Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Türk Hukukunda Acentelik Ve Acentenin Borçları

Yazan : Numan Tekelioğlu [Yazarla İletişim]
Avukat

Makale Özeti
Bu çalışmada, bağımsız tacir yardımcılarından biri olan acentenin borçları ele alınacaktır. Konunun anlam bütünlüğünün sağlanması açısından öncelikle genel olarak acente kavramına ve unsurlarına değinilecektir. Günümüz dünyasında ticari hayat açısından acentelerin büyük önem arz ettiği hususu tartışmasızdır. Zira şirketler, faaliyet alanlarını genişletmek, yeni müşteri çevrelerine ulaşabilmek ve dolayısıyla daha fazla insana hitap edebilmek için bağımsız olarak aracılık hizmeti veren acentelerle iş yapmaktadır. Acentelik ilişkisi, müvekkilin ticari hayatını etkilediğinden, alelade bir vekâlet veya hizmet ilişkisinden farklıdır.

TÜRK HUKUKUNDA ACENTELİK VE ACENTENİN BORÇLARI
Av.Numan TEKELİOĞLU
ÖZET
Bu çalışmada, bağımsız tacir yardımcılarından biri olan acentenin borçları ele alınacaktır. Konunun anlam bütünlüğünün sağlanması açısından öncelikle genel olarak acente kavramına ve unsurlarına değinilecektir. Günümüz dünyasında ticari hayat açısından acentelerin büyük önem arz ettiği hususu tartışmasızdır. Zira şirketler, faaliyet alanlarını genişletmek, yeni müşteri çevrelerine ulaşabilmek ve dolayısıyla daha fazla insana hitap edebilmek için bağımsız olarak aracılık hizmeti veren acentelerle iş yapmaktadır. Acentelik ilişkisi, müvekkilin ticari hayatını etkilediğinden, alelade bir vekâlet veya hizmet ilişkisinden farklıdır. Biz de burada, Türk Ticaret Kanunu düzenlemelerini esas alıp, zaman zaman yabancı hukuk sistemlerine de atıfta bulunarak acentenin borçları üzerinde duracağız.
Anahtar Kelimeler: Aracılık, Tacir Yardımcısı, Acentelik, Acentenin Borçları
ABSTRACT
In this study, one of the independent trader merchant assistant will be discussed in the Agency's debts. In terms of ensuring the integrity of the meaning of the concept of the Agency in General, and the elements will be discussed first. In today's world, which is of great importance in the supply of commercial life in terms of agents is undisputed. As companies extend their reach to new customer, fields of activity and hence to be able to appeal to more people as an independent brokerage services with job. Agency relationship, affects the life of a commercial power of attorney or the client service relationship is different. We're here based on the Turkish commercial code and, from time to time foreign legal systems the edits and referring to the Agency's obligations.
Key Words: Brokerage, Merchant Assistant, Agency, Obligations of The Agent


A)GİRİŞ
Günümüz dünyasında, ticari hayatın değişen ve gelişen şartları altında tacirler, farklı coğrafyalarda farklı tüketim alışkanlıklarına sahip müşterilere ulaşmak durumundadırlar. Özellikle ‘’pazar’’ tanımının değişmesi ve işletmeler arasındaki rekabetin giderek artması, tacirleri ulaştıkları coğrafyayı ve tüketici kitlesini genişletmeye zorlamaktadır. Aksi takdirde tacirin, bu rekabet ortamında tutunabilmesi ve ticari hayat içerisinde varlığını sürdürebilmesi imkansız hale gelecektir. İşte bu sebeplerle tacirler, ticari işletmenin faaliyeti çerçevesinde bağımlı ve bağımsız tacir yardımcılarından faydalanırlar. Bizim burada ele alacağımız acente ise, bağımsız tacir yardımcılarındandır. Bağımsız tacir yardımcılarının esasen kendi adlarına bir ticari işletmesi bulunmakla birlikte, başka bir ticari işletmenin mal ve hizmetlerinin pazarlanmasına veya yeni müşteri çevrelerine ulaşmasına aracılık etmeyi faaliyet şekli olarak benimsemişlerdir. Bunlardan ilki ve uygulamada en çok rastlananı olan acente, sadece aracılık yapmayıp yerine göre tacir adına sözleşmeler de yapabilmesi sebebiyle diğer tacir yardımcılarından ayrılmaktadır.
Acenteliğe ilişkin temel düzenlemeler, 6102 sayılı TTK’nun 102 ve 123. Maddeleri arasında yer almaktadır. Bizim çalışmamızın konusunu oluşturan ‘’acentenin borçları’’ ise, TTK m.109 ve 112 arasında düzenlenmiştir. Ancak burada belirtmek gerekir ki, acenteliğe ilişkin hükümler Türk Ticaret Kanunu’ndaki düzenlemelerle sınırlı değildir. Zira sigorta acenteleri, seyahat acenteleri ve aracı kurum acenteleriyle ilgili muhtelif kanunlarda özel düzenlemeler mevcuttur. Acentelikle ilgili ortaya çıkacak ihtilaflarda uygulanacak kurallar TTK m.102/2’de gösterilmiştir. Buna göre TTK’nun acentelikle ilgili hükümlerinin yetersiz kalması halinde, aracılık eden acentelere, Borçlar Kanunu’nun ‘’simsarlık sözleşmesi’’(m.520 vd.) ile ilgili hükümleri, sözleşme yapma yetkisi olan acentelere ise ‘’komisyon sözleşmesi’’ (m.532 vd.) hükümleri ve bunlarda da hüküm bulunmazsa vekalet hükümleri uygulanacaktır. Ayrıca maddenin devamında taşıma, deniz ticareti, sigorta ve turizm gibi alanlara ilişkin özel düzenlemelerin saklı tutulduğu belirtilmiştir (TTK m.102/3).
B)GENEL OLARAK ACENTE
1.Tanımı ve Unsurları
Acentenin tanımı, TTK m.102/1’de verilmiştir. Buna göre; ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, acente müvekkili ile yapacağı bir sözleşme (acentelik sözleşmesi) uyarınca, belirli bir yer veya bölgede, daimi olarak müvekkilinin ticari işletmesiyle ilgili olan sözleşmelere aracılık edecek veya bu sözleşmeleri müvekkili adına yapacaktır. Acente, gerçek veya tüzel kişi tacir olabilir. Acentelik ilişkisinin kurulabilmesi için, tacir ile acente arasında mutlaka açık veya örtülü şekilde bir ‘’acentelik sözleşmesi’’ bulunmak zorundadır. Kanunda acentelik sözleşmesine ilişkin herhangi bir şekil şartı yer almamaktadır. Dolayısıyla sözleşme yazılı olabileceği gibi, sözlü de olabilir. Eğer acenteye müvekkil adına sözleşme yapma yetkisi verilecekse, bu yetkinin yazılı olarak verilmesi gerekmektedir (TTK m.107/1). Ancak her halükarda, acentelik ilişkisinden bahsedebilmek için TTK m.102/1’de sayılan unsurlara yer veren bir sözleşme yapılmış olmalıdır. Şimdi bu unsurları kısaca inceleyelim:
Bağımsızlık: Kanunda ‘’ Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın’’ ifadesinden anlaşılacağı üzere, acente müvekkilinden bağımsız olarak faaliyet gösterir. Acentenin gerekli durumlarda müvekkiline haber verme veya müvekkilinden talimat alma yükümlülüklerinin olması, onun bağımsızlığına zarar vermez. Acente, kendi işletme düzenini ve çalışma saatlerini kendisi düzenler. Bu hususta müvekkilinden emir ve talimat almaz. Acente, işletmesinde kendi ihtiyacı olan işçileri istihdam eder, işletmesiyle ilgili defter ve kayıtları kendisi tutar ve işletmesiyle ilgili her türlü riski de yine kendisi üstlenir.

Bir Sözleşmeye Dayanma: Daha önce de belirtildiği gibi, acentelik ilişkisinin kurulması için bir sözleşmeye dayanması gerekmektedir. Sözleşmeyle ilgili herhangi bir şekil veya geçerlilik şartı yoktur. Ancak bazı maddelerde, acentelik faaliyetleriyle ilgili belirli durumların yazılı olarak yapılması gerektiği düzenlenmiştir (TTK m.104,106,107).

Belirli Bir Yer veya Bölgede Faaliyet Gösterme: Acente, müvekkili adına aracılık faaliyetini veya onun adına yapacağı sözleşmeleri belirli bir yer veya bölge içerisinde yapacaktır. Buradaki ‘’yer veya bölge’’ mutlak surette coğrafi anlamda bir yer veya bölge olmak zorunda değildir. Burada esas olan, sözleşmede acentenin faaliyet göstereceği alanın bir şekilde ‘’belirli’’ olmasıdır.

Sürekli Olarak Faaliyet Gösterme: Acentenin tanımında verilen ‘’süreklilik’’ unsuru, müvekkil ile acente arasındaki ilişkinin sonsuza kadar sürmesi anlamına gelmez. Burada süreklilikten kasıt, acentelik sözleşmesinin geçerli olduğu süre boyunca, acentenin müvekkil adına hareket etme yetkisinin sürekli olarak devam etmesidir. Dolayısıyla burada önemli olan husus, müvekkil ile acentenin, sözleşmenin kurulması aşamasında aralarında devamlı bir ilişki kurmak amacıyla hareket etmiş olmalarıdır.

Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Sözleşmelerde Aracılık Etme veya Bunları Tacir Adına Yapma: Acentenin, müvekkilinin ticari işletmesini ilgilendiren sözleşmelerde aracılık yapması veya bu sözleşmeleri müvekkil adına yapması, acentenin ‘’karakteristik edimini’’ meydana getirir. Acentenin sözleşmeyi bizzat yapmadığı, fakat sözleşmenin diğer tarafını sözleşme yapmaya ikna etmek suretiyle sözleşmenin kurulmasında aracılık yaptığı durumlarda ‘’aracı acente’’den söz edilir. Ancak acenteye müvekkil adına sözleşme yapma yetkisi de verilebilir. Söz konusu yetkinin yazılı olarak verilmesi ve acente tarafından tescil ve ilan ettirilmesi gerekmektedir (TTK m.107). Sözleşme yapabilen acente, temsilcisi bulunduğu tacir adına ve hesabına, onu bağlayıcı sözleşmeleri bizzat yapma yetkisine sahiptir.
2. Hukuki Niteliği
Acentelik ilişkisi, acenteliğin unsurlarında da belirtildiği üzere, acente ile müvekkil arasında yapılan bir ‘’acentelik sözleşmesi’’ne dayanmaktadır. Acentelik sözleşmesi ile acente, müvekkile ait ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etme veya bu sözleşmeleri müvekkil adına bizzat yapma borcu altına girerken, ticari işletme sahibi müvekkil de bu faaliyetleri karşılığında acenteye ücret ödeme borcu altına girmektedir. Acentenin hakları müvekkilin borçlarını oluştururken, acentenin borçları da müvekkilin haklarını oluşturur. Bu sebeple acentelik sözleşmesi, iki tarafa borç yükleyen sinallagmatik bir sözleşmedir.
Acentelik sözleşmesi, konu ve amaç itibariyle bir ‘’iş görme sözleşmesi’’dir. Bilindiği üzere, iş görme sözleşmelerinde taraflardan birinin edimini, diğer tarafa karşı bir işin görülmesi oluşturmaktadır. Burada iş gören (acente) başkası adına ve hesabına işlem yapmaktadır. İş görme sözleşmelerinin özelliği gereği, tarafların yüklendikleri asıl borçların dışında bazı yan borçları da ortaya çıkmaktadır.
C) ACENTENİN BORÇLARI
1.Genel Olarak
Acentelik sözleşmesi, iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olması hasebiyle, sözleşmenin yapılmasıyla birlikte taraflara karşılıklı haklar ve borçlar yüklemektedir. Acentenin temel borcu, kısaca ‘’müvekkil adına faaliyette bulunma borcu’’ olarak belirtilen, müvekkilin ticari işletmesiyle ilgili sözleşmelere aracılık etmek veya bu sözleşmeleri müvekkil adına bizzat yapmaktır. Acentenin bu temel borcu yanında, TTK’da acentenin başka borçlarına da yer verilmiştir. Ancak acentenin borçları kanunda belirtilenlerle sınırlı değildir. Zira bunların dışında, acentelik sözleşmesiyle de acenteye bazı borçlar yüklenmesi mümkündür. Ancak elbette, acentelik sözleşmesinin hükümleri, TTK’nun acentelikle ilgili emredici hükümlerine aykırı olamaz.
2. Müvekkilin İşlerini Görme Borcu
TTK m.109/1’e göre acente, sözleşme uyarınca kendisine bırakılan bölge ve ticaret dalı içinde, müvekkilinin işlerini görmekle ve menfaatlerini korumakla yükümlüdür. Acente, sözleşme içeriğine göre nasıl yetkilendirilmişse o doğrultuda hareket etmek durumundadır. Eğer sadece ‘’aracı acente’’ söz konusu ise, acente müvekkilin ticari işletmesiyle ilgili sözleşmelerin yapılması hususunda aracılık edecektir. Ancak acentenin sözleşme yapma yetkisi de varsa, bu durumda acente, müvekkili adına sözleşmeleri bizzat yapacaktır.
Acentenin müvekkilin işlerini görme borcu, dar anlamda acentenin sadece aracılık veya sadece sözleşmeleri müvekkil adına yapması demek değildir. Burada acente, müvekkilin işlerinin görülmesi için aktif bir çaba gösterme borcu altındadır. Yani acente, sorumlu olduğu bölgede gerekli pazar araştırmalarını yaparak sözleşmenin yapılması için gerekli bağlantıları sağlamak amacıyla çaba göstermelidir. Alman Ticaret Kanunu’nda ‘’Acente, sözleşmelere aracılık edilmesi ya da sözleşmelerin akdedilmesi hususunda çaba harcamalıdır’’(m.86/1) ifadesine yer verilerek, müvekkilin işlerini görme borcunun esasen bir ‘’çaba gösterme borcu’’ olduğu ifade edilmiştir.
Acentenin, müvekkil adına yapmakla yükümlü olduğu işlerin sınırı, acentelik sözleşmesiyle belirlenecektir. Bu sebeple, tereddüde yer vermemek açısından sözleşmede acentenin göreceği işlerin neler olduğunun açık bir biçimde belirtilmesinde fayda vardır.
3. Müvekkilin Menfaatlerini Koruma Borcu
Müvekkilin işlerinin görülmesi, onun adına aracılık faaliyetinde bulunulması veya sözleşmelerin akdedilmesi sırasında, acentenin en önemli borcu müvekkilin menfaatlerinin korunmasıdır. TTK m.109/1’de müvekkilin işlerini görme borcu ile birlikte zikredilen bu borç, acentelik sözleşmesinin mahiyeti gereği, acentenin en temel borçlarından biridir. Zira acente, müvekkilin işlerini görürken, basiretli bir tacir gibi hareket etmeli ve müvekkilin menfaatlerine zarar verebilecek davranışlardan kaçınmalıdır. Alman Ticaret Kanunu’nda da, acentenin müvekkilin çıkarlarını gözetmek zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır (m.86/1 c.2).
Menfaatleri koruma borcu, sürekli bir borçtur. Yani acente, yalnızca aracılık faaliyetleri veya sözleşmelerin akdedilmesi sırasında değil, acentelik ilişkisinin devam ettiği süre boyunca müvekkilin menfaatlerini korumakla yükümlüdür. Menfaatleri koruma borcu acenteye beraberinde bir çok yükümlülük getirmektedir. Zira bu temel borç, acentenin yüklendiği borçların çatısı niteliğindedir. Menfaatleri koruma borcundan kaynaklanan başlıca borçlar şunlardır:
Sadakat ve bağlılık,
Müvekkilin sırlarını saklama ve bunlardan faydalanmama,
Müvekkilin iş şanslarını kendi lehine kullanmama,
Piyasa şartlarını ve müşterilerin ödeme gücünü araştırma,
Bilgi verme ve talimatlara uyma,
Kendisine bırakılan malları ve belgeleri koruma,
Müvekkil ile rekabet etmeme.
Görüldüğü üzere, acentenin sözleşmeyle birlikte sözleşmenin mahiyeti gereği yüklendiği borçların birçoğu, menfaatleri koruma borcundan kaynaklanmaktadır.
Acentenin menfaatleri koruma borcundan kaynaklanan diğer borçlarına ilişkin olarak, acentenin yapması veya kaçınması gereken davranışlar somut olayın özelliklerine göre belirlenecektir. Zira kanunumuzda, acentenin, müvekkilin menfaatini koruma borcu açıkça düzenlenmekle birlikte, hangi davranışların bu borcu ihlal edeceği normal olarak düzenlenmemiştir. Acentelik sözleşmesinin güvene dayalı bir sözleşme olması sebebiyle, burada temel alınacak ölçüt, acentenin müvekkilin güvenini sarsacak ve onun menfaatlerine zarar verecek her türlü davranıştan kaçınmasıdır. Örneğin, acente, sözleşme süresi içerisinde müvekkilin ticari işletmesine ait herhangi bir şekilde öğrenmiş olduğu sırlarını ifşa edemez. Zira müvekkilin ticari sırlarının ifşa edilmesi müvekkilin menfaatlerine zarar verecektir.
Yukarıda menfaatleri koruma borcundan kaynaklanan diğer borçlar olarak belirttiğimiz borçların çoğunluğu kanunda düzenlenmezken, rekabet yasağına dair kanunda açık bir hüküm yer almaktadır. Buna göre acente, sözleşme uyarınca kendisine bırakılan bölgede, müvekkili ile rekabet halinde bulunan bir başka ticari işletme hesabına acentelik yapamaz (TTK m.104/1). Zira acentenin, müvekkili ile rekabet halinde bulunan başka bir işletme adına ve hesabına acentelik yapması müvekkilin menfaatlerine zarar verecektir. Bu sebeple acentenin ‘’rekabet etmeme’’ borcu, müvekkilin menfaatlerini koruma borcunun bir parçasıdır. Rekabet yasağının ihlal edilmiş olması için, müvekkilin illa ki bir zarara uğramış olması da gerekmez. Acente, ancak yazılı olarak kendisine yetki verilmesi durumunda, müvekkili ile rekabet halindeki bir işletme hesabına acentelik yapabilir (TTK m.104/1 c.1). İsviçre Borçlar Kanununa göre, aksini öngören yazılı bir anlaşma bulunmadıkça, acente başka müvekkiller için de çalışabilir ( İsv.BK m.418/2). Yani Türk hukukunda, acentenin başka müvekkiller hesabına çalışmaması esası benimsenmişken, İsviçre Hukukunda ise bunun tam aksine olarak, acentenin başka müvekkiller hesabına çalışması serbest bırakılmıştır.
Acentenin rekabet etmeme borcuna aykırı davranması, menfaati koruma borcunun ihlali ve dolayısıyla acentelik sözleşmesinin de ihlali anlamına gelmektedir. Elbette söz konusu bu borca aykırılığın yaptırımları vardır. Rekabet yasağına aykırı davranılması sebebiyle müvekkilin başvurabileceği yollar şu şekilde belirtilebilir:
Acentenin rekabet etmeme borcuna aykırı davranması halinde müvekkil, acentenin rekabet yasağını ihlal eden faaliyetlerinin durdurulmasını isteyebilir.
Rekabet etmeme borcunun ihlal edilmesi, acentelik sözleşmesine aykırılık olarak kabul edildiğinden, müvekkil sözleşmeyi haklı nedenle feshedebilir.
Acentenin rekabet yasağını ihlal etmesi sebebiyle, müvekkil zarara uğramışsa bu zararlarının tazmin edilmesini talep edebilir.
Acente ve müvekkil, acentelik sözleşmesi çerçevesinde, rekabet yasağının ihlali sebebiyle cezai şart ödeneceğini kararlaştırmışlarsa bu durumda cezai şartın ödenmesi talep edilebilir.
Her daim müvekkilin menfaatlerini gözetmekle yükümlü olan acente, piyasa koşullarını araştırmak ve en uygun şartlarda sözleşme yapmak için çaba sarf etmek zorundadır. Bu çerçevede müşterilerle iyi ilişkiler kurmalı, onların görüşlerini dikkate almalı, müşterilerin ödeme güçlerini tespit etmeli, rakip işletmelerin durumlarını takip etmeli ve piyasadaki yeni gelişmeleri sürekli gözden geçirmelidir.
Acente, müvekkilin görülen işle ilgili olarak verdiği talimatlara uymakla yükümlüdür. Ancak müvekkil, acenteye talimat verirken, onun bağımsızlık unsurunu zedelemeyecek şekilde talimat vermelidir. Zira daha önce de belirtildiği üzere, acente bağımsız tacir yardımcısı olarak müvekkilinin denetim ve gözetimi altında değildir. Bu çerçevede müvekkil; işletme ve satış politikasıyla ilgili, belirli müşterilerle yapılacak sözleşmelerin içeriğiyle ilgili, müşterilerle ilişkiler, ödeme şartları veya ürünlerin tanıtılmasıyla ilgili talimatlar verebilir. Burada sayılan örnekler çoğaltılabilir. Ancak her örnekte veya somut olayda esas alınması gereken, acentenin bağımsızlık unsuruna ters düşülmemesidir. Örneğin müvekkil, acentenin mesai saatlerini belirleyemez, acentenin istihdam edeceği elemanların alınmasına müdahale edemez, acentenin tatil zamanlarına karışamaz, acentenin kullanacağı araçlarla ilgili talimatlar veremez. Müvekkilin talimat verme yetkisinin sınırlarını aşması durumunda, acente bu talimatlara uymak zorunda değildir.
Acente, çeşitli sebeplerle müvekkili hesabına elinde bulundurduğu malları korumak, onları iyi durumda bulundurmak ve bununla ilgili gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Eğer acentenin muhafaza etmekle yükümlü olduğu mal veya eşyada bir hasar meydana gelirse, acente kusursuz olduğunu ispat etmedikçe hasardan sorumludur (TTK m.109/2). Daha önce de belirtildiği gibi, acente müvekkilin menfaatlerini korurken basiretli bir tacir gibi hareket etmelidir. İşte bu noktada, müvekkile ait mal veya eşyanın hasarı durumunda acentenin kusursuzluğunu ispat edebilmesi için de, basiretli bir tacir gibi davrandığını ispat etmesi önem arz etmektedir.

4.Haber Verme Borcu
Acentenin müvekkile haber verme yükümlülüğü TTK m.110/1’de düzenlenmiştir. Buna göre; acente, üçüncü kişilerin kabule yetkili olduğu beyanlarını, bölgesindeki piyasanın ve müşterilerin finansal durumunu, şartlarını, bunlarda meydana gelen değişiklikleri ve yapılan işlemlere ilişkin olarak müvekkilini ilgilendiren bütün hususları ona zamanında bildirmek zorundadır. Maddenin düzenlenme biçimine bakıldığında öncelikle acentenin müvekkile haber vermekle yükümlü olduğu hususların sayıldığı, devamında ise ‘’ işlemlere ilişkin olarak müvekkili ilgilendiren bütün hususlar’’ denilerek kapsam geniş tutulmuştur. Bu durumda acentenin müvekkile bildirmekle yükümlü olduğu hususları şu şekilde sıralayabiliriz:
Üçüncü kişilerin kabule yetkili olduğu beyanları,
Acentenin yetkili olduğu bölgedeki piyasanın ve müşterilerin finansal durumu, piyasa şartları, piyasada meydana gelen değişiklikleri,
Müvekkil hesabına yapılan işlemlerle ilgili müvekkili ilgilendiren tüm hususlar
Burada müvekkili ilgilendiren hususların neler olduğu, somut olayın özelliklerine, sözleşme hükümlerine ve objektif esaslara göre belirlenecektir.
Acente, müvekkil ile yapmış olduğu sözleşme çerçevesinde yaptığı aracılık faaliyetlerinin her biri için müvekkilden talimat almaz. Yani acentenin müşteri ile sözleşme yapmak için ayrıca bir de talimat almaya ihtiyacı yoktur. Ancak bazı ‘’icrai işlere’’ veya olağanüstü durumlara ilişkin olarak müvekkilin talimatına ihtiyacı olabilir. Bu durumu düzenleyen TTK m.110/2’ye göre; acente, müvekkilin açık talimatı olmayan konularda, emir alıncaya kadar işlemi geciktirebilir. Ancak, işin acele nitelik taşıması nedeniyle durum müvekkilinden talimat almaya müsait olmazsa veya acente en yararlı şartlar çerçevesinde harekete yetkiliyse, basiretli bir tacir gibi kendi görüşüne göre işlemi yapar. Görüldüğü üzere daha önce müvekkilin menfaatini koruma borcunda olduğu gibi, haber verme yükümlülüğü konusunda da gerektiğinde acente basiretli bir tacir gibi hareket etmek durumundadır.
Haber verme borcunun yerine getirileceği zaman kesitine ilişkin olarak kanunda oldukça soyut bir şekilde yalnızca ‘’zamanında’’ ifadesine yer verilmiştir. Bu sebeple acentelik sözleşmesinde bu ifadenin içi doldurularak, acentenin haber verme borcuna ilişkin kesin süreler belirlenmesi faydalı olacaktır. Ancak talimatlara uyma yükümlülüğünde olduğu gibi, burada da acentenin bağımsızlık unsurunu zedelemeyecek şekilde süreler belirlenmelidir. Aksi takdirde, acentenin her attığı adımda müvekkile haber vermesi gerektiği yönünde şartlar konulması, acentenin bağımsızlık unsuru ile bağdaşmaz. Sözleşmede haber verme borcuna ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmaması durumunda, müvekkilin zamanında haberdar edilip edilmediği, somut olayın özelliklerine göre belirlenecektir.
Alman Ticaret Kanununda haber verme borcunun zamanı ile ilgili TTK’ya nazaran daha somut bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre; acente müvekkili gerekli konularda bilgilendirmeli; özellikle her bir aracılık faaliyetinden ve her bir sözleşme akdinden müvekkili gecikmeksizin haberdar etmelidir( Alm.TK/HGB m.86/2).
TTK m.110’da haber verme borcunun ne şekilde yerine getirileceğine ilişkin herhangi bir düzenleme mevcut değildir. Dolayısıyla haber verme borcu, buna elverişli herhangi bir yolla ( yazılı, sözlü, bilgisayar yoluyla, faks vs.) yerine getirilebilir. Eğer acentelik sözleşmesinde haber vermenin şekline ilişkin bir düzenleme yapılmışsa, acente bu düzenleme doğrultusunda haber verme borcunu yerine getirmelidir.
5. Önlem Alma Yükümlülüğü
TTK m.111’de, acentenin müvekkil hesabına elinde bulundurduğu mallara ilişkin olarak müvekkilin dava hakkını koruma amaçlı önlemler alma, eşyayı koruma ve gerektiğinde sattırma yükümlülüğü düzenlenmiştir. Buna göre; acente, müvekkili hesabına teslim aldığı eşyanın taşınma sırasında hasara uğradığına dair belirtiler varsa, müvekkilinin taşıyıcıya karşı dava hakkını teminat altına almak üzere, hasarı tespit ettirmek ve gereken diğer önlemleri almak, eşyayı mümkün olduğu kadar korumak veya tamamen telef olması tehlikesi varsa, Türk Borçlar Kanununun 108 inci maddesi gereğince yetkili mahkemenin izniyle sattırmak ve gecikmeksizin durumu müvekkiline haber vermekle yükümlüdür (TTK m.111/1).
Acente, müvekkili adına bir eşyayı teslim alması durumunda, eşyanın hasara uğrayıp uğramadığını kontrol etmelidir. Eğer eşyanın hasara uğradığına ilişkin belirtilere rastlarsa, müvekkilin dava hakkını (menfaatini) koruma çerçevesinde hasarı tespit ettirmeli ve eşyayı mümkün olduğunca korumalıdır. Eğer eşyanın tamamen telef olma ihtimali varsa, bu durumda BK m.108 gereğince yetkili mahkemenin izniyle eşyayı sattırmalı ve durumu derhal müvekkile haber vermelidir. Aksi takdirde acente, müvekkilin uğramış olduğu zararı tazmin etmek zorundadır.
Eğer satılmak üzere acenteye gönderilen mallar çabuk bozulacak cinsten ise veya değerini düşürecek değişikliklere uğrayacak nitelikteyse ve müvekkilden talimat almaya zaman uygun değilse veya müvekkil izin vermede gecikirse, acente yetkili mahkemenin izniyle Türk Borçlar Kanununun 108 inci maddesi gereğince eşyayı sattırmaya yetkili ve müvekkilin menfaatleri bunu gerektiriyorsa zorunludur (TTK m.111/2). Görüldüğü üzere, satılmak üzere acenteye gönderilen malların çabuk bozulma ihtimali söz konusu ise, acente öncelikle müvekkilden talimat almalı, ancak müvekkilden talimat almak için sürenin kısıtlı olması veya müvekkilin talimat vermede gecikmesi halinde, BK m.108 gereğince eşyayı sattırmalıdır.
6. Müvekkile Ait Parayı Ödeme Borcu
Acente, herhangi bir sebeple elinde bulundurduğu müvekkile ait parayı teslim etmek veya güvenli bir şekilde teslim etmekle yükümlüdür (TTK m.112/1). Aksi takdirde acente, yükümlülüğün doğduğu tarihten itibaren faiz ödemek ve gerekirse ayrıca tazminat vermek zorunda kalacaktır (TTK m.112/1 c.2).
Kanunda ödeme borcu ile ilgili yalnızca ‘’para’’ ibaresine yer verilmekle birlikte, ödeme yerine geçmek üzere verilen kıymetli evrak (bono, poliçe, çek vs.) da bu çerçevede değerlendirilerek ödeme borcu içerisinde kabul edilmelidir.
Burada belirtmek gerekir ki, acente müvekkile ait parayı, acentelik sözleşmesinden doğan haklarının ödenmemesi sebebiyle elinde tutuyorsa bu durumda faiz veya tazminat ödemeyecektir.
7. Müşterinin Borcuna Kefil Olma Borcu
Acente, müvekkilin menfaatlerini koruma borcu çerçevesinde müşterilerinin ödeme gücünü araştırmakla yükümlüdür. Acente, müşterilerle ilgili olarak gerekli araştırmalarını yapar ve daha sonra sözleşmelerin yapılmasına aracılık eder veya sözleşmeyi bizzat yapar. Bu aşamadan sonrasında, müşterinin borcunu ödeyip ödememesi acentenin sorumluluğunda değildir. Ancak Alman ve İsviçre Hukuklarında, acentenin müşterinin borcuna kefil olmasıyla ilgili düzenlemeler yer almaktadır. İsviçre Borçlar Kanununa göre; ‘’acente ancak yazılı bir anlaşma ile, müşterilerinin ödeme yükümlülüğünün ya da diğer yükümlülüklerinin yerine getirilmesini veya tamamen ya da kısmen alacakların tahsili masraflarını üstlenebilir. Acente, ayrıca, anlaşma ile bertaraf edilemeyen uygun bir ücrete de hak kazanır’’ (İsv.BK/OR m.418/3). Görüldüğü üzere İsviçre Hukukunda acente, uygun bir ücret karşılığında müşterilerinin borçlarını yerine getirmemesi sebebiyle ortaya çıkacak masrafları üstlenebilmektedir. Alman Ticaret Kanunu’nda da benzer bir hüküm yer almaktadır. Buna göre; ‘’acente, sözleşmeden kaynaklanan borcun ifasını yüklenirse, özel bir ücret talep edebilir’’ (Alm.TK/HGB m.86b).
Her ne kadar Türk hukukunda acentenin müşterinin borcuna kefil olmasına ilişkin herhangi bir hüküm yer almasa da, taraflar sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, acentenin belirli bir ücret karşılığında müşterinin borcuna kefil olmasını kararlaştırabilirler. Taraflar, acentenin yapacağı bütün aracılık faaliyetleri için bunu kararlaştırabilecekleri gibi, yalnızca belli aracılık faaliyetleri veya belli sözleşmelerin yapılması açısından sınırlandırabilirler.
Daha önce de belirtildiği gibi, acentelik sözleşmesi açısından herhangi bir şekil şartı söz konusu değildir. Ancak sözleşmeye, acentenin müşterilerin borcuna kefil olmasına ilişkin bir hüküm konmak isteniyorsa, bunun Alman ve İsviçre hukuklarında olduğu gibi yazılı şekilde yapılması faydalı olacaktır. Yine bu doğrultuda, acentenin üstleneceği bu borçlar sebebiyle, acenteye uygun bir ücret ödenmelidir.
D) BORCA AYKIRILIĞIN SONUÇLARI
1. Genel Olarak
Acentelik sözleşmesi geçerli bir şekilde kurulduktan sonra acente, sözleşme çerçevesinde yüklendiği borçlarını tam bir şekilde yerine getirmek zorundadır. Acentenin borcunu hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi durumunda borca aykırılık ortaya çıkacaktır. 6102 sayılı TTK’da acentenin borçları düzenlenmiş ancak söz konusu borçların ifa edilmemesi durumunda ne gibi sonuçların ortaya çıkacağına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu sebeple, acentenin borca aykırı davranışı sonucu uygulanabilecek yaptırımlar konusunda Borçlar Kanunu’nun borca aykırılık halleri için öngördüğü hükümler burada da uygulama alanı bulacaktır.
2. Aynen İfa
Acentenin borcunu hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi durumunda öncelikle başvurulabilecek yol, müvekkil tarafından aynen ifanın talep edilmesidir. Ancak aynen ifa talebi, borcun türüne göre farklılık arz etmektedir. Eğer bir ‘’yapma borcu’’ söz konusu ise, müvekkil, masrafı borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin verilmesini isteyebilir (BK m.113/1). Ancak acentenin borcu bir ‘’yapmama borcu’’ ise, bu durumda acente aykırı davranışının doğurduğu zararı gidermekle yükümlü olmakla birlikte (BK m.113/2), aynen ifa talep edilmesi mümkün değildir. Borcun bir ‘’verme borcu’’ olduğu durumlarda ise, aynen ifa talebinde bulunularak borcun ifası sağlanabilir.
3. Tazminat
BK m. 112’de borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlü olacağı düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere burada ispat yükü ters çevrilerek, tazminat talep eden müvekkilin acentenin kusurlu olduğunu ispat etmesi değil, acentenin kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmesi kuralı getirilmiştir. Yani acente, kendisine yöneltilen bir tazminat talebi karşısında kusursuz olduğunu ispatlayarak tazminat ödemekten kurtulabilir.
Müvekkilin tazminat talep edebilmesi için gereken şartlar şunlardır:
Acentenin borca aykırı davranmış olması
Müvekkilin zarara uğramış olması
Zarar ile davranış arasında bir illiyet bağının olması
Acentenin davranışının kendisine yüklenebilir olması
Tazminat talebi açısından burada sayılan şartların varlığı belirlendikten sonra, tazminat miktarının hesaplanmasına ilişkin olarak, acentenin somut olayda ihlal etmiş olduğu yükümlülüğe göre bir tespit yapılması gerekir. Acentenin zarara yol açan davranışı olmasaydı müvekkilin elde edeceği kazanç ile zarara yol açan davranış sonrası elde ettiği kazanç arasındaki fark, tazminat miktarının hesabında esas alınacaktır.
Acentelik sözleşmesinde cezai şart kararlaştırılmış olması mümkündür. Eğer cezai şart kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça müvekkil ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir (BK m.179/1). Ancak müvekkilin uğradığı zarar, kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa müvekkil, acentenin kusurlu olduğunu ispat ederek aşan miktarı talep edebilir (BK m.180/2).
4. Haklı Nedenle Fesih
Acentenin sözleşme çerçevesinde yüklendiği borçlarını ifa etmemesi, bazı durumlarda müvekkile haklı nedenle sözleşmenin feshi hakkını verecektir. Özellikle de acentelik ilişkisinin güven temeline dayandığı düşünüldüğünde, taraflar arasındaki güven ilişkisinin temelden sarsılmasına yol açan ve bu sebeple sözleşmenin devam etme imkânının kalmadığı durumlarda haklı nedenle fesihten bahsedilebilir. Haklı nedenle fesih için gerekçe oluşturabilecek sebepleri tespit etmek her zaman kolay değildir. Somut olayın özelliklerine göre taraflar arasındaki güven ilişkisinin zarar görüp görmediği belirlenecektir. Örneğin, acentenin rekabet etmeme borcuna aykırı davranarak, müvekkili ile rekabet halindeki başka bir tacir hesabına acentelik yapması durumunda müvekkil açısından güven ilişkisi zarar görecek ve sözleşmenin devamına imkân kalmayacaktır. Aynı şekilde, müvekkilin acenteye talimat verme yetkisi çerçevesinde vermiş olduğu talimatlara aykırı davranması, veya acentenin bilgi verme yükümlülüğü çerçevesinde müvekkiline bildirmekle yükümlü olduğu önemli bir hususu bildirmemesi durumunda da haklı nedenle fesih sebebi oluşacaktır.
D) SONUÇ
Acentelik sözleşmesi, iki tarafa borç yükleyen synallagmatik bir sözleşme olması sebebiyle taraflara hak ve borçlar yüklemektedir. Acentenin borçlarından bahsedildiği zaman, öncelikle müvekkilin işlerini görme borcu akla gelmektedir. Daha sonra bahsi geçen ve acentenin pek çok borcunun kaynağını oluşturan borç ise, müvekkilin menfaatlerini koruma borcudur.
Menfaatleri koruma borcu kendi içerisinde sadakat ve bağlılık, müvekkilin sırlarını saklama, piyasa şartlarını ve müşterilerin ödeme gücünü araştırma, bilgi verme ve talimatlara uyma, rekabet etmeme gibi pek çok borcu ihtiva etmektedir. Bu özelliği sebebiyle, müvekkilin menfaatlerini koruma borcu, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan en kapsamlı borç olma özelliğini haizdir.
Acentenin kanunda düzenlenen diğer borçları ise, önlem alma yükümlülüğü ve haber verme yükümlülüğü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun dışında bizim hukukumuzda yer almayan fakat Alman ve İsviçre hukuklarında düzenlenmiş olan müşterinin borcuna kefil olma borcu da söz konusudur. Kanunumuzda bu tür bir borca yer verilmemiş olması, hiçbir şekilde kararlaştırılamayacağı anlamına gelmez. Sözleşme özgürlüğü çerçevesinde acente ve müvekkil, müşterinin borcuna kefil olma borcunu kararlaştırabilirler.
Acentenin yüklenmiş olduğu borçları hiç veya gereği yerine getirmemesi durumunda, acenteye uygulanacak yaptırımlar hususunda TTK’da herhangi bir hüküm bulunmaması sebebiyle, BK’nun borçların ifa edilmemesinin sonuçları ile ilgili maddeleri (BK m.112 vd.) uygulanacaktır. Somut olayın özelliklerine göre, yani borcun bir verme, yapma veya yapmama borcu olmasına göre aynen ifa talebi gündeme gelebilecektir. Bunun dışında kusur, zarar, illiyet bağı şartlarının varlığı halinde tazminat talep edilebilecektir. Son olarak, taraflar arasındaki güven ilişkisinin geri dönülmez bir biçimde zedelenmesi ve acentenin borcu ihlal eden davranışı sebebiyle sözleşmenin devamının imkânsız hale gelmesi sonucu sözleşmenin haklı nedenle feshi söz konusu olabilecektir.


KAYNAKÇA
CENGİZ/Ali, Acente Kavramı ve Acentelik Sözleşmesinden Doğan Hak ve Borçları, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1(2) 2011
ÇEKER/Mustafa, Ticaret Hukuku, Karahan Kitabevi, Adana 2013
DÖNMEZ/Onur, Acente Sözleşmesinden Doğan Hak ve Borçlar, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2009
KAYA/Arslan, Türk Ticaret Kanunu Şerhi Birinci Kitap Acentelik, Beta, İstanbul 2013
KAYA/Mustafa İsmail, Acentelik Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara 2014
KAYIHAN/Şaban, Türk Hukukunda Acentelik Sözleşmesi, 4. Bası, Ankara 2011
YAVUZ/Cevdet, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Beta, İstanbul 2011
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Türk Hukukunda Acentelik Ve Acentenin Borçları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Numan Tekelioğlu'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
16-05-2014 - 15:48
(3594 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Henüz hiç değerlendirilmedi.
Okuyucu
23138
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 saat 31 dakika 54 saniye önce.
* Ortalama Günde 6,44 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 33254, Kelime Sayısı : 4031, Boyut : 32,47 Kb.
* 2 kez yazdırıldı.
* 3 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1771
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,05357409 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.