerlendirme yapılmasını; yapılan değerlendirme sonucunda da ertelemenin ileride suç işlemekten çekineceği kanaatini doğurmasını öngörmektedir.
D. Kamu Yararı Koşulu
Tasarıya göre, kamu davasının açılmasının ertelenebilmesi için, ertelemenin, şüpheli ve toplum açısından kamu davasının açılmasından daha yararlı olması gerekmektedir.
E. Zararın Giderilmesi Koşulu
Kamu davasının açılmasının ertelenebilmesi için diğer bir koşul da; suçtan meydana gelen ve Cumhuriyet Savcısının saptayacağı zararın fail tarafından giderilmiş olmasıdır. Başka bir deyişle, fail suçtan meydana gelen ve Cumhuriyet Savcısının saptayacağı zararı gidermiş olmalı ki kamu davasının açılması ertelenebilsin.
3- Erteleme Kararı ve Sonuçları
Yukarıda öngörülen koşullar gerçekleştiğinde ve delillerde toplandıktan sonra Cumhuriyet Savcısı, kabahatlerde bir yıl, cürümlerde beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verecektir. Ancak bu kararın uygulanması Asliye Ceza Hakiminin onamına bağlı olup, hakim bu konudaki kararını beş gün içerisinde verir. Görülüyor ki, kamu davasının açılmasının ertelenmesi konusunda Cumhuriyet Savcısı öneri de bulunmakta ve esas karar hakim tarafından verilmektedir.
Anlaşıldığı üzere maddeye göre, belirli koşullarla savcı, soruşturmasını tamamladığı suçtan dolayı davanın açılmasını kabahatlerde bir yıl, cürümlerde ise üç yıl süre ile erteleyebilecek ve bu süreler içersinde fail bir suç işlemeyecek olursa kovuşturmaya yer olmadığına karar verecektir; yeni bir suç işlenecek olursa, kamu davası açılacaktır ve belirtilen bu süreler içerisinde zamanaşımı işlemeyecektir.
Tasarı da deneme süresi olarak bir ve üç yıl öngörülmüştür. Ayrıca deneme süresi içerisinde işlenecek suçun cürüm veya kabahat olması bakımından bir ayrım da yapılmadığını belirtelim.
Burada altını çizmekte fayda gördüğümüz bir diğer husus da; kamu davası açılması koşullarının gerçekleşmemesi durumunda, kamu davasının açılmasının ertelenmesine değil, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi gerektiğidir. Söz gelimi, kamu davası açmayı gerektirecek yeterli şüphe sebebinin elde edilememesi veya şikayet şartının gerçekleşmemesi gibi.
4- CMUK 1999 Tasarısının 164. Maddesindeki Düzenlemenin Sistemleştirilmesi ve Eleştirisi

Tasarı sistem olarak, kamu davasının açılmasının ertelenmesinde savcıyı mutlak yetkili kılmamıştır. Savcı , ancak asliye ceza hakiminin onayı ile kamu davasını erteleyebilmektedir. Bu düzenlemeyi yerinde bulduğumuzu ifade etmek isteriz. Zira kuruma yapılan eleştirilerden biri de, savcılık makamının, hakimlik gibi tarafsız bir makam olmadığı, bu nedenle etkilenebileceği yönündeki savdır. Bu nedenle savcının, davanın açılmasının ertelenmesinde hakimin onayını alması şeklindeki düzenleme, iki makam arasında işbirliğini gerçekleştirerek en doğru kararın verilmesinin sağlanması ve eleştiriyi karşılaması itibariyle yerindedir.
Diğer yandan Tasarıda, bir çok Avrupa ülkesinde görüldüğü üzere kamu davasının açılmasının ertelenmesi için sanığa mükellefiyet yüklenmiştir. Başka bir deyişle erteleme koşulludur. Sanık, meydana gelen zararı ödediği takdirde kamu davası ertelenebilecektir. Ancak öngörülen mükellefiyetin sadece suçtan meydana gelen zararın giderilmesiyle sınırlandırılmış olmasını yeterli bulmamaktayız. Bunun yanında karşılaştırmalı hukukta yer alan diğer mükellefiyetlerden, örneğin özür dilemek, kamuya yararlı edimler ifa etmek gibi hukukumuzda uygulanabilirliği olanların da kabul edilmesi gerekir diye düşünüyoruz.
Karşılaştırmalı hukuk araştırmalarının, kamu davası açılmasının ertelenmesine az önemli işlerde kamu yararı düşüncesiyle hükmedildiğini gösterdiğini ilgili bölümde belirtmiştik. Tasarı da aynı düşünceyle, üst sınırı iki yıl olarak tayin ederek basit denilebilecek suçlarda ve kovuşturulmamasındaki kamu yararının, kovuşturulmamasındaki kamu yararından daha çok olması koşuluyla kamu davasının açılmasının ertelenmesini hüküm altına almıştır. Ayrıca, kamu davasının açılmasının ertelenmesini, suçun niteliğine göre değil, fiil için kanunda öngörülen cezanın türü ve miktarına göre belirlenmiştir
Tasarısının bu noktada eleştiriye açık yönü, kamu davasının açılmasının ertelenmesinde sanığın kabulünü aramamış olmasıdır. Oysaki yukarıda da belirttiğimiz üzere, karşılaştırmalı hukukta, özellikle Danimarka, Norveç gibi ülkelerde sistem olarak kamu davası açılmasının ertelenmesi , sanığın açıkca kabulüne bağlı tutulmuştur. Başka bir ifadeyle bunu kabul etmeyen sanık hakkında, davanın açılmasının ertelenmesi yoluna gidilememektedir. Gerçekten de, erteleme için kabulün aranmaması, suçsuz olduğuna inanan bir kimsenin dava açılmadığından yargılanarak beraat etme imkanından yoksun bırakılmasına neden olur. Hatta suçlu olarak damgalanmasına neden olabilir. Öteden beri kuruma yapılan en önemli itirazlardan birini davanın açılmasının ertelenmesi ile sanığın suçsuzluğunu tartışma olanağından yoksun bırakılması oluşturmaktadır. Oysa ki, davanın açılması ile bir kimsenin mahkeme huzurunda suçsuzluğunu belirterek beraat etmesi olasıdır. Bu nedenle kamu davasının açılması ertelenmek isteniyorsa, sanığın kabulü aranmalı, kabullenmeyen için erteleme yoluna gidilmemelidir. Böylece kuruma yapılan eleştiri önlenmiş olur41.
Düzenleme ile kurum, mecburilik ilkesinin istisnası maslahata uygunluk ilkesinin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemiz bakımından, öğretide ki egemen görüş42 gibi biz de kamu davasının açılmasında mecburilik sisteminin uygulanmasına devam edilmesi; ancak, sistemin katı bir şekilde değil de, istisnalara da yer vermek suretiyle yumuşatılması taraftarıyız. Bu açıdan da düzenlemeyi olumlu bulduğumuzu belirtelim.

VI. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

XIX. yüzyılda ceza hukukunun temel yaptırımı olan hürriyeti bağlayıcı cezaların infazının, hükümlüyü yeniden topluma kazandırmaktan çok, toplumdan uzaklaştırmaya yönelik bir etki meydana getirdiği, bu nedenle bu cezalara son çare olarak baş vurulması gereği ortaya çıkmış; ve basit suçluluk alanlarında alternatiflerin ne olması gerektiği konusunda arayışlara neden olmuştur. Erteleme kurumunun kabul edilmesinin altında, bir taraftan ilk defa suç işleyen kişiyi, hürriyeti bağlayıcı cezanın infazının demorilize etkisinden kurtarmak, diğer taraftan hükümlünün iyi halli olması koşuluna bağlı olarak cezadan kurtulmasının, hükümlüyü kanuna uygun hareket etmeye teşvik edeceği düşüncesi yatmaktadır.
Erteleme, işlenen suçun niteliğine göre değişen belli bir süre içinde failin yeniden suç işlememesi durumunda kamu davasının açılmaması, duruşmanın yapılmaması, suçluluğun tespiti veya mahkumiyet hükmünün verilmemesi, hüküm verilmişse, mahkumiyetin meydana gelmemiş sayılması sonucu doğuran bir kurumdur. Bu suretle öngörülen belli süreler içinde gösterilen iyi hal sonucu fail hakkında kamu davasının açılmasından, duruşmanın yapılmasından, mahkumiyet hükmünün verilmesinden veya verilen mahkumiyet hükmünün ya da cezanın infazından feragat edilmektedir. Bu açıklamadan anlaşıldığı üzere ertelemenin, “kamu davasının açılmasının ertelenmesi”, “duruşmanın ertelenmesi”, “hükmün ertelenmesi” ve “cezaların ertelenmesi” şeklinde uygulanma biçimleri bulunmaktadır. Ancak, hukukumuzda erteleme denildiğinde ilk akla gelen, “cezaların/ceza infazının ertelenmesidir”. Hukukumuzda gerek Türk Ceza Kanunu ve Cezaların İnfazı Hakkında Kanun, gerekse Çocuk Mahkemeleri Kanunu ertelemeyi, ceza infazının ertelenmesi şeklinde düzenlemiştir.
Mensubu bulunduğumuz Kıta Avrupası hukuk sistemini benimsemiş olan ülkelerde ve Ülkemizde, mahkemelerin ağır iş yükü altında bulunmasından ve ceza muhakemesinin makul sürede sonuçlanmamasından kaynaklanan sorunların bulunduğu görülmektedir. Bu nedenle çeşitli ülkelerde muhakemeyi çabuklaştırmak amacına yönelik çabalar içine girilmiş bulunmaktadır. Bu çabalardan biri de kamu davasının mecburiliğinin yumuşatılmasıdır. Maslahata uygunluk ilkesinin bir sonucu olan kurumlar, bir yandan faile/suçluya cezaların bireyselleştirmesi suretiyle ıslah imkanı tanımakta, öte yandan da, ceza adalet sistemine giren iş sayısını dengelemektedir.
Hukukumuza yabancı olan, ancak kabulünün de gündemde olduğu anlaşılan kamu davasının açılmasının ertelenmesi; suç işlemiş bulunan fail hakkında, kişiliği ve işlenen suçun önemi nazara alınmak suretiyle hakkındaki kamu davasının açılmasından bazı şartlarla ve belirli bir süre iyi hal sahibi olması halinde vazgeçilmesini ifade etmektedir. Karşılaştırmalı hukukta değişik uygulama biçimleri bulunan kurum, iyi bir ceza siyasetinin gerçekleşmesine hizmet eden cezaların bireyleştirilmesinin vasıtalarından birini oluşturmakta, aynı zamanda gereksiz kamu davasının açılmasını ve bu suretle mahkemelerin iş yükünü kabul edilemez bir şekilde artmasını da önlemektedir.
Bir yenilik olarak “kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kurumu, CMUK 1999 Tasarısının 164.maddesinde düzenlemiştir. Kamu davasının açılmasının ertelenmesinde, sanığın kabulünün aranmamas ile sanığa yükletilecek mükellefiyet seçeneğinin sadece suçtan meydana gelen zararın ödenmesiyle sınırlandırılmasını yerinde bulmadığımızı; bunun dışında düzenlemeyi olumlu bulduğumuzu ifade etmek isteriz.
1 Dönmezer, Sulhi/ Erman, Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C.III, 11.Bası, İstanbul 1994, s.1 vd..
2 İçel, Kayıhan, Hürriyeti Bağlayıcı Cezalara Seçenek Olan Müesselerdeki Gelişmeler ve Türk Ceza Siteminin Bu Yönde Değerlendirilmesi, Değişen Toplum ve Ceza Hukuku Açısından TCK’nın 50 Yılı ve Geleceği, İstanbul 1977 , s. 321 vd.; İçel, Kayıhan/ Sokullu- Akıncı, Füsun/ Özgenç; İzzet/ Sözüer, Adem/Mahmutoğlu, Fatih S./ Ünver, Yener, Yaptırım Teorisi, İstanbul 2000, s.381 vd; Dönmezer/Erman, s.1 vd; Erdem, Mustafa Ruhan, Ceza Hukukunda Cezaların Ertelenmesine İlişkin Düzenlemelere Anayasal Bakış,(Anayasa Mahkemesinin 39.Kuruluş Yıldönümü Nedeniyle Düzenlenen Sempozyumda Sunulan Bildiri) Anayasa Yargısı, Sayı 18, s. 18.
3 Bu kurumlar hakkında bilgi için bkz. Önder, Ayhan, Ceza Hukukunda Tecil ve Benzeri Müesseseler, İstanbul 1963, 95 vd; İçel, s. 321 vd. ; İçel/ Sokullu- Akıncı/ Özgenç/ Sözüer/Mahmutoğlu./ Ünver, s.382; Artuk, Mehmet Emin/ Yenidünya, Ahmet Caner, Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Erteleme Müessesi, Sahir Erman’a Armağan, İstanbul 1999, 55 vd.; Özbek, Veli Özer, Çocuk Hakkında Verilebilecek Kararlar: Erteleme Kararları ve Yargı Dışı Çözüm Yolları, Manisa Barosu Dergisi, Yıl 18, Sayı 71, s. 10 vd.
4 Artuk/ Yenidünya, s. 55 vd.
5 Özbek, s.10; Önder, s.30; Artuk/Yenidünya, s.58; Sancar, Türkan Yalçın, “23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun”un hukusal Niteliği ve Sonuçları, Anayasa Yargısı, Sayı 18, Ankara 2001, s.164-166. Önder ve Özbek, “cezaların ertelenmesi” dışındaki kurumları, erteleme benzeri müsseseler olarak görürken; Artuk/Yenidünya ve Sancar, ertelemenin bir çeşidi olarak görürler.
6 Erdem, s. 17 vd.
7 Erdem, s.18.
8 Özbek, s.10 vd.
9 Artuk/Yenidünya, s.57.
10 İçel/ Sokullu- Akıncı/ Özgenç/ Sözüer/Mahmutoğlu./ Ünver, s.382; Önder, s.5-7. Ayrıca bkz. Dönmezer/Erman, s.2 vd.
11 İçel/ Sokullu- Akıncı/ Özgenç/ Sözüer/Mahmutoğlu/ Ünver, s.382. Ayrıca bkz. Dönmezer/Erman, s.2 vd.
12 Önder, s. 7.
13 Önder, s.95
14 İçel/ Sokullu- Akıncı/ Özgenç/ Sözüer/Mahmutoğlu./ Ünver, s.383; İçel, s. 335; Dönmezer/Erman, s.10 vd..
15 Öztürk, s.134,14,
16 Yurtcan, s. 36.
17 Yenisey, s.237.
18 Yurtcan, s.37.
19 Yücel, M.Tören, Türkiyede Yargının Etkinliği, Ankara (basım tarihi belli değil), s. 17.
20 Ayrıntılı bilgi için bkz. Öztürk, s.134,200
21 Kamu davasının açılmasnın ertelenmesi kurumu leh ve aleyhindeki görüşler için bkz. Önder, s. 102 vd; Sancar, s.167. Erteleme kurumu leh ve aleyhindeki görüşler için bkz. Önder, s.6 vd; Artuk/Yenidünya, 57 vd; Sancar, 165 vd; Dönmezer/Erman, s. 14 vd. Maslahata uygunluk ilkesinin leh ve aleyhindeki görüşler için bkz. Öztürk, s. 32 vd.
22 Şahin, Cumhur, İspat Hukuku (Delillerin Doğrudan Doğruyalığı İlkesi), Ankara 2001, s.54, 87.
23 Artuk/Yenidünya, s.63-64.
24 Artuk/Yenidünya, s.59, 62.
25 Hollanda ve Danimarka ve Norveç’te davanın açılmasnının ertelenmesi için bkz. Önder, s. 96 vd.
26 Artuk/Yenidünya, s.60, 62.
27 Artuk/Yenidünya, s.64.
28 Öztürk, s. 19, 144, 200, 223 vd. Bu istisnalar için bkz. Yenisey, Feridun, Uygulanan ve Olması Gereken Ceza Muhakemesi Hukuku, Hazırlık Soruşturması ve Polis, 2.Bası, İstanbul 1991, s.223 vd. Alman Ceza Muhakemesi Kanunun (StPO) Türkçe çevirisi için bkz. İçel, Kayıhan/ Yenisey, Feridun, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Kanunları, 1.Bası,İstanbul 1987, s.524 vd.,
29 Eser, Albin,(Çeviren Feridun Yenisey) , Son Yüzyıl İçinde Almanya’daki Ceza Düzenlemeleri, Geçmişe Bir Bakış ve Gelecekteki Eğilimler, Yargıtay Dergisi (Özel Sayı), C.15, Ocak-Ekim 1989, Sayı 1-4, s.33.
30 İçel, s. 335-336; Dönmezer/Erman, s. 10.
31 Eser, s.33
32 bkz. Özbek, s.18-19; Artuk/Yenidünya, s.60.
33 Artuk/Yenidünya, s.59
34 Artuk/Yenidünya, s.59-69.
35 Artuk/Yenidünya, s.60.
36 Dönmezer/Erman, s.5 vd; Önder, s. 21 vd; İçel/ Sokullu- Akıncı/ Özgenç/ Sözüer/Mahmutoğlu./ Ünver, s.105
37 Dönmezer/Erman, s.5 vd.
38 bkz. Erdem, s.18 vd.
39 bkz. Artuk/Yenidünya, s.56.
40 CMUK 1999 Tasarısı ve gerekçesi için bkz. Dönmezer/Yenisey, Karşılaştırmalı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve 1999 Tasarısı, Gerekçeler, İstanbul 1999.
Belirtelim ki, mevzuatımızda yer alan 4454 ve 4616 Sayılı Kanunlarda da “davaların... ertelenmesi” düzenlemesi getirilmişse de, isim benzerliği dışında inceleme konumuz olan kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumuyla ortak bir yönü bulunmamaktadır. Zira, bu kanunlarda davanın ertelenmesi için liyakat koşulu aranmadığı gibi, sanığa herhangi bir mükellefiyet de yüklenmemektedir. Bu kanunlarla “erteleme” adı altında getirilen düzenleme, aslında bir koşullu aftır.Ayrıntılı bilgi için bkz. Erdem, s. 36 vd; Sancar, s. 171 vd. Ayrıca genel olarak Anayasa Yargısı Sayı 18’deki bütün tebliğlere bakılabilir..
41 Artuk/Yenidünya, s.63.
42 Öztürk, s.42 vd; Yenisey, s.222 vd; Yurtcan; s. 32; Kunter, Nurullah,Ceza Muhakemesi Hukuku, 9.Bası, İstanbul 1989, no:103.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Karşılaştırmalı Hukukta Ve 1999 Tarihli Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısında Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Kurumu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Doğan Gedik'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
17-04-2004 - 23:42
(7312 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 17 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 10 okuyucu (59%) makaleyi yararlı bulurken, 7 okuyucu (41%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
7821
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 19 saat 17 dakika 24 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,07 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 42772, Kelime Sayısı : 5092, Boyut : 41,77 Kb.
* 74 kez yazdırıldı.
* 42 kez indirildi.
* 3 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 77
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04066706 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.