Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Kaçakçılık Suçları Ve Kamu Zararı

Yazan : Av. Savaş Nurullah Kıylık [Yazarla İletişim]
Avukat (Van Barosu)

Makale Özeti
Ceza Hukuku Açısından Kaçakçılık Suçları ve Kamu Zararı

Hazırlayan ve Sunan: Av. Savaş Nurullah KIYLIK (Van Barosu)

Konu: KAÇAKÇILIK SUÇLARI VE KAMU ZARARI


Kaçakçılık, bir malın yasalara aykırı olarak, gizli yollardan bir ülkeye sokulması ya da bir ülkeden çıkarılmasıdır. Bu işi icra edenlere “kaçakçı” denmektedir. Bu kurumun tarihi geçmişi, egemenliğe kadar dayanmaktadır. Nitekim egemenliğin ortaya çıkması ile birlikte bu erki elinde bulunduran kişi, topluluk ya da modern dünyada devlet bir takım kurallar koyarak egemenliğini yönetmişlerdir. Dolayısıyla kaçakçılığın geçmişi ticaretle ilgili ilk vergilerin konulmasına ya da ilk ticari düzenlemelere kadar indirilebilir.

Kaçakçılık, gümrük vergisinden kaçmak, ithalat veya ihracat yasağını aşmak için başvurulan bir yoldur. Tarih boyunca pek az değişen kaçakçılık yöntemleri, temelde kaçak malı gümrük denetimlerine takılmayacak bir yolla sınırdan geçirmeye ya da kaçak malı başka bir yük içinde, taşıtların gizli bölümlerinde ya da kişilerin tahmin edilemeyecek yerlerinde saklayarak gümrük denetimini aldatmaya dayanır.

Kaçakçılığa genellikle yüksek gümrük duvarları veya vergilerle ticari değeri yükselen ürünler (örn: çay, kahve, şeker, sigara, içki, akaryakıt v.b.) ya da yasak altına alınan mallar ( örn: uyuşturucu, silah, altın, döviz, tarihi eser v.b.) konu olur. Son zamanlar –özellikle 20. Yüzyıldan itibaren- insan kaçakçılığı da kaçakçılığa dâhil olmuştur. Bu suç, son zamanların en hızlı büyüyen ve modern köle anlayışına dayanan suçudur. İnsanların fuhuş, zorla çalıştırma, organ ticareti ve benzeri saiklerle alınıp satıldığı, yasadışı ticaretlerinin yapıldığı bir piyasa oluşmuştur. İnsan karakterini olumsuz yönde etkileyen uyarıcılardan en önemlisi bilim insanlarına göre para ve maddiyattır. Dolayısıyla bazı insanlar dünya hayatının şehvetlerinden faydalanmak amacıyla daha fazla para için daha fazla kirlenerek insan kaçakçılığı suçunu dahi icat etmiştir.

Kamu zararı, mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır. Mevzuata göre devlet bünyesinde kamu görevlileri, kamu kaynaklarının etkili ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, yönetilmesinden, kullanılmasından, korunmasından, kötüye kullanılmaması ve her an hazır bulundurulması için gerekli önlemlerin alınmasından sorumludur. Kaçakçılık suçları, kamu zararı ile doğrudan muhataptır. Çünkü her kaçakçılık eyleminde kamu düzeni ihlal edilir ve bir kamu zararı meydana gelir.

Kamu zararının, bu zarara neden olan kamu görevlisinden veya diğer gerçek ve tüzel kişilerden tahsiline ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Kamu zararının belirlenmesinde iş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması; mal alınmadan iş veya hizmet yaptırılmadan önce ödeme yapılması; transfer niteliğindeki giderlerde fazla veya yersiz ödemelerde bulunulması; iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması; idare gelirinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun şekilde yapılmaması; mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması esas alınır.

Kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararı, zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faizi ile birlikte ilgililerden tahsil edilir. Alınmamış para, mal ve değeri alınmış; sağlanmamış hizmetleri sağlanmış; yapılmamış inşaat, onarım ve üretimi yapılmış veya bitmiş gibi gösteren gerçek dışı belge düzenlemek, suretiyle kamu kaynağında bir artışa engel veya bir eksilmeye neden olanlar ile bu gibi kanıtlayıcı belgeleri bilerek düzenlemiş, imzalamış veya onaylamış bulunanlar hakkında Türk Ceza Kanunu veya diğer kanunların bu fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Ayrıca bu fiilleri işleyenlere her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dâhil yapılan bir aylık net ödemelerin iki katı tutarına kadar para cezası verilir.

Kamu zararına yol açanlar bundan dolayı sorumlu olurlar. Anayasamızın 40. maddesinin 3. fıkrasında “ Kişinin resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da kanuna göre devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.” denmektedir. Yine 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 13. maddesinin 1. fıkrasında “ Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar. Ancak, devlet dairelerine tevdi veya bu dairelerce tahsil veya muhafaza edilen para ve para hükmündeki değerli kağıtların ilgili personel tarafından zimmete geçirilmesi halinde, zimmete geçirilen miktar, cezai takibat sonucunu beklemeden hazine tarafından hak sahibine ödenir. Kurumun, genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır.” denmektedir. Görüldüğü gibi kamu zararına neden olanlar bundan dolayı sorumludurlar. Hazinece ödenen zararlarda rücu hakkı söz konusudur. Rücu hakkı, bir kimsenin alacaklısına ödediği şeyi diğer birinden istemeye hakkı olması durumudur. Yargı kararları gereğince ödenen tazminatlar, avukat ücretleri ve mahkeme masrafları nedeniyle meydana gelen hazine zararının tazminine ilişkin rücu davası açılabilmesi için öncelikle zararın miktarı ile zararın meydana gelmesinde sorumlu bulunan kişi veya kişilerin kesin olarak bilinmesi gerekmektedir.

Rücu için dava açmaya yeter derecede bilgi ve belgenin gönderilmesi işi ilgili idaresinin görev ve yetki sorumluluğunda bulunduğundan, hazine avukatlarının rücu davası açılmasına ilişkin görevi; zararın miktarı ile zarardan sorumlu olan kişilerin kimlik ve adres bilgilerinin dava açmaya imkan verecek şekilde idaresi tarafından bildirildiği andan itibaren başlamaktadır. Rücu durumunun söz konusu olup olmadığı, idaresince değerlendirilerek, rücu davası aşılmasını gerektirir durumun varlığının tespit edilmesi halinde dava açılmasına esas olacak ödeme belgeleri, mahkeme kararı, rücu edilecek kişilerin kimlik ve tebligata elverişli adres bilgileri ile sair gerekli bilgi ve belgelerin, rücu davası açılması yönünde görüşleri ile birlikte Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğüne intikal ettirilmesi gerekmektedir.

Türk hukuk sisteminde kamu zararının tahsili, 19.10.2006 tarih ve 26324 sayılı resmi gazetede yayımlanan “Kamu Zararlarının Tahsillerine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” çıkarılmıştır. Ancak uygulamada tüm bu mevzuatlara rağmen rücu hakkı pek uygulanmamaktadır.
Kaçakçılık suçlarında kamu zararı ayrı bir özellik gösterir. Konunun önemine binaen Türk Ceza Kanunu’nun yanında kaçakçılık fiilleri ve yaptırımları ile kaçakçılığı önleme, izleme, araştırma usul ve esaslarını belirlemek amacıyla 5607 Sayılı “Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu” düzenlenmiştir. Bu kanun 31.03.2007 tarihinde resmi gazetede yayınlanmıştır.


Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında “kaçakçılık suçu” olarak nitelendirilen fiiller sırasıyla şunlardır:

- Eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın Türkiye’ye ithal etmek (Eşyanın, belirlenen gümrük kapıları dışından Türkiye’ye ithal edilmesi hali nitelikli hal)

- Eşyayı, sahte belge kullanmak suretiyle gümrük vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin, Türkiye’ye ithal etmek

- Transit rejimi çerçevesinde taşınan serbest dolaşımda bulunmayan eşyayı, rejim hükümlerine aykırı olarak gümrük bölgesinde bırakmak
- Belli bir amaç için kullanılmak veya işlenmek üzere ülkeye geçici ithalat ve dahilde işleme rejimi çerçevesinde getirilen eşyayı, sahte belge ile yurt dışına çıkarmış gibi işlem yapmak

- Birinci ila dördüncü fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesine iştirak etmeksizin, bunların konusunu oluşturan eşyayı, bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın almak, satışa arz etmek, satmak, taşımak veya saklamak

- Özel kanunları gereğince gümrük vergilerinden kısmen veya tamamen muaf olarak ithal edilen eşyayı, ithal amacı dışında başka bir kullanıma tahsis etmek, satmak veya devretmek ya da bu özelliğini bilerek satın almak veya kabul etmek

- İthali kanun gereği yasak olan eşyayı ithal etmek, . İthali yasak eşyayı, bu özelliğini bilerek satın almak, satışa arz etmek, satmak, taşımak veya saklamak

- Antrepo veya geçici depolama yerlerindeki serbest dolaşımda bulunmayan eşyayı, gümrük idaresinin izni olmadan kısmen veya tamamen çıkarmak veya değiştirmek

- Geçici ithalat, dahilde işleme ve gümrük kontrolü altında işleme rejimi çerçevesinde ülkeye getirilen eşyayı, gümrük işlemlerini gerçekleştirmeksizin serbest dolaşıma sokmak

- Genel düzenleyici idari işlemlerle ithali yasaklanan eşyayı ithal etmek

- İthali, lisansa, şarta, izne, kısıntıya veya belli kuruluşların vereceği uygunluk veya yeterlilik belgesine tabi olan eşyayı, aldatıcı işlem ve davranışlarla ithal etmek

- İhracı kanun gereği yasak olan eşyayı Türkiye’den ihraç etmek

- Genel düzenleyici idari işlemlerle ihracı yasaklanan eşyayı ihraç etmek (İhracı, lisansa, şarta, izne, kısıntıya veya belli kuruluşların vereceği uygunluk veya yeterlilik belgesine tabi olan eşyayı aldatıcı işlem ve davranışlarla ihraç etmek nitelikli hal)

- İhracat gerçekleşmediği halde gerçekleşmiş gibi göstermek ya da gerçekleştirilen ihracata konu malın cins, miktar, evsaf veya fiyatını değişik göstererek ilgili kanun hükümlerine göre teşvik, sübvansiyon veya parasal iadelerden yararlanmak suretiyle haksız çıkar sağlamak

- Gümrük vergileri ödenmek suretiyle ihraç edilebilen eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın veya aldatıcı işlem ve davranışlarla gümrük vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin Türkiye’den ihraç etmek

Tüm bu fiiller kanun kapsamında kaçakçılık fiili olarak değerlendirilmiş ve her biri ayrı ayrı müeyyideye bağlanmıştır. Bu cezalara bir de arttırıcı nitelikli haller düzenlenmiştir. Buna göre bu fillere bağlanan cezalar: bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde; üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde; tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde veya yararına olarak işlenmesi halinde; kaçakçılık fiillerini önlemek, izlemek, araştırmak ve soruşturmakla görevli kişiler tarafından veya meslek ve sanatın sağladığı kolaylıklardan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde; , belgede sahtecilik yapılarak işlenmesi halinde belli oranlarda artmaktadır.

Kaçakçılık suçlarında; Kaçakçılık fiillerini önlemek, izlemek ve araştırmakla görevli olup da bu Kanunda tanımlanan suçların işlenmesine kasten göz yuman kişi, işlenen suçun müşterek faili olarak sorumlu tutulur. Kaçakçılık suçunun konusunu oluşturan eşyanın, Devletin siyasi, iktisadi veya askeri güvenliğini bozacak ya da çevre veya toplum sağlığını tehdit edecek nitelikte olması halinde, fiil daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, verilecek hapis cezası on yıldan az olamaz.

Kaçakçılık suçlarında etkin pişmanlık durumu da söz konusudur. Kaçakçılık eylemine iştirak eden kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, fiili, diğer failleri ve kaçak eşyanın saklandığı yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin, faillerin yakalanmasını veya kaçak eşyanın ele geçirilmesini sağlaması halinde cezalandırılmaz. Diğer etkin pişmanlık hallerinde ise verilecek ceza indirilir.

Devletin kaçakçılığı izleyen, önleyen ve araştıran birimleri vardır. Mülki amirler, Gümrük Müsteşarlığı personeli ile Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı personel, bu Kanunla yaptırım altına alınan fiilleri önleme, izleme ve araştırmakla yükümlüdür. Kaçakçılığı önleme, izleme ve soruşturmakla görevli olanlar, operasyon gerektiren kaçakçılık olaylarından haberdar olduklarında kanuni görevlerini yapmaya başlar ve aynı zamanda mahallin en büyük mülki amirine de bilgi verirler. Kaçakçılığı önleme, izleme ve soruşturmakla görevli olanların bu Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili bilgi ve belge talepleri, kamu veya özel, gerçek veya tüzel kişilerce, savunma hakkına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla eksiksiz olarak karşılanmak zorundadır. Kaçakçılık olaylarını ihbar edenlerin kimlikleri, izinleri olmadıkça veya ihbarın niteliği haklarında suç oluşturmadıkça açıklanamaz. Bu kişiler hakkında tanıkların korunmasına ilişkin hükümler uygulanır.

Görevliler bu durumlarda tutanak tutmak zorundadırlar. Kaçakçılık fiillerinin izlenmesine ilişkin tutanakların; tarih, yer, düzenleyenlerin unvan ve isimleri, hakim kararının tarih ve sayısı ile Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılması durumunda emrin tarih ve sayısını, olay ve kanıtlarını, suç veya kabahat konusu eşya ve taşıma araçlarının ayrıntılı olarak türü, kapsamı, miktar ve nitelikleri ile nerede ve ne suretle el konulduklarını, ilgilinin kimlik, iş ve yerleşim yeri ile varsa ifadesini kapsaması ve imza altına alınması gereklidir.. İşlemde hazır bulunan ilgililerce onanmak üzere tutanağın kendilerini ilgilendiren kısımları okunur veya okumaları için kendilerine verilir. Bu husus tutanağa yazılarak ilgililere imza ettirilir. İmzadan kaçınma halinde nedenleri tutanağa geçirilir. Görevlilerin ayrıca ihtara uymayanlara silah sıkma yetkileri de kanunlarda belirtilen ölçüde bulunmaktadır.

Kaçakçılık suçları ekseri olarak ya yolcu beraberinde taşınan bagaj yolu ile ya da deniz taşımacılığı ile gerçekleştirilir. Dolayısıyla kanun koyucu bu iki durumu özel olarak düzenlemiştir. Yolcuların, gümrük mevzuatına göre zati ve hediyelik eşya kapsamı dışında olup beyanlarına aykırı olarak üzerlerinde, eşyası arasında veya taşıma araçlarında çıkan ya da başkasına ait olduğu halde kendi zati eşyasıymış gibi gösterdikleri eşyanın gümrük vergileri, gümrük idarelerince iki kat olarak alınır ve eşya sahibine teslim edilir. Söz konusu eşyanın gümrükten kaçırılmak amacına yönelik olarak saklanmış veya gizlenmiş olarak bulunması durumunda gümrük idarelerince eşyanın gümrük vergileri üç kat olarak alınır ve eşya sahibine teslim edilir. Bu tür bir eşya, gümrük vergileri ödenmediği takdirde, gümrüğe terk edilmiş sayılır. Yolcuların, beyanlarına aykırı olarak üzerlerinde, eşyası arasında veya taşıma araçlarında çıkan eşyanın ticari mahiyette veya ithali veya ihracının yasak olması halinde 3 üncü madde hükümleri uygulanır.
Deniz taşıtları ile işlenen kaçakçılıkta hukuken geçerli bir mazereti olmadığı halde, izinsiz olarak gümrük bölgesine girerek sahile veya bir başka gemiye yanaşan geminin kaptanı, gemide yasak eşya ya da yükleme veya taşıma belgelerinde yer almayan eşya bulunması hallerinde, bu Kanundaki kaçakçılık suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır. Yabancı ülkelerden geldiği halde geçerli neden olmaksızın, belgelerinin gösterdiği rota dışında Türkiye karasularında rastlanan gayrisafi iki yüz tonilato hacminden aşağı taşıtların yüküne el konulur. Yükü bulunmadığı halde, yükü olmadığını veya başka bir limana çıkarıldığını veya avarya olduğunu kanıtlayamayan gemi kaptan veya acentesine, tonilato başına yüz Türk Lirası idari para cezası verilir.

Kaçakçılık suçlarında tekerrür durumu söz konusu olduğunda verilecek ceza yarı oranında arttırılır. Fakat İdari para cezasının tamamen yerine getirilmesinden itibaren üç yıl geçtikten sonra işlenen kabahat açısından, önceki kabahat, tekerrüre esas teşkil etmez.

Devlet egemen olarak, kendi iradesi dışında yapılan kaçakçılık olarak isimlendirilen bu eylemlere karışan eşya ile bu eşyaları taşımaya yardımcı araçları arama ile tespitinin yapılmasından sonra el koyma yetkisini haizdir. Kaçak eşya, her türlü silah, mühimmat, patlayıcı ve uyuşturucu maddelerin bulunduğundan şüphe edilen her türlü kap, ambalaj veya taşımaya yarayan diğer araçlar ile kişilerin üzerlerinde yapılacak arama ve el koymalar, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca yerine getirilir. Gümrük salonları ve gümrük kapılarında kaçak eşya sakladığından kuşkulanılan kişilerin üzeri, eşyası, yükleri ve araçları gümrük kontrolü amacıyla gümrük görevlilerince aranabilir. Yapılan arama sonucunda tespit edilen kaçak eşyaya derhal el konulur. Gümrük bölgesine, Gümrük Kanunu gereğince belirlenen kapı ve yollardan başka yerlerden girmek, çıkmak veya geçmek yasaktır. Bu yerlerde rastlanacak kişi ve her nevi taşıma araçları yetkili memurlar tarafından durdurulur ve kişilerin eşya, yük ve üzerleri ile varsa taşıma araçları aranır. Yapılan arama sonucunda tespit edilen kaçak eşyaya derhal el konulur.

5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan suçların işlenmesinde kullanılan taşıtlara, Ceza Muhakemesi Kanununun 128 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne göre el konulur. 13 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına girmesi, Türkiye’de sicile kayıtlı olmaması ya da soruşturma ve kovuşturma devam ederken, kaçakçılık suçunun işlenmesinde tekrar kullanılması halinde, el konulan araç alıkonulur. Sahibinin aracın değeri kadar teminatı alıkoyma tarihinden itibaren otuz gün içinde gümrük idaresine teslim etmesi halinde, araç sahibine iade edilir. Aksi takdirde, tasfiye idaresi tarafından soruşturma ve kovuşturma sonucu beklenmeksizin derhal tasfiye olunur. Tasfiyenin satış suretiyle gerçekleşmesi halinde, satıştan elde edilen gelirden taşıtın muhafaza edilmesi ve satışı için gerekli olan bütün masraflar karşılandıktan sonra kalan miktar, kovuşturma sonucuna göre işlem yapılmak üzere emanet hesabına alınır. İkinci fıkra hükmünün uygulanmasındaki değerden, kara taşıtlarında kasko değeri; deniz taşıtlarında, tekne ve makine sigortasına esas teşkil eden değer; sigortasız taşıtlar ile hava ve demiryolu taşıtlarında ise piyasa değeri anlaşılır.
Kaçakçılığa konu olan eşya ile taşıtlar devletçe muhafaza edilir. Kaçak şüphesiyle el konulan eşya ile alıkonulan her türlü taşıt ve araç; miktarı, cinsi, markası, tipi, modeli, seri numarası gibi eşyanın ayırıcı özelliklerini gösterir bir tutanakla gümrük idaresine teslim edilir. Gümrük idaresi, kaçak eşya ve taşıtların muhafazası için gerekli görülen yerlerde depo temin eder. Alıkonularak gümrük idaresine teslim edilen deniz taşıtları, teminatla teslim alınmaması halinde, muhafaza ve zorunlu bakım giderleri sahiplerince ya da donatanlarınca karşılanmak üzere gümrük idaresince belirlenen liman işletme müdürlüğüne teslim edilir. Masraflar, sahiplerince ya da donatanlarınca karşılandığı sürece, taşıtın tasfiyesi yoluna gidilmez. El konulan her türlü eşya ve taşıma araçlarının muhafazası, depolanması, yüklenmesi, boşaltılması ve nakliyesi gibi nedenlerle yapılan masraflar, gümrük idaresince karşılanır. Gümrük idaresinin bu madde gereğince ihtiyacı olan giderler, genel bütçenin ilgili tertibinden karşılanır.

Vergisiz olarak değil de yasak olduğu halde ülkeye sokulan eşyalar geldikleri ülkelere uluslar arası hukuk gereği iade edilir. Yabancı ülkelerden gelen yasak eşya, yükleme veya taşıma belgelerinde belirtilerek gümrüğe getirilirse, teminat altında ve gerekli güvenlik tedbirleri alınarak geldiği yere veya diğer bir ülkeye iade ve sevk olunur. Kaçakçılık fiilinin konusunu, toplum ve çevre sağlığı yönünden tehlikeli ve zararlı eşya ile atık maddelerin oluşturması halinde, ilgililer hakkında soruşturma işlemleri başlatılmakla birlikte, bunlar gümrük yetkilileri tarafından derhal getirildiği ülkeye iade edilir.

Kaçakçılık suçuna karışmış aracın müsadere edilebilmesi için: Kaçak eşyanın, suçun işlenmesini kolaylaştıracak veya fiilin ortaya çıkmasını engelleyecek şekilde özel olarak hazırlanmış gizli tertibat içerisinde saklanmış veya taşınmış olması; Kaçak eşyanın, taşıma aracı yüküne göre miktar veya hacim bakımından tamamını veya ağırlıklı bölümünü oluşturması veya naklinin, bu aracın kullanılmasını gerekli kılması; Taşıma aracındaki kaçak eşyanın, Türkiye’ye girmesi veya Türkiye’den çıkması yasak veya toplum veya çevre sağlığı açısından zararlı maddelerden olması koşullarından birinin somut olayda var olması gerekir. Ayrıca etkin pişmanlık nedeniyle fail hakkında cezaya hükmolunmaması veya kamu davasının düşmesine karar verilmesi, sadece suç konusu eşya ile ilgili olarak müsadere hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez.

El konulan eşya ile bunları taşıyan araçların mülkiyeti kamuya geçirilir. Bu Kanunda tanımlanan suçların veya kabahatlerin konusunu oluşturması dolayısıyla müsadere veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımlarının uygulanabileceği eşya, sahibine iade edilemez. Bu eşya, kamu davasının açıldığı tarihten itibaren bir yıl içinde kovuşturmanın sonuçlanmaması halinde derhal tasfiye edilir. Ancak eşyanın; zarara uğraması, değerinde esaslı ölçüde kayıp meydana gelme tehlikesinin varlığı halinde üç gün; muhafazasının ciddi külfet oluşturması halinde on beş gün içinde, eşyadan numune alınmasının mümkün olduğu durumlarda numune alınarak, mümkün olmaması halinde ise gerekli tespitler yaptırılarak, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından tasfiyesine karar verilir. Satılarak tasfiye edilen eşya veya taşıma araçlarının satış bedeli emanet hesabına alınır. Yargılama sonucunda; Tasfiye edilen eşya veya taşıma araçlarının, müsadere edilmeyip, iadesine karar verilmesi; Mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararına konu teşkil eden eşyanın ilgilisine iadesine karar verilmesi hallerinde; satış bedeli, satış tarihinden iade tarihine kadar geçen süre için yasal faizi ile birlikte hak sahibine ödenir.
Kaçakçılık suçlarının yargılamalarında ilgili Gümrük Müdürlüğü davaya katılan olarak müdahil olur. Açılan davalarda mahkeme, iddianamenin bir örneğini ilgili gümrük idaresine de gönderir. Başvurusu üzerine, ilgili gümrük idaresi açılan davaya katılan olarak kabul edilir.

Çoğu zaman yakalanana eşyanın kaçak olup olmaması ilk bakışta anlaşılamamaktadır. Dolayısıyla adil yargılanmanın da gereği olarak mahkemece yeterli tetkik ve incelemeler yapılır. Kaçakçılık fiillerinin önlenme, izlenme ve araştırılması çerçevesinde görev yapmak üzere Gümrük Müsteşarlığınca kriminal laboratuarlar kurulur. Bu laboratuarların çalışma usul ve esasları Gümrük Müsteşarlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.


Hayatın olağan akışında kaçak eşya tespiti oldukça zordur. Bunun için devlet, kaçakçılık durumlarını ortaya çıkaranlara, ihbar edenlere teşvik primleri (ikramiye) ödemektedir. Bu ikramiyelerin oldukça yüksektir. Dolayısıyla kaçakçılık suçlarının çoğu bu ikramiyeyi almak isteyen muhbirlerin ihbarının değerlendirilmesi ile yapılan aramalarda tespit edilmiştir.
Kaçak zannı ile eşya yakalanması halinde muhbir ve el koyanlara aşağıdaki esas ve usullere göre ikramiye ödenir:

a) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 12 nci maddesine aykırılık suçlarından yakalanan silah ve mermiler ile Türk Ceza Kanununun 174 üncü maddesine muhalefet suçlarından yakalanan maddelerin olay tarihine göre Milli Savunma Bakanlığınca her yıl belirlenen değeri esas alınarak, sahipli yakalanması halinde değerinin yüzde yirmi beşi kamu davasının açılmasını, yüzde yetmiş beşi ise mahkumiyete ilişkin hükmün veya müsadere kararının kesinleşmesini takip eden üç ay içinde; sahipsiz yakalanmışsa yakalanan eşya değerinin yüzde ellisi müsadere kararının kesinleşmesini takip eden üç ay içinde,

b) Uyuşturucu madde yakalamalarında, her türlü uyuşturucu maddenin birim miktarı için Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sabit bir rakamın memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak değerinin, sahipli yakalanmış ise yarısı kamu davasının açılmasını, diğer yarısı mahkûmiyete ilişkin hükmün veya müsadere kararının kesinleşmesini takip eden üç ay içinde; sahipsiz yakalanmış ise tamamı müsadere kararının kesinleşmesini takip eden üç ay içinde,

c) Bu maddenin (a) ve (b) bentlerindeki durumlar dışındaki ikramiye ödemelerinde, çıkış kaçağı eşyanın FOB, giriş kaçağı eşyanın CIF kıymeti esas alınır. Sahipsiz yakalanan eşyanın değeri, mahallin en büyük mülki amirinin görevlendireceği Maliye Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı ve sanayi ve ticaret odası temsilcilerinden oluşan üç kişilik heyet tarafından belirlenir. Kaçak eşya sahipli yakalanmışsa kıymetinin yüzde ellisi, sahipsiz yakalanmışsa yüzde yirmi beşi mahkûmiyete, etkin pişmanlıkta kamu davasının açılmamasına, eşyanın müsaderesine ya da mülkiyetinin kamuya geçirilmesine ilişkin kararların kesinleşmesini takip eden üç ay içinde,
el koyanların bağlı olduğu kurum bütçesinin ilgili tertibinden ödenir.

(2) Dağıtılacak ikramiyenin yüzde ellisi muhbirlere, yüzde ellisi el koyanlara verilir. İhbarsız yakalama olaylarında ikramiyenin tamamı el koyanlara ödenir. Kaçakçılığı önleme, izleme ve soruşturmakla yükümlü olanlara muhbir ikramiyesi ödenmez. El koyma ikramiyesine, ancak kaçak eşyanın yakalanması eylemine bizzat ve fiilen katılan kaçakçılığı önleme, izleme ve soruşturmakla görevli olanlar hak kazanır.

(3) Bu maddeye göre ödenecek ikramiyeler, damga vergisi hariç vergi, resim ve harca tabi tutulmaz.

(4) Bu madde gereğince el koyanlara verilecek ikramiyenin tutarı olay başına (30000) gösterge rakamının, kamu davasının açılması, mahkûmiyet, müsadere ya da mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararının kesinleştiği tarihteki memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarı geçemez. Ancak bir yılda ödenecek ikramiye (120000) gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak tutarı geçemez.

(5) Müşterek operasyonlarda ve kontrollü teslimat uygulamalarında ikramiye ödenmesi ve ikramiye ödemelerine esas birim fiyatların tespitine ilişkin esas ve usuller ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususlar, Maliye ve Milli Savunma Bakanlıklarının görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığı ve Gümrük Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Bu düzenleme oldukça yerindedir ve kaçakçılık suçlarının tespiti açısından yapılan istatistiklere göre de çoğu kez bu ikramiyeler sayesinde failler yakalanmış ve cezalandırılmışlardır.

Kaçakçılık suçlarında kamu zararı ayrı bir özellik göstermektedir. Yasak eşya dışındaki kaçak eşyalar ele geçirildiği zaman henüz tüketime sunulamadıkları için devletin bir vergi kaybı söz konusu değildir. Dolayısıyla bu tür durumlarda ve genel olarak kaçakçılık suçlarında kamu zararının hesaplanması teknik bir konu olup mutlak surette bilirkişi yardımına başvurulmalıdır. Ayrıca sanığın kamu zararının ne kadar olduğu ve ödeme koşullarının nasıl olacağı konusunda ayrıntılı bilgilendirme yapılmalıdır.

Kamu zararının sanık tarafından ödenmemesi halinde bir hak kaybı olmamalıdır. Fakat uygulamada yerel mahkemeler bazen sanığın kamu zararını ödememesinden bahisle bazı haklar bakımından yararlanamaması yönünde kararlar verebilmektedirler. Bu husus özellikle de hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından belirgin görülmektedir. Bu tutum yanlıştır. Nitekim Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 25.03.2008 tarih ve 20-253 sayılı kararına göre; “Kaçakçılık suçlarında kamu zararının belirlenmesi teknik bir konu olup, yıllara ve eşyanın cinsine göre değişebilen tür ve oranlardaki vergiler ile mali yükleri sanığın belirlemesi ve kendiliğinden kamu zararını gidermesi olanaklı değildir. Diğer yandan CMK. 231/9. Madde fıkrasının değerlendirilebilmesi için, sanığın kamu zararını giderip gideremeyeceğini hâkimin bilmesi ve sonucuna göre kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen ödemek koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilemeyeceğini tartışabilmesi gerekmektedir. Bu durumda da kamu zararının belirlenerek sanığa bildirilmesi gerektiğinin zorunlu olduğu sonucuna varılmaktadır.” Denmektedir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için “suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin sureti ile tamamen giderilmesi gerekir. Genel hüküm bu şekildedir. Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarihli ve 2009/13 Karar sayılı kararında şöyle denmektedir: “Zararın aynen iade, , suçtan önceki hale getirme veya tazmin sureti ile tamamen giderilmesinden anlaşılması gereken nedir? Manevi zararlar bu kapsama dâhil midir? Zarar konusunda mahkeme herhangi bir araştırma yapmak zorunda mıdır, zorunda ise bu araştırmanın kapsamı neye göre belirlenmelidir? Hukuki sorununa ilişkin olarak zararın belirlenmesinde hâkim ceza yargılamasında şahsi hak davasına yer verilmediği gerçeğini de göz önünde bulundurmak koşulu ile kanaat verici basit bir araştırma yapmalı, hukuk hâkimi gibi gerçek zararı tam anlamı ile saptamaya çalışmamalıdır.” Denmektedir.

Her ne kadar “yasayı bilmemek mazeret sayılmaz” ilkesi hukuk sistemimizde halen geçerli ise de, özellikle de failin lehine olan hükümler söz konusu olduğunda bu hükmün en katı haliyle uygulanması bizi sakıncalı sonuçlara götürecektir. Kaldı ki günlük hayatın karmaşıklığı içerisinde her insanın, özellikle de suç faillerinin sosyo kültürel yapılarının farklılıklar taşıdığı dikkate alındığında yürürlükte olan bütün normları tüm ayrıntıları ile bilebilmesini beklemek hayatın olağan akışına aykırıdır. Temel kanunlar dışında ceza hükmü içeren ve sayıları binlerle ifade edilen özel kanunlar gündeme geldiğinde bu görüşün haklılığı daha iyi anlaşılmaktadır. Gümrük kaçakçılığı suçlarında kamu zararının belirlenmesi karmaşık bir konudur. Bu konu teknik bir konu olup yıllara ve eşyanın cinsine göre değişebilen tür ve oranlardaki vergiler ile mali yükleri sanığın belirlemesi ve kendiliğinden kamu zararını gidermesi olanaklı değildir. Kaldı ki, gümrük kaçağı eşyanın ele geçmiş olması durumundaki olay da böyledir. Bu durumlarda devletin vergi kaybı söz konusu olmayıp sadece eşyanın taşıma, depolama giderleri ile yapılan tebliğ, yazışma giderlerinin oluşan kamu zararının dikkate alınması gerekmektedir. Belirtilen suç tipinde yargılamayı yapan hâkim dahi, suç nedeniyle oluşan zararı bilememekte, bu konuda bilirkişiye başvurmaktadır. Sanığa bu şekilde bir teknik çalışma ve araştırma sonucu belirlenecek zarar miktarını bildirme, ve tüm yasal sonuçlarını hatırlatma ve sonucuna göre kişiselleştirme yapma ceza muhakemesinin amaçlarına daha uygun olan çözüm şeklidir.

Kaynakça:
-26324 sayılı Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik
-Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 25.03.2008 tarih ve 20-253 sayılı kararı
-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarihli ve 2009/13 Karar sayılı kararı
-Ercan, İsmail; (2005), Ceza Hukuku, Ankara, Savaş
-5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu

Av. Savaş Nurullah KIYLIK
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Kaçakçılık Suçları Ve Kamu Zararı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Savaş Nurullah Kıylık'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
19-02-2014 - 12:21
(3680 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 7 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 7 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
22931
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 9 saat 6 dakika 57 saniye önce.
* Ortalama Günde 6,23 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 30492, Kelime Sayısı : 3920, Boyut : 29,78 Kb.
* 7 kez yazdırıldı.
* 43 kez indirildi.
* 8 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1750
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03763509 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.