Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Dünya Bankası

Yazan : Selçuk Yazıcı [Yazarla İletişim]
Stajyer Avukat

İÇİNDEKİLER
1.GİRİŞ …………………………………………………………………………………………………………………………………… ...3
2.DÜNYA BANKASI TARİHÇE ……………………………………………………………………………….…………………………5
3.DÜNYA BANKASINA YÖNELİK ELEŞTİRİ ………………………………………………………………………………………..11
4.DÜNYA BANKASI GRUBU ………………………………………………………………………...………………………………...12
I.Uluslararası İmar Ve Kalkınma Bankası(IBRD)…………………………………………………………………...14
II.Uluslararası Kalkınma Birliği(IDA)………………………………………………………………………………….15
III.Uluslararası Finasman Kurumu(IFC)……………………………………………………………………………….16
IV.Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı(MIGA)…………………………………………………………………………17
V.Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıklarının Çözüm Merkezi(ICSID)…………………………………………….…18
V.I. Türkiyede Tahkim…………………………………………………………………………. 19

5.DÜNYA BANKASININ AMAÇLARI ………………………………….…………………………………………………………..….20
6.DÜNYA BANKASINA ÜYELİK VE ÜYE ÜLKELERLE OLAN İLİŞKİLER………………………………………………….…..21
7.DÜNYA BANKASINA ÜYE OLAN ÜLKELERİN SERMAYE PAYLARI OY GÜÇLERİ VE TEMSİLLERİ……………..…....22
8.DÜNYA BANKASININ ÖRGÜT YAPISI VE YÖNETİMİ …………………………………………………………………………..23
I.Guvernörler Kurulu ……………………………………..…………………………………………………….…….23
II.İcra Direktörleri Kurulu ……………………………………………………………………………………….…....24
III.Dünya Bankası Başkanı……………………………………………………………………………………….……25
IV.Dünya Bankasının Departmanları …………………………………………………………………………..……25
IV.I Teknik Departmanlar……………………………………………………………………….……26
IV.II. Yönetim Ve Hukuki Departmanlar ……………………….………………………………….26
V. Kalkınma Komitesi…………………………………………………………………………………………………..27
9.BANKANIN FİNANSMAN KAYNAKLARI …………………………………………………………………………………………..28
I.Bankanın Sermayesi………………………………………………………………………………………….………28
II. Banka Tarafından Yapılan Borçlanma ……………………………………………………..……………………29 III.Dünya Bankasının Diğer Gelirleri…………………………………………………………….……………………30
III.I Faiz Ve Taahhüt Gelirleri …………………………………………………………………………30
III.II Hisse Senedi Tahvil Ve Bono Piyasalarından Elde Edilen Gelirler…………………..……31
III.III. Bankanın Elde Etmiş Olduğu karlar……………………………………………………..…….31
10.DÜNYA BANKASI TARAFINDAN SAĞLANAN KREDİ TÜRLERİ……………………………………………………..………31
I. Yatırım(Proje) Kredisi Anlaşmaları………………………………………………………………….…………..32
II.Uyum(Program) Kredisi Anlaşmaları………………………………………………………………………...….33
III.Karma Kredi Anlaşmaları…………………………………………………………………………………………..36
11. DÜNYA BANKASI KREDİLERİNİN KULLANIM KOŞULLARI…………………….……………………………………...……36
12.KREDİLERİN GERİ ÖDEME KOŞULLARI …………………………………………………….……………………..…………..40
KAYNAKÇA……………………………………………………………………………………………………………… ……………….41




















GİRİŞ

1944 yılında gerçekleştirilmiş olan Bretton Woods Antlaşması sonucunda İkinci Dünya Savaşı’ndan zarar gören ülkelerin yeniden inşasını desteklemek amacıyla kurulan Dünya Bankası, savaştan çıkmış ülkelerin yeniden inşasını gerçekleştirdikten sonra yönünü az gelişmiş ülkelere çevirmiştir. Bundan sonraki süreçte de Üçüncü Dünya Ülkeleri olarak bilinen az gelişmiş ülkelerin kalkınmasını destekleyici etkinliklerde bulunmuştur1.
Bu bağlamda Dünya Bankası, IMF ile birlikte uluslararası parasal sistemde öncü bir rol üstlenmiştir. IMF küresel ekonomik istikrarın sağlanması ve sürdürebilirliği üzerinde yoğunlaşırken, Banka kuruluşundan bu yana kalkınmakta olan ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmelerini sağlayabilmek için önemli proje ve hükümet programlarını desteklemiş ve uluslararası para yönetiminin bir parçası olarak dünyadaki kalkınma yardımı kaynaklarının en önemli aktörlerinden birisi olarak önemli misyonlar üstlenmiştir.2
Bankanın misyonu zaman içinde değişen dünya konjonktürüne paralel olarak dönüşüm sergilemiş ve günümüzde Bankanın misyonu “yoksulluktan arınmış bir dünya oluşturmak” olarak hedeflenmiştir3.
Son dönemde, DB’nın az gelişmiş ülkelere yönelik politika önerilerinin bu ülkeleri kalkındırmaktan öte eskisinden daha kötü duruma soktuğuna yönelik düşünceler yaygınlık kazanmıştır. DB’nın kalkınmada etkinsiz olduğunu düşünenlere göre, az gelişmiş ülkelere dayattığı politikalar tepeden inme politikalar olup ülkelerin içinde bulundukları koşullarla tutarsızlık göstermektedir. Bunun yanında DB önerdiği politikalarla gelişmiş kapitalist ülkelerin çıkarlarına uygun hareket etmekle suçlanmaktadır4.
Bütün bunlar Banka’nın ve faaliyetlerinin iyi anlaşılmasını gerektirmektedir. Banka uygulamalarını desteklemek ve kendi yararına kullanmak veya bunlara muhalefet etmek amacına yönelik bütün tavırların, ancak, doğru bilgiye dayandırıldığı sürece etkili olabileceği çok açıktır5. Bütün bu eleştirilere rağmen DB, günümüzde hala verdiği mali destek ve yaptığı politika önerileriyle gelişme yolundaki ülkeleri kalkındırmaya çalışan ve yayınlamış olduğu yıllık raporlarıyla kalkınma çerçevesinde yer alan birtakım konulara yönelik yaklaşımlarını dünyayla paylaşan uluslararası bir kuruluştur 6.
Dünya Bankası Grubu ile daha dar kapsamlı Dünya Bankası terimini birbiriyle karıştırmamak gerekir. Dünya Bankası Grubu, her biri nihai karar almaya yetkili üye ülkelerinin sahibi oldukları, birbiriyle yakın ilişki içerisinde koordineli bir şekilde faaliyet gösteren ancak farklı misyonlar üstlenmiş olan beş kuruluştan oluşmaktadır. Bu kuruluşlar: Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD), Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA), Uluslararası Finans Kurumu (IFC), Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı (MIGA) ve Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi (ICSID) dir. "Dünya Bankası" terimi ise bu beş kuruluştan sadece IBRD ile IDA'yı ifade etmekte olup çoğu zaman sadece IBRD için kullanılmaktadır. Diğer dört kuruma üye olabilmek için öncelikle IBRD’ye üye olmak zorunluluğu bulunmaktadır. Türkiye, Dünya Bankası'na 1947 yılında üye olmuş ve ilişkiler güçlendirilerek günümüze kadar gelmiştir. Özellikle 24 Ocak 1980’de açıklanan Türk Ekonomisi’ni liberalleştirme programı çerçevesinde mal, döviz, sermaye ve emek piyasalarında serbestleşme yönünde çeşitli uygulamalara gidilmiştir. Bu tarihten sonra Türkiye-Dünya Bankası ilişkiler daha güçlü hale gelmeye başlamış ve Türkiye’nin Dünya Bankasındaki kredi portföyü artarak devam etmiştir. 1999 yılında gerçekleşen Marmara depreminden sonra, Türkiye’nin Dünya Bankasından sağlamış olduğu kredilerde önemli artışlar gerçekleşmiştir. Sağlanan fonlar daha çok makroekonomik istikrarın, büyümenin ve verimlilik artışının sağlanması ile piyasalarda rekabet ortamının oluşturulması üzerinde yoğunlaşmıştır. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde Banka yardımları devam etmiş ve ekonomik istikrarın sağlanması konusunda IMF ile koordineli çalışmalar hız kazanmıştır7.

2. DÜNYA BANKASI TARİHÇE

1944 yılının Haziran ayında ABD’nin New Hampshire Eyaletinin Bretton Woods kasabasında 44 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen bu antlaşma bugün hala Dünyadaki ekonomik ve siyasi arenada yerini koruyan iki önemli kuruluşun temelini atmıştır. Bretton Woods antlaşmasının yapılmasında etken olan faktörler nelerdir? Neden dünya böyle bir antlaşma yapmak ve sonucunda da bu iki kurumu kurma gerekliliği hissetmiştir?.
Birinci Dünya Savaşından önce ülkeler altın standardı8 sistemini uygulamaktaydı. Bu sistemle birlikte dünya ekonomisinde istikrar herhangi bir müdahaleye gerek kalmadan kendiliğinden sağlanmış oluyordu. Bu sistem dış ticareti dengelediği gibi ülkeler arasında ödeme kolaylığı da sağlıyordu. Her ülke parası kolaylıkla altına çevrilebildiğinden herhangi bir ürünün ithali söz konusu olduğunda, ödemenin ithal edilen ülke parası cinsinden yapılmasına gerek kalmıyor, ülkeler ithal ettikleri ürünlerin bedelini kendi paraları ile ödeme lüksüne sahip oluyordu9. Altın standardının etkinliği sisteme müdahale edilmeden kendi kendini dengeye getirmesinde yatıyordu. Ancak Birinci Dünya Savaşına yaklaştığımız dönemlerde altın standardı sisteminin işleyişine o dönemde güçlü olan İngiltere gibi birtakım ülkelerin merkez bankaları müdahale etmeye başladı. Böylece altın standardı sisteminin istikrarı bu merkez bankalarının uyguladıkları politikaların etkinliğine bağlı hale geldi. Nitekim ?. Dünya Savaşından sonra altın standardı sistemi giderek zayıfladı. Altın standardı sisteminin istikrarsızlığında ?. Dünya Savaşı ile birlikte dünyadaki güç dengesinin değişmesinin de etkisi bulunmaktadır. Savaş boyunca askeri harcamalardaki artışa, savaştan sonra ise savaş tazminatı ödeme zorunluluğuna karşı Avrupa’nın elinde yeterince altın yoktu. Savaşa girmeme konusunda ısrarlı davranan ve savaşın sadece sonlarına doğru çok kısa bir dönem savaşta yer alan ABD savaştan zarar görmediği gibi savaş sonrasında da durumu en iyi olan ülke oldu. 1850 yılında kendi topraklarında yeni altın rezervleri bulmuş olan Amerika, savaş sonrasında en çok altın bulunduran ülke konumundaydı. Dolayısıyla, ?.Dünya Savaşından sonra dünya ekonomisini etkileyecek olan da yine bu ülkeydi. ABD savaş sırasında, ihtiyacı olan ülkelere kendi mallarını ihraç etmeleri karşılığında borç vermekteydi. ?. Dünya Savaşı sonrasında dünyadaki güç dengesinin değişmesinde Amerika’nın, ithalata yönelik tarifelerini 1920’lerde neredeyse yüzde 100 oranında arttırmasının etkisi oldu. Amerika’nın ithalata yönelik tarifelerini arttırması üzerine Avrupa’nın Amerika’ya yaptığı ihracat miktarı azaldı. Bunun sonucunda Avrupa’nın Amerika’dan savaş döneminde almış olduğu borçları geri ödemesinde sıkıntı yaşandı. Nitekim tarifeleri arttırarak dünyanın üretici gücü olmayı hedefleyen Amerika, daha sonra kendi ürettiği malları satacak pazar bulamama sorunuyla karşı karşıya gelecekti 10.
Birinci Dünya Savaşından sonra, ABD’nin savaştan zarar görmüş ülkelere yönelik kredi artışıyla birlikte doların değeri yükseldi. Buna karşılık altının reel değeri düştü. Amerika’daki faiz oranları yükseldi. 1920–1921 yılında Amerika’da görülen daralmanın etkisiyle FED doların değerini düşürme yoluna gitse de bu değer yine de savaş öncesi değere göre yüksek, altının reel değeri de savaş öncesi döneme göre düşüktü. Doların değerindeki artış yalnızca altının değerini düşürmekle kalmamış, altın stokunun paraya ve dünyadaki üretim düzeyine oranını da azaltmıştı. Nitekim uluslar arası likidite ulusal likiditenin altında kalmıştır. Bazı iktisatçılara göre altının uluslararası likiditesini arttırmak için yapılması gereken ülkelerin paralarının altın cinsinden değerinin düşürülmesiydi11.
Zaten savaş sonrası dönemde ellerinde yeterince altın bulunmayan Avrupa ülkeleri de bir dönem paralarının değerini düşürme yoluna gittiler. Ancak İngilizler bu durumdan çok memnun değildi. İngiltere kendi parasının Amerikan dolarına göre değer kaybetmesini itibar kaybı olarak görüp değer düşüşünü durdurma kararı aldı. Ancak İngiltere’nin bu kararı kendi parasının değerinin devalüasyona gitmiş diğer ülkelerin parasına göre daha yüksek olmasına yol açtı. Bu durum da İngiltere’nin ürettiği ürünlerin fiyatlarının diğer ülkelere göre daha pahalı olmasına neden oldu ve ihracatında düşme söz konusu oldu. Zaten bu dönemde ABD’nin ithalat kotalarını yükseltmesi de İngiltere’nin ihracatını etkiliyordu. Buna bir son vermek isteyen İngiltere diğer ülkeleri paralarının değerini arttırma konusunda tahrik etme yoluna gitti. Böylece diğer ülkeler de paralarının değerini düşürmekten vazgeçtiler. Böylece İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri altın değişim standardı adı verilen yeni bir sistem uygulamaya başladılar. Bu sisteme göre artık ABD doları altına, sterlin ABD doları ve külçe altına, diğer ülke paraları da sterline endeksli olacaktı12.
1929 yılında dünyanın ve belki de o dönemde en parlak günlerini yaşayan ABD’nin beklemediği bir gelişme yaşandı. Bu gelişme Amerika’da başlayan ve daha sonra dünya geneline yayılan tarihe de “Büyük Bunalım” olarak geçen ekonomik krizdi. Bu krizin nedenleri birçok iktisatçı tarafından tartışıldı. Genel kanıya göre bunalımın en önemli nedenleri; Amerika’daki gelir dağılımındaki dengesizlik, Amerikan bankalarının yapılarındaki bozukluk, Amerika’nın altın standardını uygulama konusundaki ısrarı, ekonomik yönetimdeki dengesizliği ve 1920’lerin sonlarında gerçekleşen hisse senedi piyasasındaki aşırı spekülasyondur. Bu dönemde gerçekleşen gelir dağılımındaki eşitsizliği Amerika’da zengin ve orta sınıf arasındaki eşitsizlik, tarım sektörü ve sanayi sektörü arasındaki eşitsizlik ve Avrupa ve Amerika’nın bulundurdukları altın miktarı arasındaki eşitsizlik şeklinde adlandırabiliriz. Nitekim her üçü de 1920’lerdeki ekonomik istikrarsızlığa katkıda bulunmuştur 13. Bankaların o dönemde ne kadar rezervle çalışacağı ve ne kadarını kredi olarak dağıtabileceğiyle ilgili düzenlemeler yoktu. Dolayısıyla, borsadaki spekülatif artışların da etkisiyle, bankalar müşterilerinin parasını borsaya yatırmaktan kaçınmamış, bu da çok büyük ekonomik kayba neden olmuştur. Ekonomi yönetimindeki dengesizliklere gelince; 1929 krizinden önce klasiklerin “bırakınız yapsınlar” anlayışına sahip olan Amerikan hükümeti ekonominin kendiliğinden dengeye geleceğini düşünerek müdahale etmemiş, müdahale ettiğinde ise vergi artırımı ve kamu harcamalarını kısma politikalarını uygulayarak ülkedeki daralmayı kamçılamıştır. Amerika’nın daralma yaşadığı dönemde altın standardı sisteminden vazgeçmemesi sıkı para politikası uygulamasına sebep olmuş, bu da dönem içinde kendisini fazlasıyla hissettiren ekonomik daralmayı kamçılamıştır.
Öte yandan spekülatif ortam, hisse senetlerinin getiri oranlarının iyice artmasıyla birlikte 1920’lerin sonunda, özellikle 1928 yılının başından 1929 krizinin patladığı güne kadar, Amerikan borsalarındaki hareketliliği arttırmıştır. Dow Jones sanayi ortalaması14 1928 yılında 191 iken 1929 yılında neredeyse iki katına çıktı. Hisse senetlerinin getiri oranındaki artış sonucunda insanlar ev, araba almak için kredi alır gibi hisse senedi almak için kredi almaya başladı. Bankalar, müşterilerinin mevduatlarını hisse senedine yatırdılar. Ancak getiri oranının artmasıyla hareketlenen borsa, hisse senedi fiyatlarının düşmesinin yarattığı panikle hisse senedi sahiplerinin ellerindeki senetleri elden çıkarmaya çalışması ve bunun sonucunda ortaya çıkan kargaşa sonucunda 24 Ekim 1929’da çöküntüye uğradı. 1929 yılında ABD borsalarının çökmesi sonucunda piyasalardan neredeyse 30 milyar dolar buharlaştı. Finansal piyasalardaki kriz mal piyasasını da etkiledi15.
Finansal piyasaların yarattığı ekonomik belirsizlikle birlikte tüketicilerin talepleri daraldı. Bunun sonucunda ürün fiyatları düştü; birçok üretici üretimi durdurmak zorunda kaldı. Bunun sonucunda işsizlik oranı iyice arttı. Bu dönemde birçok banka, şirket ve fabrika battı. Amerikan ekonomisi ciddi bir daralma yaşadı. Ancak bu daralma sadece Amerikan ekonomisini sarsmakla kalmadı. Amerika’nın dünyayı etkileyen bir güç olmasının etkisiyle dünya geneline yayıldı. Bunu Amerika’da görülen depresyonla birlikte dünyadaki altın arzının iyice azalmasıyla açıklayabiliriz. Sonuçta, Birinci Dünya Savaşından sonra yeniden yapılanabilmek için ABD’nin altın arzına bağımlı hale gelmiş olan Avrupa da krizi neredeyse Amerika kadar derinden hissetti. Bunun dışında Amerika’nın ihraç ettiği temel mallar bazı az gelişmiş ülkelerin ekonomisi için oldukça önemliydi. Nitekim krizle birlikte temel malların üretimindeki daralma bu ülkeleri de etkiledi 16. Bütün bunların yanında 1931 yılında kendisine altın talebinde bulunan, parasının değerini sterline bağlamış olan ülkelerin bu talebini yerine getiremeyeceğine karar veren İngiltere altın değişim sisteminden ayrıldı.1936’ya kadarki süreçte İngiltere’nin ardından birçok ülke de bu sistemi terk etti. Büyük bunalımdan sonra ülkelerin terk ettikleri sadece altın standardı sistemi değildi. Ülkeler aynı zamanda serbest ticaret politikasından da vazgeçmiş ve dış ticarette korumacı politikalar uygulamaya başlamıştı . Büyük bunalımdan sonra ülkeler klasik iktisatçıların bırakınız yapsınlar (laissez faire) yaklaşımının etkin olmadığı kanısına vardılar. Özelikle planlamacı politikalar uygulamış Sovyet Rusya’nın Büyük Bunalımdan etkilenmemesi ve bunalımdan sonraki dönemde bu ülkenin büyüme oranının ABD’ye oranla daha yüksek olması, liberal iktisat politikalarının etkin olmadığını düşünenleri destekleyici bir örnekti. 1933 yılında Almanya’nın başına geçen Hitler de ortaya koyduğu dört yıllık plan ve müdahaleci politikalarla farklı bir yeniden yapılandırma gerçekleştirmiş ve bunalımdan en hızlı kurtulan ülkelerden olmuştu.
1929 Büyük Bunalımı sonrasında dünyada oluşan ekonomik istikrarsızlığa ve yüksek düzeyde işsizliğe son vermek için bir takım görüşmeler yapıldı.1933 yılında Londra’da yapılan Dünya Ekonomik Konferansı bu görüşmelerden biriydi. Burada Büyük Bunalımdan sonra teker teker altın değişim standardından ayrılan ülkelerin uyguladıkları korumacı politikalar ele alındı. Sonuçta oluşan genel kanı, Bunalımın yarattığı istikrarsızlık ve işsizlikten kurtulmanın temel yolunun ülkelerin korumacı politikalarından vazgeçerek serbest ticarete dönmesi olduğu yönündeydi17.Ancak bu görüşe katılmayan ABD Başbakanı Roosevelt’in, ülkesinin serbest ticaret hareketine katılamayacağına yönelik bildirisi konferansı sonuçsuz bıraktı. 1944 yılının Haziran ayında Bretton Woods’da yapılan ve ikiz kardeşler olarak bilinen iki uluslar arası kurumun temellerinin atıldığı konferansta ABD hazine başkanı Harry Dexter White ve İngiliz İktisatçı John Maynard Keynes’in savaş sonrası yeniden yapılanma ve uluslar arası bir kurumun kurulmasına yönelik önerileri görüşüldü. Aslında White o dönemde Hazine Bakanının danışmanlığını yapmakta ve aynı zamanda Washington’da savaş sonrası uygulanacak ekonomik politikalar üzerinde çalışan danışmanlar arasında yer almaktaydı. White’ın Hazine Bakanı ile ilişkilerinin iyi olması ve Hazine Bakanının da ABD Başbakanı Roosevelt ile ilişkilerinin yakın olması, o dönemde ABD’de savaş sonrası istikrar ve uluslar arası bir bankanın kurulmasına yönelik birçok kişinin çalışması olmasına rağmen, White’ın çalışmasının temel alınmasının nedenini açıklayabilir 18. White 1942 yılında yayınladığı çalışmasında, savaş sonrası uygulanacak politikaların döviz kurundaki bozulma, parasal sistem ve kredi sisteminin çöküşünü önlemeye, dış ticaretteki bozulmaları onarmaya ve savaş sonrası yeniden yapılanma için gerekli olan sermayenin sağlanmasına yönelik politikalar olacağını ve bu amaçla uluslar arası bir bankanın kurulması gerektiğini vurgulamıştır .
Keynes’in düşüncelerinden etkilenen İngiltere’nin savaş sonrasına yönelik yaklaşımı da ABD’nin yaklaşımıyla paralellik gösteriyordu. Keynes uluslar arası para fonu olarak kurulacak kurumun ülkelerin açıklarını kapatmak amacıyla finansman sağlanması için para basma yetkisinin verilmesinden yana iken, White çok daha kısıtlı bir borç verme mekanizmasını savunuyordu. Keynes’in White’dan farklı bir diğer görüşü ödemeler dengesi sorununa yönelikti. Keynes ödemeler dengesi bozulduğunda hem kredi veren hem borçlu tarafın politika değişikliğine gitmesi gerektiğini savunurken, White ödemeler dengesi bozukluğunu ödemeler dengesinde açık veren ülkenin sorunu olarak görmekteydi19.
İngiltere gerek ABD’nin “lend–lease20‘ kapsamında kendisine yaptığı 30 milyar dolarlık bağışın etkisiyle, gerekse Amerika’nın savaş sonrasına yönelik politikalarının kendi yaklaşımına ve çıkarına uygun olmasına dayanarak savaş sonrası finansal düzenlemelerde Amerika ile ortaklık içerisine girmeyi kabul etti. Sonuçta Amerika Başbakanı Roosevelt ile İngiltere Başbakanı Winston Churchill arasındaki görüşme ve bunun ardından diğer ülkelerin de katılımıyla gerçekleşen Atlantik görüşmeleri Bretton Woods’da karara bağlanacak konuların taslağını hazırladı. 1944 yılında gerçekleşen Bretton Woods Konferansında taslak halindeki konular üzerinde birtakım kararlar alındı. Burada alınan kararlarda Keynes’in ve diğer ülkelerden katılan delegelerin rolü varsa da bu kararlara ve bunlardan biri olan Dünya Bankası’na şekil veren esasen Harry Dexter White’ın önerileri oldu. Bunda ABD’nin o dönemde dünya ekonomisinin en güçlü aktörü olmasının etkisi göz ardı edilemez. Bretton Woods görüşmesi sonunda alınan kararlara göz atılacak olursa, bu antlaşmayla gerek Birinci Dünya Savaşından sonra uygulanan altın değişim standardının gerekse bu sistem terk edildikten sonra uygulanmış esnek kur sisteminin etkinsizliğinin göz önüne alınarak, her iki sistemin de kötü yönlerinin dışlanmış olduğu görülmektedir. Ayarlanabilir sabit kur sistemi olarak tanımlanan yeni sisteme göre ABD dolarının değeri altına göre belirlenecek, diğer ülkeler de paralarının değerini dolara göre ayarlayacaklardı .
Konferansta alınan ikinci karar ülkelerin parasal gereksinimleri söz konusu olduğunda IMF’de bulundurdukları kotaları büyüklüğünde borçlanma yetkisine sahip olacaklarına yönelikti. Ülkelerin IMF’deki kotaları IMF’ye yatırdıkları para miktarıyla doğru orantılı olacaktır. Bretton Woods’ta alınan bir diğer karara göre ülkelerin kur düzenlemelerine gitmeleri yasaklanmıştır. Son olarak da parasal konularda uluslar arası birliğin sağlanması için uluslar arası bir foruma ihtiyaç duyulduğu vurgulanmış, böyle bir forumu oluşturma görevi de IMF’ye verilmiştir. Bretton Woods ile birlikte ayarlanabilir sabit kur olarak adlandırılan yeni bir kur sistemini uygulamaya koyan ve merkezine IMF’nin oturtulduğu bir parasal rejim oluşturulmuş; uluslar arası finansal kuruluşlar olarak da IMF ve Dünya Bankası’nın temelleri atılmıştır.

3. DÜNYA BANKASINA YÖNELİK ELEŞTİRİ
Dünya Bankasının kuruluş, işleyiş ve misyonuyla ilgili çeşitli eleştiriler sözkonusudur. Bu eleştirilerden Perkins’e ait olanı oldukça dikkat çekicidir. Perkins; Dünya Bankasının II. Dünya savaşında yıkıma uğrayan ülkelerin toparlanmasına yardım etmek amacıyla kurulduğunu, ancak misyonunun bir süre sonra kapitalist sistemin o zamanki Sovyetler Birliği’ne üstünlüğünü kanıtlamaya dönüştüğünü belirtmektedir. Ayrıca, kapitalizmin ana unsurları olan çok uluslu şirketlerle sıcak ilişkiler kurulduğunu, bu kurum ve şirketlerin iş birliği ile yoksul ülkelere aslında ihtiyaçları olmayan ve bu ülkelere fayda getirmeyen yatırımlar yapıldığını ifade etmektedir. Ayrıca, Perkins Dünya Bankasındaki sermaye ve buna bağlı oy dağılımına işaret ederek, Dünya Bankası’nın tıpkı Bretton Woods Sistemi’nin diğer kurumu olan IMF gibi, gerçekte “dünyanın bankası” ya da kurumu değil ABD’nin bankası-kurumu olduğunu ve bunun sonucu olarak ABD’nin çıkarlarına hizmet ettiğini savunmaktadır 21.
Yukarıda belirtilen politikaların bir sonucu olarak, günümüzde Dünya Bankası kaynaklarının yoksul ülkelere aktarılarak bu ülkelerin borçlandırıldığı, ancak gerçekte hem aktarılan kaynakların hem de borçlandırılan ülke doğal kaynaklarının (özellikle petrol), Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kurumlarınca öngörülen istikrar politikaları ve yapısal uyum kriterlerinin de yardımıyla, başta ABD olmak üzere zengin ülkeler ve o ülkelerin şirketlerine aktarılarak yoksul ülkelerin gerçekte sömürüldüğü yönünde ciddi eleştiriler söz konusudur22.
3.DÜNYA BANKASI GRUBU
Dünya Bankası gerek dünyada gerekse Türkiye’de önemli proje ve hükümet programlarını destekleyerek, ülkelerin kalkınması konusunda kaynak sağlayan en önemli kurumlardan birisidir. Uluslararası para yönetiminin bir parçası olarak 1944 yılında kurulan Dünya Bankası Grubu, her biri nihai karar almaya yetkili üye ülkelerinin sahibi oldukları, birbiriyle yakından ilişkili ve belirli bir koordinasyon içerisinde faaliyet gösteren beş kuruluştan oluşmaktadır. Dünya Bankası Grubunu oluşturan Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD), Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA), Uluslararası Finans Kurumu (IFC), Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı (MIGA), Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi (ICSID) kaynak ve hesap yönünden birbirlerinden bağımsız kuruluşlardır23.
Ancak bunların hepsinin Başkanlığı Dünya Bankası (IBRD) Başkanı tarafından üstlenilmiş olup idare, amaç ve işlevler bakımından da Dünya Bankası ile doğrudan ilişki içerisinde bulunmaktadırlar. Her bir kuruluş, gelişmekte olan ülkelerde yoksullukla savaşım ve yaşam standartlarının geliştirilmesi görevinde belirgin bir işlev üstlenmiştir. Gruptaki her bir kurum gelişmenin farklı yönlerinde uzmanlaşmış olsa da hepsinin ortak bir amacı vardır: “yoksulluktan arınmış bir dünya oluşturmak” . "Dünya Bankası" terimi bu beş kuruluştan yalnızca IBRD ile IDA'yı ifade eder.
- Bu kurumların bir grupta toplanması,
-Tümünün başkanlığını Dünya Bankası (IBRD) Başkanının üstlenmiş olmasının,
-Yönetim, amaç ve fonksiyonları bakımından Dünya Bankası ile doğrudan ilişkili bulunmasının ve
-Diğer kurumlara üye olabilmek için öncelikle Dünya Bankası’na üye olma zorunluluğunun getirdiği pratik bir sonuçtur. Bir başka deyişle, bütün bu kuruluşlar kaynak ve hesapları bakımından birbirinden bağımsız olmakla birlikte, üyelik, amaçlar ve yönetim ilişkileri açısından Dünya Bankası şemsiyesi altında toplanmışlardır. Bu nedenle, Dünya Bankası ile ilgili olarak yapılan ayrıntılı yorum ve değerlendirmelerin genel anlamda diğer kurumlar için de geçerli olduğunu kabul etmek gerekir.Türkiye’ de şu an kişi başına milli gelir seviyesi olarak IDA’dan mezun24 olmuş ülkeler arasında olduğundan, kullandığı kredinin çok büyük bölümü Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) kaynaklıdır. Dünya Bankası Grubunun organizasyonu, kurumların25 amblemleriyle birlikte şematik olarak aşağıdaki grafikte gösterilmiştir.


Şekil 1: Dünya Bankası Grubu Kuruluşları

Dünya Bankası Grubu altındaki kuruluşlara ilişkin bilgiler aşağıdaki tabloda özetlenmiştir:



I.Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (The International Bank for
Reconstruction and Development - IBRD)
1945 yılında kurulmuş olan Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası’nın (Dünya Bankası) 185 üyesi bulunmaktadır. Türkiye bu kuruluşa 1947 yılında üye olmuştur. IBRD, orta-gelirli ve yoksul olmakla birlikte kredi değerliliğine sahip ülkelerde yoksulluğu; krediler, garantiler ve kredi dışı olanaklar aracılığıyla sürdürülebilir kalkınmaya destek vererek ve analitik ve danışma hizmetlerinde bulunarak azaltmayı hedeflemektedir26. IBRD, sunduğu teknik hizmetler kapsamında kalkınmalarına yardımcı olacağı ülkelere teknik heyetler göndermekte, bu teknik heyetler gittikleri ülkelerde yatırım programları düzenleyerek yatırımda öncelik verilecek sektörlerin belirlenmesinde yardımcı olmaktadır. IBRD’in danışmanlık hizmeti kapsamında banka çalışanlarının bir kısmı üye ülkelerin hükümetlerine uygulayacakları ekonomik politikaya yönelik danışmanlık hizmetinde bulunmaktadır 27. IBRD kârı azamileştirmeye çalışmadığı halde 1948 yılından bu yana her yıl net gelir elde etmiştir. Elde ettiği kârlar birçok kalkınma faaliyetinin fonlanmasında kullanılmakta ve mali gücüne katkıda bulunmaktadır. Dolayısıyla da, üye ülkelere düşük maliyette ve uygun koşullarda kaynak sağlayabilmektedir. IBRD'den borçlanan ülkeler, ticari bankalardan yapacakları borçlanmalara kıyasla daha uygun şartlarda (düşük faiz, daha uzun vade, anapara ödemelerinin başlamasından önce 3–5 yıllık ödemesiz bir dönem, döviz cinsi ve faizin dönüştürülmesi vb.) ile borçlanabilirler. IBRD, genel olarak, yoksulluğun azaltılması, sosyal hizmetlerin sağlanılması, çevrenin korunması, yaşam standartlarının iyileştirilmesi ve ekonomik kalkınmanın teşvik edilmesi gibi amaçlarla ülkelere kredi sağlamakta ve/veya bu amaçlarla yürütülen proje ve programları kısmen ya da tamamen finanse etmektedir. IBRD söz konusu konularda uzmanlaşmış bir kurum olarak da değerlendirilebilir 28.Üye ülkelerin sahibi bulundukları IBRD'de oylama gücü, kredilerin tahsisinde önemli bir rol oynamaktadır. Oylama gücünün belirlenmesinde ise her üyenin göreceli ekonomik gücüne göre hesaplanan sermaye payı dikkate alınmakta, bunun sonucu olarak da sermaye payı yüksek olan ülkeler Dünya Bankası’nın kaynaklarının tahsisi ve kullanımı konusunda etkin olmaktadırlar. Ancak bu ülkeler aynı zamanda kuruluşun nasıl finanse edildiğinden ve paraların nasıl harcandığından müştereken sorumlu olmaktadır. Dünya Bankası üyelerine sağladığı fonlarının büyük bölümünü sermayelerinden ziyade dünya finans piyasalarından borçlanma yolu ile sağlanmaktadır. Dünya Bankası ismi günümüzde Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) ve Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA) için kullanılmaktadır. IBRD ve IDA müştereken, ülkelerin gelişmişlik düzeyini dikkate alarak, gelişmekte olan ülkelere kredi (duruma göre ya düşük faizli ya da faizsiz kredi) ve hibeler sağlamaktadırlar. Dünya Bankası tarafından verilen kredilerin geri ödemeleri genellikle uzun dönemlidir. Banka şu anda akla gelebilecek hemen her sektör ve gelişmekte olan her ülkede binlerce projeyle ilgilenmektedir.
II. Uluslararası Kalkınma Birliği (International Development Assocation -IDA)
Ayrı bir tüzel kişiliği olan IDA 1960 yılında kurulmuş olup, Türkiye aynı yıl bu birliğe üye olmuştur. IDA’nın şu an 169 üyesi bulunmaktadır. Birlik üye ülkeler içerisinde piyasa koşullarında borçlanma kapasiteleri çok düşük veya hiç olmayan en yoksul kesimin kalkınması için ihtiyaç duyduğu finansmanı sağlamak için kurulmuştur. Bu amaç IDA’nın ana sözleşmesinin birinci maddesinde açıklanmıştır. Söz konusu maddede; “üye ülkelerden en az gelişmiş düzeyde bulunanlara, verimliliği ve yaşam standartlarını yükseltmek suretiyle kalkınma amaçlarına katkıda bulunacak kredileri, bu ülkelerin ödemeler dengesinde önemli bir yük oluşturmayacak koşullarla sağlamak” hükmü bulunmaktadır . IBRD ve IDA aynı merkezde faaliyet gösterir ve aynı personel ile aynı standartlarla projeleri değerlendirir. Temel fark ise IDA kredileri, her üye ülkeye değil, kişi başına milli geliri “fakirlik çizgisi”29 altında kalan ülkelere verilmektedir. Ayrıca bu krediler, faizsiz ve 10 yılı geri ödemesiz olmak üzere 35–40 sene vadeye yayılan imtiyazlı kalkınma kredilerdir30. Bu nedenlerden dolayı IDA’nın sağladığı krediler, IBRD’ nin sağlamış olduğu kredilerin şartlarından farklıdır. IDA eğitim, sağlık, temiz su gibi temel hizmetlerden daha iyi biçimde yararlanılmasına yardımcı olmaya çalışmakta ve ekonomik kalkınma ile istihdama yönelik reformlarla yatırımlara destek vermektedir 31. Birliğin sermayesi Dünya Bankası sermayesinden ayrı olduğu için hesapları da Bankadan ayrı olarak tutulmaktadır. IDA’ ya üye olabilmek için öncelikle IBRD’ye üye olmak gerekmektedir. IDA, yönetim, amaç ve fonksiyonlar bakımından IBRD ile birlikte hareket etmektedir32.
Hazine Müsteşarlığı Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdürlüğü Dünya Bankası Projeleri Dairesi’ nin verilerine göre; Türkiye 1960 yılında kurulan IDA’nın kuruluş sermayesine 7 milyon ABD Dolarlık katkı ile %0,76 oranında katılım sağlamıştır. Türkiye 1973 yılında IDA’ dan mezun olmuş ve 1987 yılında aktif donör rolü üstlenmiştir

III. Uluslararası Finansman Kurumu (International Finance Corporation - IFC)
Özel sektör aracılığıyla ekonomik kalkınmayı geliştirmek amacıyla 1956 yılında kurulan Uluslararası Finans Kurumu (IFC)’nun üye sayısı 179 olup Türkiye aynı yıl içerisinde bu kuruluşa üye olmuştur. Dünya Bankası başkanı aynı zamanda IFC’ nin başkanlık görevini de yürütmektedir. IFC, Dünya Bankası Grubunun diğer kurumlarıyla koordineli bir şekilde faaliyetlerini sürdürür ancak yasal ve mali açıdan bağımsızdır . Kurumun temel kuruluş amacı, ana sözleşmesinin birinci maddesinde yer almaktadır. Söz konusu madde; “IFC’ nin temel amacı, Dünya Bankası’nın üye ülkelere yönelik faaliyetlerini desteklemek için, üye ülkelerde, özellikle daha az gelişmiş bölgelerdekiler öncelikli olmak üzere, verimli özel kesim kuruluşların büyümesini özendirmek yoluyla ekonomik kalkınmaya daha fazla katkıda bulunmaktır.” hükmünü taşımaktadır33.
IFC daha çok kurumun desteği olmadan sermayeye erişimi kolay olmayan bölge ve ülkelere yönelik olarak çalışmaktadır. IFC aynı zamanda sağlık, turizm, altyapı, imalat gibi her sektöre yönelik projenin finansmanını sağlamaktadır. Uluslararası Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Kurumu ve Uluslararası Kalkınma Birliğinden farklı olarak IFC kredilerini kamu kurum ve kuruluşları aracılığıyla değil özel sektör kuruluşlarına doğrudan vermektedir. IFC özel sektör kuruluşlarına verdiği kredi karşılığında devlet güvencesi talep etmemektedir34.
IV. Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı (MIGA)
1988 yılında kurulmuş olan Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı (MIGA) 173 üye ülkeye sahiptir. Yatırım ortamına yönelik endişeler ve politik istikrarsızlık beklentileri yabancı yatırımları zaten gelişmiş durumda olan az sayıdaki ülkeye çekmekte, bu arada dış yatırımlara gereksinimi olan yoksul ülkeler göz ardı edilmektedir. MIGA’nın amacı yatırımları yoksul ülkelere çekmek ve bu yolla bu ülkelerin kalkınmasına yardımcı olmaktır35. Bu amaçla MIGA, üye ülkelerdeki yatırımları özendirmek amacıyla çeşitli riskler için garantiler vermekte, teknik yardım ve online yatırım hizmetleri sağlamaktadır. Bu çerçevede MIGA, Dünya Bankası ve IFC’ nin çabalarına tamamlayıcı yönde katkı sağlamaktadır. MIGA yatırım uzlaşmazlığı olduğunda talep üzerine arabuluculuk hizmeti de sunmaktadır. Ayrıca, yatırım olanaklarıyla ilgili bilginin ülkelerce yaygınlaştırılabilmesi için teknik yardım hizmeti de vermektedir. MIGA, yatırımın yapılacağı ülkede gerek döviz yetersizliği, gerekse döviz transferiyle ilgili mevzuat değişikliklerinin yarattığı döviz transfer sorunlarının ortaya çıkması, kamulaştırma veya diğer bir yolla garanti edilmiş yatırım konusu mülkün yatırım sahibi kuruluşun elinden çıkması, yatırıma ilişkin proje sözleşmesinin yatırımın yapılacağı ülke tarafından bozulması ya da iptal edilmesi ve savaş halinin veya olağanüstü hallerin ortaya çıkması sonucunda garanti konusu yatırıma devam edilememesi gibi risklere karşı yatırımcıları koruyup teşvik edilebilmesi için garantiler sağlamaktadır 36. Gelişen piyasalar küresel konjonktüre en duyarlı olan, etkilenen ve kısa vadeli-sıcak para giriş çıkışının en yoğun yaşandığı Türkiye, Çin, Güney Kore, Endenozya, Arjantin, Meksika, Brezilya, Pakistan, Hindistan, Macaristan, Polonya ve Rusya’nın da dahil olduğu piyasalardır. Bir başka deyişle MIGA’nın amacı gelişmekte olan ülkelere yönelik yatırımları özendirmektir. Bununla beraber, MIGA’nın diğer bir amacı da kendine pazar arayan uluslararası sermayeyi, sigorta sağlamak suretiyle, belirli bir ihtimal dahilinde ortaya çıkabilecek risklere karşı korumaktır. MIGA sayesinde yabancı sermaye hiçbir ticari olmayan risk almadan, o ülkenin sermaye payı ve ödediği primlerle karşılanan garanti olanağına kavuşabilmektedir. MIGA’nın bir yatırıma garanti verebilmesi için yatırımın yapılacağı ülkenin gelişmekte olan bir ülke olmasının yanı sıra yatırımcının ve yatırım şeklinin MIGA’nın misyonu çerçevesinde uygun bulunması gerekir. Ayrıca, MIGA’nın sağlamış olduğu garanti kapsamında yatırımcının, yatırımın yapıldığı ülkenin dışında başka bir ülke orijinli olması diğer bir deyişle yatırımın ve yatırımcının yabancılık unsuru taşıması gerekmektedir37.
Dünya Bankasının başkanı aynı zamanda MIGA’nın da başkanlık görevini yürütmektedir. Grubun diğer kurumlarından farklı olarak MIGA’nın kendi “Guvernörler Konseyi ve Direktörler Kurulu” vardır. Dünya Bankasına (IBRD) üye olan her ülke aynı zamanda MIGA’ya da üye olma opsiyonuna sahiptir.

V. Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıklarının Çözüm Merkezi (International
Centre for Settlement of Investment Disputes- ICSID)
Üye olan ülkeler ile diğer üye ülkelerin kuruluşları arasında ortaya çıkacak yatırım anlaşmazlıklarının ve uzlaşmazlıklarının çözümü için gerekli uzlaşma ortamını yaratmak amacıyla 1966 yılında kurulmuş bulunan ICSID: yatırım uyuşmazlıklarında uzlaşma ve tahkim olanakları sağlayarak yabancı yatırımı teşvik etmeye çalışmaktadır. Bu suretle ülkelerle yabancı yatırımcılar arasında müşterek güvenin olduğu bir ortam yaratılabilmektedir. Yatırımın yapıldığı ülke ile yabancı yatırımcılar arasında çıkan
uyuşmazlıklarda mahkemeye başvurarak yargı kararı almak, yerel hukukun ulusal çıkarları gözetmesi nedeniyle yabancı yatırımcılar tarafından tercih edilmemektedir. Bu nedenle bir hakeme başvurarak ortak bir hakem kararı alıp ona uymak veya bir uzlaştırmacı mercii önünde uzlaşma yolunu denemek, yabancı yatırımcılar açısından çoğu zaman tercih edilen bir metot olmaktadır .38
ICSID yatırım anlaşmazlıklarının çözümünü için tarafların taleplerini ve çıkarlarını dengeleyen bir düzeyde çözüm bulmaya çalışır. Bu amaçla tarafların karşılıklı anlaşmasını sağlama konusunda öncelikle “uzlaştırma” yolunu seçer. Uzlaştırmanın sağlanamadığı durumlarda ise ihtilafın çözümlenmesi için “tahkim” müessesesi devreye girer. ICSID’in hakemlik hizmetlerinden faydalanmak zorunlu olmayıp tarafların isteğine bağlıdır. Ülke hükümetleri ile o ülke yatırımcıları arasındaki yatırım sözleşmelerinde tahkim konusunda anlaşma olabileceği gibi, devletlerarasında imzalanan iki ya da çok taraflı anlaşmalarda da tahkim yoluyla uzlaşma önceden kararlaştırılabilir 39.
Birçok uluslararası sözleşmede yatırımlarla ilgili uyuşmazlıklar konusunda ICSID'nin tahkim olanaklarına referansta bulunulmaktadır. ICSID'nin bu konularda, özellikle, tahkim hukuku ile yabancı sermaye hukuku alanında araştırma ve yayınlar bulunmakta olup, yatırımcılara önemli katkılar sağlanmaktadır. Dünya Bankasının Başkanı aynı zamanda ICSID’nin de başkanlık görevini yürütmektedir. ICSID’nin geliri
uzlaşma ve tahkim istekleri karşılığında taraflardan alınan ücretlerden oluşmaktadır. Gerektiğinde Dünya Bankasından veya diğer üye ülkelerden yönetim konseyince belirlenen miktarda gelir de tahsil edilebilmektedir 40.
V.I Türkiye’de Uluslararası Tahkim
ICSID’i kuran “Devletler ve Diğer Devlet Vatandaşları Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Hakkındaki Sözleşme” 24.6.1987 tarihinde Türkiye tarafından imzalanarak, 27.5.1988 tarih ve 3460 sayılı Kanun ile onaylamıştır. Söz konusu kanun ile Türkiye, yürürlükteki yabancı sermayeyi teşvik mevzuatı çerçevesinde izin verilen ve hâlihazırda başlayıp devam eden yatırımlar kapsamındaki uyuşmazlıkların ICSID’ e götürülebilmesini kabul etmiştir. Daha sonra bu konuda Türkiye’de çeşitli mevzuat düzenlemelerine yer verilmiş, anayasada yapılan gerekli değişikliklerden sonra, 21.6.2001 tarihinde kabul edilen “4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu”, 5.7.2001 tarih, 24453 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlülüğe girmiştir. Bu kanun ile Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu milletlerarası antlaşma hükümleri saklı olmak üzere, yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıkları tahkime götürülmesi, tahkim yerinin taraflarca veya onların seçtiği bir tahkim kurumunca serbestçe kararlaştırılacağı belirlenmiştir. Ayrıca, söz konusu kanun ile “Tahkimde görevli ve yetkili mahkeme, müdahalenin sınırı”, “Tahkim Anlaşmasının şekli”, “Hakem veya Hakem Kurulunun Seçimi, Reddi, Sorumluluğu, Görevinin Sona Ermesi ve Yetkisi”, “Tahkim Yargılama Usulü” ve “Hakem Kararlarına Karşı Kanun Yolu” da hüküm altına alınmıştır 41.
5.DÜNYA BANKASININ AMAÇLARI
Dünya Bankası’nın kurucu üyeleri başlangıçta, Banka’nın kuruluş ve işleyişini düzenleyen “Articles of Agreement” başlıklı Anasözleşmesini kabul etti. Ancak 11 madde ve 2 Ek’ten oluşan söz konusu Anasözleşme, Banka’nın zaman içinde değişen rolüne ve fonksiyonlarına bağlı olarak günümüze kadar çeşitli değişiklere uğramış bulunmaktadır42.
Bankanın amaçları, ana sözleşmenin birinci maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre Dünya Bankasının amaçları aşağıda özetlenmiştir:
* Üye ülkelerin, savaşın oluşturduğu yıkıntıların düzeltilmesi de dâhil olmak üzere, kalkınma ve yeniden yapılanma çabalarına, verimli sermaye yatırımları kanalıyla yardımcı olmak, gelişme yolundaki ülkelerin kaynaklarının ve verimli imkânlarının geliştirilmesini özendirmek,
* Özel yabancı yatırımları garanti vermek ya da krediye katılımda bulunmak yoluyla desteklemek; özel sermayenin yetersiz olduğu yerlerde kendi kaynaklarını kullanmak suretiyle destek sağlamak,
* Uluslararası ticareti geliştirmek ve ödemeler dengesi istikrarını sürdürebilmek için kalkınma amaçlı uluslararası yatırımları özendirmek,
* Başka kanallardan sağlanan kredileri yeniden düzenlemek ya da garanti etmek suretiyle daha yararlı ve acil projelerde öncelikle kullanılmasını sağlamak,
* Savaş döneminden barış dönemine geçişte mümkün olan en uygun koşulların sağlanmasına yönelik uluslararası yatırımları yönetmektir.
Yukarıdaki amaçlara baktığımızda II. Dünya savaşı sonrası Dünyadaki sosyoekonomik konjonktürün amaçların belirlenmesinde belirleyici rol oynadığını söyleyebiliriz. Ana sözleşme zaman içerisinde çeşitli değişiklilere uğramış, gelişmekte olan ekonomileri etkileyen krizler, acil durumlar ve savaş sonrası rehabilitasyon ihtiyaçları Bankanın faaliyetleri arasında önemli bir yer oluşturmuştur. Tarihsel süreç içerisinde, değişen dünya konjonktürüne paralel olarak Dünya Bankasının faaliyetlerinde ve ana sözleşmesinde belirtilen misyonunda dönüşüm sergilemiştir. Özellikle küreselleşme olgusu ve bu olgunun az gelişmiş ülkeler üzerindeki negatif etkileri dolayısıyla, başta Dünya Bankası olmak üzere, uluslararası kuruluşlara yönelik ciddi eleştiriler söz konusudur. Günümüzde küreselleşmenin gelişmekte olan ülkeler, özellikle bu ülkelerdeki yoksul insanlar üzerindeki yıkıcı etkilerinin azaltılması yönünde, başta Dünya Bankası olmak üzere, uluslararası kuruluşlara önemli görevler düşmektedir. Küreselleşmenin zengini daha zengin fakiri ise daha fakir yapan uygulamalarının negatif etkilerinin azaltılması yönünde uluslararası kuruluşlar tarafından dengeleyici politikalar yürütülmelidir. Bu amaçlarla Dünya Bankasının, “yoksulluktan arınmış bir dünya oluşturmak” olarak belirlemiş olduğu misyonuna da uygun şekilde, küreselleşme olgusunu daha insani, daha verimli ve daha adil bir hale getirecek politikalar uygulaması gerekmektedir43.
6. DÜNYA BANKASINA ÜYELİK VE ÜYE ÜLKELERLE OLAN İLİŞKİLER
Anasözleşme gereğince Dünya Bankası üyeliği, IMF üyesi olan her ülkeye açıktır. Başka bir deyişle Dünya Bankası’na üye olmak isteyen ülkenin öncelikle IMF’ye üye olması şarttır44. Dünya Bankası Ana sözleşmesinin gereği olarak, bir ülkenin Dünya Bankası’na üyeliği IMF üyeliğine paralel bir seyir izlemektedir. IMF’ den ayrılan ülkenin, Dünya Bankası'ndan da ayrılma zorunluluğu vardır. Ancak, Dünya Bankası Guvernörler Kurulunun oy çokluğu (3/4) ile alacağı kararla, o ülkenin Dünya Bankası üyeliği devam edebilmektedir45. Dünya Bankası, üye ülkelerle ilişkisini kamu kesimi üzerinden kurar. Bunun iki temel nedeni vardır; “Birincisi, Anasözleşme gereğince, Banka, sadece üye ülke hükümetine veya hükümet garantisi altında bir kamu kurumuna borç verebilir. ikincisi ise, Bankanın çalışmalarını yürütmek için ihtiyaç duyduğu bilgilerin çoğu, kamu kesiminin elinde bulunmaktadır.”46 Dünya Bankası’na üye olmayan bir ülkenin şirket veya kurumlarının, Dünya Bankası’nca kısmen ya da tamamen finanse edilen bir projeyle ilgili ihalelere katılmaları ya da projenin yürütülmesine görev almaları bankanın genel kuralları çerçevesinde mümkün bulunmamaktadır. Anasözleşme’nin III/2’inci maddesi uyarınca, üye ülkeler de, Banka ile ilişkisini, “mali ajan” tayin ettiği Hazine, Merkez Bankası veya benzeri mali yönetimin üst düzey kurumlarından biri ile yürütmek zorundadır. Ayrıca üye ülkeler, merkez bankasını veya bu görevi yürüten başka bir kurumunu, kendi parası cinsinden olan sermaye yükümlülüğünü muhafaza etmek için “muhafaza kurumu” olarak tayin etmek ve bunu Banka’ya bildirmekle yükümlüdür. Ülkemizde bu görevleri sırasıyla Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankası yürütmektedir47.
7. DÜNYA BANKASINA ÜYE OLAN ÜLKELERİN SERMAYE PAYLARI, OY GÜÇLERİ VE TEMSİLLERİ
Dünya Bankasına üye her ülkenin belirli bir sermaye payı vardır. Bu pay, Banka’nın her üye ülke için, o ülkenin IMF içindeki kotasını esas alarak hazırladığı minimum sabit pay ile o ülkenin gönüllü olarak koyduğu değişken sermayenin toplamından oluşmaktadır. Anasözleşme’nin 11/5–7 maddesi gereğince üye ülkelerin sermaye payları iki bölüme ayrılmıştır. Payın % 20’lık bölümü altın veya ABD Doları cinsinden peşin ödenir veya Banka’nın faaliyetleri için ihtiyaç duyulduğunda ödenmek üzere “Muhafaza Kurumu”nda hazır tutulur. Payın geri kalan %80’inin tamamının veya bir bölümünün ise, Banka’nın üye ülkelere açacağı krediler veya vereceği garantilerle ilgili faaliyetlerinde özel durumların ortaya çıkması halinde ödenmesi gerekir48. Guvernörler Kurulu dörtte üç oy çoğunluğu ile Dünya Bankasının sermayesinin artırımına gidebilir. Üye ülkeler sermaye artırımlarında minimum payı korumak kaydı ile ek pay almak istemeyebilirler. Banka mevzuatına göre, bir ülkenin sermaye payının yüksekliği, o ülkeye daha fazla kredi kullanma hakkını vermez. Ancak Bankanın karar ve uygulamalarında etkili olmasına imkân veren oy gücünün artmasını sağlar. Bu durum, gelişmiş ülkeleri yüksek sermaye payları ile Bankaya üye olmaya teşvik etmektedir49. Üye ülkelerin DB’nda sahip oldukları oy gücü ülkelerin DB’nda sahip oldukları değişken ve sabit oy sayısının toplam oy sayısına oranlanmasıyla bulunmaktadır. Basit olarak, Üye ülkenin Dünya Bankasındaki Toplam Oy gücü =Üye ülkenin Sabit Oy Sayısı + Değişken Oy Sayısı / Dünya Bankası Toplam Oy Sayısı formülü ile bulunur50.

8. DÜNYA BANKASININ ÖRGÜT YAPISI VE YÖNETİMİ
IBRD’ nin yapısı IMF’ in yapısı ile benzerlikler göstermektedir. Dünya Bankası’nda da temel organlar Guvernörler Kurulu, İcra Direktörleri Kurulu, Başkan, Teknik Departmanlar ve Kalkınma Komitesidir. Guvernörler Kurulu ve İcra Direktörleri Kurulunun işleyişleri IMF ile aynıdır. Dünya Bankasının organizasyon yapısında temel karar alma organı olan Guvernörler Kurulu (Board of Governors of the World Bank) hiyerarşinin en üst basamağında yer almakta olup onun altında İcra Direktörleri Kurulu ve Dünya Bankası Başkanı yer almaktadır. Ayrıca, Dünya Bankası Başkanına bağlı başkan yardımcıları, çeşitli departmanlar ve personel görev yapmaktadır.
I.Guvernörler Kurulu (Board of Governors)
Dünya Bankası Guvernörler Kurulu, Bankanın temel karar alma organıdır. Kurulda her üye ülke atamış olduğu bir guvernör ile bir guvernör vekili tarafından temsil edilmektedir. Guvernörler ilgili ülke tarafından, belirli bir süre görev yapmak üzere atanmaktadır. Genellikle üye ülkenin Maliye ve Planlama Bakanı gibi mali yönetimin en üst düzeyinde bulunan kişiler (Türkiye’de Hazine Müsteşarı) guvernör olarak atanmaktadır. İlgili ülke tarafından atanan guvernörlerden birisi kurul tarafından Kurulun Başkanı olarak seçilir. Guvernörler Kurulu, bankanın genel politikasını görüşmek, ödenmiş sermaye miktarını değiştirmek, üye kabul etmek veya üyeliği askıya almak ve mali tabloları ve bütçeyi onaylamak için yılda bir kez, genellikle sonbaharda IMF Guvernörler Kurulu ile birlikte ortak genel kurul toplantısı gerçekleştirmektedir51. Yukarıda belirtildiği gibi, Dünya Bankası Guvernörler Kurulu, yılda bir kez genellikle sonbaharda IMF Guvernörler Kurulu ile birlikte ortak genel kurul toplantısını gerçekleştirir. Bu olağan toplantı dışında Anasözleşme’de belirlenmiş olan durumlarda olağanüstü toplantı yapılması da mümkündür. Kurul, Anasözleşme’de belirlenen haller dışında, kararlarını oy toplamının üçte ikisi ile alır. Dünya Bankası Başkanı’nın bu toplantılara katılmakla birlikte oy hakkı yoktur52. Bankanın uygulayacağı politikaları belirleyen Guvernörler Kurulu, aşağıda yer alan hususlar dışında İcra Direktörleri Kurulu’na karar yetkisi verebilir :
* Yeni üyelerin kabulü ve koşulları,
* Bankanın sermayesinin arttırılması veya azaltılması,
* Bir üye ülkenin üyeliğinin askıya alınması,
* Ana sözleşmenin yorumlanmasında ortaya çıkan sorunların çözümü,
* Diğer uluslararası kuruluşlarla işbirliğine karar verilmesi,
* Bankanın faaliyetine son verilmesi ve varlıklarının dağılımı,
* Bankanın net gelirinin dağıtımına karar verilmesi.
II.İcra Direktörleri Kurulu (Board of Executive Directors)
İcra Direktörleri Kurulu, Dünya Bankası’nın yönetiminden sorumlu Kurul’dur. Guvernörler Kurulu’nda yer alan Bakanlar, genellikle yılda bir kez toplanabildiğinden, yetkilerinin bir kısmını bu Kurul’a devretmiştir. İcra Direktörleri Kurulu, Anasözleşme’de öngörülen görev ve yetkilerinin yanı sıra Guvernörler Kurulu tarafından devredilen bu görevleri de yerine getirmek ve yetkilerini kullanmakla yükümlüdür. En fazla sermayeye sahip ABD, Almanya Japonya, Fransa ve İngiltere kurulda kendilerinin atamış oldukları birer icra direktörü ile Çin, Suudi Arabistan ve Rusya ise birer seçilmiş icra direktörü ile kurulda temsil edilmektedir. Kalan diğer üye ülkeler içinde 16 adet ülke grubu oluşturulmuş ve her bir ülke grubu içinde birer icra direktörü olmak üzere toplam 24 icra direktörü bulunmaktadır. İcra Direktörleri Kurulu’nun mevcut yapısına göre, ortalama 11 ülkeden oluşan bütün bir uluslar bloku, bir seçilmiş icra direktörünü paylaşırken, yukarıda sayılan gelişmiş ülkeler, tek başlarına, kendi atadıkları bir icra direktörü ile Kurul’ da temsil edilme şansına sahip olabilmektedir. Bu durum, aynı ülkelerin yüksek sermaye paylarına bağlı olarak görece yüksek oy güçleri ile birlikte göz önüne alındığında, gelişmiş ülkelerin Banka’nın karar ve uygulamalarında ne denli etkili olabileceğini ortaya koymaktadır. “Bu haliyle Banka’nın demokratik bir kurum olmanın çok uzağında bulunduğu bir gerçektir.53” Türkiye aralarında Avusturya, Belarus, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Azerbaycan ve Kazakistan’ın da bulunduğu ECA ülke grubunda yer almaktadır. Direktörler iki yıllık bir süre için atanır veya seçilirler. Her icra direktörü kendisine bir icra direktör vekili atar ve vekillerinin bütün toplantılara katılma hakkı olmasına rağmen oy kullanma hakkı sadece icra direktörünün katılmadığı toplantılarda söz konusudur. Dünya Bankası Başkanı İcra Direktörleri Kuruluna başkanlık etmektedir. Kurul, kararlarını ancak toplam oy gücünün en az yarısından bir fazla oy ile alabilir. İcra Direktörleri Kurulu genel olarak haftada iki kez toplanmaktadır54. Bu toplantılarda;
* Kredi ve garanti anlaşmalarının onaylanmasına,
* Yeni politikaların oluşturulmasına,
* Bütçenin uygulanmasına ve yönetilmesine,
* Ülke yardım stratejilerinin, borçlanma ve finansal kararların görüşülmesine ilişkin çalışmaları yürütür55.
III.Dünya Bankası Başkanı (President)
Dünya Bankası Başkanı icra Direktörleri Kurulu tarafından atanır. Başkanlığa atanacak kişinin guvernör, icra direktörü veya bunların vekili olmaması gerekir. Dünya Bankası Başkanı geleneksel olarak Banka’nın en büyük hissedar ülkesi olan ABD vatandaşları arasında seçilir.. Başkanlar, 5 yıllık süre için ve tekrar seçilebilme şansı ile göreve getirilir. Başkan icra Direktörleri Kurulunun toplantılarına başkanlık eder, kararların oylanmasında, ancak eşitlik halinde oy kullanma hakkı vardır. Başkan, Dünya Bankası’nın yönetiminden genel olarak sorumludur ve Banka personelinin en üst amiri durumundadır. Başkana çalışmalarında yardımcı olmak üzere 3 kıdemli Başkan Yardımcısı (managing director) ve yardımcılarına bağlı daha kıdemsiz yardımcılar (vice president) görev yapar56.
IV.Dünya Bankası’nın Departmanları
Bankanın her icra direktörünün icra direktör vekili, teknik asistanlar, danışmanlar ve yardımcı personelden oluşan bir ofisi vardır. Bankanın ayrıca ülkenin yer aldığı bölümlerde olan teknik departmanlar ve bankanın yönetimine ve hukuki sorunlarına ilişkin çalışmalar yapan yönetim ve hukuk departmanları mevcuttur57.

IV.I Teknik Departmanlar
Teknik bölümlerin temel çalışma alanı genel olarak, gelişmekte olan üye ülkeler tarafından oluşturulmaktadır. Bir ülkenin yürütmeyi planladığı proje ve/veya programın finansmanı için bankadan sağlamayı planladığı fona ilişkin inceleme ve değerlendirmeler o üye ülkenin de içinde yer aldığı teknik departmanda görevli bulunan uzmanlar tarafından yapılmaktadır. Dünya Bankası bünyesinde yer alan teknik departmanlar:
* Afrika Bölgesi Ofisi (Merkez Batı Afrika, Doğu Afrika, Güney ve Orta Afrika ve Hint Okyanusu, Batı Afrika, Sahel Ülkeleri, Güney Afrika bölümlerini kapsayan departmanlar),
* Doğu Asya ve Pasifik Bölgesi Ofisi (bu bölgedeki ülkeleri kapsayan üç adet departman),
* Güney Asya Bölgesi Ofisi (bu bölgedeki ülkeleri kapsayan üç adet departman),
* Avrupa ve Merkezi Asya Bölgesi Ofisi (Avrupa ile Rusya ve diğer eski doğu bloğu ülkelerini kapsayan dört adet departman),
* Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Departmanı (Ortadoğu ve Afrika’nın kuzeyinde Akdeniz’e sahili olan ülkeleri kapsayan iki adet departman),
* Latin Amerika ve Karayipler Bölgesi Ofisi (Güney Amerika kıtası ile Karayipler’deki ülkeleri kapsayan dört adet departman).
olmak üzere toplam 6 Bölge Ofisi şeklinde örgütlenmiştir58. Türkiye, Avrupa ve Merkezi Asya Bölgesi Ofisinin 2 numaralı departmanı çalışanlarının görev alanında bulunmaktadır59.
IV.II Yönetim ve Hukuk Departmanları
Bu departmanlarda çalışan uzmanlar Banka’nın yönetimine ve hukuki sorunlarına ilişkin çalışmaların yanı sıra üye ülkelere verilecek kredilerin hukuki durumu ya da Banka’nın uygulayacağı vade, faiz vb. hususların tespitine dair çalışmaları yapar. Bankanın Yönetim ve Hukuk Departmanları:
* Başkanlık Ofisi
* Sekreterya,
* Hukuk Bölümü (Bankanın genel hukuk sorunları ile üye ülkelere sağlanan fonlarla (kredi, ikraz, hibe vb.) anlaşma metinlerinin hazırlıklarını yapar),
* Denetim Bölümü (Gerek Bankanın faaliyetleri gerekse sağlan fonlarla ilgili Banka ve üye ülkeler nezdinde denetimlerde bulunarak raporlama yapar),
* Muhasebe Departmanı (Bankanın mali işleri ile ilgilenir),
* Planlama ve Bütçe Departmanı (Bankanın bütçesinin hazırlanması ve izlenmesi faaliyetlerini yürütür),
* Mali Politika ve Risk Yönetimi Departmanı (Bankanın elinde bulunan
fonların uluslararası piyasalarda değerlendirilmesini sağlar),
* Kofinansman Bölümü (Bankanın üye ülkelere açacağı kredilere katılacak
kofinansörlerle ilişkileri düzenler).
Şeklinde örgütlenmiştir60.
V.Kalkınma Komitesi
Kalkınma Komitesi az gelişmiş ülkelere kaynak aktarımını ve bu kaynakların kullanımını izleyerek Dünya Bankası ve IMF İcra Direktörleri Kurullarına rapor vermek ve önerilerde bulunmak üzere 1974 yılında kurulmuştur. Komite üyeleri, üye ülkelerin Dünya Bankası ve IMF İcra Direktörleri Kurulu’nda tek başına veya gruplar halinde temsil edilme modeline uygun olarak, Maliye Bakanı düzeyindeki kişilerden oluşmaktadır. Komite resmi olarak “Gelişme Yolundaki Ülkelere Kaynak Transferi Hakkında Dünya Bankası ve IMF Guvernörler Kurullarının Ortak Komitesi” olarak adlandırılmaktadır61. Komite Dünya Bankası ve IMF icra Direktörleri Kurulu ile yakın işbirliği içinde çalışır. Temel görevi az gelişmiş ülkelere kaynak aktarımını ve bu kaynakların kullanımını izleyerek adı geçen Kurullara rapor vermek ve önerilerde bulunmaktır62. Komite, biri Dünya Bankası ve IMF Guvernörler Ortak Genel Kurul Toplantısı sırasında yapılmak üzere yılda iki kez toplanır.

9.FİNANSMAN KAYNAKLARI
Dünya Bankası çeşitli dokümanlarında, kalkınmanın finansmanını sağlayan bir kurum olmasının yanı sıra güçlü bir mali kurum olduğunu belirtmektedir. Banka’nın bu ikili fonksiyonu sağlam finansman kaynaklarına sahip olmasını gerektirmektedir. Bu nedenle aşağıda belirteceğimiz finansman kaynaklarını tehlikeye atacak uygulamalara karşı tedbirler geliştirilmiştir. Örneğin “bir ülke devalüasyon yaparsa, bu ülke sermayeye katılma payında meydana gelen düşme ile geri ödeyeceği borçlarda meydana gelen azalma dolayısıyla ortaya çıkan kayıpları, kendi milli parası ile karşılamak zorundadır.” Banka’nın çok çeşitli finansman kaynakları bulunmakla birlikte en önemlilerini üç ana başlık altında toplamak mümkündür63.
I.Bankanın Sermayesi
Dünya Bankasının borçlanmadan sonra en önemli finansman kaynağı sermayesidir. Bankanın ana sözleşmesine göre vereceği kredi miktarı sermayesinin, rezervlerinin ve gelir fazlalarının toplamını geçemez. Dünya Bankası üyelere sermaye payı tahsis ederken üye ülkelerin IMF’ deki kota miktarlarını esas alır. Banka sermayesinin büyük bölümünü ödenmemiş sermaye oluşturmaktadır. Dünya Bankasında her üye ülkenin bir sermaye payı vardır. Dünya Bankası’nın sermayesi ve bu miktar içinde üye ülkelerin sermaye payları, ABD doları cinsinden ifade edilmekte olup sermaye payının miktarı, üye ülkenin, Dünya Bankası’ndaki oy gücünü belirlemektedir. Bankada en yüksek oya sahip ülke ABD’dir. ABD’ nin sermaye katkısı 31.965 milyon ABD Doları olup, toplam sermaye içindeki payı % 16,84 tür. ABD’ den sonra en önemli katkılar Japonya, Almanya, İngiltere ve Fransa tarafından sağlanmaktadır. Üye ülkelerin sahibi bulundukları IBRD'de oylama gücü, her üyenin göreceli ekonomik gücüne göre hesaplanan sermaye payına göre belirlenmektedir. Sermaye payı yüksek olan ülkeler Dünya Bankası kaynaklarının tahsisi ve kullanımı konusunda etkin olduklarından, fon kullanımı ile ilgili proje ve/veya programların belirlenmesinde proje ya da programların uygulanabilirliği, fayda-maliyet dengesi ve fon kullanıcısı ülkelerin ihtiyaçları vb. rasyonel kriterlerden ziyade politik tercihler daha önemli hale gelmektedir. Son yıllarda birçok az gelişmiş ve gelişmekte olan ülke kamuoyunda IMF ve Dünya Bankasının özellikle küresel ekonomik konulara daha hızlı ve etkin müdahalede bulunabilmeleri yönünde eleştiriler söz konusudur. Misyonları da tartışılmaya başlanan, bu kurumlara yönelik eleştirilerden en önemlisi ise bu kurumlardaki sermaye yapısı ve oy gücüne yöneliktir. Dünya Bankasının mevcut sermaye yapısı, dağılımı, oy gücü ve bunların bir sonucu olan karar alma mekanizmasına göre; Dünya Bankası kaynaklarının tahsisi ve kullanımı konusunda, gerek politikaların belirlenmesinde gerekse politikaların uygulanmasında başta ABD olmak üzere G-7 ülkelerinin64 çıkarları ve politik tercihleri ön plana çıkmaktadır. Ancak, Dünya Bankası kaynaklarının asıl faydalanıcısı ve politikalarından etkilenen ülkeler Türkiye, Çin, Hindistan, Pakistan ve Meksika gibi gelişmekte olan ülkeler ile birlikte özellikle IDA fonlarının büyük bölümünü kullanan, GSMH seviyeleri oldukça düşük olan Afrika kıtasında yer alan az gelişmiş ülkelerdir. Bu nedenle Dünya Bankasının sermaye yapısı ve oy gücünün belirlenmesi konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması ve bu düzenlemelerin bir sonucu olarak az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere daha çok oy hakkı verilerek, bu ülkelere Banka kaynaklarının tahsisi ve kullanımı konusunda daha fazla söz hakkı tanınmalıdır. Fon tahsis ve kullanımı konusunda fon sağlayıcısı ülkelerin politik tercihleri yerine bu fonların asıl faydalanıcısı durumunda olan az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarının dikkate alınması bu fonların daha ekonomik, etkin ve etkili kullanımını sağlayarak gerek Dünya Bankasının gerekse fondan faydalanan ülkelerin performanslarını artırmalarını sağlayacaktır. Bu performans artışı da Bankanın misyonu olan “yoksulluktan arınmış bir dünya oluşturmak” hedefinin gerçekleşmesine de katkı sağlayacaktır.
II.Banka Tarafından Yapılan Borçlanma
“Dünya Bankası en üst düzeyde kredi değerliliğine (rating) sahip bir kurumdur.” AAA kredi değerliliği(1959’den beri AAA-rated bonds) notu ile Banka’nın, bütün finans piyasalarından kolaylıkla ve çok ucuz maliyetle borçlanabilme şansı bulunmaktadır. Banka’nın da bu imkanı iyi kullandığı borçlanma kaynaklarını mümkün olan en üst düzeyde çeşitlendirdiği bilinmektedir. Finansman teminine ilişkin işlemler sırasında Banka, tek başına davranabildiği gibi, çeşitli ülkelerin hükümetleriyle veya onların merkez bankalarıyla da işbirliği yapabilmektedir. Para ve faiz swap’ları Banka’nın sık başvurduğu, maliyet düşürme araçlarından birisidir. Banka, piyasalardan bu şekilde borçlanarak temin ettiği finansmanı, piyasa rayicine uygun bir faizle az gelişmiş ülkelere kredi olarak kullandırmaktadır. Banka’nın mali piyasalardan borçlanma ve bunları az gelişmiş ülkelere kredi olarak verme sisteminin ortaya koyduğu tablo şudur; Söz konusu ülkeler, dünya üzerinde inanılmaz bir hızla hareket ettiği belirtilen mali sermayeye kendi imkanları ile ulaşamamaktadır. Kalkınma için ihtiyaç duyulan dış finansmanın sağlanması, Dünya Bankası’nın mali piyasalardan borçlanmak suretiyle temin ettiği finansmanı kredi olarak vermesiyle ya da Banka’nın kredi vererek güvenini ortaya koymasının, diğer kreditörleri harekete geçirmesiyle mümkün olabilmektedir. Bu durumun söz konusu ülkeler açısından zaten olumsuz olan şartları daha da ağırlaştırdığı ve Banka karşısındaki hareket yeteneğini ne kadar sınırladığı da ortadadır65.
III.Dünya Bankasının Diğer Gelirleri
Dünya Bankası sahip olduğu sermaye ve borçlanma yolu ile elde ettiği fonları üye ülkelere kullandırması sonucu bazı gelirler elde etmektedir. Diğer gelirler grubu altında izlenen bu gelirler; bankanın elde ettiği faiz geliri, fon fazlasının para ve sermaye piyasalarında değerlendirilmesinden ve dönem sonunda elde ettiği karlardan oluşmaktadır66 .
III.IFaiz ve Taahhüt Gelirleri
Dünya Bankasının üye ülkelere hibe dışında yaptığı fonlamalar üye ülkelere bir takım maliyetler yüklemektedir. Dünya Bankası üye ülkelere kullandırdığı kredilerden faiz ve ön ödeme komisyonu (front end fee) altında çeşitli gelirler sağlamaktadır. Ayrıca, banka vermiş olduğu kredilerin borçlusu tarafından kullanılmayan kısmı üzerinden (Undisbursed amount) taahhüt komisyonu (commitment fee) adı altında %0.75 oranında bir faiz de uygulamaktadır. Bu elde edilen gelirlerle birlikte borçluların almış oldukları kredilerin anaparalarının geri ödemeleri de bankanın kaynak ve kullanımında önemli bir yer tutmaktadır.






III.II Hisse Senedi, Tahvil ve Bono Piyasalarından Elde Edilen Gelirler
Banka elinde bulunan fon fazlasını hisse senedi, bono ve tahvil piyasalarında değerlendirebilmektedir. Banka, söz konusu piyasalarda yapmış olduğu yatırımlar sonucunda da gelir elde eder.
III.III Bankanın Elde Etmiş Olduğu Karlar
Dünya Bankasının, ticari bankalarda olduğu gibi, karını maksimize etme gibi bir amacı olmadığı halde 1948 yılından bu yana her yıl net gelir elde etmiştir. Banka elde ettiği karları ana sözleşmesindeki hükümler gereği sermaye payı sahibi üye ülkelere dağıtamamaktadır. Dağıtılamayan söz konusu karlar da finansman kaynağına eklenmektedir. Böylece banka elde ettiği kârları birçok kalkınma faaliyetinin fonlanmasında kullanabilme imkânıyla, mali gücüne katkıda bulunmaktadır. Bunların bir sonucu olarak da sermaye piyasalarında borç alan müşterileri için düşük maliyette ve uygun koşullarda borçlanabilme imkânı sağlanabilmektedir67.

10. DÜNYA BANKASI TARAFINDAN SAĞLANAN KREDİ TÜRLERİ
Dünya Bankasının yatırım kredileri (investment credits), uyum kredileri (adjustment loans) ve bu ikisinin karmasından oluşan karma krediler (hybrid loans) olmak üzere sağladığı 3 tür kredi söz konusudur. Dünya Bankası, kuruluşundan 1980’lere kadar, gelişmekte olan ülkelerin kalkınma hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunacak yatırım projelerine yönelik olarak verilen yatırım kredileri üzerinde yoğunlaşmıştır. Ancak son 25 yıldır gelişmekte olan ülkelerin toplumsal yapılarını, kendi öngördüğü kalkınma modeli çerçevesinde yönlendirecek programlara yönelik uyum kredileri de vermeye başlamıştır68. Bu misyon değişikliği, uygulamada Bankanın geleneksel proje kredisi anlaşmalarının yanı sıra özellikle 1980 yılından bu yana, az gelişmiş ülke hükümetleriyle “Yapısal Uyarlanma Kredisi Anlaşmaları” ile daha dar kapsamlı “Sektörel Uyarlanma Kredisi Anlaşmaları”nı imzalamaya başlamasıyla sonuçlanmıştır69. Son dönemlerde ise hem proje hem de program kredisi bileşeni içeren “Karma Kredi Anlaşmaları” da uygulamaya başlanmıştır.
I.Yatırım (Proje) Kredisi Anlaşmaları
Dünya Bankası kuruluşundan bu yana gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasına yardım edecek projelerin finansmanı için uzun dönemli (5 ila 10 yıl arasında) yatırım kredisi sağlamaktadır70. “Eğer ‘Dünya Bankası ne yapar?’ sorusunu bir kaç kelime ile yanıtlamak gerekirse, yanıt; ‘Banka, kalkınma projelerini kredilendirir’, biçimde olur. Banka’nın temel görevi, dikkatli seçilmiş ve hazırlanmış, usulüne uygun şekilde onaylanmış, uygulaması yakından izlenmiş ve sistematik bir şekilde değerlendirilmiş belirli projelere kredi sağlamaktır71. Bu krediler, büyük ölçüde, gelişmekte olan ülkelerde ekonomik ve sosyal gelişmeyi sağlamaya yönelik mal, iş ve hizmet temininde kullanılmaktadır. Banka bu tür kredileri kullandırırken: bu kredinin borç alan ülkenin ekonomisinin gelişmesine katkıda bulunmasını, sağlam ve üretken projelerde kullanılmasını ve de krediyi kullanacak ülkenin, krediyi geri ödeme kapasitesini göz önünde bulundurmaktadır. Proje kredileri, Banka personeli tarafından yapılan araştırmalar sonucunda, projenin ekonomik, teknik ve mali açılardan yeterli bulunması ve ekonomik gelişmeye katkıda bulunacağının tespit edilmesi durumunda açılmaktadır. Dünya Bankası’nın temel işlevlerinin başında kalkınmaya yönelik projelerin kredilendirilmesi gelir. Banka tarafından kullandırılan yatırım kredilerinin temel özellikleri şunlardır 72:
* Bu krediler, borcunu geri ödeme kapasitesine sahip ülkelerin yatırım projelerinin finansmanında kullandırılmaktadır.
* Bu krediler, ekonomik yönden gelişmiş ülkelerden ziyade, gelişmekte olan ülkelere sağlanmaktadır.
* Eğitim kalitesinin artırılması, alt yapı yatırımlarının desteklenmesi, sanayi yatırımları ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi vb. nedenlerle; eğitim, sağlık, ulaştırma, ticaret vb. birçok sektöre verilebilir. Bir projeye sağlanan krediler tek bir sektörde kullanılabileceği gibi, aynı anda birçok sektörde de kullanılabilmektedir.
* Bir projenin banka tarafından finanse edilebilmesi için, o projenin ekonomik, teknik ve mali açılardan yeterli bulunması ve ekonomik gelişmeye katkıda bulunması gerekir.
* Bu krediler ülke hükümetine doğrudan verilebileceği gibi, o ülke hükümetinin garantisi altında çeşitli kurum ve/veya kuruluşlarına da verilmektedir.

Banka tarafından verilen yatırım kredileri, ilgili yatırım projesinin tamamını finanse etmez, kalan kısmının o ülke iç kaynakları veya diğer dış kaynaklarından finanse edilmesi gerekir. Bir başka deyişle yatırım projeleri, ortak finansman yöntemiyle finanse edilmektedir. Söz konusu uygulamanın amacı, ödenmesi gereken vergi, harç vb. ödemelerin Banka kaynaklarından karşılanmasını engellemek ve üye ülkenin projeyi sahiplenmesini sağlamaktır 73.
II.Uyum (Program) Kredisi Anlaşmaları
Uyum kredileri bir sektördeki politik, kurumsal ve yapısal reformları ya da kredinin sağlandığı ülkedeki ekonomik durumu genel olarak desteklemek amacıyla verilen kredilerdir. Bu krediler sağlandığı ülkelere dış kaynaklı fonlama ihtiyaçlarını hızlı bir şekilde kullanma imkânı sağlamaktadır. Önceleri ticaret politikalarını ve tarım sektörünü de kapsayan makro-ekonomik politika reformlarına destek sağlama amacında olan uyum kredileri, günümüzde daha çok aşağıdaki konular üzerinde yoğunlaşmıştır:
* Yapısal reformlar, mali sektör ve sosyal politika reformları,
* Vergi ve ticari reformlar ile teşvik rejimlerindeki engellemelerin düzeltilmesi,
* Kamu sektöründeki kaynak yönetiminin geliştirilmesi,
* Rekabetçi piyasa sistemin geliştirilmesi (örneğin yasal ve düzenleyici reformlar),
* Uygun izleme ve koruma sistemlerinin oluşturulması (örneğin mali sektör reformu),
* Özel sektör yatırımlarına uygun bir çevre yaratılması (örneğin özelleştirme ve kamu-özel sektör işbirliği),
* İyi yönetişimin ilkelerinin sağlanması (örneğin sivil hizmet reformu) ve
* Uyarlamaların kısa dönemli negatif etkilerinin azaltılması (örneğin sosyal güvenlik fonlarının kurulması).
Uyum kredileri iç ve dış şoklardan etkilenen ülkelerin, 4-5 yıllık bir süreçte uygulanan uyum politikaları ile şok öncesindeki büyüme hızlarını yakalamaları amaçlamaktadır74. Bu amaçlarla Banka, değişen kalkınma ve istikrar anlayışından hareketle 1980 yılında, mevcut uluslararası konjonktüre de uygun olarak ödemeler dengesi istikrarı ile dışa açık kalkınma ve iç kaynak mobilizasyonu hedeflerini de içinde barındıran Yapısal Uyum Kredilerini (Structural Adjustment Loans-SAL) ve bunların türevi niteliğinde olan sektör bazında uyum için verilen Sektörel Uyum Kredilerini (Sectoral Adjustment Loans) kullanıma açmıştır. Bu kredilerde, özel bir yatırımın desteği yerine program kapsamındaki yapısal reformların desteklenmesi amaçlanmıştır. Yapısal uyum kredileri ile makro-ekonomik istikrarsızlığın azaltılmasına katkıda bulunularak, kaynak dağılımını iyileştirerek büyümenin yeniden gerçekleştirilmesi sağlanmaktadır. Söz konusu hedef ve reformların başarıyla gerçekleştirilmesi için, hedeflere ulaşılmasına bağlı olarak sağlanan fonların dilimleri serbest bırakılır. Banka tarafından kullandırılan uyum kredilerinin temel özellikleri aşağıda yer almaktadır 75:
* Uyum kredileri, IBRD ve IDA üyesi ülkenin uygulayacağı genel bir programı desteklemek üzere verilir (Yatırım kredisi ise; bir veya birkaç kurumun, baraj, yol, hastane yapımı veya eğitim hizmetinin iyileştirilmesi gibi belirli bir projesini finanse etmek amacına yöneliktir ).
* Kredinin sağlanacağı ülkenin, politik ve kurumsal reform faaliyetlerinin ve makro-ekonomik yönetiminin, fon sağlayıcılarının beklentilerini karşılayacak düzeyde olması beklenmektedir.
* Uyum kredileri, ülkenin tümünü ya da belirli bir sektörünün tümünü ilgilendiren ve genellikle mevcut sistemin değiştirilmesini öngören uygulamalarına destek olmak amacıyla açılır.
* Uyum kredilerinin aşamaları genel olarak, yatırım (proje) kredilerinin aşamalarından farklıdır. Fakat, hazırlanma, müzakere, onaylanma ve denetim açısından aralarında çok az fark vardır.
Uyum kredileri, IMF stand-by düzenlemesine oldukça benzeyen kredi anlaşma metinlerine dayanarak açılır. Genellikle IMF stand-by düzenlemelerinin ve uzatılmış fon kolaylıklarının ardından uygulamaya konulur76. kredi alan ülkenin herhangi bir yatırımının finansmanını sağlamaya yönelik olarak değil, o ülkenin, uyarlanılması istenilen sisteme entegrasyonunu sağlayacak şekilde kendini dönüştürmesi öngörülerek hazırlanmaktadır. Kredi alan ülkelerin genellikle ekonomik açıdan zayıf oldukları göz önüne alındığında, bu ülkelerin dünya ile entegrasyon çerçevesinde kendilerine biçilen yere itiraz etmeleri pek de mümkün görünmemektedir. Bu noktada söz konusu Uyarlanma Kredi Antlaşmaları yoğun eleştirilere maruz kalmaktadır: “Özellikle 1980’den sonra Dünya Bankası standart bir yapısal uyum programı oluşturarak az gelişmiş ülkelerin ekonomik politikalarının yönlendirilmesinde, büyük etkinlik sağladı. Dünya Bankasının yapısal uyum programı, özel ve kamu sektörlerinin karşılıklı ağırlığı, pazarın işlevi, ithalat kısıtlamalarının kaldırılması, ihracatın özendirilmesi, kamı iktisadi teşebbüslerinin (KİT’ler), destekleme alımlarına son verilmesi, mukayeseli üstünlüklere dayalı bir büyüme stratejisi izlenmesi vb. gibi öneriler içeriyordu. Retorik geri plana ve önlemlerin dayandırıldığı teorik argümanlara rağmen bu tür politikaların belli başlı iki amacı vardı: birincisi IMF, Dünya Bankası, özel ticari bankalar ve devletlere olan borçların düzenli olarak ödenmesini sağlamak, ikincisi de; azgelişmiş ülkelerin ihraç ürün fiyatlarını daha da düşürmek, kaynak transferini derinleştirmek77. Taksitlendirme burada da söz konusudur. Belirli hedefler, dilimler arasında bölünüp, bu hedeflere ulaşılmasına bağlı olarak dilimlerin karşılığı miktarların serbest bırakılması yoluna gidilir78. Dilimlerin serbest bırakılmasında çeşitli sosyo-ekonomik ve hukuki hedeflerin gerçekleşmesi şart koşulabilir: Taahhüt edilen reform yasalarının çıkarılması, belirlenmiş sosyo-ekonomik performans göstergelerinin gerçekleştirilmesi, tatmin edici makro-ekonomik ortamın oluşturulabilmesi vb. gibi taahhütlerin borçlu ülke tarafından yerine getirilmesi, fonların dilimler halinde bırakılmasını sağlayacak ön şartlara örnek olarak verilebilir.
III.Karma Kredi Anlaşmaları
Karma kredi anlaşmaları; Dünya Bankasının 1990’lı yıllarda oluşturduğu, tam anlamıyla ne yatırım kredilerinin ne de yapısal ve sektörel uyum kredilerinin özelliklerini taşımayan ancak aynı zamanda söz konusu kredilerin de birtakım şart, koşul ve esnek özelliklerini taşıyabilen kredi anlaşmalarıdır. Uyum kredilerinin, yatırım kredilerine göre daha genel amaçlı ve esnek kullanım imkânı, son dönemlerde bazı projelerin bir araya getirilip bir program içinde yer almasını sağlamıştır. Böylece, uyum kredisinin genel düzenleyiciliği ve esnekliğinden yararlanarak hem belirli bir programı uygulamak hem de bazı yatırım projelerinin yerine getirilmesi gerçekleştirilmektedir79.

11.DÜNYA BANKASI KREDİLERİNİN KULLANIM KOŞULLARI
Dünya Bankası tarafından verilen kredilerin kullanılması bazı koşullara bağlıdır. Yatırım veya uyum kredileri ya da hibe kullanımının esasları ve koşulları Banka ve ilgili üye ülke yetkilileri arasında imzalanmış bir anlaşmada yer alır. Bu anlaşmada yer alan söz konusu koşullar özetle aşağıda yer almaktadır:
* Dünya Bankası kredilerinin kullanılabilmesi için ilk şart: Banka ile kredi talep eden ülke yetkilileri arasında önceden belirlenmiş, genelde standart bir şekilde olan ve uygun biçimde hazırlanmış bir anlaşmanın mevcudiyetidir. Dünya Bankası anlaşmaları üç şekilde olur80:
1. Banka ile bir yatırım veya uyum kredisi anlaşması yapılmaktaysa, imzalanacak anlaşmanın adı “kredi anlaşması”dır. (Loan Aggrement)
2. Banka ile yürütülecek bir proje üzerinde ilke birliğine ulaşılmış ve bu çerçevede bir proje hazırlama imkânı kullanılması söz konusu ise, bu durumda Banka ile anılan imkânın kullanımı için yapılacak anlaşmanın adı “mektup anlaşması”dır. (Letter Aggrement)
3. Banka tarafından yönetilen emanet fonlardan bir hibe alınması söz konusuysa, imzalanacak anlaşma “hibe anlaşması”dır. (Grant Agreement)
* Dünya Bankası, üye ülkelerin hükümetine doğrudan kredi sağlayabildiği gibi o ülkenin çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının yatırım projelerini de kısmen ya da tamamen finanse etmektedir. Hükümet dışında ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına sağlanan fonlarla ilgili olarak Dünya Bankası, üye ülkenin garantörlüğünü talep eder. Türkiye’de bu garantörlük görevini Hazine Müsteşarlığı yerine getirmektedir. Hükümet dışında, ilgili kamu kurum ve kuruluşlara sağlanan kredi kullanımlarında, Banka ile projeyi yürütecek kamu kurumu arasında bir “Proje Anlaşması” imzalanırken, Dünya Bankası ile mali açıdan muhatabı olan mali ajan (Türkiye’de Hazine Müsteşarlığı) arasında da kamu kurumunun aldığı kredinin geri ödeme garantisinin şart ve koşullarını içeren bir “Garanti Anlaşması” imzalanır.
* Krediyi kullanacak kurum Dünya Bankası’na karşı borçlu, üye ülke ise borçlu kuruluşa garantör olur. Bu durumda toplam 3 anlaşma söz konusudur. Anlaşmalardan birincisi Banka ile üye ülke (Türkiye’de Hazine Müsteşarlığı), ikincisi Banka ile borçlu kuruluş, üçüncüsü ise garantör ile borçlu kuruluş arasında yapılan garantör protokolüdür. Söz konusu anlaşmalar ve anlaşmaların tarafları aşağıdaki grafikte de görüleceği üzere:
1. Dünya Bankası yatırım projesiyle ilgili kredi anlaşması proje anlaşması olarak adlandırılır. Proje anlaşmasının tarafları projeyi yürütecek kuruluşla projeye fon sağlayan bankadır. Projeyi yürüten kuruluş, Banka nezdinde kredinin borçlusu durumuna gelir.
2. Projeyi uygulamakla sorumlu olan kuruluşun kredi borcunu Bankaya karşı üye ülke adına garanti eden mali ajan (Türkiye’de Hazine Müsteşarlığı) ile yapılan anlaşmaya da garanti anlaşması adı verilir. Kredinin geri ödenmesinde bankanın muhatabı garantördür.
3. Garantörün geri ödeme garantisi verilebilmesini teminen garantör ile borçlu kuruluş arasında imzalanan ve garanti verme koşullarını içeren garanti protokolü düzenlenir.

Şekil 2Garantili Yatırım Projelerinde Taraflar ve Aralarındaki Anlaşmalar

* Söz konusu anlaşmalar imzalandıktan sonra fon sağlanan ülkenin merkez bankası veya bir ticari bankasında borçlu veya projeyi uygulayacak birim nam ve hesabına anlaşmada belirtilen döviz cinsi üzerinden bir özel hesap açılır. İmzalanmış bulunan anlaşma yatırım kredisi anlaşması ise borçlu veya projeyi uygulayan kurumun yapmış olduğu harcama belgelerini incelenmek üzere Dünya Bankasına gönderilir ve bu harcama ve başvuruların uygun bulunması neticesinde anlaşmaya bağlı olarak özel hesaba yeniden kaynak aktarımı yapılır. Yapılan anlaşmanın Uyarlanma Kredisi Anlaşması olduğu durumda ise borçlu ülke anlaşmada yer alan taahhütleri yerine getirdikçe Banka kredi dilimleri serbest bırakarak Özel Hesaba kaynak aktarmaktadır81.
* Banka, borçlu ya da proje uygulayıcısı kuruluşların satın alma ve ihale işlemlerini, bununla ilgili dokümanları, ihale şart ve sonuçlarını gözden geçirir. Bu gözden geçirmeler sonucunda herhangi bir sorun varsa düzeltilir, sorun olmaması durumunda onay verilerek gerekli ödemeler yapılır.
1. Banka tamamen veya kısmen finanse ettiği yatırım ya da uyum programlarla ilgili kullandırdığı kredilerinin kullanım şeklinin uygun olup olmadığı hususunu ve bu kredilerin kullanımı sonucunda oluşturulan mali tabloların Uluslararası Standartlara ve Dünya Bankası rehberlerine uygun olarak yürütülüp yürütülmediği hususlarını bağımsız denetim şirketlerine denetletebildiği gibi, krediyi kullanan ülkenin resmi denetim birimleri aracılığı ile de denetletebilir. Denetimler uluslar arası denetim ve genel kabul görmüş muhasebe standartları doğrultusunda yapılarak, Bankaya kredi anlaşmasında öngörülen süreler içinde rapor edilir.
2. Dış finansmanı Dünya Bankası ve benzeri uluslararası kuruluşlardan sağlanan proje ve faaliyetlere ilişkin olarak, krediyi kullanan kurum ve kuruluşların hesap ve işlemlerini ilgili anlaşmalar çerçevesinde incelemek ve uluslararası bağımsız denetçi sıfatıyla mali ve uygunluk denetimlerini yapmak görevi Türkiye’de Hazine Kontrolörleri Kuruluna verilmiştir.
* Kredi anlaşması çerçevesinde krediyi kullanan ülke kredi kapsamında yapacağı satın alma ve ihale işlemlerinde satın alınacak mal veya hizmetin cinsi, büyüklüğü gibi konular dikkate alınarak çeşitli ihale ve satın alma yöntemleri uygulanır Dünya Bankası, kredi anlaşması çerçevesinde yapılacak satın alma ve ihale işlemlerinde genel yöntem olarak “uluslararası ihale yöntemi” ni kabul etmektedir. Bununla birlikte istisnai olarak, satın alınacak mal veya hizmetin cinsi, miktarı vs. göz önüne alınarak diğer ihale yöntemlerinin uygulanması mümkün olabilmektedir. Banka mevzuatı gereğince bu ihalelere katılacak istekliler, Banka üyesi bir ülkeye ait olmalıdır. Dünya Bankası kredisiyle yürütülen projeler çerçevesinde açılan ihalelere bir şirketin katılabilmesi için o şirketin bulunduğu ülkenin Dünya Bankasının üyesi olması gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir ülke Dünya Bankası’nın üyesi değilse, o ülkenin şirketleri Dünya Bankası tarafından finanse edilen projelere ilişkin ihalelere girememektedir.
* Projenin uygulanmasında, Dünya Bankası’nın projeyi finanse etmesi kararından (İkraz anlaşmasının imzalanmasından) önceki belirli bir süre içerisinde proje ile ilgili/uygun herhangi bir harcama yapılmışsa, bu giderin de dünya bankasınca sağlanan krediden “geriye dönük finansman uygulaması yöntemi” (retroactive financing) ile mahsup edilerek finanse edilmesi mümkündür .

12.KREDİLERİN GERİ ÖDENME KOŞULLARI
Dünya Bankası kredilerin geri ödenme sürelerinin tespiti bakımından, kredi verdiği az gelişmiş ülkeleri, kişi başına düşen GSMH bazında üç sınıfa ayırmıştır. Bu ayırım çerçevesinde kredilere;
* En yüksek gelir düzeyine sahip ülkeler grubu için 3 yıl ödemesiz dönem ve 15 yıl vade,
* Orta gelir düzeyine sahip ülkeler grubu için 4-5 yıl ödemesiz dönem ve 17 yıl vade,
* Düşük gelir düzeyine sahip ülkeler grubu için 5 yıl ödemesiz dönem ve 20 yıl vade uygulanmaktadır.
Türkiye bu ayırımda orta gelirli ülkeler sınıfına dahil edildiğinden, aldığı kredilere 4-5 yıl ödemesiz dönem ve 17 yıl vade uygulanmaktadır. Kredilerin geri ödenmesinde iki yöntem uygulanmaktadır. Hangisinin uygulanacağının seçiminin borçluya bırakıldığı bu yöntemlerden;
- Eşit Miktarlı Ödeme yönteminde; geri ödeme tutarı, alınan toplam kredi ödemesiz dönem dışında kalan yıl sayısına bölünerek, her yıl için eşit miktarda,
- Artan Miktarlı Ödeme yönteminde ise geri ödeme tutarı, toplam kredi miktarı, ödemesiz dönem dışında kalan yıllara, düşük miktardan başlayıp, giderek artan miktarda devam etmek üzere yayılarak, hesaplanır.
Banka verdiği kredilere, anlaşma imzalanırken belli olmayan oranlarda değişken faiz uygular. Söz konusu değişken faiz oranı, Banka’nın kredi maliyetlerindeki değişimleri, faiz oranlarına yansıtmak istemesinden kaynaklanmaktadır82. Bu nedenle Banka, her yılın 1 Ocak ve 1 Haziran tarihlerinde, Londra Bankalar arası Faiz Borsası gibi önemli borsalarda belirlenen faiz oranlarını dikkate alarak yeni oranları belirler ve uygular. Bu yöntem Dünya Bankası kredilerinin pahalı olduğunu iddia edenlerin en önemli argümanlarından birisidir. Gerçekten de anlaşma yapılırken alınan kredinin ne kadara mal olacağının bilinememesi, krediyi alan ülkeler bakımından ciddi bir risk üretmektedir83.





















KAYNAKÇA
DÜNYA BANKASI’NIN YAPISI, FAALİYETLERİ VE TÜRKİYE’DE FİNANSMANI DÜNYA BANKASINCA SAĞLANAN KREDİLERİN VE ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ERGÜL HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA 2008


DÜNYA BANKASININ KURULUŞU GELİŞİMİ VE KALKINMA DÜŞÜNCESİNE YAKLAŞIMI ESRA SİNCER YÜKSEK LİSANS TEZİ ANKARA, 2009



SAYIŞTAY DERGİSİ SAYI: 46-47 SAFİYE KAYA SAYIŞTAY UZMAN DENETÇİSİ



WWW.WORLDBANK.ORG



MEHMET HASGÜLER/ MEHMET B. ULUDAĞ DEVLETLERARASI VE HÜKÜMETLER DIŞI ULUSLAR ARASI ÖRGÜTLER 4. BASIM 2010







1 DÜNYA BANKASININ KURULUŞU GELİŞİMİ VE KALKINMA DÜŞÜNCESİNE YAKLAŞIMI Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009
2 DÜNYA BANKASI’NIN YAPISI, FAALİYETLERİ VE TÜRKİYE’DE FİNANSMANI DÜNYA BANKASINCA SAĞLANAN KREDİLERİN VE ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
3 DÜNYA BANKASI’NIN YAPISI, FAALİYETLERİ VE TÜRKİYE’DE FİNANSMANI DÜNYA BANKASINCA SAĞLANAN KREDİLERİN VE ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
4 DÜNYA BANKASININ KURULUŞU GELİŞİMİ VE KALKINMA DÜŞÜNCESİNE YAKLAŞIMI Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009

5 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
6 DÜNYA BANKASI’NIN YAPISI, FAALİYETLERİ VE TÜRKİYE’DE FİNANSMANI DÜNYA BANKASINCA SAĞLANAN KREDİLERİN VE ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
7 DÜNYA BANKASI’NIN YAPISI, FAALİYETLERİ VE TÜRKİYE’DE FİNANSMANI DÜNYA BANKASINCA SAĞLANAN KREDİLERİN VE ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
8 Altın standardı sistemine göre ülkeler kendi paralarının değerini altın cinsinden belirlemekteydi. Buna göre o dönemde bir dolar bir ons altının yaklaşık yirmide biri değerine, bir sterlin de bir ons altının dörtte biri değerine eşitti. (http://www.ekodiyalog.com/makaleler/1929_buhrani/krizi_gorunmeyenleri.html)
9 Mundell R.A.(2000). A Reconsideration of the Twentieth Century. The American Economic Review, 90 (3) Naklen(Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009)

10 Gusmorino P.A.(1996) .“Main Causes of Great Depression”. Erişim Tarihi: 19 şubat 2008, www.gusmoroni.com /pag3/great depression Han E. ve. Kaya A. A. ( 2008). Kalkınma Ekonomisi Teori ve Politika ,Nobel Yayın. Naklen(Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009)
11 Mundell R.A.(2000). A Reconsideration of the Twentieth Century. The American Economic Review, 90 (3) Naklen(Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009)

12 Savaş öncesinde İngiltere sterlininin altın cinsinden değeri, 4 dolar 86 sente karşılık geliyorken, İngiltere?nin sterlinin değerini düşürme kararı almasıyla birlikte bir sterlinin değeri 3 dolar 50 sente düştü.
13 Gusmorino P.A.(1996) .“Main Causes of Great Depression”. Erişim Tarihi: 19 şubat 2008, www.gusmoroni.com /pag3/great depression Han E. ve. Kaya A. A. ( 2008). Kalkınma Ekonomisi Teori ve Politika ,Nobel Yayın. Naklen(Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009)
14 Dow Jones Sanayi Ortalaması Charles Dow tarafından bulunmuş olan ve New York Borsalarındaki el değiştiren hisse senetlerinin ağırlıklı ortalamasını veren bir değerdir. Bununla borsanın hareketliliğinin ölçülmesi hedeflenmiştir (www.genbilim.com)
15 Gusmorino P.A.(1996) .“Main Causes of Great Depression”. Erişim Tarihi: 19 şubat 2008, www.gusmoroni.com /pag3/great depression Han E. ve. Kaya A. A. ( 2008). Kalkınma Ekonomisi Teori ve Politika ,Nobel Yayın. Naklen(Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009)
16 Hobsbawm E.( 2006 ). Kısa 20.yy :1914-1991 Aşırılıklar Çağ. çev.Y. Alogan , Everest. Hwang Naklen(Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009)
17 Harrod S.R.(1999). “Problems Perceived in the International Finance System“.L.H.Officer ve T.D.Willet (der.), The International Monetary System:Problems and Proposals içinde ,Prentice Hall Inc. Naklen(Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009)
18 Gardner R.N.(1972). The Political Setting : Bretton Woods Revisited. University of Toronto Press. Naklen(Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009)

19 (http://www.ww.uni-magdeburg.de/student/arbeiten/006.pdf). Naklen(Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009)
20 Lend-lease 1941 ile 1945 arasında ABD tarafından İngiltere, SSCB, Çin, Fransa ve müttefik ülkelere savaş malzemesine destek amacıyla yapılan yardım programıdır.

21 Perkins, John, (2006), “Confessions of an Economic Hit Man”, a plume book, published by Penguin Group, First Plume Printing, USA, January 2006. Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)
22 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
23 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
24 Türkiye 1973 yılında IDA’dan mezun olmuş, 1987 yılında aktif donör rolü üstlenmiştir. 2008 mali
yılı için, Kişi Başına geliri $1.065 dan fazla ülkeler IDA’ dan mezun olmuş sayılmakta ve IBRD’ den
kredi kullanmaktadır.
25 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
26 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
27 Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009
28 Tünsoy, Okan,(2005), “Dünya Bankası’nın Yapısı ve Kredi Verme Türleri”, Hazine Müsteşarlığı, Yayınlanmamış Etüt Raporu, Ankara, 2005. s:1-37 Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)
29 “Fakirlik çizgisi” belli bir meblağın altındaki “kişi başına milli geliri” ifade eder. Bu rakam her yıl güncellenmektedir.
30 Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009
31 Tünsoy, Okan,(2005), “Dünya Bankası’nın Yapısı ve Kredi Verme Türleri”, Hazine Müsteşarlığı, Yayınlanmamış Etüt Raporu, Ankara, 2005. s:1-37 Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)
32 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
33 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
34 Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009
35 Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009
36 Omura, Yukiko, (2008), Executive Vice President of MIGA, “About MIGA” MIGA Web Site, Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)
37 Tünsoy, Okan,(2005), “Dünya Bankası’nın Yapısı ve Kredi Verme Türleri”, Hazine Müsteşarlığı, Yayınlanmamış Etüt Raporu, Ankara, 2005. s:1-37 Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)

38 (ICSID, 2006:5-12).
39 Emek, Uğur, (1999), “Uluslararası Ticarette Tahkim Prosedürü”, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Ankara, Haziran 1999, s:27-31. Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)
40 Tünsoy, Okan,(2005), “Dünya Bankası’nın Yapısı ve Kredi Verme Türleri”, Hazine Müsteşarlığı, Yayınlanmamış Etüt Raporu, Ankara, 2005. s:1-37 Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)


41 T.C Resmi Gazete, 2001:1-11.
42 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
43 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
44 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
45 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
46 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
47 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
48 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
49 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
50 Esra SİNCER Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2009
51 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
52 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
53 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
54 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
55 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
56 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
57 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
58 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
59 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi

60 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
61 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
62 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
63 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
64 G-7 ülkeleri ABD ile birlikte, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya ve İngiltere’den oluşmaktadır.

65 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
66 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
67 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
68 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
69 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
70 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
71 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
72 Tünsoy, Okan,(2005), “Dünya Bankası’nın Yapısı ve Kredi Verme Türleri”, Hazine Müsteşarlığı, Yayınlanmamış Etüt Raporu, Ankara, 2005. s:1-37 Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)

73 Eğilmez, Mahfi, (1996), Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası Grubu ve Türkiye. Dünya Bankası Yayınları No: 2, s:64-123. Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)

74 Wolff, Peter (1987), Stabilization Policy and Structural Adjustment in Turkey 1980- 85, Ocassional Papers of the German Development Institue No:87, Berlin. . Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)
75 Tünsoy, Okan,(2005), “Dünya Bankası’nın Yapısı ve Kredi Verme Türleri”, Hazine Müsteşarlığı, Yayınlanmamış Etüt Raporu, Ankara, 2005. s:1-37 Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)
76 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
77 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
78 Eğilmez, Mahfi, (1996), Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası Grubu ve Türkiye. Dünya Bankası Yayınları No: 2, s:64-123. Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)

79 Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008
80 Eğilmez, Mahfi, (1996), Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası Grubu ve Türkiye. Dünya Bankası Yayınları No: 2, s:64-123. Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)


81 Tünsoy, Okan,(2005), “Dünya Bankası’nın Yapısı ve Kredi Verme Türleri”, Hazine Müsteşarlığı, Yayınlanmamış Etüt Raporu, Ankara, 2005. s:1-37 Naklen(Ergül HALİSÇELİK YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA, 2008)
82 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
83 Sayıştay Dergisi Sayı: 46-47 Safiye KAYA Sayıştay Uzman Denetçisi
---------------

------------------------------------------------------------

---------------

------------------------------------------------------------

1
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Dünya Bankası" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Selçuk Yazıcı'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
21-02-2013 - 20:41
(4074 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 3 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 3 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
6225
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 12 saat 13 dakika 48 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,53 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 92456, Kelime Sayısı : 12743, Boyut : 90,29 Kb.
* 4 kez yazdırıldı.
* 3 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1586
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,09410596 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.