Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Suçsuzluk Karinesi: "alice Harikalar Diyarında"

Yazan : Yrd. Doç. Dr. Güneş Okuyucu Ergün

Yazarın Notu
Bu makale, Ankara Barosu 2012 Uluslararası Hukuk Kurultayında tebliğ olarak sunulmuş ve Kurultay kitabının 3. cildinde ss. 39-50'de yayınlanmıştır.

SUÇSUZLUK KARİNESİ: "ALİCE HARİKALAR DİYARINDA"

Yrd. Doç. Dr. Güneş OKUYUCU ERGÜN*

“Masallar çocuklara canavarların var olduğunu söylemez;
Çocuklar zaten bilirler bunu.
Masallar çocuklara canavarların alt edilebileceğini söylerler.”
G. K. Chesterton



I.GİRİŞ

“Bilinen ve kullanılan kelime sayısı, demokrasinin gelişmişlik derecesi ve fırsat eşitliği ile doğru orantılıdır. Az kelime ve az fikir; az fırsat ve az demokrasi anlamına gelir.”1 Kelimeler, hiçbir rejimde demokratik rejimlerde olduğu kadar önem taşımazlar. Çünkü demokrasi, tartışmadır, ortak akıldır ve düşüncelerin, inançların dolaşımına dayanır. Bu dolaşımın biricik aracı ise, kelimelerdir. Ancak kelime sayısı, tek başına, demokrasinin gelişmişlik derecesini ve toplum hayatının kalitesini göstermeye yetmez. Bunun için kelimelerin kalitesine, yani ne kadar sağlıklı olduklarına, nasıl kullanıldıklarına ve ne ifade edebildiklerine de bakmak gerekir.2 Bugün, bu açıdan bakıldığında kelimelerin, kavramların ve dolayısıyla ilkelerin durumu endişe vericidir. Kullanılan kelimelerin sayısının azalması, anlamlarının değiştirilmesi, manipüle edilmesi, kötüye kullanılması ile adeta “yeni bir dil”3 ortaya çıkmaktadır. Kelimelerin “anlamlarının anlamsızlaştığı” bu yeni dilin kullanıldığı ortamda değerler de değersizleşmektedir. Kelimeler anlamsız, değerler değersiz olunca ilkeler de işlevsiz kalmaktadır.

Savunma ve adil yargılanma hakkı bakımından hayati öneme sahip olan suçsuzluk karinesi de bu kapsamda değerlendirilmelidir. Söz konusu ilkenin kendisinden beklenen işlevi yerine getirebilmesi için, hem toplum tarafından hem de uygulamacı ve araştırmacılar tarafından gerçek anlamıyla özümsenmesi gerekir. Bugün suçsuzluk karinesine karşı çıkan, suçsuzluk karinesi olmasın diyen kimse yoktur. Ancak, suçsuzluk karinesine açıkça karşı çıkmaktan çok daha vahim ve tehlikeli olmak üzere; herkes söz konusu ilkeye farklı anlamlar yüklemekte ve bu ilkeyi farklı şekilde uygulamaya kalkışmaktadır. Bu durum, açıkça karşı çıkmaktan daha tehlikelidir çünkü açıkça karşı çıkılması halinde karşılaşılacak tepkilerle karşılaşmaksızın ve kimse farkında olmaksızın, söz konusu ilke işlevsizleşmekte, anlamsızlaşmaktadır. AİHM de, 6/2. maddesi de dâhil olmak üzere, AİHS’nin teorik ve aldatıcı değil, aksine, elverişli ve etkili olan hakları garanti edecek şekilde yorumlanması gerektiğini söylerken4 bu hususu vurgulamaktadır.

II. SUÇSUZLUK KARİNESİNİN ANLAMI VE KAPSAMI

1. Genel Olarak
Suçsuzluk karinesi5, hukuki temellerini 1789 Fransız Kişi ve Vatandaş Hakları Bildirgesinde bulur. Bugün, bizim hukukumuz da dâhil olmak üzere, ulusal ve uluslararası pek çok metinde güvence altına alınmıştır. Gerçekten de suçsuzluk karinesi, Fransız Kişi ve Vatandaş Hakları Bildirgesinin 9. maddesinde6, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 11/1. maddesinde7; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddesinde8, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartının 48. maddesinde9 ve Anayasamızın 38/4. maddesinde10 ifadesini bulmaktadır.
Suçsuzluk karinesi, kişinin suçluluğu kesin hükümle sabit oluncaya kadar, suçlu sayılmamasını ve ceza hukuku müeyyidelerine tabi tutulmamasını ifade eder.11 Ancak akla ve mantığa uygun gerekçelere dayanan her türlü şüphe bertaraf edildiği takdirde, bir kişinin suçluluğu sabit olur.12 Zira suçsuzluğuna dair bütün gerekçeli şüphelerin yenilmesine kadar kişi, hukuken suçsuz kabul edilir.13 Dolayısıyla, suçluluğu ispatlanamazsa şüpheden sanık yararlanacak ve beraet edecektir.14
Suçsuzluk karinesi, temel bir insan hakkıdır. Hatta ceza muhakemesinde şüpheli ve sanığa tanınan hakların gerçek anlamlarıyla hayata geçirilebilmesi, suçsuzluk karinesine uyulmasına bağlıdır. Zira suçsuzluk karinesinin uygulanmadığı bir sistemde, savunma ve adil yargılanma haklarının varlığından söz edilemez.15 Ancak kesin hükümle mahkûm edilene kadar kişinin suçsuz kabul edilmesi halinde, ceza muhakemesi yapmanın ve savunma hakkının bir anlamı; bir işlevi olabilir.16 Sanığın peşinen suçlu olarak görüldüğü bir muhakeme, bugün anladığımız anlamda çağdaş bir ceza muhakemesi değil; ortaçağda sanığın suçluluğunu ispat faaliyeti olan engizisyon yargılamasıdır.17 Böyle bir muhakeme sürecinde şüpheli ve sanığa tanınan savunma hakkının işlevi ise, bir tiyatro oyununun sahneye konmasının ötesine geçemeyecektir.
İşte bu nedenle olsa gerektir ki, suçsuzluk karinesi, AİHS m. 6’da adil yargılanma hakkının bir parçası olarak; Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı m. 48’de ise savunma hakkı ile birlikte düzenlenmiştir.
2. Suçsuzluk Karinesinden Kaynaklanan Sonuçlar
Ulusal ve uluslararası metinler ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları göz önünde bulundurularak suçsuzluk karinesinden kaynaklanan sonuçlar şu şekilde özetlenebilir:
A. AİHS uyarınca, sadece ceza hukuku anlamında bir suç isnadı altında olan kişi suçsuzluk karinesinden yararlanabilecektir. Ancak, 6. maddede öngörülen güvencelerden yararlanılmasını önlemek amacıyla, aslında ceza hukuku anlamında suç teşkil eden fiil, idari bir suç olarak düzenlenmişse, bu durumda da AİHS ihlâl edilmiş olur. Ceza hukuku anlamında bir suç isnadının söz konusu olup olmadığını belirlemek için AİHM üç ölçüt öngörmektedir. Buna göre, muhakemenin ulusal hukuktaki düzenlenişi ve temel doğası ile yargılanan kişinin karşılaşma riski altında olduğu cezanın türü ve ağırlığı göz önünde bulundurulacaktır.18 Ancak hemen eklemek gerekir ki bir isnadın suç isnadı olup olmadığı belirlenirken, sanığın durumu; AİHS m. 6’nın amacı ışığında, yani savunma haklarının korunması amacı doğrultusunda değerlendirilmelidir.19
Anayasamıza göre ise, suçsuzluk karinesi, sadece bir suç isnadının bulunduğu durumları değil; herhangi bir suç isnadı olmaksızın resmi makamlarca kişilere suçlu muamelesi yapılan halleri de kapsar.20
B. AİHM’e göre, bir kişinin durumu “esaslı bir şekilde etkilendiği” hallerde, resmen bir suç isnadı yapılmamış olsa dahi, söz konusu kişi, AİHS m. 6 anlamında isnad altında kabul edilebilir.21 Dolayısıyla, suç isnadının bulunduğunu kabul için ceza davasının açılmış olması şart değildir. AİHS m. 6’nın ve bu arada suçsuzluk karinesinin sağladığı güvenceler, ceza davasının açılmasından önce başlar.22
C. Suçsuzluk karinesi, temyiz aşaması da dâhil, ceza muhakemesinin her aşamasında; dava sonucunda verilen karardan bağımsız olarak ve sadece esasın incelenmesiyle sınırlı olmamak üzere geçerlidir.23 Dolayısıyla, davanın sonunda verilen karar ya da işin esasına girilip girilmemesi, suçsuzluk karinesinin daha önceki bir aşamada ihlâl edilmesini haklı kılmaz.24
AİHM belirli hallerde, beraet kararı verildikten sonra da bu ilkenin bazı yargı kararları bakımından uygulama alanı bulabileceğini kabul etmektedir. AİHM’e göre, ceza muhakemesi esasa ilişkin bir karar vermek suretiyle sona erdirilmedikçe, sanığın suçsuzluğuna ilişkin şüphelerin dile getirilmesi söz konusu olabilirse de kesin hükümle beraet kararı verildikten sonra, artık sanığın şüphe altında olduğuna dayanılamaz ve bu durum gerekçe gösterilerek uyuşmazlıkla ilgisi olan bir diğer işlem yapılamaz. Bu itibarla, beraet kararı verildikten sonra, sanık üzerindeki şüphenin devam ettiği gerekçesiyle sanıktan yargılama masraflarının istenmesi veya talep edilen bir tazminatın reddi gibi hallerde de suçsuzluk karinesi ihlâl edilmiş olur.25 Hatta AİHM'e göre, sanık kesin hükümle beraet ettikten sonra, sanığın masumiyetine ilişkin şüphelerin dillendirilmesi dahi kabul edilemez.26
D. AİHS m. 6/2, sadece yargılama makamlarını değil, devletin bütün resmi makamlarını bağlar. Daha açık bir ifadeyle, suçsuzluk karinesi sadece hâkimler veya mahkemeler tarafından değil; diğer kamu otoriteleri tarafından da ihlâl edilebilir. Suçsuzluk karinesi, kişilerin kesin bir mahkeme kararı ile suçlu bulunmalarından önce, suçlu gibi değerlendirilmelerine neden olacak herhangi bir adli karara ya da kamu görevlileri tarafından yapılacak açıklamalara karşı korunmasını amaçlar. Bu itibarla, kamu görevlilerin, bir kişiyi, yetkili mahkemece suçlu olduğuna henüz karar verilmediği bir aşamada, suçlu olarak kamuya ilan etmeleri veya kamuoyu nezdinde suçlu olarak damgalanmalarına neden olacak başka davranışlarda bulunmaları ilkenin ihlâli anlamına gelir. 27 Her ne kadar resmi makamlar kamuyu bilgilendirmeye yönelik açıklamalarda bulunabilirlerse de bu bilgilendirme asla şüpheli veya sanığın suçlu olduğu imasını içermemeli ve kamuoyu nezdinde suçlu olarak damgalanmasına neden olmamalıdır.28
Bu noktada belirtmek gerekir ki, soruşturmanın gizliliği kuralının benimsenmesinin bir nedeni de masumiyet karinesi ve kişilerin lekelenmeme haklarının korunmasıdır.29 Dolayısıyla, soruşturma aşamasında elde edilen deliller, örneğin şüpheli veya tanık ifadeleri, dinleme tutanakları vb. ifşa edilemez.30
E. Yargıç, yargılamaya şüpheli veya sanığın o suçu işlediği düşüncesi ile başlamamalıdır. AİHM’e göre, sanığın suçluluğu sabit olmaksızın ve sanığa savunma hakkı verilmeksizin o sanık hakkında verilen herhangi bir yargılama kararı, suçsuzluk karinesini ihlâl eder. Bunun için somut delillere ihtiyaç yoktur; mahkemenin sanığın suçluluğunu ima eden bazı değerlendirmelerde bulunmuş olması yeterlidir.31
F. Makûl süreyi aşan tutukluluk halleri, AİHS m. 5/3’ün yanında, suçsuzluk karinesini düzenleyen m. 6/2’nin de ihlâli sonucunu doğurur.32 AİHM’e göre tutuklulukta geçen sürenin makûl olup olmadığı, her olayın somut özelliklerine göre değerlendirilmelidir.33 Suç işlendiğine ilişkin makûl şüphenin devam ediyor olması, olmazsa olmaz koşuldur ancak tutukluluk süresinin uzatılması için tek başına yeterli değildir. Tutukluluk süresinin uzatılabilmesi için, suçun işlendiğine ilişkin makûl şüpheye ilave olarak, özgürlüğün kısıtlamasını haklı kılacak “geçerli” ve “yeterli” gerekçelerin bulunması ve yetkili makamların muhakeme işlemlerini özel bir titizlikle yürütmeleri şarttır. 34 Bir suçun cezasının ağır olması, tek başına sanığın kaçma tehlikesini artıran bir unsur olarak kabul edilemez ve “suçun mahiyeti”, “delil durumu”, “kaçma ve delilleri karartma tehlikesi” gibi basma-kalıp sözlere dayanan tutukluluk kararları, gerekçe teşkil etmez.35 Kişilerin, gözaltına alınmasının ve tutuklanmasının toplumu terörizmden koruma isteğinden kaynaklanması da tek başına AİHS m. 5/3’ün gereklerine uygunluğu sağlamaz.36 Kaçma tehlikesi sadece sanığa isnad edilen suçun cezasının ağırlığına bakılarak değerlendirilemez. Hatta AİHM, sanığın kaçma hazırlıkları içinde olduğunun tesbit edildiği hallerde dahi, tek başına bunu yeterli görmemiştir. AİHM’e göre, başka etkenlerin, özellikle söz konusu kişinin kişiliği, değer yargıları, evi, işi, malvarlığı, aile bağları, kaçacağı ülkeyle olan her türlü bağların da değerlendirilmesi kaçma tehlikesini teyit eder veya tutuklamayı haksız kılacak derecede zayıflatır.37
Tutuklulukta makûl sürenin suçsuzluk karinesi ile ilişkilendirilmesinin altında yatan gerekçe, makûl sürenin üzerindeki tutukluluk hallerinin, kesin hükümle mahkûmiyetten önce uygulanan bir peşin cezaya dönüşmesidir.38 Oysa tutuklamanın bir ön ceza gibi düşünülmesi ve ceza süresiyle bağlantı kurularak uzatılması, suçsuzluk karinesi ile bağdaşmaz.39 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da yeni tarihli bir kararında, salt tutuklama kararı verilmesinin suçsuzluk karinesini ihlâl etmeyeceğine buna karşın daha çok gerekçesiz olarak bu halin uzatılmasının suçsuzluk karinesini ihlâl edeceğine hükmetmiştir.40 Suçsuzluk karinesinin tutukluluk bağlamında doğurduğu bir diğer önemli sonuç da tutukluluk durumunda tutukluya, suçsuzluk karinesiyle bağdaşan tutukluluk koşullarının sağlanmasının şart olmasıdır. Zira tutuklu, henüz suçluluğu ispat edilmemiş ve dolayısıyla suçsuzluk karinesinden yararlanan bir kişidir ve bu nedenle ancak bu durumuyla bağdaşan sınırlamalara tabi tutulmalıdır.41
G. Suçsuzluk karinesi gereği, suçluluğu ispatlama yükü devlettedir ve şüpheden sanık yararlanır.42 Dolayısıyla kişiler masumiyetlerini ispatlamak zorunda bırakılamaz ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca, sanığın suçluluğu ispatlanamazsa, kişi cezalandırılamaz.43 Zira ceza mahkûmiyeti bir olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır.44 Bu nedenle, beraet kararının, sanığın o suçu işlemediğinin sabit olmasına değil de delil yetersizliği nedeniyle şüpheden yararlanmasına dayanması halinde dahi, kişinin suçlu olabileceğine dair şüphelerin dillendirmesi, beraet kararındaki ifadeler kullanılarak gerçekleştirilmiş olsa dahi, suçsuzluk karinesini ihlâl eder. Buna göre, örneğin, bearet kararı verildikten sonra, tazminat istemine ilişkin davanın, beraet kararındaki ifadelerin tekrarı niteliğinde olsa dahi, kişinin delil yetersizliğinden beraet ettiğine ve aleyhindeki şüphelerin devam ettiğine dayanarak reddedilmesi, suçsuzluk karinesi ile bağdaşmaz.45
H. Her ne kadar hiç kimse kendi suçsuzluğunu kanıtlamak zorunda değilse de herkes kendi suçsuzluğunu kanıtlamak için çaba gösterme, ispat faaliyetinde bulunma hakkına sahiptir.46
İ. Suçsuzluk karinesinin ve ispat yükünün devlette olmasının bir başka sonucu olarak, şüpheli veya sanık, susma hakkını kullanabilir; kendisi aleyhinde ifade veya delil vermeye zorlanamaz.47 Öyle ki susma ve kendi aleyhinde delil vermeye zorlanamama hakkı, adil yargılama hakkının “özünü” oluşturan uluslararası bir standarttır. Söz konusu haklar, şüpheli veya sanığın yetkililer tarafından usulsüz zorlamalara karşı korunmasını ve dolaysıyla adil olmayan uygulamalardan kaçınılmasını sağlamak ve AİHS m. 6’nın gerçekleştirilmesi amacına da hizmet eder. Kendi kendini suçlamama hakkı, özellikle, bir ceza muhakemesinde iddia makamının iddiasını, sanığın iradesine aykırı olarak zorlama ve baskı aracılığı ile elde edilmemiş delillerle ispatlamaya çalışmasını gerektirir. Bu anlamda söz konusu hak, suçsuzluk karinesi ile yakından bağlantılıdır.48
Sanığın susma hakkını kullanması, hâkimin bundan sanık aleyhine bir sonuç çıkarmasına neden olamaz. Eğer mahkûmiyet kararı sadece veya esas itibariyle sanığın susmasına dayanıyorsa, bu AİHS m. 6/2’nin ihlâli olacaktır.49
J. Fiilin karmaşıklığı, o fiilin soruşturulmasındaki hayati öneme sahip kamu yararı ve sorumluların cezalandırılması, adil yargılamanın temel ilkelerinden ayrılmayı haklı kılmaz. AİHS’de adil yargılanma hakkına ilişkin olarak öngörülen her bir ilke, en basitinden en karmaşığına kadar, ayrım yapılmaksızın her türlü suça uygulanacaktır.50
K. Suçsuzluk karinesi gereğince, kişinin suçu işlediği ve müsadere konusu malın suçtan elde edildiği veya suçta kullanıldığı anlaşılmadıkça, müsadere söz konusu olamayacaktır. Zira AİHM de kişinin suçu işlediği ve herhangi bir menfaati hukuka aykırı veya başka bir şekilde elde ettiği sabit olmadıkça müsaderenin veya kimi yasalardaki ifadesiyle "hukuka aykırı şekilde elde edilen menfaatlerden yoksun bırakma"nın ancak suçluluk karinesine dayanacağını; bunun ise, elbette 6/2'ye aykırı olacağını vurgulamaktadır.51

III. SONUÇ YERİNE:

Humpty Dumpty oldukça alaycı bir tonda Alice’e şöyle der:
-“Ben bir kelimeyi kullandığımda, o kelime, tam olarak benim onun için seçtiğim anlamı ifade eder; ne daha fazlasını ne de daha azını.”
Alice de bunun üzerine şunları söyler:
-“Yani soru şu: Sen kelimelerin gerçek anlamlarından farklı anlama gelmelerini sağlayabiliyor musun?”
Humpty Dumpty ise şu cevabı verir:
-“Soru şu: Kelimeye hükmeden kim?- hepsi bu!”52

KAYNAKÇA:
CAROFIGLIO, Gianrico: La manomissione delle parole, Rizzoli, Milano 2010.
CARROLL, Lewis: Alice in Wonderland, Collector’s Colour Library, 2011 Londra.
CENTEL, Nur: “Dürüst Yargılama ve Medya Bakımından Demokrasi Kültürü”, SBFD, yıl: 1994, cilt: 49, sy. 3-4, ss. 57-72.
CENTEL, Nur/ZAFER, Hamide: Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, İstanbul 2011.
DEMİRBAŞ, Timur: Soruşturma Evresinde Şüphelinin İfadesinin Alınması, Seçkin, Ankara 2011.
DOMINIONI, Oreste /CORSO, Piermaria /GAITO, Alfredo /SPANGHER, Girgio /DEAN, Giovanni /GARUTI, Giulio /MAZZA, Oliviero: Procedura penale, G. Giappichelli Editore, Torino 2010.
FEYZİOĞLU, Metin: “Suçsuzluk Karinesi: Kavram Hakkında Genel Bilgiler ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, AÜHFD, yıl: 1999, cilt. 48, sy. 1-4, ss. 135-163.
FEYZİOĞLU, Metin: Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınları, Ankara 2002.
FEYZİOĞLU, Metin /OKUYUCU-ERGÜN, Güneş: “Türk Hukukunda Tutuklulukta Azami Süre”, AÜHFD, Cilt: 59, sy. 1, ss. 35-59.
KUNTER, Nurullah /YENİSEY, Feridun /NUHOĞLU, Ayşe: Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, İstanbul 2006.
MUSACCHIO, Vincenzo: “La presunzione din on colpevolezza come valore fondamentale del sistema penale europeo”, Rivista penale, yıl: 2009, sy. 5, ss. 531-535.
OKUYUCU-ERGÜN, Güneş: “Soruşturmanın Gizliliği”, AÜHFD, Cilt: 59, sy. 2, ss. 243-275.
ORWELL; George: Nineteen Eighty Four, The Camelot Press, Londra 1959, ss. 305-315”.
ÖZBEK, Veli Özer /KANBUR, Nihat /BACAKSIZ, Pınar /DOĞAN, Koray /TEPE, İlker: Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, Ankara 2011.
ÖZTÜRK, Bahri /TEZCAN, Mahmut /ERDEM, Mustafa Ruhan /SIRMA, Özge /SAYGILAR, Yasemin F. /ALAN, Esra: Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, Ankara 2009.
SOYASLAN, Doğan: Ceza Muhakemesi Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2010.
ŞAHİN, Cumhur: Ceza Muhakemesi Hukuku, I, Seçkin, Ankara 2007.
TEZCAN, Durmuş /ERDEM, Mustafa Ruhan /SANCAKDAR, Oğuz: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Işığında Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu, Seçkin, Ankara 2004.
TONINI, Paolo: Lineamenti di diritto processuale penale, Giuffre Editore, Milano 2010.
TOROSLU, Nevzat /FEYZİOĞLU, Metin: Ceza Muhakemesi Hukuku, Savaş Yayınevi, Ankara 2011.
ÜNVER, Yener/HAKERİ, Hakan: Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara 2012.

DİPNOTLAR

* Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı.
1 CAROFIGLIO, Gianrico: La manomissione delle parole, Rizzoli, Milano 2010, s. 17.
2 Bkz. CAROFIGLIO: La manomissione, s. 17-21.
3 George Orwell’in, muhalif düşünceleri yok etmeye çalışan totaliter bir devlet sistemini konu alan “1984” isimli anti-ütopik romanında, Okyanusya devleti, elektronik aygıtlar ve düşünce polisleri aracılığıyla halkı sürekli izlemek ve “yenisöylem” (newspeak) adı verilen yeni bir dil geliştirmek suretiyle, kişilerin düşünce kontrolünü sağlamayı hedeflemektedir. “Yenisöylem, Okyanusya’nın resmi diliydi ve İngsosun, yani İngiliz sosyalizminin ideolojik gereksinimlerini karşılamak amacıyla oluşturulmuştu. … Yeni söylemin amacı, sadece İngsos yandaşlarının dünya görüşüne ve düşünsel alışkanlıklarına uygun bir ifade aracı sağlamak değil, aynı zamanda bütün öteki düşünce biçimlerini imkânsız hale getirmekti. Amaç, yenisöylem tamamen benimsendiği ve eski söylem unutulduğu zaman, her türlü sapkın düşüncenin – ki İngsos ilkelerinden sapan her düşünce sapkın bir düşünceydi- kelimenin tam manasıyla akıldan dahi geçirilemez hale gelmesi idi -en azından düşünceler kelimelere dayandığı ölçüde. … Bu, kısmen yeni sözcükler icat ederek, ancak esas itibariyle, istenmeyen sözcükleri bertaraf ederek veya bu tür sözcükleri sapkın anlamlarından ve mümkün olduğu ölçüde her türlü yan anlamlarından arındırarak yapılıyordu. Kelime sayısının azaltılması, sapkın kelimelerin ortadan kaldırılmasının ötesinde başlı başına bir amaçtı. ... Yenisöylem, düşünce ufkunu genişletecek biçimde değil, daraltacak biçimde kurgulanmıştı ve kelime seçeneklerinin minimuma indirilmesi de bu amaca dolaylı olarak hizmet etmişti.… [b]ir zamanlar sapkın anlamlar taşıyan sözcükler, bazen elverişlilik uğruna kullanılmaya devam edilse bile, bu, sadece istenmeyen anlamlarından arındırılarak yapılıyordu. Onur, adalet, ahlak, enternasyonalizm, demokrasi, bilim ve din gibi sayısız sözcük yok olup gitmişti. Birkaç göstermelik sözcük onları içine almış, içine alırken de ortadan kaldırmıştı. … Her azaltma bir kazançtı; zira seçim alanı ne kadar daralırsa, düşüncenin yoldan çıkma ihtimali de o kadar azalır. …” (ORWELL; George: Nineteen Eighty Four, The Camelot Press, Londra 1959, ss. 305-315).
4 Allenet de Ribemont v. Fransa, Başvuru no. 15175/89, 10 Şubat 1995, para. 35.
5 Suçsuzluk karinesine ilişkin terimsel sorun hakkında ayrıntılı tartışma ve değerlendirmeler için bkz. FEYZİOĞLU, Metin: “Suçsuzluk Karinesi: Kavram Hakkında Genel Bilgiler ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi", AÜHFD, yıl: 1999, cilt. 48, sy. 1-4, ss. 135-163, s. 137-139.
6 “Herkes suçlu olduğuna karar verilene kadar masum kabul edildiğinden, tutuklama zorunlu görüldüğü hallerde, kaçmasını engellemek için gerekli olanın ötesindeki her türlü haşinlik kanun tarafından ağır biçimde cezalandırılmalıdır.” (http://www.conseil-constitutionnel.fr/conseil-constitutionnel/root/bank_mm/anglais/cst2.pdf).
7 “Bir suç isnadı altında olan herkes, savunma hakkı bakımından gerekli bütün güvencelerin sağlandığı aleni bir yargılamada suçluluğu hukuken sabit olana kadar masum sayılma hakkına sahiptir.” (http://www.un.org/en/documents/udhr/index.shtml#a11).
8 “Bir suç isnadı altında olan herkes, suçluluğu hukuken ispatlanana kadar masum sayılma hakkına sahiptir.” (http://www.echr.coe.int/ECHR/EN/Header/Basic+Texts/The+Convention+and+additional+protocols/The+European+Convention+on+Human+Rights/).
9 “Bir isnad altında olan herkes, suçluluğu hukuken ispatlanana kadar masum sayılır.” (http://www.europarl.europa.eu/charter/default_en.htm).
10 “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.”
11 FEYZİOĞLU: “Suçsuzluk Karinesi…”, s. 139. Anayasa Mahkemesi de suçsuzluk karinesini “hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin, adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması” şeklinde tanımlamaktadır ( AYM, E. 2004/116, K. 2008/74, T. 06.03.2008.).
12 FEYZİOĞLU, Metin: Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınları, Ankara 2002, s.184.
13 FEYZİOĞLU: “Suçsuzluk Karinesi…”, s. 139.
14 ÖZTÜRK, Bahri /TEZCAN, Mahmut /ERDEM, Mustafa Ruhan /SIRMA, Özge /SAYGILAR, Yasemin F. /ALAN, Esra: Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, Ankara 2009, s. 132; DEMİRBAŞ, Timur: Soruşturma Evresinde Şüphelinin İfadesinin Alınması, Seçkin, Ankara 2011, s. 84; FEYZİOĞLU: “Suçsuzluk Karinesi…”, s. 139.
15 Gerçekten de suçsuzluk karinesinin, AİHS'nin 6/1. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel kurucu unsurlarından biri olduğuna dair bkz. Bkz. Minelli v. İsviçre, Başvuru no. 8660/79, 25 Mart 1983, para. 27; Allenet de Ribemont v. Fransa, Başvuru no. 15175/89, 10 Şubat 1995, para. 35; Kyprianou v. Kıbrıs, Başvuru no. 73797/01, 27 Ocak 2004, para. 52. Çağdaş ceza yargılama hukukunun öngördüğü savunma hakkının suçsuzluk karinesine dayandığına dair ayrıca bkz. AYM., E. 1992/8, K. 1992/39, T. 16.06.1992.
16 FEYZİOĞLU: “Suçsuzluk Karinesi…”, s. 140.
17 Engizisyon yargılamaları hakkında bkz. FEYZİOĞLU: Vicdani Kanaat, s. 59-60; SOYASLAN, Doğan: Ceza Muhakemesi Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2010, s. 69.
18 Bkz. Hammern v. Norveç, Başvuru no. 30287/96, 11 Şubat 2003, para. 41. Bu konuda ayrıntılı değerlendirmeler için bkz. FEYZİOĞLU: “Suçsuzluk Karinesi…”, s. 145-148.
19 Bkz. Minelli v. İsviçre, Başvuru no. 8660/79, 25 Mart 1983, para. 28.
20 FEYZİOĞLU: “Suçsuzluk Karinesi…”, s. 141.
21 Bkz. Heaney ve Mc Guinness v. İrlanda, Başvuru no. 34720/97, 21 Aralık 2000, para. 41-42.
22 DEMİRBAŞ: Şüphelinin İfadesinin Alınması, s. 85; FEYZİOĞLU: “Suçsuzluk Karinesi…”, s. 145.
23 Bkz. Minelli v. İsviçre, Başvuru no. 8660/79, 25 Mart 1983, para. 30; Geerings v. Hollanda, Başvuru no. 30810/03, 1 Mart 2007, para. 43.
24 Bkz. Heaney ve Mc Guinness v. İrlanda, Başvuru no. 34720/97, 21 Aralık 2000, para. 44. Gerçekten de AİHM, zamanaşımının dolmasından dolayı muhakemenin sonlandırıldığı Minelli davasında ve sonuçta sanığın delil yetersizliğinden beraetine karar verdiği Sekanina davasında; bu davalar her ne kadar sanıklar lehine sonlanmış olsa da daha önceki bir aşamada polis memurlarının sanıkların suçluluğunu ima eden aleni yorumlarından dolayı, 6/2’nin ihlâl edildiğine karar vermiştir.
25 Bkz. Geerings v. Hollanda, Başvuru no. 30810/03, 1 Mart 2007, para. 42; Baars v. Hollanda, Başvuru no. 44320/98, 28 Ekim 2003, para. 27; Lutz v. Almanya, 25 Ağustos 1987, para. 59-60. Sekanina v.*Avusturya, Başvuru no. 13126/87, 25 Ağustos 1993, para. 29-30; Asan Rushiti v.*Austria, Başvuru no. 28389/95, 21 Mart 2000, para. 27; Lamanna v. Avusturya, Başvuru no. 28923/95, 10 Temmuz 2001, para. 38-40.
26 Bkz. Sekanina v.*Avusturya, Başvuru no. 13126/87, 25 Ağustos 1993, para. 30; Asan Rushiti v.*Austria, Başvuru no. 28389/95, 21 Mart 2000, para. 28; Geerings v. Hollanda, Başvuru no. 30810/03, 1 Mart 2007, para. 49.
27 Bkz. Allenet de Ribemont v. Fransa, Başvuru no. 15175/89, 10 Şubat 1995, para. 33-37; Asan Rushiti v.*Austria, Başvuru no. 28389/95, 21 Mart 2000, para. 31; Geerings v. Hollanda, Başvuru no. 30810/03, 1 Mart 2007, para. 41. Ayrıca bkz. CENTEL, Nur/ZAFER, Hamide: Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, İstanbul 2011, s. 153; MUSACCHIO, Vincenzo: “La presunzione din on colpevolezza come valore fondamentale del sistema penale europeo”, Rivista penale, yıl: 2009, sy. 5, ss. 531-535, s. 532; ÜNVER, Yener/HAKERİ, Hakan: Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara 2012, s. 22-23.
28 Bkz. Bkz. MUSACCHIO: “La presunzione di…”, s. 532. Sanık hakları ve medya özgürlüğü arasındaki ilişkiye dair değerlendirmeler için ayrıca bkz. CENTEL, Nur: “Dürüst Yargılama ve Medya Bakımından Demokrasi Kültürü”, SBFD, yıl: 1994, cilt: 49, sy. 3-4, ss. 57-72.
29 Bkz. ŞAHİN, Cumhur: Ceza Muhakemesi Hukuku, I, Ankara 2007, s. 142; ÜNVER/HAKERİ: Ceza Muhakemesi, s. 22; ÖZTÜRK vd.: Ceza Muhakemesi, s. 498; ÖZBEK, Veli Özer /KANBUR, Nihat /BACAKSIZ, Pınar /DOĞAN, Koray /TEPE, İlker: Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, Ankara 2011, s.70; DEMİRBAŞ: Şüphelinin İfadesinin Alınması, s. 84.
30 Bkz. OKUYUCU-ERGÜN, Güneş: “Soruşturmanın Gizliliği”, AÜHFD, Cilt: 59, sy. 2, ss. 243-275.
31 Bkz. Barbera, Messegue ve Jabarda v. İspanya, Başvuru no. 10590/83, 6 Aralık 1988, para. 91; Minelli v. İsviçre, Başvuru no. 8660/79, 25 Mart 1983, para. 37. Gerçekten de AİHM, yerel mahkemenin zamanaşımının dolması nedeniyle muhakeme yapılamayacağına, ancak sanığın 2/3 oranında muhakeme masraflarını ödemesi gerektiğine karar verdiği, bunu yaparken de mahkemenin zamanaşımı dolmamış olsaydı esas mahkemesinin nasıl bir karar vereceğini gözönünde bulundurmak zorunda olduğuna ve daha önceden mahkûmiyet kararı verilen benzer davalara dayandığı Minelli davasında AİHS 6/2’nin ihlâl edildiğine karar vermiştir.
32 Bkz. Neumeister v. Avusturya, Başvuru no. 1936/63, 27 Haziran 1968, para. 4; Wemhoff v. Almanya, Başvuru no. 2122/64, 25 Nisan 1968, para. 5. Tutuklulukta makûl süreye ilişkin tesbit ve değerlendirmeler için ayrıca bkz. FEYZİOĞLU, Metin /OKUYUCU-ERGÜN, Güneş: “Türk Hukukunda Tutuklulukta Azami Süre”, AÜHFD, Cilt: 59, sy. 1, ss. 35-59, s. 39-40.
33 Bkz. Wemhoff v. Almanya, Başvuru no. 2122/64, 25 Nisan 1968, para. 10.
34 Bkz. Mansur v. Türkiye, Başvuru no. 16026/90, 8 Haziran 1995; para. 52.
35 Bkz. Mansur v. Türkiye, Başvuru no. 16026/90, 8 Haziran 1995; para. 52-53.
36 Brogan ve diğerleri v. İngiltere, Başvuru no. 11209/84; 11234/84; 11266/84; 11386/85, 29 Kasım 1988, para. 62.
37 Neumeister v. Avusturya, Başvuru no 1936/63, 27 Haziran 1968, para. 10.
38 FEYZİOĞLU: “Suçsuzluk Karinesi…”, s. 155.
39 CENTEL/ZAFER: Ceza Muhakemesi, s. 152.
40 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2010/4-553, K. 2010/537, T. 27.10.2010.
41 Bkz. MUSACCHIO: “La presunzione di…”, s. 532.
42 Bkz. Barbera, Messegue ve Jabarda v. İspanya, Başvuru no. 10590/83, 6 Aralık 1988, para. 77. Ayrıca bkz. KUNTER, Nurullah /YENİSEY, Feridun /NUHOĞLU, Ayşe: Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, İstanbul 2006, s. 37; ÜNVER/HAKERİ: Ceza Muhakemesi, s. 23; ÖZTÜRK vd.: Ceza Muhakemesi, s. 132; ÖZBEK vd.: Ceza Muhakemesi, s. 60; DEMİRBAŞ: Şüphelinin İfadesinin Alınması, s. 84; TONINI, Paolo: Lineamenti di diritto processuale penale, Giuffre Editore, Milano 2010, s. 129.
43 Bkz. TEZCAN, Durmuş /ERDEM, Mustafa Ruhan /SANCAKDAR, Oğuz: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Işığında Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu, Seçkin, Ankara 2004, s. 356; MUSACCHIO: “La presunzione di…”, s. 532-533; TOROSLU, Nevzat /FEYZİOĞLU, Metin: Ceza Muhakemesi Hukuku, Savaş Yayınevi, Ankara 2011, s. 176.
44Bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2010/9-88, K. 2010/255, T. 14.12.2010; Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2010/4-207, K. 2010/238, T. 30.11.2010.
45 Bkz. Asan Rushiti v.*Austria, Başvuru no. 28389/95, 21 Mart 2000, para. 31; Lamanna v. Avusturya, Başvuru no. 28923/95, 10 Temmuz 2001, para. 38-40.
46 ÜNVER/HAKERİ: Ceza Muhakemesi, s. 23; DOMINIONI, Oreste /CORSO, Piermaria /GAITO, Alfredo /SPANGHER, Girgio /DEAN, Giovanni /GARUTI, Giulio /MAZZA, Oliviero: Procedura penale, G. Giappichelli Editore, Torino 2010, s. 110 .
47 Saunders v. İngiltere, Başvuru no. 19187/91, 17 Aralık 1996, para. 68. AİHM'e göre, susma ve kendi kendini suçlamama hakkı, zorlayıcı yetkilerin kullanılması ile ve fakat şüphelinin iradesinden bağımsız bir varlığa sahip olan örneğin, arama kararı ile ele geçirilen belgeler, kan, idrar örnekleri veya DNA testi için alınan dokuları kapsayacak şekilde genişletilemez (Saunders v. İngiltere, Başvuru no. 19187/91, 17 Aralık 1996, para. 69.).
48 Heaney and Mc Guinness v. İrlanda, Başvuru no. 34720/97, 21 Aralık 2000, para. 40. Ayrıca bkz. MUSACCHIO: “La presunzione di…”, s. 532-533.
49 Bkz. MUSACCHIO: “La presunzione di…”, s. 534.
50 Heaney and Mc Guinness v. İrlanda, Başvuru no. 34720/97, 21 Aralık 2000, para. 57; Saunders v. İngiltere, Başvuru no. 19187/91, 17 Aralık 1996, para. 74.
51 Bkz. Geerings v. Hollanda, Başvuru no. 30810/03, 1 Mart 2007, para. 47.
52 Carroll, Lewis: Alice in Wonderland, Collector’s Colour Library, 2011 Londra, s. 222.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Suçsuzluk Karinesi: "alice Harikalar Diyarında"" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Yrd. Doç. Dr. Güneş Okuyucu Ergün'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
06-12-2013 - 01:31
(3793 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 4 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 4 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
5130
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 7 saat 59 dakika 31 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,35 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 29701, Kelime Sayısı : 3864, Boyut : 29,00 Kb.
* 2 kez yazdırıldı.
* 1 kez arkadaşa gönderildi.
* 4 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1732
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,02914691 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.