Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Aihs Ve İç Hukukumuz Çerçevesinde "müdafilik"

Yazan : Cüneyd Altıparmak [Yazarla İletişim]
Avukat

Makale Özeti
AİHS ve Mevcut Ulusal Mevzuatımızdaki düzenlemeler ışığında müdafii ve müdafilik kavramı incelenmiştir.
Yazarın Notu
İstanbul Barosu Dergisinde Yayımlanmıştır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İç Hukukumuz Çerçevesinde
CEZA HUKUKU AÇISINDAN HUKUKİ YARDIM ALMA HAKKI
ve
MÜDAFİLİK KURUMU


Av. Cüneyd ALTIPARMAK
Giriş
Hukuki yardım almak her şüpheli ve sanık için gerekli bir haktır.Bu hak, hiç şüphesiz, suç isnadı veya yakalama yapıldığı andan itibaren ceza muhakemesinin her aşamasında gereklilik arz eder. “Hukuki Yardım Alma Hakkı”bir şüpheli veya sanık için başta kendi kendini rahatça ifade edebilme ve kanuni menfaatlerden kolayca yaralanabilmeyi içerir. Bu imkânı sanığa veya şüpheliye sağlayacak kimseler yargı ve kolluk mekanizmasının her üyesi ile birlikte, özellikle savunma makamı olan avukattır[1]. Hukuki yardım dar anlamda avukat bulundurmayı, gözaltındakine avukat teminini ifade eder[2]. Sadece avukat temini yetmez bununla birlikte avukatın niteliği, ücretsiz olması ve avukatın gözaltındaki lehine özgürce ve baskısız hareket edeceği ortamın da hazır edilmesi gerekir[3]. Bu konu birçok uluslararası belgede yer almıştır. Bu düzenlemeler ile ilgili madde metinlerinin bazıları aşağıdaki gibidir:
a- Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler m.1 : “Herkes haklarının varlığını tespit ettirmek ve korumak ve ceza yargılamasının her aşamasında haklarını savunmak için kendi seçtiği bir avukatın yardımına başvurma hakkına sahiptir”
b- Herhangi Bir Biçimde Tutulan ya da Hapsedilen Korunması İçin İlkeler Bütünü m.17 : “Tutulan bir kimse bir avukatın hukuki yardımından yaralanma hakkına sahiptir. Yetkili makam tutulan kimseyi bu hakka sahip olduğu konusunda bilgilendirir ve bu hakkı kullanabilmesi için kendisine makul kolaylık sağlar”
c- Avrupa Cezaevi Kuralları m. 93 :“Tutuklu mahpuslar, tutuklanır tutuklanmaz bir hukuki temsilci seçmeye hak kazanırlar ya da mümkün olduğu takdirde ücretsiz bir avukat atanmasına, savunmaları için bu avukatın ziyaretlerine ve avukata gizli talimatlar hazırlayıp vermelerine ve almalarına izin verilir“
d- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.6/3-c “her sanık... c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının veya eğer bir avukat tutmak için mali imkanlardan mahrum bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkeme tarafından tayin edilecek bir avukatın ücretsiz yardımından istifade etmek,... hakkına sahiptir[4].
İç hukukumuzda ise bu hakkın kullanılması; müdafilik kurumuile pratiğe yansır. Müdafii; ceza muhakemesi hukukunda sanığın veya şüphelinin beraat etmesi veya hafif bir ceza alması için uğraşan ve gerek soruşturma ve gerekse kovuşturma esnasında sanığa ya da şüpheliye hukuki yardımda bulunmak görevi ile yükümlü kimsedir[5].
Biz bu makalemizde müdafiin soruşturma ve kovuşturma evresindeki konumu ve müdafiinin görevlendirilmesi, seçilmesi ve evrak incelemesi gibi konulardaki, iç hukuk düzenlemelerimize değineceğiz
Ancak ilkin konu ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki düzenlenmeyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları ışığında, aktaracağız. Ardından İç Hukukumuzda, özellikle; Ceza Muhakemesi Kanunu ve en son yürürlüğe giren bazı yönetmelikleri inceleyeceğiz.

I-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kararları Doğrultusunda Hukuki Yardımın Esasları
Sözleşmede sanığın bizzat kendisinin veya seçeceği bir avukatın hukuki yardımından yararlanarak savunmasını yapması olanağı sağlanmıştır. Aynı maddeyle, avukat tutmak için malî olanaklardan yoksun olan sanığın, adaletin selâmeti için, bir avukat yardımından ücretsiz faydalandırılması öngörülmüştür (m.6/3-c).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) “ücretsiz avukat tayininin” teorik ve hayali değil, gerçek ve etkili olarak sağlanmasını aramaktadır. Bu kavram “zorunlu müdafilik (müdafii görevlendirilmesi)” kurumu ile iç hukukumuzda karşılık bulmaktadır[6].
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; John Murray-Birleşik Krallık davasında, bu ülkenin hukuk sistemine göre sanığın gözaltı sırasında konuşmama hakkını tercih etmesinin aleyhine yorumlanabileceği bir durumda, bir avukat yardımından faydalandırılmamasını, söz konusu bendin ihlâli olarak görmüştür. Ayrıca belirtmekte fayda vardır ki; polis soruşturmasına ağırlık verilen sistemlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, soruşturma sırasında bir avukatın refakatini zorunlu görmektedir.[7]
Bu fıkra sanığın kendi kendini savunması veya kendi seçtiği avukat aracılığı ile savunma yapması ve maddi durumu yetersiz olan sanıklara ücretsiz avukat temin edilmesi gerekliliğine işaret eder[8]. Zira bu ‘adaletin selameti’ için gereklidir[9]’. Croissant-Almanya Kararında bir sanığın yerel mahkemedeki yargılamada bir avukatın yardımından faydalanma hakkının gerekliliğine ve bu hakkın şekli olarak kullanılmasının sözleşmeye aykırı olacağı hususuna vurgu yapmıştır[10].
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Artico-İtalya Kararında “…6.madde (3) c kapsamında atama değil, yardımdan söz edilir. Ayrıca sadece atama yapılması da etkin yardımın gerçekleştiği anlamına gelmez. Çünkü yardım amacıyla görevlendirilen avukat ölebilir, ciddi bir hastalık geçirebilir, uzun süre iş görmekten alıkoyulabilir veya üstlendiği görevleri azaltmak isteyebilir. Böyle bir durumdan haberdar edildikleri takdirde yetkililerin bu avukatı ya değiştirmesi ya da avukatın yükümlülüğünü yerine getirmesini sağlaması gerekir” denmektedir[11]. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları göz önünde bulundurularak ceza hukuku çerçevesinde avukat temini hakkında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin hassasiyetleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1- Savunma makamına savunmasını yapabilmesi için yeterli süre verilmelidir[12].
2- Avukat seçme hakkı sadece maddi durumu iyi olanlara özgüdür. Ücretsiz avukatla savunulacak bir kimsenin böyle bir hakkı yoktur[13].
3- Ücretsiz avukat temini hakkının kötüye kullanılmaması gerekir. Bir kişinin ücretsiz avukat tayin edebilmesi için, ilkin; maddi gücünün yetersiz olması, daha sonra ücretsiz avukatın sağlanmasının, adaletin temini için gerekli olması gerekir. Bu ikinci koşulun tespit için davanın niteliğine bakılması gerekir. Eğer dava karmaşık ve teknik hukuk bilgiyi gerektiriyorsa avukat temini gerekir. Buna göre avukatın nitelikli ve tecrübeli olması da gerekmektedir[14].
4- Kişinin avukat ücretini ödeme gücünün olup, olmadığı ve bunun belgelenmesi durumu hâkimin takdirine bırakılmıştır[15].

II-İç Hukukumuzdaki Durum

(Özellikle Ceza Muhakemesi Kanunundaki Düzenlemeler)
A- Soruşturma Esnasında Hukuki Yardım
Soruşturma; kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi ifade eder (CMK m.2/e). Bu evrede hukuki yardım alacak kimse genellikle, suç şüphesi altında bulunan kişi, yani şüphelidir (CMK m.2/a). Soruşturmanın her aşamasında; müdafi istenebilir (CMK m.149/1). Ancak kanun koyucu ifade alma esnasında en fazla üç avukatın bulunabileceğini düzenleme altına almıştır (CMK. m.149/2). İfade alma; şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından isnat edilen suçla ilgili olarak dinlenmesini ifade eder (CMK m.2/g). Yani şüpheli kimse kolluk ve savcılık ifadesinde en fazla üç müdafiden hukuki yardım alabilir veya ifade sırasında yanında bulundurabilir[16].
Soruşturma sırasındaki her aşamada (kolluk, savcılık, sorgu vs) şüphelinin hukuki yardım alma ve müdafisini yanında bulundurma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz (CMK. 149/3). Müdafii, Şüpheli veya sanık ile vekâletname aranmaksızın her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tâbi tutulamaz (CMK m.154)[17].
Bu konuda Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğine[18] (YGİY) değinmekte fayda vardır[19]. Çünkü “isnadın öğrenilmesi” genellikle bu aşamada başlamaktadır[20]. Dolayısı ile “hukuki yardımında” bu andan itibaren başlatılması veya en azından bu hakkın hatırlatılması gerekecektir[21].
Kolluk;şüpheliye suç ayrımı gözetmeden:
1) Hakkındaki iddialar ile yakalanma sebebini,
2) Kimliğinizle ilgili sorulara doğru cevap vermek zorunluluğunu bunun aksi bir tutumun suç teşkil edeceğini,
3) İsnat edilen suç hakkında açıklamada bulunmama, yani susma hakkına sahip olduğunu,
4) Yakalandığı veya gözaltına alındığını yakınlarına haber verme hakkı olduğunu[22],
5) Şüpheleri ortadan kaldırmak için lehine olan hususları öne sürebilme ve bu doğrultuda ifade verme hakkının olduğunu
6) Müdafi tayin hakkının olduğunu, Müdafi tayin edebilecek durumu yoksa, baro tarafından tayin edilecek bir müdafiîn hukukî yardımından alabileceğini
7) Müdafi ile görüşme ve konuşma hakkının olduğunu ve Müdafiinin ifade alma esnasında yanında hazır bulunabileceğini,
8) Yakalama, gözaltına alma işlemine veya gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısının yazılı emrine karşı, hemen serbest bırakılmasını sağlamak için sulh ceza hâkimine gerek müdafii yardımı alarak, gerek bizzat kendisinin başvurma hakkının olduğunu hatırlatmalıdır (YGİY m.6/4).
Yakalama işlemi bir tutanağa bağlanır. Bu tutanağa yakalananın, hangi suç nedeniyle, hangi koşullarda, hangi yer ve zamanda yakalandığı, yakalamayı kimlerin yaptığı, hangi kolluk mensubunca tespit edildiği, haklarının tam olarak anlatıldığı açıkça yazılır, bu tutanağın bir sureti yakalanan kişiye verilir. Bu kişiye ayrıca haklarının yazılı olarak bildirildiğini ve kendisi tarafından da bu hususun anlaşıldığını belirten "Yakalama ve Gözaltına Alma Tutanağı Şüpheli ve Sanık Hakları Formu[23]" tanzim edilerek imzalı bir örneği verilir[24].
İfade; şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesidir (CMK m.2/1-g). İfade alma ise; bazı kriminal esaslara göre tasarlanmış, sorular ve bunlara alınan cevapları içeren görüşmedir[25]. İfade ile amaç, suç konusu olayda gerçeği bulmak arzusudur[26]. Böylece soruşturma konusu olayla ilgili başka olguların olup olmadığı araştırılırken, kovuşturma sırasındaki bazı delillere de ışık tutmak, hedeflenmektedir[27]. Müdafii, şüphelinin kolluk tarafından ifadesi alınırken yanında bulunacaktır[28]. Bu kanunen şüpheliye tanınan bir haktır. Kollukta alınan ifade, soruşturma evresinin bir aşaması olduğu için, müdafii, yukarda belirttiğimiz, tüm haklara sahiptir. Kollukta alınan ifade de, müdafi“sadece hukukî yardımda bulunabilir, şüphelinin ifadesi alınırken şüpheliye sorulan soruya doğrudan cevap veremez, onun yerini aldığı izlenimi veren herhangi bir müdahalede bulunamaz. Hukukî yardım, maddî olayı karartabilecek müdahalelerin yapılması anlamına gelmez. Müdafi şüpheliye bütün kanunî haklarını hatırlatabilir ve müdafiin her türlü müdahalesi tutanağa geçirilir” (YGİY m.23/d)[29].
Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz (CMK m.148/4).
Müdafii kolluk aşamasında sağlık muayenesinin gecikmesine neden olmayacaksa, şüphelinin yanında bulunabilir (YGİY m.9/10)[30]. Bunun için şüpheli eğer müdafii istiyorsa, bu şüpheliye kolluk görevlilerince sağlık muayenesi yaptırılmadan önce sağlanmasına dikkat edilmelidir. Zira kişiye; yakalandığı an “müdafii isteme hakkı hatırlatılması”, yukarıda belirttiğimiz üzere öncelikli bir durumdur.
Müdafii yakalama veya gözaltı işleminin ya da süresinin hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsa, şüphelinin hemen serbest bırakılmasını sağlamak için sulh ceza hâkimine başvurabilir[31]. Yakalanan kişinin dilekçesi yetkili hâkime en seri şekilde ulaştırılır (YGİY m. 15).
On iki yaş ila on sekiz arasındaki şüpheliler suç sebebi ile yakalanabilirler. Ancak bu çocuklar, yakınları ile müdafisine haber verilerek, derhâl Cumhuriyet başsavcılığına sevk edilirler; bunlarla ilgili soruşturma Cumhuriyet başsavcısı veya görevlendireceği Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat yapılır. (YGİY m.19/b)

B- Kovuşturma Esnasında Hukuki Yardım
Kovuşturma; Ceza Yargılamasında iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi ifade eder (CMK m.2/f). Kovuşturma sırasında artık şüpheli yoktur. Burada hukuki yardım talep edecek kimse; genellikle sanıktır. Sanık; kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişidir (CMK m.2/b). Sanık, kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da sanığa müdafi seçebilir (CMK m. 149/1)[32]. Kovuşturma evresinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz (CMK m.149/3). Kovuşturma sırasında müdafii sayısında bir sınırlama yoktur[33].

C- Müdafiinin Seçimi ve Görevlendirilmesi
Şüpheli veya sanık ister soruşturma esnasında ister kovuşturma esnasında istediği kimseyi kendisine müdafii seçebilir. Bu durumda müdafii seçimi söz konusudur. Yani şüpheli veya sanık Baroya başvurmadan kendi ekonomik imkânlarını kullanarak, kendisine hukuki yardımda bulunması için bir avukat temin edebilir. Uygulamada gerek kolluk ve gerek savcılık ifadelerinde bu durum “….şüphelinin özel müdafii….”, “….şüphelinin avukatı…” veya “….şüphelinin seçtiği müdafii…” gibi ibareler ile zabta geçilmektedir.
Müdafiin görevlendirilmesi (atanması) ise daha farklı bir kavramdır[34]. Burada şüpheli veya sanık hukuki yardımdan ücretsiz olarak yararlanmaktadır. Şüpheli veya sanığın burada avukat seçmesi söz konusu değildir. Burada avukat re’sen atanmaktadır. Tekrar değinmek gerekir ki; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de İçtihatları da bu yöndedir. “Avukat seçme hakkı sadece maddi durumu iyi olanlara özgüdür. Ücretsiz avukatla savunulacak bir kimsenin böyle bir hakkı yoktur[35]”. “Bu durum hakkın kötüye kullanılmasını gerektirmez. Bir kişinin ücretsiz avukat tayin edebilmesi için, ilkin; maddi gücünün yetersiz olması, daha sonra ücretsiz avukatın sağlanmasının, adaletin temini için gerekli olması gerekir[36]”.
Görevlendirme; müdafii isteyen şüpheli için; ifadeyi alan kolluk veya savcı tarafından ya da sorgu hâkimi tarafından, sanık için ise mahkemenin istemi üzerine Baro tarafından sağlanır. Yani müdafii, ilgili birimlerce (kolluk, savcılık, mahkeme) istendiğinde, Baro tarafından görevlendirilir (CMK m.156/1)[37]. Yetkili Baro soruşturmanın veya kovuşturmanın yapıldığı yer barosudur (CMK m. 156/2). Görevlendirme sureti ile kurulan müdafilik bağı, sanığın veya şüphelinin kendisine müdafi seçmesi ile sona erer (CMK m.156/3). Birden çok şüpheli veya sanık için “yarar birliği” varsa aynı müdafi görevlendirilebilir (CMK m.152).
Müdafilik bağının kurulması ile müdafii bir kısım yükümlülükler altına girer. Bu yükümlülükleri yerine getirmemek ise, Ceza Muhakemesi Kanunun “Müdafi görevini yerine getirmediğinde yapılacak işlem ve müdafilik görevinden yasaklanma” başlıklı 151. maddesi çerçevesinde bazı sorumluluklar doğurur[38].
Ceza Muhakemesi Kanunu; şüpheli veya sanığa müdafii görevlendirilmesi hususunda ikili bir ayrıma gitmiştir. Buna göre; 1) şüphelinin veya sanığın istemi üzerine avukat görevlendirilecektir, 2) şüphelinin veya sanığın istemi gerekmeksizin zorunlu olarak avukat görevlendirilecektir.

1- Şüphelinin veya Sanığın İstemi Üzerine Avukat Görevlendirilmesi
CMK 150/1 uyarınca; Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi hâlinde bir müdafi görevlendirilir. Burada isnat altında bulunulan suçun niteliği veya ağırlığına bakılmaksızın, şüpheli veya sanığın “avukat (müdafii) talep ediyorum” şeklindeki veya benzeri beyanı üzerine, gerek soruşturma ve gerekse kovuşturma evresinin her aşamasında avukat görevlendirilebilecektir. Bu talebin yerine getirilmemesi suçtur.

2- Şüphelinin veya Sanığın İstemi Gerekmeksizin, Zorunlu olarak Avukat Görevlendirilmesi:
Bu durum CMK m.150/2 ve 150/3 te düzenlenmiştir. Buna göre şüpheli veya sanık; a) on sekiz yaşını doldurmamış ise, b) sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl bir durumda ise, c) üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturma sırasında müdafi görevlendirilmesi zorunludur. Talep aranmaz. Müdafii tayin edilmeden alınan ifade hukuken bir hüküm doğurmaz. Müdafii olmadan alınan ifade, şüphelice doğrulanmadığı müddetçe hükme esas alınamaz.

D- Müdafiin Dosya İnceleme Yetkisi
Müdafii seçilen veya görevlendirilen kimse; şüpheliye veya sanığa hukuki yardımda bulunmak amacıyla, gerek soruşturma ve gerekse iddianamenin kabulü ile başlayan kovuşturma evresinde[39] istediği belgeleri inceleyebilir ve harç ödemeden örneklerini alabilir (CMK m.153/1 ve m.153/4). Ancak bu konuda kanun koyucu bir istisna getirerek, soruşturma evresinde, yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin tutanaklar hariç (CMK m. 153/3), olmak kaydı ile müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek almasının kısıtlanabileceğini hükme bağlamıştır (CMK m.153/2).
Bu kısıtlama kararı dosyanın incelenmesi; soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Savcının istemi üzerine sulh ceza hâkiminin kararı ile olabilir. Bu karara karşı itiraz yolu açıktır (CMK.m.261,m.267, m.268-b,c)[40].


III-Müdafiinin Evrak İnceleme Yetkisi Üzerine

Bazı Düzenlemeler Hakkındaki Düşünceler


Müdafiinin evrak inceleme yetkisi hakkında bazı düzenlemelere değinmekte fayda vardır. Cumhuriyet Başsavcılıkları İle Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin[41] 45. maddesinin 2. fıkrasında şöyle denmektedir: “Müdafi soruşturma evresinde soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla görevlendirme yazısı veya vekâletname ibraz ederek soruşturma evrakı içeriğini inceleyebilir ve dilekçeyle müracaatı halinde istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir”. Bu düzenleme tüm savcılık kalemlerinde cari olduğu için, kalem personelince uygulanabilecek konumdadır. Fakat bu düzenleme; hem kendi içersinde çelişkili ve hem de “normlar hiyerarşisine” uymayan bir yapı arz etmektedir.
İlkin düzenlemede müdafiinin görevlendirme yazısı veya vekâlet ibraz etmesi ile evrakları inceleyebileceğinden bahsedilmektedir. Bu ifade yanlıştır. Zira müdafilik bağı soruşturma sırasında zaten şüpheli veya sanığın “avukat istiyorum” veya benzeri bir isteği ile kurulmuş olmaktadır. Yani kişi örneğin kolluk ifadesinde avukat seçmiş veya kendisi için avukat görevlendirilmiş ise “müdafilik bağı” kurulmuştur. Yani seçilen avukat artık müdafii olmuştur. Dolayısı ile evrak inceleyecek müdafiinin görevlendirme evrakı veya vekâlet ibraz gereği yoktur. Çünkü;
a) Avukat seçme durumunda; şüpheli veya sanık arasında resmi makamlar huzurunda bir müdafilik ilişkisi kurulmuştur.
b) Avukat görevlendirilmesi ile de; nöbet sırasından gelen avukat ile şüpheli veya sanık arasında müdafilik ilişkisi oluşmuştur. Bunun için vekâlet veya görevlendirme kâğıdına gerek yoktur. Yani kişi müdafii ise hazırlık evrakını incelemesi, gizlilik kararı alınma durumu hariç, engellenemez.
Bir başka açıdan bakıldığında ise; mezkûr yönetmeliğin müdafi deyimi ile “şüpheli veya sanık ile müdafilik bağı bulunmayan avukatı kastettiği” düşünülebilir. Ancak bu durumda da “normlar hiyerarşisi” açısından bir sorun çıkmaktadır. Çünkü mevcut düzenleme;
a) Avukatlık Yasasına açıkça aykırıdır. Zira Avukatlık Kanunun 46.maddesinde “Avukat veya stajyer, vekâletname olmaksızın dava ve takip dosyalarını inceleyebilir. Bu inceleme isteğinin ilgililerce yerine getirilmesi zorunludur.” demek suretiyle Avukatın dava dosyalarını ve takip dosyalarını vekâletname ibraz etmeden inceleyebileceğini hüküm altına almıştır.
b) Ceza Muhakemesi Kanuna m.149/3 ‘de aykırılık teşkil etmektedir. Zira bir avukat dosyayı incelemeden hiçbir şüpheli veya sanığa, soruşturmanın veya kovuşturmanın hiçbir evresinde, hukuki yardımda bulunamaz. Bunun bir istinası olabilir, o da CMK m153/2 ve153/3’te düzenlemiş “gizlilik kararı”dır. Bu konuya zaten yukarda ayrıntılı biçimde değinilmiştir.
Şunu da belirtmemiz de fayda vardır ki mevcut düzenlemenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.6/3-b,c ye aykırılığı da düşünülebilir. Zira, şüphelinin veya sanığın hukuki yardım almasını, bu konuda gerekli kolaylığın sağlanmasını ve ücretsiz avukattan yararlanabilme hakkını içermektedir. Bu düzenleme ile sanık veya şüpheli lehine bir kolaylık sağlanmadığı gibi, zaten baştan (kolluk evresinden) itibaren atanan müdafiden ayrıca görevlendirme kâğıdı istenmektedir.
Konu ilgili olarak belirttiğimiz gerekçeler, bu düzenlemenin yerinde bir düzenleme olmadığını, göstermektedir. Zira hem metinin kendi içersinde çelişkili durumu ve kanaatimizce açıkça bir üst norma aykırı oluşu nedeniyle, yeniden düzenlemelidir. Bu konuda uygulamada sorunlar çıkmaktadır.
Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin “Müdafiin soruşturma Evrakını İncelemesi” başlıklı 22. maddesine de değinmekte yarar vardır.Zira maddenin birinci fıkrasında “Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir. Kollukta bulunan soruşturma dosyası için yetkili Cumhuriyet savcısının yazılı emri gerekir” denmek, sureti ile soruşturma evresinde, müdafiinin, kollukta bulunan evrakları incelemesi için “Cumhuriyet Savcısının yazılı emri” aranacağı belirtilmiştir. Bu düzenleme de kanaatimizce uygun değildir. Zira yukarda da belirttiğimiz üzere bir avukat, müdafii olarak seçilmiş veya görevlendirilmiş ise, soruşturma evrakını her aşamada istediği gibi inceleyebilecektir. Bunun için Ceza Muhakemesi Kanunun 153/1 maddesinin açık hükmü gereğince bir izine veya “yazılı bir emre” gerek yoktur. Bunun tek istisnası Savcının talebi ile sulh hâkimi tarafından alınacak gizlilik kararı olabilir[42]. Bir yönetmelik ile kanunen açıkça tanınan bir hak için kısıtlayıcı ve yeni bir yöntem ihdas edici şekilde düzenlemeye gitmek “normlar hiyerarşisi” açısından olanaksızdır[43].

SONUÇ

İç Hukuk uygulamamızda, yeni getirilen Ceza Muhakemesi Kanun ile “hukuki yardım” kapsamının genişletildiğini söylemek yerinde olacaktır. Zira Ülkemizdeki soruşturma sistemi gereğince fiilen kolluk aşamasına fazlalıkla başvurulmaktadır. Bu da beraberinde soruşturma aşamasında müdafii bulundurmayı gerektirmektedir[44]. Böylece; işlemlerin hukuka aykırılığı hem engelleme hem de tespit etme imkânın artacağı kesindir.
Müdafiden hukuki yardım alma imkânın artırılması demek,
şüpheli veya sanığa gerçekten bir hukuki yardım sağlanıyor, demek midir?
Bu sorunun gerçekten düşünülmesi gerekir. Zira Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, hukuki yardımın varlığından bahsedebilmek için, etkin olması gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Şekli bir yardım soruşturma evresi için söz konusu olabilir. Zira avukatın bu sürece müdahalesi pek fazla olmaz. Bunun nedeni ise delillerin toplanıyor olmasıdır. Bu konuda Avrupa İnsan Mahkemesinin fikride bu yöndedir. Nitekim bir kararında 6. madde sanığın soruşturma aşamasındayken bir avukatın yardımından faydalanmasını gerektirir. Ancak Sözleşmede açık bir şekilde belirtilmeyen bu hak bir amaç doğrultusunda kısıtlanabilir. Çözülmesi gereken konu, getirilen kısıtlamanın sanığı adil yargılanma hakkından mahrum edip etmediğidir[45]. Bundan dolayı “yardımın etkin olmasından” bahsedebilmek için kovuşturma sırasında avukatın (müdafiin) tutumu ve yargılama sürecinde sanık lehine yürüttüğü faaliyetler ile bulunduğu katkıların olması gerekmektedir.
Yani müdafi olarak görevlendirilen kimsenin duruşmalarını takip etmesi, usul yönünden itirazlarını yapması, kararı temyiz etmesi gibi “şekli” işlemlerin yanında, dava konusu olayda “etkin” rol oynayarak, esasa ilişkin olarak “gerçek” bir savunma yapması durumunda tam anlamıyla hukuki yardımdan bahsedilmiş olur. Aksi takdirde sanığın haklarını veya sanıkların haklarını savunmaktan söz etmek mümkün olmayacaktır. Konuya bu açıdan bakmak sanırım hem vicdanımızı rahatlatacak hem de toplumdaki güvenirliğimizi arttıracaktır.

KAYNAKÇA
· AKKAYA, Abdullah, “İç Güvenlikte Bir Fransız Deneyimi Adli Polis Merkez Müdürlüğü Örneği”, http://www.egm.gov.tr/apk/dergi/36/web/ceza_muhakemeleri_usulu_kanunu/abdullah_akkaya.htm. (erişim tarihi:10.08.2005)
· BIÇAK, Vahit, Avrupa Birliği İle İlişkilerin Hazırlık Soruşturmasına Etkisi http://www.hukukcu.com/bilimsel/kitaplar/vahit_bicak/AB_ile_iliskiler.htm. (erişim tarihi: 12.09.2005)
· ÇULHA, Rıfat, “Avukatın Hazırlık Soruşturmasındaki Rolü”, IGUL Eğitim Programları, Yayın No: 4, İstanbul–2004, s.213-238)
· DEMİRBAŞ, Sanığın Hazırlık Soruşturmasında İfadesinin Alınması, İzmir–1996
· DEMİRBAŞ, Timur, “Soruşturma Evresinde Şüphelini İfadesinin Alınması ve Müdafilik” Legal Hukuk Dergisi, Yıl:3 Sayı:32 s.2871–2883
· MOLE, Nuala/ HARBY, Catharina, Adil Yargılanma Hakkı, Strasboug–2001 (Çev: Adalet Bakanlığı, Ankara–2003), s. 55
· TEZCAN, Durmuş/ERDEM, M. Ruhan/SANCAKDAR, Oğuz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Işığında Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu, Ankara–2002, s.271
· Türk Hukuk Lügatı, Ankara–1998
· WEİSSBRODT, David, Fair Trials Manual, Amnesty İnternational Publication–1998, (Çev: TAMER, A.Fadıl/ KAPLAN, Erol, İstanbul–2000)
· YENİSEY, Feridun/NUHOĞLU, Ayşe/ GÜZEL, İdris, Kolluk Yetkileri, Güvenlik ve Hukuk, İstanbul–2004,
· İnternet Siteleri : www.echr.coe.int, www.istanbulbarosu.org.tr, www.yargitay.gov.tr



[1] TEZCAN, Durmuş / ERDEM, M. Ruhan / SANCAKDAR, Oğuz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Işığında Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu, Ankara–2002, s.271

[2]WEİSSBRODT, David, Fair Trials Manual, Amnesty İnternational Publication–1998, (Çev: TAMER, A.Fadıl/ KAPLAN, Erol, İstanbul–2000) s.83

[3]WEISSBRODT, s.85–99

[4]Bu konuya aşağıda daha ayrıntılı biçimde değinilecektir.

[5]Türk Hukuk Lügatı, Ankara–1998, s. 251

[6]ÇULHA, Rıfat, “Avukatın Hazırlık Soruşturmasındaki Rolü”, IGUL Eğitim Programları, Yayın No: 4, İstanbul–2004, s. 216

[7]Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; Colozza-İtalya kararında, duruşmada hazır bulunmak için kendine düşeni yerine getirmeyen sanığın, bu hakkından zımnen vazgeçtiği düşünülerek gıyabında yargılamaya devam edilebileceğine hükmetmiştir. Ancak, bu yola başvurulabilmesi için sanığın haberdar edilmesi için görevlilerin her yolu denemiş olmaları da öngörülmektedir.

[8]MOLE, Nuala/ HARBY, Catharina, Adil Yargılanma Hakkı, Strasboug-2001 (Çev: Adalet Bakanlığı, Ankara-2003), s. 55

[9]TEZCAN/ERDEM/SANCAKTAR, s.273

[10]MOLE/CATHARINA, s. 55

[11]MOLE/CATHARINA, s. 55–56 ; Yine Aynı Meyanda AİHM ; Kamasinski- Avusturya Kararında; “….. 6. madde (3) c uyarınca yetkili ulusal mercilerin müdahalesi, sadece, ücretsiz temin edilen bir dava vekilinin etkin temsile başarısız olduğu açıksa ya da başka bir şekilde bu duruma yeterli bir dikkatleri çekilirse gerekir”

[12]Goddi – İtalya Kararı (www.echr.coe.int) (erişim tarihi: 20.08.2005)

[13]M- Birleşik Krallık Kararı(www.echr.coe.int) (erişim tarihi: 20.08.2005)

[14]Hoang – Fransa Kararı. Örneğin Benham – Birleşik Krallık Kararında “özgürlükten mahrumiyet söz konusu ise, adaletin selameti amacı prensipte para ödemeden avukatın yardımından faydalandırılır” denmektedir. (MOLE/CATHARINA, s. 55–56)

[15]MOLE/CATHARINA, s. 57

[16]İfade dışındaki işlemlerde bu konuda bir sınır tayin edilmediğine göre, şüpheli istediği sayıda müdafi bulundurabilir.

[17]YGİY Madde 21’ de Müdafii ile görüşmeyi şu şekilde düzenlenmiştir: “(1) Şüpheli veya sanık vekâletname aranmaksızın müdafi ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tâbi tutulamaz.(2)Müdafii ile görüşmesinden önce ve görüşmesi sırasında, talebi hâlinde yakalanan kişiye kalem ve kâğıt verilir.(3)Soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla ve yakalanan kişi isterse, vekâletname aranmaksızın en çok üç müdafi ifadede hazır bulunabilir. (4)Her kolluk biriminde görüşme için uygun şartları haiz görüşme odası ayrılır”

[18]Resmi Gazete Tarihi: 01.06.2005 Resmi Gazete Sayısı: 25832

[19]Bu konuda ülkemizde adli polis teşkilatının kurulması tartışılmıştır. Bu konu ile ilgili olarak birçok ülkede uygulama mevcuttur. Örneğin Fransa’daki uygulama için bakınız: AKKAYA, Abdullah, “İç Güvenlikte Bir Fransız Deneyimi Adli Polis Merkez Müdürlüğü Örneği” isimli makalesine. internet adresi: http://www.egm.gov.tr/apk/dergi/36/web/ceza_muhakemeleri_usulu_kanunu/abdullah_akkaya.htm


[20]Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği, bütün adlî kolluk görevlileri ile gerektiğinde veya Cumhuriyet savcısının talebi üzerine adlî kolluk görevini ifa eden diğer kolluk görevlilerinin, Cumhuriyet savcılarının bilgi ve emirleri doğrultusunda yürütecekleri adlî soruşturma sırasında kolluk tarafından gerçekleştirilen yakalama, gözaltına alma, muhafaza altına alma ve ifade alma işlemlerinin yürütülmesinde uyulacak usul ve esasları düzenlemektir. Bu yönetmelik soruşturma evresinin bir aşaması olan “kolluk” ile ilgili işlemleri düzenlemektedir. Zaten uygulamada da şüphelinin müdafi yardımına ilk ve en çok başvurduğu aşama kolluk aşamasıdır. Yani hukuk yardım daha bu aşamadan başlamaktadır. Bunun için müdafilik ile ilgili olarak bu yönetmelikteki düzenlemelere yer vermemiz gerekmektedir. Yakalama; Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken veya suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınmasıdır (YGİY m.4).

[21]Yakalama ve gözaltına alma şüphesiz kişinin özgürlüğü ve güvenliğini ilgilendiren bir durumdur. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hassas bir tutum sergilemektedir. Bu konuda, Lukanov-Bulgaristan Kararında Mahkeme suç olmayan bir davranış ile ilgili yakalama yapılamayacağına (YENİSEY, Feridun/NUHOĞLU, Ayşe/ GÜZEL, İdris, Kolluk Yetkileri, Güvenlik ve Hukuk, İstanbul-2004, s.12), Guzzardi-İtalya Kararında, bir kimsenin bir adada, sosyal ilişkileri zayıf bir ortamda bırakılmaya zorlanmasının sözleşmeye aykırılığına, (YENİSEY/NUHOĞLU/GÜZEL, s.13), Fox,Campbell ve Hartley- Birleşik Krallık Kararında ise, suç şüphesini belli bir olgunluğa erişmeden göz altı veya yakalama yapılamayacağına vurgu yapılmıştır (YENİSEY/NUHOĞLU/GÜZEL, s.13-14). Bu konu ile ilgili kararlar için bakınız: (YENİSEY/NUHOĞLU/GÜZEL, s.12–18)

[22]Haber vermek istediğiniz yakınınıza veya belirlediğiniz bir kişiye veya yazılı olarak karşı çıkmadığınız takdirde Büyükelçiliğinize/Konsolosluğunuza durum derhâl bildirilecektir.

[23]Bu form için bakınız: YGİY, EK-A

[24]Bu form tüm suçlardan dolayı yakalanan ve/veya gözaltına alınan şüpheli/sanıklara verilecektir. Bu form, gözaltına alınan her şahıs için üç nüsha doldurulacak, bir nüshası şahsın kendisine, bir nüshası Cumhuriyet başsavcılığına verilecek, diğer nüshası ise dosyasına konulacaktır.

[25]DEMİRBAŞ, Sanığın Hazırlık Soruşturmasında İfadesinin Alınması, İzmir–1996, s.23–24

[26]DEMİRBAŞ, Timur, “Soruşturma Evresinde Şüphelini İfadesinin Alınması ve Müdafilik” Legal Hukuk Dergisi, Yıl:3 Sayı:32,s.2873

[27]DEMİRBAŞ, “Soruşturma Evresi”, s.2874

[28]Kolluk ile sanık veya şüphelinin konumu arasında ki denge ile ilgili olarak Vahit BICAK; şunlardan bahsetmektedir: “Hazırlık soruşturmasının etkin ve verimli olarak yürütülebilmesi için polisin birtakım, yetkilerle donatılması kaçınılmaz olmakla birlikte, bu yetkilerin aşırı kullanılarak kişi hak ve hürriyetlerinin keyfi olarak ihlal edilmemesini sağlamak işin bu yetkilerin sınırlarının belirlenmesi, kullanımlarının sıkı denetime tabi tutulması ve en önemli olarak ta polise verilen yetkilere denge oluşturacak şekilde sanığın bir takım haklarla donatılması gereği kendini göstermektedir. Hazırlık soruşturması sürecinde sanığın karşılaşabileceği birtakım riskler söz konusu olabilir. Örneğin, sanık kötü muameleye maruz kalabilir. Kötü muamele sanığın vücut bütünlüğüne karsı olabileceği gibi şeref ve haysiyetine yönelikte olabilir. Benzer şekilde, sanığın ifadesi soruşturma konusu suçla sanığı irtibatlı yapacak şekilde tahrif edilebilir. Bu ve benzeri risklere karşı sanığın korunması ve hazırlık soruşturması süresince ne olup bittiğinin şüpheye mahal vermeksizin tam olarak mahkemelerce bilinebilmesini sağlamak için sanığa birtakım haklar verilmesi kaçınılmaz olmaktadır. Bu hakların neler olabileceği veya olması gerektiği hususunda hukuk sistemleri ortak bir görüşe ulaşamamış olmakla birlikte Avrupa Topluluğuna üye ülkelerin hukuk sistemlerinin hemen hemen hepsi birtakım temel haklar üzerinde fikir birliğine varmış bulunmaktadır (BIÇAK, Vahit, Avrupa Birliği İle İlişkilerin Hazırlık Soruşturmasına Etkisi http://www.hukukcu.com/bilimsel/kitaplar/vahit_bicak/AB_ile_iliskiler.htm., s.2) (erişim tarihi :12/09/2005)


[29]Kanaatimizce bu tip bir düzenleme yerinin yönetmelik yerine, kanun olması gerekirdi.

[30]Şunu da belirtmek gerekir kolluk esnasında müdafii sadece gözlemcidir. Hukuka aykırılıkları gözlemler. Şüpheliye hatırlatılmayan haklarını, hatırlatır veya kontrol eder. Hiçbir surette gerek kolluğu veya şüpheliyi yönlendirici veya delilleri karartıcı ifade vermeye zorlayamaz, telkin edemez ya da ifade vermesini engelleyemez. Şüpheliden olayı dinler, çelişkileri sorar. Haklarını hatırlatır. Çelişkilerin sakıncasını belirtir. Ancak şüphelinin ifadeyi alması sırasında ne kolluğa nede şüpheliye müdahale edemez. Bunun istisnası kolluğun şüphelinin hakkını ihlal ettiği durumlar olabilir. Çünkü aksi bir müdahale delilleri karartma olarak nitelendirilecektir.

[31]Bu hak; yakalanan kişi ve müdafi ile birlikte; şüphelinin kanunî temsilcisi, eşi ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımına da aittir. (YGİY m.15)

[32] Bu konuda vekaletnamenin gerekliliği ile ilgili düşünceler için bakınız: Bu sayıda, Av. Mehmet ALAGÖZ’ün kaleme aldığı “Müdafi ve Vekaletname” isimli makaleye.

[33]Sanığın kanunî temsilcisine duruşma günü, saati bildirilir. Duruşmaya kabul edilebilir ve istemi üzerine dinlenebilir (CMK m.155/1). Sanığın eşi de duruşmaya kabul edilebilir, duruşmada, eğer isterse, dinlenebilir. Ancak sanığın eşine; duruşmanın gün ve saatini bildirmek (tebligat) gerekmemektedir (CMK m.155/2).

[34]“Müdafiin hukuki yardımından yararlanmak otomatik olarak gerçekleşmemekte, sanığın bu yönde talepte bulunması gerekmektedir. Talep şartı, hakları hakkında yeterli bilgisi olmayan, ilk defa soruşturma ile yüz yüze gelen kişilerin kanunlarca kendilerine tanınan bu haktan gereği gibi istifade edememelerine yol aşabilecek niteliktedir” (BIÇAK, s.3)

[35]M- Birleşik Krallık Kararı

[36]Hoang – Fransa Kararı

[37]Konuya ilişkin düzenleme YGİY’de vardır. Düzenleme şöyledir: “Madde 20 (1) Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir. (2)Soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç müdafi hazır bulunabilir. (3)Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında müdafiin, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz. (4)Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, talebi hâlinde baro tarafından bir müdafi görevlendirilir. (5)Şüpheli veya sanık on sekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olur ve bir müdafii de bulunmazsa talebi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir. (6)Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada şüpheli veya sanığın talebi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.”

[38] CMK m. 151 metini şu şekildedir : “ (1) 150 nci madde hükmüne göre görevlendirilen müdafi, duruşmada hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veya görevini yerine getirmekten kaçınırsa, hâkim veya mahkeme derhâl başka bir müdafi görevlendirilmesi için gerekli işlemi yapar. Bu durumda mahkeme oturuma ara verebileceği gibi oturumun ertelenmesine de karar verebilir. (2) Eğer yeni müdafi savunmasını hazırlamak için yeterli zaman olmadığını açıklarsa oturum ertelenir. (3) 149 uncu maddeye göre seçilen veya 150 nci maddeye göre görevlendirilen ve Türk Ceza Kanununun 220 ve 314 üncü maddesinde sayılan suçlar ile terör suçlarından tutuklu ve hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenen avukat, hakkında bu fıkrada sayılan suçlar nedeniyle kovuşturma açılması halinde tutuklu veya hükümlünün müdafilik veya vekilliğini üstlenmekten yasaklanabilir. (4) Cumhuriyet savcısının yasaklamaya ilişkin talebi hakkında, müdafi veya vekil hakkında açılan kovuşturmanın yapıldığı mahkeme tarafından gecikmeksizin karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz edilebilir. İtiraz sonucunda yasaklama kararının kaldırılması halinde avukat görevini devam ettirir. Müdafilik görevinden yasaklama kararı, kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere, bir yıl süre ile verilebilir. Ancak, kovuşturmanın niteliği itibariyle bu süreler altı aydan fazla olmamak üzere en fazla iki defa uzatılabilir. Kovuşturma sonunda mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi halinde, kesinleşmesi beklenmeksizin yasaklama kararı kendiliğinden kalkar. (5) Görevden yasaklama kararı, tutuklu veya hükümlü ile yeni bir müdafi görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. (6) Müdafi veya vekil görevden yasaklanmış bulunduğu sürece başka davalarla ilgili olsa bile müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişiyi ceza infaz kurumunda veya tutukevinde ziyaret edemez”

[39]Bu konu YGİY m.22/4 te şu şekilde düzenlenmiştir “Müdafi, Cumhuriyet başsavcılığınca iddianamenin mahkemeye verildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir. Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanır.

[40]Belirtilen haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanacaktır (CMK m.153/5).

[41]Resmi Gazete Tarihi: 01.06.2005 Resmi Gazete Sayısı: 25832

[42]Bu kararın alınması YGİY m.22/2 şu şekilde düzenlemiştir. “Müdafiîn dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet savcısının talebi üzerine, sulh ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir”. YGİY m. 22/3 ise gizlilik kararı alınsa bile incelenebilecek evrakları şu şekilde belirmiştir. “Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz”

[43] Bkz: DEMİRTAŞ, Timur, “Soruşturma Evresi”, s.2882

[44] Yukarda belirttiğimiz üzere AİHM’ inde tutumu ve dileği bu yöndedir.

[45]AİHM, Üçüncü Daire, Kabul Edilebilirlik Kararı, Selal Saraç / Türkiye, (Başvuru) (http://www.yargitay.gov.tr/aihm/selalsarac.htm) (erişim tarihi: 12.09.2005)

Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Aihs Ve İç Hukukumuz Çerçevesinde "müdafilik"" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Cüneyd Altıparmak'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
» Makale Bilgileri
Tarih
06-08-2007 - 10:19
(6079 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 8 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 7 okuyucu (88%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (12%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
10109
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 24 dakika 45 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,66 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 67172, Kelime Sayısı : 5600, Boyut : 65,60 Kb.
* 1 kez yazdırıldı.
* 5 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 653
Yorumlar : 1
Makale içinde Bölüm C, bend 2, paragraf C 'de yer alan üst sınırı en az beş yıl hapis cümlesindeki sınır, alt sınırı en az beş yıl hapis biçiminde değiştirilerek, savunmanlık görev alanı daral... (...)
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,72601604 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.