Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Aihs) Ve Düşünce, Vicdan Ve Din Özgürlüğü

Yazan : Av. Ali Nezhet Bozlu [Yazarla İletişim]
Mersin Barosu - Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Komisyonu Başkanı

Yazarın Notu
Mersin Barosu Dergisi'nin 14. sayısında yayınlanmıştır.

I.Hakların Mahiyeti


Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (bundan sonra AİHS olarak kısaltılacaktır) 9. maddesi ile himaye altına alınmış, bu özgürlüklerin nasıl sınırlandırılabileceği de bu maddede belirtilmiştir. Madde şöyledir:

“Madde 9
Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü
1.Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.
2.Din veya inancını açıklama özgürlüğü ancak kamu güvenliğinin, kamu düzenin, genel sağlığın veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu tedbirlerle ve yasayla sınırlanabilir.” (1)

Düşünce, vicdan ve din kavramları zihni veya ruhi faaliyetler olarak nitelendirilebilir ve dolayısıyla bireyin iç dünyası ile ilgilidirler (forum internum). Düşünce ve inançlar, ancak açıklandıkları zaman diğer bireyler veya devlet onun varlığından haberdar olurlar. İşte, tam o anda, ifade hürriyeti veya başkaca hürriyetlerle ilgili olarak 9. madde ile ilgili sorunlar yaşanabilir. Bu yüzden AİHS’in “İfade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesiyle incelemekte olduğumuz 9. madde neredeyse iç içe girmiştir denilebilir. Fakat maddelerin amacı ve işleyişinin daha iyi kavranması ve kavratılması açısından, bu maddeler gerek yazınsal alanda, gerekse konferanslarda ayrı ayrı işlenmektedir.

Din ve inanç özgürlüğü, bireylerin istedikleri din ve inancı benimseme, dini bir inanca sahip olmama ve dinlere karşı ilgisiz olmayı da içerir. (2)

AİHS maddeleri ele alınırken, uzmanlar tarafından üç tür hak ayrımı yapılmaktadır:

a) Mutlak Haklar : Hiçbir koşulda nisbet veya müdahaleye izin vermeyen haklar
b) Nisbi (Nitelikli) Haklar : Bu haklar ilkesel haklardır fakat belirli koşullarda, belirli tarzlarda müdahaleye izin verirler.
c) Toplu Haklar : Bunlar, doğası gereği birden çok kişi, grup, topluluk tarafından kullanılabilen ve toplu olarak kullanılması inkar edilemeyen haklardır.

9. maddedeki hak, bu tanımlar göz önünde tutulduğunda, mutlak, nitelikli ve toplu hak olarak değerlendirilir (3).

Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü mutlaktır, sınırlandırılamaz. Bu yön, hakkın içsel özelliğiyle ilgilidir. İnsani kişiliğe ilişkin kanaatler ahlaki, felsefi, dini, sosyal, politik, ekonomik ve bilimsel düzenlemelerle korunmuştur.
Öte yandan, din ve inanç açıklandığı an dış dünyada etki yaratan bir kavram haline gelir ve maddenin 2. bendindeki şartlar gerçekleştiğinde müdahaleye izin verir. Dolayısıyla nitelikli / nisbi bir haktır. Din veya inancın açıklandığı anda nasıl sınırlandırılabileceği 9. maddenin konusuyken, düşünce ve vicdani kanaatlerin açıklanması bu maddeyle sınırlandırılmamıştır ve ancak 10. maddenin konusu olabilirler.

Nihayet, bu haklar, doğaları gereği tek başına birey tarafından uygulanabileceği gibi toplulukla beraber uygulanabilir.

II.Korunan inançlar

AİHS 9. maddesinde dini inanışın mahiyeti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (bundan sonra AİHM olarak kısaltılacaktır) ve Avrupa İnsan Hakları Komisyonu (kısaca Komisyon olarak anılacaktır) kararları ışığında incelendiğinde şu sonuçlara varılabilir:

9. maddenin uygulanabilmesi için inanç sisteminin belli derecede bir yapı oluşturması gereklidir. Ancak, AİHM, bu madde doğrultusunda din veya inancın ne olduğunu açıkça belirtmekten kaçınmıştır.

Otantik inançlar, yani tarihi geçmişe sahip ve insan toplulukları arasında yaygın olan semavi dinler ve Budizm gibi temel inanç sistemlerinin tamamı korunmuştur.

Bunun yanı sıra Krişna inancı, Yehova Şahitliği, Tanrısal Işık Merkezi, Siantoloji Kilisesi, Druidizm, Pasifizm, Veganizm gibi inanç sistemleri de korunmuştur. (Krişna-ISKCON / Birleşik Krallık; Yehova Şahitleri-Kokkinakis / Yunanistan; Omkrananda ve Tanrısal Işık Merkezi / İsviçre; X ve Siantoloji Kilisesi / İsveç; Druidizm-Chapel / Birleşik Krallık), Pasifizm-Arrowsmith / Birleşik Krallık; Veganizm-X / Birleşik Krallık) (3)

Öte yandan idealizm ve başkalarını düşünen (Altruist) inançlar Mahkeme tarafından korunmamıştır (Vereniging Rechtswinkles Utrecht / Hollanda). Yine, siyasi inançlar da Mahkeme tarafından bu anlamıyla korunmamıştır (McFeeley / Birleşik Krallık). (4)

Din, düşünce ve vicdani kanaatlerini değiştirme, bunun yanı sıra ateizm de sözleşme ile korunmuştur.

III.Sınırlamalar

AİHS 9/2’deki sınırlamalar 1. fıkrada tanınan hakların tümü bakımından değil, din ve inancını açıklama özgürlüğü açısından geçerlidir.

Din ve inancı açıklama özgürlüğünün sınırlandırılabilmesi için öncelikli şart demokratik bir toplum yapısına sahip olmaktır. Eğer demokratik bir toplum yapısı varsa, bu yapı içinde kamu güvenliği, kamu düzeni, genel sağlık ve ahlak veya başkalarının hak ve özgürlüklerini koruma ihtiyacı doğmuşsa sınırlama yoluna gidilebilir. Bu sınırlama yasayla olabilecektir.

IV.Dışavurum sorunu


Maddenin yorumunda en önemli sorunlardan biri de dinin veya inancın dışavurumun tanımlanmasında yaşanmaktadır. Mahkeme, çeşitli kararlarındaki yorumlarla bu konuyu aydınlatmaya çalışmıştır.

Mahkemenin, dışavurum sorununu irdelerken, her şeyden önce ilahi / teolojik ve doktrinsel sorunlara ilişkin yanıtlar vermekten kaçındığını önemle belirtmek gerekir. Fakat, bunun yanı sıra, Mahkeme, ileri sürülen her dışavurumda dini inançların etkisini ve bunların dışavuruma ne zaman sebebiyet verdiğini irdelemektedir.

Başvurucular, yaygın olarak, inanç sisteminin dışavurumu çerçevesinde herkese uygulanan kanunların kendilerine uygulanmamasını talep etmektedirler. Örneğin C. / Birleşik Krallık davasında, Queker inanışının müritleri nükleer silahlanma fonuna gideceği gerekçesiyle vergi ödemek istememişlerdir. Mahkeme, buna ilişkin kararında “9. maddenin başvurucuya inanışları çerçevesinde (...) kamu alanında 9. madde ile korunan özgürlükleri göz ardı etmeden, herkese ve tarafsız bir şekilde uygulanan kanuni düzenlemelere uymama hakkı vermeyeceğini” belirtmiştir. Yine örneğin Khan / Birleşik Krallık davasında İslam dininin 14 yaşında bir kızla evlenmesine müsaade ettiğini ileri süren başvurucunun başvurusu reddedilmiştir. Efstratiou ve Valsamis / Yunanistan davasında, Yehova şahidi olan öğrenciler, geçit törenlerinde askerlerin bulunması nedeniyle Yunan Milli Günü kutlamalarına katılma zorunluluğuna karşı gelmişler, fakat Mahkeme geçit törenlerine katılmanın başvurucuların inanç sistemine ciddi bir müdahale oluşturmadığı kanaatine varmıştır.

Dinin ve inancın dışa vurumu sadece inanç sistemi tarafından harekete geçirilen davranış ve hareketleri kapsar. Bu nedenle, uygulamada inancın dışa vurumu hakkının korunmasından faydalanabilmek için, başvurucu, söz konusu hareketin uygulamanın “gerekli bir parçası” olduğunu ispatlamak zorundadır. (5) X ve Y / Birleşik Krallık davasında Budist bir mahkum dinin başkalarıyla iletişime geçmesini emrettiğini, bu sebeple dini bir dergide makale yayınlamasının engellenemeyeceğini tartışmak istemiştir. Ancak, Mahkeme, bunun Budist inancının uygulanmasıyla bir ilgisi bulunmadığını belirtmiştir.

Ahmed / Birleşik Krallık davasında öğretmen olan başvurucu Cuma günleri akşam üzeri ibadet edebilmek için izin istemiş ve yerel eğitim mercileri bu istemi kabul etmemişlerdir. AİHM bu yönlü başvuruyu kabul edilemez olarak değerlendirmiştir. Aynı şekilde Steadam / Birleşik Krallık davasında Pazar günleri çalışması gereken bir Hıristiyan bayanın başvurusu da reddedilmiştir.

V.Konuya dair bazı önemli kararlar

Mahkeme, Kokkinakis / Yunanistan (1993) davasında, 9. maddenin dini yayma faaliyetini koruduğu kanaatine varmıştır. Yehova Şahidi olan ve Ortodoksluktan ayrılan Minos Kokkinakis ve eşi, 1986 yılında Girit Adası’nda Ortodoks bir bayanın evine giderek onu Yehova Şahitliği’ne inandırmak için kitaplardan parçalar okurlar ve bazı kitapları da ona verirler. Görüştükleri bayanın polisi çağırması üzerine, Kokkinakis çifti gözaltına alınırlar ve yasaya göre “başka bir dinin propagandasını yapmak” suçundan mahkum edilirler. Girit İstinaf Mahkemesi 1987’de bayan Kokkinakis’i beraat ettirir, ancak kocasının mahkumiyet kararını 4 aylık hapisi 3 aya indirerek ve 4.000 Drahmi para cezasına çevirerek onaylar. Temyiz başvurusu 1988’de reddedilir. AİHM, Girit İstinaf Mahkemesi’nce indirilerek verilen cezanın, Kokkinakis’in dinini ve inançlarını açıklama özgürlüğüne bir müdahale olarak kabul etmiştir. Mahkeme, kararında, başka bir dinin propagandasının yapılmasının aşırıya kaçmaması gerektiğini de vurgulamıştır. Mahkemeye göre, aşırıya kaçan bir propaganda düşünce özgürlüğüne saygı ile bağdaşmayan bir yozlaşma sayılabilecektir. Mahkemeye göre “Din özgürlüğü asıl olarak bireyin vicdanıyla ilgili bir mesele olduğundan, diğer başka şeylerin yanı sıra, kişinin dinini açıklamasını da içerir. Söz ve davranışlara yansıyanlar, dinsel inançların varlığıyla yakından ilintilidir.”

*

Komisyon, Kalaç / Türkiye (1997) davasında, askeri disiplin nedeniyle görevden almanın 9. maddeyi ihlal anlamına gelmediği kanaatine varmıştır. 1992 yılında Komisyon’a başvuran Bay Kalaç, dini inançları nedeniyle askeri hakimlik görevinden alındığını bildirmiştir. Şikayetçi, askeri hakimlik görevinden zorunlu olarak emekli edilmesinin, dini inanç ve uygulamalarına dayandığını ve bu nedenle din özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Hükümet ise zorunlu emeklilik kararının din, vicdan veya inanç özgürlüğüne bir müdahale olmayıp, aksine Türk ulusunun temeline yani Silahlı Kuvvetlerin güvence altına almakla sorumlu olduğu laikliğe karşı bağlılık duymayan bir kişinin askeri hukuksal hizmetten uzaklaştırılmasını amaçladığını savunmuştur. Mahkeme kararında şunları vurgulamıştır: “Bay Kalaç, askeri bir görev seçerek, doğası itibariyle Silahlı Kuvvetler mensuplarının belli hak ve özgürlüklerine, sivillere uygulanması mümkün olmayan sınırlamalar getirilmesi olasılığını içeren askeri disiplin sistemini kendi isteğiyle kabul etmiş olmaktadır (Bakınız 8 Haziran 1976 tarihli Engel ve diğerleri – Hollanda davası, Seri A, no. 22, s. 24., paragraf 57). Devletler, özellikle askeri hizmetin gereklerini yansıtan kurulu düzene aykırı şu veya bu şekilde bir tutumu yasaklayarak, orduları için disiplin kuralları benimseyebilirler.”

*

Mahkeme, Dahlab / İsviçre (2001) kabul edilemezlik kararında, birçok inancın mevcut olduğu topluluklarda, herkesin inancına saygı gösterilmesi ve inançların birbiriyle bağdaştırılması esasından hareketle bir takım sınırlamaların söz konusu olabileceğine karar vermiştir. İsviçre’de ikamet eden başvurucu, 1991 tarihinden itibaren öğretmenlik yapmaktadır. 1991 yılında Katolikliği bırakıp Müslüman olan başvurucu 1990-1991 öğretim yılının sonundan itibaren başörtülü olarak derslere girer. Cenevre Kantonu İlköğretim Genel Müdürlüğü Temmuz 1996 ve Ağustos 1996 tarihlerinde mesleki faaliyetler içerisinde başörtü takılmasının Kamu Eğitimi Kanunu’nun 6. maddesi ile bağdaşmadığı konusunda başvurucuyu uyarır ve yasak koyar. Başvurucu Ağustos 1996’da Danıştay’a başvurur, bu başvurusu reddedilir ve bu karar Federal Mahkeme tarafından onaylanır. Başvurucu, 9. maddenin ihlal edildiğini, giyiminin 4 yıl boyunca okul içerisinde herhangi bir soruna yol açmadığını, ayrıca kadın-erkek ayrımı yapılarak Sözleşme’nin 14. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Hükümet ise, İslami başörtüsünün dinsel bir sembol olduğunu, Federal Anayasa’nın 27/III maddesinde devlet okullarının laikliği ilkesinin benimsendiğini hatırlatmıştır. Yine hükümet, Bayan Dahlab’ın Katolik iken inançlarının gereğini yerine getirdiğini, gösterişçi bir dini sembol taşımadığını fakat İslam dinini benimsedikten sonra gösterişçi bir yapıya büründüğünü, Cenevre Kantonu’nda çok sayıda laik olmayan özel okul olduğunu, başvurucunun formasyonunun bu okullarda ders verebilmesine olanak tanıdığını, ancak devlet okullarının dini açıdan tarafsız olması gerektiğini vurgulamıştır. Mahkeme ise, kabul edilemezlik kararında, birçok dinin birlikte varolduğu demokratik bir toplumda bu özgürlüğün farklı gruplar arasında çıkarları uzlaştırmak ve her birinin inançlarına saygı sağlamak amacıyla özgül sınırlamaları zorunlu kılabildiğini ifade etmiştir. Yine aynı kararda, beş yıldan fazla bir süredir öğrenci ve ebeveynlerinden kaynaklı şikayetin yokluğu, toplumda başkasının dini inançlarına saygı gösterildiğinin bir kanıtı olarak yer almıştır. Şikayet, 14. madde açısından da reddedilmiş, uygulamanın başvurucunun kadın olmasından değil, bir inancı yansıtan kıyafetlerden kaynaklandığı hüküm altına alınmıştır.

*

Karaduman / Türkiye (1993) kabul edilmezlik kararında, Komisyon, yüksek öğrenimi için laik bir üniversiteyi seçen öğrencinin bu üniversitenin düzenlemelerini kabul etmiş sayılacağı kanısına varmıştır. Komisyon, laik üniversite düzeninin gerekleri dikkate alındığında, öğrencilerin kılık ve kıyafetlerinin düzenlenmesinin ve bu düzene uyulmadıkça kendilerine diploma verilmesi gibi bazı idari hizmetlerden yararlandırılmamalarının, din ve vicdan özgürlüğüne bir müdahale oluşturmadığı düşüncesine varmıştır.

*

Komisyon X / Avusturya (1973) kabul edilmezlik kararında, dini inançlardan dolayı askerlik yapmayanların cezalandırılmasının devletin iç işi olduğuna ve bu cezalandırmanın 9. maddenin ihlali anlamına gelmediğine karar vermiştir. Başvurucu, dini inancının askerlik yapmakla bağdaşmadığını ileri sürerek askerlik hizmetini yapmayı reddetmiş ve bundan dolayı da cezalandırılmıştır. Cezalandırma üzerine, başvurucu, kendisinin Katolik olduğunu, silahlı bir savaşçı olarak Avusturya ordusunda zorunlu askerlik yapmasının dini inancına aykırı düştüğünü ve bu nedenlerle askerlik yapmaktan kaçındığını, kendisine dini inancına aykırı olarak zorla askerlik yaptırılmak istenmesini şikayet etmiştir. Komisyon, zorunlu askerlik yaptırma veya zorunlu askerlik yerine dini inançları askerlik yapmalarına engel kişiler için başka bir kamu hizmeti öngörmenin, Sözleşmeci devletlerin takdirine bırakıldığına karar vermiştir.

*

Mahkeme, Larissis ve diğerleri / Yunanistan (1998) davasında, askerlerin sivillere dinlerini benimsetmeye çalışmalarını cezalandırmayı 9. maddeye aykırı bulurken, aynı askerlerin ordu içerisinde bu tür çalışmalar yapmalarını cezalandırmayı 9. maddeye aykırı bulmamıştır. Yunan Hava Kuvvetleri mensubu üç subay, Pentecostal Kilisesi’ne bağlıydılar ve gerek askerler arasında gerekse de siviller arasında dinlerini yaymaya çalışmaktaydılar. Mahkeme, bazı askerlerin sivillere dinlerini benimsetmeye çalışmalarının cezalandırılmasını 9. maddeye aykırı bulmuştur. Ancak, Mahkeme, aynı kişilerin havacı askerlere kendi dinlerini benimsetmeye çalışmalarından dolayı cezalandırılmalarını ise 9. maddenin ihlali olarak görmemiştir. Bu kararda şunlar vurgulanmıştır: “Mahkeme, din özgürlüğü öncelikle bir bireysel vicdan sorunu olduğundan bunun, diğerlerinin yanısıra, bir komşusun o dine inandırmaya çalışma hakkını da içeren bireyin dinsel inancını açıklama özgürlüğünü de kapsadığını vurgular. Bununla birlikte, 9. madde bir din ya da inançtan hareket eden ya da esinlenen her türlü davranışı, örneğin maddi veya sosyal avantajlar önerme ya da bir kiliseye yeni üyeler kazandırmak amacıyla uygun olmayan baskı yöntemleri uygulanması gibi uygun olmayan kendi dinini benimsetmeye çalışmayı korumaz.” (6)





(1) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 11. Protokol İle Değiştirilen Metin,
Avrupa Konseyi, 2003, sf. 10

(2) Mustafa Ruhan Erdem, Yrd. Doç. Dr. Oğuz Sancakdar,
T.C. Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı, 2004, sf. 247

(3) AİHS ve AİHM İçtihatları Konferansı,
Charlotte Kilroy – Ulele Burnham, 06-09 Mayıs 2004, Adana

(4) AİHS ve AİHM İçtihatları Konferansı,
Charlotte Kilroy – Ulele Burnham, 06-09 Mayıs 2004, Adana

(5) AİHS ve AİHM İçtihatları Konferansı,
Charlotte Kilroy – Ulele Burnham, 06-09 Mayıs 2004, Adana

(6) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Uygulaması,
Ergin Ergül, Yargı Yayınevi, 2003, sf. 198
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Aihs) Ve Düşünce, Vicdan Ve Din Özgürlüğü" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Ali Nezhet Bozlu'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
16-01-2007 - 21:52
(6308 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 4 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 3 okuyucu (75%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (25%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
29480
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 4 saat 31 dakika 5 saniye önce.
* Ortalama Günde 4,67 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 15971, Kelime Sayısı : 1975, Boyut : 15,60 Kb.
* 6 kez yazdırıldı.
* 8 kez indirildi.
* 3 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 465
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04628301 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.