Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Sarhoşluk Kabahati

Yazan : Cuneyd Altıparmak [Yazarla İletişim]

Makale Özeti
Sarhoşluk Kabahatinin unsurları ve Kolluğun Yetkileri Belirtilmiştir.
Yazarın Notu
Daha Önce Yayımlanmamıştır.THS İçin Hazırlanmıştır.

SARHOŞLUK KABAHATİ


Cüneyd Altıparmak


Kabahatleri suç olmaktan ve ceza kanunlarının kapsamı dışına çıkarma eğiliminin bir sonucu olarak; çeşitli hususlarda düzenleme getiren özel kanunlarda bazı fiiller karşılığında idarî yaptırımlar öngörülmekte, bu fiiller, "idarî suçlar" olarak tanımlanmaktadırlar[1].

İdari suçun karşılığı olarak genellikle parasal nitelikte bir yaptırım öngörülmektedir. Bu ekonomik yaptırım "idarî para cezası” olup ceza hukukundaki “adli para cezası” değildir. Gerek ceza hukukunda gerekse kabahatler kanununda öngörülen para cezaları belli bir miktar paranın kişiden alınıp Hazineye verilmesi gibi görünse de; adlî nitelikteki para cezası ile idarî nitelikteki para cezası arasında, karar veren merci, yaptırımın infazı, yaptırıma bağlanan kanunî neticeler bakımından önemli farklılıklarında bulunduğu unutulmamalıdır. Kabahat türünden haksızlıkların yaptırım altına alınmasıyla, toplum düzeninin, genel ahlâkın, genel sağlığın, çevrenin ve ekonomik düzenin korunmasının amaçlandığı düşünülmektedir. Bu nedenle Kanun’da kabahatlere ilişkin genel ilkeler, bu haksızlıklar karşısında uygulanabilecek idarî yaptırımların türleri ve sonuçları ile idarî yaptırım kararlarının yerine getirilmesine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Kabahatler Kanununda, bazı kabahatler de tanımlanmaktadır. Biz bu makalemizde Kanunun 35. maddesinde düzenlenen “sarhoşluk” kabahatini ele alacağız[2].

Sarhoşluk; alkollü içki veya keyif verici bir madde sebebiyle kendini bilmeyecek durumda olan (kimse), esrik, mest, sermest olarak tanımlanabilir[3].

Sarhoşluk daha önce mülga 765 s. Kanunda kabahat nevinden suç olarak düzenlenmişti[4].

Bu düzenlemelere göre; Mülga Türk Ceza Kanunu sistemine göre adli sarhoşluk (m.571), mütecaviz (saldırgan) sarhoşluk (m.572/1), itiyadı sarhoşluk (m. 572/2,3) ve itiyadı iptila derecesine varmış olanların sarhoşluğu (m.573) olarak nitelendirilen sarhoşluk fiillerine yer verilmekte idi[5].

Kabahatler Kanununun 35. maddesi ise şöyledir: “Sarhoş olarak başkalarının huzur ve sükûnunu bozacak şekilde davranışlarda bulunan kişiye, kolluk görevlileri tarafından elli Türk Lirası idari para cezası verilir. Kişi, ayrıca sarhoşluğun etkisi geçinceye kadar kontrol altında tutulur.” Kolluk mevzuatında da benzer hükümlerle karşılaşmaktayız. 2559 s. Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 13. maddelerinde sarhoşluk ile ilgili düzenlemeler mevcuttur[6].

Bunun yanında Polis Vazife ve Salahiyet Nizamnamesinde[7] “Halkın rahatını bozacak ve rezalet sayılacak surette sarhoş olduklarından, sarhoşluk halinde başkalarına tecavüz ettiklerinden ve mutlak surette ammenin istirahatini bozduklarından dolayı polisin yakalayacağı şahıslar üzerleri aranılarak zuhur edecek para, evrak ve kıymetli eşya ile üzerinde kalması caiz olmayan eşyası tespit ve sarhoşlukları resmi bir doktor raporile tevsik ettirildikten sonra tanzim olunacak bir zabıt varakasile vakit geçirmeden cihet adliyeye tevdi olunurlar (m.14)” şeklinde düzenleme mevcuttur.

Sarhoşluk kabahatinin uygulanabilmesi için, sarhoş olan kişinin, başkalarının huzur ve sükûnunu bozacak şekilde davranışlarda bulunması gerekir. Bu davranışın umuma açık yerlerde gerçekleşmiş olması da gerekmemektedir. Mesela; kendi evinde, diğer aile bireylerinin veya komşuların huzur ve sükûnunu bozucu davranışlar da bu kapsamda değerlendirilmek gerekir. Bunun yanında açık bir yerde, parkta alkolün etkisi ile etrafındakilerin esenliğine zarar veren kimsenin de eylemi bu madde kapsamında değerlendirilmelidir.

Kolluk görevlileri tarafından, bu durumdaki kişiye idarî para cezası verileceği gibi, sarhoşluğun etkisi geçinceye kadar da kişi kontrol altında tutulur. Böylece, başkalarının huzur ve sükûnunu bozucu davranışların sürdürülmesi engellenecektir
Eminyet Genel Müdürlüğünün 1666 sayılı ve 13.09.2006 tarihli Genelgesinde şu hususlar dikkat çekicidir[8]:

Kolluk görevlilerince sarhoş olarak başkalarının huzur ve sükûnunu bozacak şekilde davranışlarda bulunan kişiye, elli Türk Lirası idarî para cezası verilecektir. Kabahatler Kanunu’nun gerekçesinde de belirtildiği üzere bu hükmün uygulanabilmesi için, sarhoş olan kişinin, başkalarının huzur ve sükûnunu bozacak şekilde davranışlarda bulunması gerekir. Kişinin alkol aldığı doktor raporu veya mevcutsa alkolmetre ile tespit edilecek, doktor raporu veya varsa alkolmetre çıktısı, yoksa alkolmetre ölçümüne ilişkin tutulan tutanak delil olarak evraka eklenecektir. Bunun için, davranışın umuma açık yerlerde gerçekleşmiş olması gerekmez. (Örneğin kendi evinde, diğer aile bireylerinin veya komşuların huzur ve sükûnunu bozucu davranışlar da bu kapsamda değerlendirilecektir.)Bu yaptırımın uygulanabilmesi için şahsın hem huzur ve sükûnu bozması hem de alkollü olması şartı gerekmektedir. Sarhoş olan ve idarî yaptırım kararı uygulanan kişi ikaz edilerek ailesine veya güvenilir bir kişiye teslim edilecek veya kişi kolluk biriminde sarhoşluğu geçinceye kadar kontrol altında tutulacaktır. Kollukça kontrol altına alınan kişinin bir yakınına veya belirlediği bir kişiye gecikmeksizin bilgi verilecektir. Kontrol altına alınan kişi yabancı ise, yazılı olarak karşı çıkmaması hâlinde durumu vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilecektir. Gerektiğinde kontrol altına alınan kişinin kaçmasını, kendisinin veya başkalarının hayat veya beden bütünlüğü bakımından doğabilecek tehlikeleri önlemek için kolluk tarafından gerekli önlemler alınacaktır. Sarhoşluğu geçince kişi serbest bırakılacaktır.”

Kabahatler Kanununda Kabahatı işleyene gerekli yasal cezayı uygularken kabahatli kabahati işlemediğini beyan ederek mukavemet etmesi durumunda kolluk yakalama yapıp yapamayacağı tartışma konusudur. Ancak bilinmelidir ki, Kabahatler Kanunu uyarınca “yakalama” yetkisi verilmemiştir. Kabahatler Kanunun "Açıklamada bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla kimliği belirlemeyen kişi tutularak derhal Cumhuriyet Savcısı haberdar edilir” (m.40/2) şeklindeki düzenlemesi ile yakalama değil de “tutma” diyerek değişik bir yakalama türü ortaya koymuştur. Bu durumda kişinin kontrol altına alınmak amacıyla tutulması mümkündür. Bu duruma kıyasla, sarhoş olan kimsenin yakalanmasından değil, ilk once tutulmasından ve daha sonra sarhoşluğun etkisi ile çevreye verdiği zararın devam ettiğinin müşahade edilmesi halinde kontrol altında alınmasına/tutulmasına geçilecektir. Bu kabahatin tesis ile gözetilen esas yarar sarhoş kişinin çıkarıdır. Kendisini kontrol yetisini kaybeden kimse zarar verebileceği kadar, başına herhangi bir zararın gelmesi de olasıdır. Kamu esenliğinden yükümlü kolluk açısından bir görev ve hatta bir zorunluluk olarak görünmektedir.

Verilecek cezaya karşı Kabahatler Kanunu 29. madde çerçevesinde itiraz mümkün olmaktadır[9]. Bu kabahate iştirak mevcut düzenleme açısından fiilen mümkün görünmemektedir. Zira sarhoş olup aynı anda fiili beraber işleyenlerin her biri için ayrı ayrı yaptırım uygulanacaktır. Kaldı ki sarhoş olan kimsenin iştirak iradesi de tartışma konusu olacaktır.







[1]Cumhuriyet Başsavcılıkları İle Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 11. maddesi gereğince, 5326 sayılı Yasa kapsamındaki kabahat eylemlerine ilişkin evrakın, soruşturma defteri yerine kabahat eylemleri kayıt defterine kaydedilmesi, bu tür fiiller nedeniyle iddianame tanzim edilemeyecektir.

[2]Hükümden sonra yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ile TCK'nın 572. maddesinde düzenlenen sarhoşluk suçunun, adi geçen kanunun 35. maddesinde düzenlenmiş olup, uygulanacak müeyyide de idari para cezasi olduğundan, bu hususun mahallinde değerlendirilmesinin gerekmesi bozmayı gerektirmiştir: Y.3.CD, E.2005/3079, K.2005/8811, T.06.07.2005. Müessir fiil ve mütecaviz sarhoşluk suçlarindan saniğin, samsun barosuna kayitli avukat olduğu ve avukatlik görevi nedeniyle işlediği iddia olunan eylemi nedeniyle adalet bakanliği ceza işleri genel müdürlüğünün 25.05.2001 tarihli soruşturma izni üzerine samsun 2.ağir ceza mahkemesinin 16.08.2001 tarih 2001/121-149 sayili karari ile son soruşturmanin bafra ağir ceza mahkemesinde açilip yapilmasina karar verildiği gözetilerek, 1136 sayili avukatlik kanununun 59. maddesi uyarinca görevsizlik karari verilmesi gerekirken sulh ceza mahkemesince yargılamaya devamla esas hakkında hüküm kurulmasi, isabetsizdir: Y2.CD E.2004/4503,K.2005/14535, T.06.07.2005

[3] İslam Hukukunda Sarhoşluk, sıvı veya katı bir takım maddelerin kullanılması sonucu aklın örtülmesi ve kişinin iradesini kontrol edemez duruma gelmesine sarhoşluk denir. Yerle göğü, erkekle kadını ayıramayacak derecede alkol veya bir uyuşturucu alana "sarhoş" denir. Ebû Hanîfe'ye göre, yaş üzümden yapılan içkiye "şarap (hamr)", buğday, arpa, darı vb. maddelerden yapılana ise "nebîz" * denir. Kendi ihtiyarı ile az veya çok şarap içene sarhoş olsun veya olmasın içki cezası uygulanır. Nebiz içene ise sarhoş olmadıkça had cezası uygulanmaz. Çoğunluk İslâm fakihlerine göre, her sarhoşluk veren madde şarap hükmündedir. Delil şu hadistir: "Her sarhoşluk veren şey hamr (şarap)'dır. Her hamr da haramdır". Çoğunluk İslâm hukukçularına göre, sözüne hezeyan (saçma sapan sözler) hakim olan ve ne söylediğini bilmeyen kimse sarhoş sayılır. Bu yüzden içkinin azı da çoğu da haddi gerektirir.

[4] “Madde 571 - (Değişik madde: 09.07.1953 – 6123/1 md.)Her kim, umumi veya umumun girebileceği yerlerde halkın rahatını bozacak veya rezalet çıkartacak surette ve aşikar bir halde sarhoş olarak yakalanırsa on beş günden aşağı olmamak üzere hafif hapis veya 50 liradan aşağı olmamak üzere hafif para cezasiyle mahkum olur.
Madde 572 - (Değişik madde: 09.07.1953 – 6123/1 md.) Yukarki maddede gösterilen surette sarhoş olup da başkasına tecavüz ve umumun istirahatini selbedenler iki aydan aşağı olmamak üzere hafif hapis cezası ile cezalandırılır.
Sarhoşluğu itiyat derecesine vardıranlar altı aydan aşağı olmamak üzere hafif hapse mahkum olurlar.
İki defa mahkum olduktan sonra aynı fiili tekrar işliyenler o fiili itiyat etmiş sayılır.
Madde 573 - (Değişik madde: 02.06.1941 – 4055/1 md.)Sarhoşlukta itiyadı iptila derecesine varmış olanların salahı tıbben tebeyyün edinceye kadar bir hastanede muhafaza ve tedavisine hükmolunur. Mahkum, hastane olmıyan yerlerde ise hastane bulunan yere gönderilir.
Madde 574 - Umumi veya umuma açık yerlerden birinde meşrubat ve sair müskir mevaddı tedarikle birinin serhoşluğuna sebebiyet veren veya bu mevaddı zaten serhoş bir kimseye tedarik eden şahıs otuz liradan elli liraya kadar hafif cezayı nakdiye mahkum olur. Her nerede olursa olsun on sekiz yaşını doldurmamış bir gence veya akıl ve şuurunun zaafı sebebiyle tabii halde olmadığı zahir bulunan bir kimseye müskirat verenler, iki aya kadar hafif hapse mahkum olur. Eğer fail, müskirat satıcısı ise muvakkaten meslek ve sanatının tatiline de hüküm olunur.
Madde 575 -Yukarıdaki maddenin ilk fıkrasında beyan olunduğu veçhile bir kimsenin serhoşluğuna sebebiyet veren şahıs, kendini idareye muktedir olamayacak derecede bulunan serhoşu muhafaza için tedabir ittihaz etmeyip sokağa bırakırsa mezkur fıkrada münderiç cezadan başka üç günden bir aya kadar hafif hapis cezasiyle dahi mücazat olunur.”

[5] Sanık Mehmet'in saldırgan sarhoşluk suçundan TCK'nun 572 ve 59. maddeleri uyarınca 1 ay 20 gün hafif hapis, izinsiz silah taşımak suçundan 6136 sayılı Kanunun 13/1, TCK'nun 59 ve 81/1-3. maddeleri uyarınca 10 ay 1 gün hapis ve 50.300.000 lira ağır para cezası, görevli memura etkin direnme suçundan TCK'nun 258/3, 59 ve 81/1-3. maddeleri uyarınca 3 ay 11 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Çine Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 21.11.2001 gün ve 318-438 sayılı hüküm sanık vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 8.Ceza Dairesince 6.10.2003 gün ve 10425-4368 sayı ile onanmıştır. Yargıtay C.Başsavcılığı 22.12.2003 gün ve 17694 sayı ile; "Sanığın TCK'nun 571. maddesinde belirtilen biçimde sarhoş olduğuna ilişkin yeterli kanıt bulunmamaktadır. Sanık, muka-vemet, hakaret ve tehdit eylemlerini sarhoşluk saikı, alkolün verdiği cesaret ve dengesizlikle gerçekleştirmemiş, polis takibinden kurtulmak için direnmiştir. Bu nedenle, TCK'nun 572. maddesinde yazılı saldırgan sarhoşluk suçunun unsurları oluşmamıştır." görüşü ile itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Dairenin sarhoşluk suçundan kurulan hükmünü onayan kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bu nedenle bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konu-şulup düşünüldü. Sanığın saldırgan sarhoşluk suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, atılı suçun öğeleri itibariyle oluşup oluşmadığı hususuna ilişkindir. Ancak, konunun esasının incelenmesine geçilmeden önce, saldırgan sarhoşluk suçundan sanık hakkında açılmış bir kamu davası bulunup bulunmadığı hususunun Kurul Başkanı tarafından "ön sorun" olarak gündeme getirilmesi üzerine Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27/1. maddesi uyarınca öncelikle bu hususun ele alınıp değerlendirilmesine karar verilmiştir. CMUK'nun 163/2. maddesi uyarınca iddianamede "sanığın açık kimliği, isnat olunan suçun neden ibaret olduğu, suçun kanuni unsurlarıyla uygulanması gereken kanun maddeleri, deliller ve duruşmanın yapılacağı mahkeme" gösterilecektir. Aynı Kanunun 150. maddesinde "tahkikat ve hüküm yalnız iddianamede beyan olunan suça ve zan altına alınan şahıslara hasredilir" hükmü yer almaktadır. 257. maddeye göre de, "Hükmün mevzuu, duruşmanın sonucuna göre iddianamede gösterilen fiilden ibarettir. Fiili takdirde mahkeme, iddia ve müdafaalarla bağlı değildir." Bu hükümlerde belirtildiği gibi, hükmün konusu iddianamede gösterilen eylemdir. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna aykırıdır. Bu bakımdan iddianamenin ayrıntılı olması, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; sorgusundan önce iddianame okunduğunda üzerine atılı suçun ne olduğunu anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve kanıtlarını sunabilmelidir. Yüklenen suç açık ve net olarak belirlenmeli, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır. İncelenen dosyada, Çine C.Başsavcılığı tarafından düzenlenen 30.11.1999 günlü iddianameyle sanık hakkında Çine Asliye Ceza Mahkemesinde birçok suçtan kamu davası açılmıştır. Sözkonusu iddianamede; "olay tarihinde, sanık Mehmet Ali'nin silahla adam yaralama suçundan dolayı hakkında gıyabi tevkif müzekkeresi çıkartılarak arandığı, sanığın bu halini diğer sanıkların da bildiği, tüm sanıkların birlikte bir çok kereler oturup konuştukları, gezdikleri, dolayısıyla aralarında samimiyet doğduğu ve buna bağlı olarak birbirleri hakkında bilgi sahibi oldukları, tüm sanıkların birlikte İzmir ilinden geri döndükleri 27.11.1999 günü ilçe merkezinde yapılan genel arama ve kontrol sırasında sanıkların üzerlerinde ve içinde bulundukları araçta da arama ve kont-rol yapıldığı sanık Mehmet Ali'nin kimliği konusunda gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu, şüphe üzerine tüm sanıklar ayrı ayrı araçlarla Emniyet Müdürlüğüne götürülürken sanık Mehmet Ali'nin hareket halindeki araçtan atlayarak kaçmaya başladığı, takip neticesinde yakalandığı, bu sırada görevli polis memurlarına cebir şiddet ve tehditte bulunduğu gibi üzerinde taşıdığı ruh-satsız silahı görevlilere çektiği, diğer sanıkların sanık Mehmet Ali'nin cürüm işlemesi nedeniyle arandığını ve ruhsatsız tabanca taşıdığını bildikleri halde sakladıkları, dolayısıyla tüm sanıkların üzerlerine atılı suçları işledikleri anlaşılmıştır" denilmektedir. İddianame başlığında sanığa yük-lenen suçlar arasında, 6136 sayılı Kanuna muhalefet, görevli memura karşı silahla fiili muka-vemet, kimliği hakkında yalan beyanda bulunmak suçları yanında saldırgan sarhoşluk suçu da yazılmış, yine sevk maddeleri arasında TCK'nun 572. maddesi gösterilmiş ise de, iddianamenin dava konusu eylemlerin gösterildiği kısmında sanığın sarhoşluğundan, dolayısıyla suçun unsu-runu oluşturan eyleminden hiç söz edilmemiştir. İddianamede suçun adı ve temas ettiği kanun maddelerinin yazılması yeterli olmayıp, olayın ve eylemin/eylemlerin suçun kanuni unsurlarını da içerecek biçimde açıklanması gerekir. Bu bakımdan, somut olayda saldırgan sarhoşluk suçundan dolayı CMUK'nun 163. maddesine uygun bir iddia ve davadan söz etmeye olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu suçtan dolayı usule uygun olarak açılmış bir kamu davasının varlığı halinde dahi, suçun işlendiği 27.11.1999 tarihi ile Özel Dairece incelemenin yapıldığı tarih arasında, bu suç yönünden TCK'nun 102/5 ve 104/2. maddelerinde öngörülen asli ve fer'i toplam 3 yıllık dava zamanaşımı süresinin de dolmuş bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, yargılama usulüne ilişkin öncelikler sıralaması da dikkate alınarak, sanık hakkında saldırgan sarhoşluk suçundan açılmış bir kamu da-vası bulunmadığı halde bu suçtan hüküm kurulması karşısında, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının açıklanan bu değişik gerekçeyle kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılarak Yerel Mah-keme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan beş kurul üyesi; "İddianame kapsamına göre sanık hak-kında saldırgan sarhoşluk suçundan kamu davası açıldığının kabulü gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır. SONUÇ : Açıklanan nedenle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 6.10.2003 gün ve 10425-4368 sayılı kararının sar-hoşluk suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünü onayan kısmının KALDIRILMASINA, sanığın saldırgan sarhoşluk suçundan mahkûmiyetine ilişkin olup diğer yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme hükmünün öncelikle açıklanan usuli nedenden dolayı BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 20.01.2004 günü oyçokluğu ile karar verildi. (CGK. E.2003/8-313, K. 2004/6). 6136 sayılı Kanuna aykırılık, korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde silahla ateş etmek ve saldırgan sarhoşluk suçlarından sanık Aslan'ın yapılan yargılanması sonunda; hükümlülüğüne ve zoralıma dair (Diyarbakır ikinci Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen 18.5.2001 gün ve 785 esas, 911 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile 7.5.2002 günü daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü; Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine; ancak, 1- TCK.nun 571. maddesindeki cezaların seçimlik ceza olduğu gözetilmeden hafif hapis ve hafif para cezasına birlikte hükmedilmesi, 2- 647 sayılı Yasanın 5. maddesinin uygulanabilirliğinin toplam para cezası esas alınarak değerlendirilmesi gerekirken, sarhoşluk suçundan ve TCK.nun 264/7. madde ve fıkrasına muhalefet suçundan verilen ağır para cezalarının taksitlendirme dışı tutulması, 3- Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda yargılama giderinin gösterilmemesi, Bozmayı gerektirmiş sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepden dolayı istem gibi (BOZULMASINA), 28.5.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi” (Y8. CD E.2002/4797, K.2003/1665)

[6] Madde 13- (Değişik: 16/6/1985 - 3233/4 md.) --(Değişik: 03.08.2002-4771/10) - Polis,
A) Suçüstü hâlinde veya gecikmesinde sakınca bulunan diğer hâllerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair haklarında kuvvetli iz, eser, emare veya delil bulunan şüphelileri,
B) Haklarında yetkili mercilerce verilen yakalama veya tutuklama kararı bulunanları,
C) Halkın rahatını bozacak veya rezalet çıkaracak derecede sarhoş olanları veya sarhoşluk hâlinde başkalarına saldıranları, yapılan uyarılara rağmen bu hareketlerine devam edenler ile başkalarına saldırmaya yeltenenleri ve kavga edenleri,
D) Usulüne aykırı şekilde ülkeye giren ya da haklarında sınır dışı etme veya geri verme kararı alınanları,
E) Polisin kanunlara uygun olarak aldığı tedbirlere karşı gelenleri, direnenleri ve görev yapmasını engelleyenleri,
F) Bir kurumda tedavi, eğitim ve ıslahı için kanunlarla ve bu Kanunun uygulanmasını gösteren tüzükte belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirlerin yerine getirilmesi amacıyla, toplum için tehlike teşkil eden akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol bağımlısı serseri veya hastalık bulaştırabilecek kişileri,
G) Haklarında gözetim altında ıslahına veya yetkili merci önüne çıkarılmasına karar verilen küçükleri,
Yakalar ve gerekli kanunî işlemleri yapar.
Yakalanması belirli bir usule bağlanmış kişilerle ilgili kanun hükümleri saklıdır.
Yakalanan kişilerin kaçması veya saldırıda bulunmasının önlenmesi bakımından kişinin sağlığına zarar vermeyecek şekilde her türlü tedbir alınabilir.
Yakalanan kişilere, yakalama sebebi herhalde yazılı ve bunun mümkün olmaması hâlinde sözlü olarak derhal; toplu suçlarda ise en geç bu kişiler hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.
Kişinin yakalandığı, istediği kanunî yakınlarına derhal bildirilir.
Yakalananlardan,
A) Uyuşturucu madde kullanmış olanlar ile sarhoş olanların,
B) Zor kullanılarak yakalananların,
C) Haklarında suç soruşturması yapılacak olan şüpheli ve sanıkların,
Yakalanma anındaki sağlık durumları tabip raporuyla tespit edilir.
Yakalanan kişilerden suç işlediği şüphesi altında olanlar adlî mercilere sevk edilir. Haklarında ıslah veya tedavi tedbiri alınması gerekenler, ilgili kurum yetkilileri tarafından teslim alınır. Yakalama sebebi ortadan kalkanlar derhal serbest bırakılır

[7] Bakanlar Kurulu Kararının Tarihi: 7.4.1938, No:2/8501, Dayandığı Kanunun Tarihi: 4.7.1934, No:2559, Yayımlandığı R. Gazetenin Tarihi: 25.4.1938, No: 3890

[8] “ İ. 4. Sarhoş Olarak Başkalarının Huzur ve Sükûnunu Bozmak (Kabahatler Kanunu’nun 35’inci Maddesi) B.05.1.EGM.0.11.05.01./1666 Sayılı, 13.09.2005 Tarihli Emniyet Genel Müdürlüğü Genelgesi)

[9]Saldırgan sarhoşluk suçundan tayin olunan idari para cezasinin niteliği itibariyla 5326 sayili kabahatlar kanununun 29.maddesi uyarinca itiraza tabi olup, temyizi mümkün değildir: Y.9.CD E.2006/3472,K.2006/5572,T.31.10.2006
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Sarhoşluk Kabahati" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Cuneyd Altıparmak'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
11-02-2008 - 07:42
(5918 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 7 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 6 okuyucu (86%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (14%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
32579
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 26 dakika 8 saniye önce.
* Ortalama Günde 5,50 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 27750, Kelime Sayısı : 2892, Boyut : 27,10 Kb.
* 2 kez yazdırıldı.
* 4 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 758
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,09189296 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.