Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Yargı Reformu Strateji Taslağı Ve Eylem Planı Hakkında Görüş Ve Öneriler

Yazan : M. İhsan Darende [Yazarla İletişim]
Avukat

“Yargı Reformu Stratejisi Taslağı ve Eylem Planı” incelendiğinde, birçok yönden gerçek bir yargı reformu çalışması yapıldığı anlaşılmaktadır. Özellikle yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi, yargı verimliliğinin artırılması ve ceza infaz sisteminin geliştirilmesi başlığı altında düşünülen değişiklikler, hayata geçirilebildiği takdirde çok yararlı olacaktır. Ancak genel anlamda taslak ve eylem planında, avukatlık ve savunmaya hiç denecek kadar az yer verilmiş olması ve tanımlarda avukatlık mesleğinin, “yargı mensubu” kavramı içinde değil “yargı profesyoneli” başlığı altında düzenlenmesi, savunmaya dönük menfi bakış açısının açık bir göstergesidir. Gerçekten de yargılamada taraf olan savcı, “yargı mensubu” kapsamında düzenlendiğine göre, burada kastedilen, dar anlamda “yargı” değil, daha çok “yargılama mensubu”dur. Bu durumda kolektif yargılama faaliyetinin diğer tarafında yer alan savunmanın aynı kapsamda yer almaması üzüntü verici olmuştur.

Konuyla ilgili somut meseleler hakkındaki görüş ve önerilerimiz aşağıda belirtilmiştir:

I. ANAYASAL DEĞİŞİKLİK GEREKTİREN ÖNERİLER:

1. Adalet Yüksek Kurulu:
Hâkimler Yüksek Kurulu (HYK) ile Savcılar Yüksek Kurulu (SYK) ayrılmalı, aralarına Avukatlar Yüksek Kurulu (AvYK) da (Barolar Birliği) eklenerek, bu kurullar Adalet Yüksek Kurulu (AYK) çatısı altında birleşmelidir.

Avukatlar Yüksek Kurulu, Barolar Birliğinin mevcut statüsüne göre örgütlenmeli, organlarını mevcut durumda olduğu gibi belirlemeli, kararlarını mevcut durumdaki gibi yönetim kurulu icra etmelidir.

Hâkimler Yüksek Kurulu, her derecedeki ve seviyedeki hâkimin temsil edilmesini sağlayacak tarzda ve tüm hâkimlerin katıldığı demokratik bir seçimle teşkil edilmelidir. Barolar Birliğinin örgütlenme tarzı ve delege/seçim yöntemi örneksenerek uygulanabilir. Üyeler dört yıllığına seçilmelidir.

Savcılar Yüksek Kurulu da, Hâkimler Yüksek Kurulu örneksenerek oluşturulmalıdır.

Adalet Yüksek Kurulu, Hâkimler Yüksek Kurulu, Savcılar Yüksek Kurulu ve Avukatlar Yüksek Kurulunun, kendi mensupları (veya üyeleri) arasından gösterecekleri, mevcut kurullara seçilme yeterliliğine sahip olan (seçilecek adayların üç katı sayısındaki) adaylar arasından, dörtte biri Cumhurbaşkanı tarafından, dörtte üçü ise TBMM tarafından (nitelikli çoğunlukla) seçilerek oluşturulmalıdır. Adalet Yüksek Kurulunda, HYK, SYK ve AvYK eşit sayıda üyeyle temsil edilmelidir (sekizer üye). Adalet Bakanı, AYK’nın doğal başkanı, Müsteşarı da doğal üyesi olmalıdır. Ancak Bakan ve Müsteşar, özlük işleriyle ilgili itiraz toplantılarında ve yüksek mahkeme üye seçimlerde AYK’da yer almamalıdır.

Hâkimlerin tüm özlük işlemleri, atamaları terfileri vs. ile HYK, savcıların özlük işlemleri ile SYK; avukatların özlük işlemleri ile AvYK ilgilenmeli ve bu kurullar, müstakilen karar vermelidir (Avukatlar hakkındaki soruşturma izinleri de AvYK tarafından verilmeli, AvYK Adalet Bakanlığı vesayetinden kurtarılmalıdır). AYK, sadece bu kurulların kararlarına itiraz vuku bulduğunda, itirazı değerlendirmeli, bunun dışında, yüksek mahkemelerin üyelerini -dört yılla sınırlı olmak üzere- seçmekle görevli olmalıdır. AYK, hâkim, savcı ve avukatların özlük hakları ile ilgili kararlara vaki itirazları, Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin veya bir hâkimin veya savcının kadrosunun kaldırılması veya bir mahkemenin yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamalıdır. Adalet politikasının geliştirilmesinde danışma kurulu işlevi görmelidir. Yargılama faaliyetiyle ilgili kanun taslakları hazırlamalı ve Parlamentoya önermeli, bu faaliyetlerle ilgili kanun tasarı ve teklifleri ile tüzük ve yönetmelikler hususunda görüşü sorulmalı ve görüş bildirmeli, ayrıca Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmelidir. Gerek AYK gerekse diğer yüksek kurul kararları (bunlara karşı AYK nezdinde itiraz olunmamışsa) yargı denetimine açılmalıdır. AYK, diğer kurulların kararlarını re’sen inceleyememeli, onama yetkisine de sahip olmamalıdır. Yani AYK diğer kurullar üzerinde vesayet makamı niteliği taşımamalıdır. Teftiş Kurulu HYK’ya bağlanmalıdır.

2. Anayasa Mahkemesi:

1982 Anayasası, gerek biçimsel gerekse maddi yönden demokratik meşruiyete sahip değildir: Özgürlükler yerine yasakları, bireyler yerine kamusal otoriteyi, milli irade yerine vesayeti esas alarak düzenleyen Anayasa –barajlar kaldırılarak salt bu amaçla bir defaya mahsus seçilecek bir kurucu meclis tarafından- derhal yeniden hazırlanmalıdır. Burada konumuzu ilgilendiren husus, milli iradeyi vesayet altına alacak şekilde düzenlenmiş olan Anayasa Mahkemesidir. Bir çeşit negatif kanun koyucu gibi çalışmak üzere tasarlanmış yüksek mahkeme hâkimleri, emeklilik yaşına kadar görevlendirilmiş olduğundan, millete karşı sorumluluk hissetmemekte, böyle olunca da, yetkilerinin dışına çıkarak, anayasa değişikliklerinde dahi yerindelik denetimi yapabilmektedir. Bu durum ise milli iradenin vesayet altına alınması onucunu doğurmakta, kurumun demokratik meşruiyetinin sorgulanmasına sebebiyet vermektedir.

Bu sebeple:

a. Başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yüksek yargı kuruluşlarının tümünün üyelikleri süreyle (dörder yıl) sınırlandırılmalıdır.

b. Her il bir seçim çevresi olarak belirlenmeli ve bu bölgede görev yapan avukatlardan, nüfusla bağlantılı olarak belli bir sayıda, hakimlerden belli bir sayıda, savcılardan belli bir sayıda, belediye meclislerinden ve il genel meclislerinden belli bir sayıda, ayrıca Ankara ilinde yüksek yargı kuruluşlarından-kontenjan adayı sıfatıyla- belli bir sayıda delege adayı belirlenmeli, bu sayıda delegenin tespiti için, o bölgede halk tarafından seçimler yapılmalı ve böylece Anayasa Mahkemesi üyelerini dört yıllığına seçecek delegeler belirlenmelidir.

c. Anayasa Mahkemesi üye adayları da, yüksek yargı kuruluşlarından belli bir sayıda, TBB’den belli bir sayıda, anayasal tüzel kişiliklerden belli bir sayıda olmak üzere belirlenmeli, hukukçu olması zorunlu bulunan bu üye adayları, üye sayısının beş katı olarak, ilgili kuruluşlarca demokratik seçimlerle tespit edilmelidir.

d. Halk oyuyla seçilen delegeler, belirlenen üyeler arasından Anayasa mahkemesi üyelerini seçmelidir.

e. Bu seçimler dört yılda bir yenilenerek, Anayasa Mahkemesi üyelerinin demokratik sorumluluğu tesis edilmelidir.

3. Yargıtay ve Danıştay üyeleri dörder yıllığına AYK tarafından seçilmeli ve hukukçu olmayanlara yüksek mahkeme üyeliği imkânı tanınmamalıdır. Süre sınırlaması olmadan yapılan atamalar, yüksek yargı organlarında bir yandan verimsiz çalışmaya yol açmakta diğer yandan, yüksek yargıçların milli irade üzerinde vesayet makamı gibi hareket etmelerine yol açmaktadır.

4. Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi -yargıda çok başlılığın önlenmesi adına- kaldırılmalıdır.

II. KANUNLARDA YA DA DİĞER MEVZUATTA DEĞİŞİKLİK GEREKTİREN ÖNERİLER:

A. MAHKEMELER VE HÂKİM/SAVCILARLA İLGİLİ ÖNERİLERİMİZ:

1. Maddi meselenin sağlıklı bir şekilde denetlenmesi ihtiyacı, delillerle yüz yüze gelen kanun yolu mahkemelerini zorunlu kılmaktadır. Delillerle yüz yüze gelemeyen derece mahkemelerinin, maddi meseleye el atması mümkün değildir; bunlar sadece gerekçe denetimi yapabilecektir. Bu bağlamda istinaf kanun yolu ve bölge adliye mahkemeleri, gerçek bir hukuk reformu oluşturmaktadır. Ancak bu mahkemelerin sadece dokuz ilde kurulması durumunda, iş yoğunluğu sebebiyle delilerle yüz yüze gelme imkânı çok sınırlanacak ve bu da kararların evrak üzerinde verilmesiyle sonuçlanacaktır. Böyle olunca yargı reformu, bu niteliğini yitirecek ve sadece davaların uzamasına sebebiyet veren ancak maddi meselenin denetlenmesi anlamında hiçbir avantaj sağlamayan bir düzene dönüşecektir. Bu sebeple bölge adliye mahkemelerinin sayısının artırılması zorunludur. En az yirmi beş yerde bölge adliye mahkemesi kurulması gerekmektedir.

2. Başta bölge adliye mahkemeleri olmak üzere, maddi meseleyi inceleyen tüm yargı kuruluşlarında, istinabe suretiyle tanık ya da taraf dinlenirken, görüntülü konferans sistemi uygulamaya geçirilmeli ve karar verecek hâkim ve taraflar, bu suretle beyan delili ile yüz yüze getirilmelidir. Sabit telefon ve gsm'ler ile dahi görüntülü görüşme yapılabildiği dikkate alındığında, bu uygulama ciddi bir teknik alt yapı yatırımı gerektirmemektedir.

3. Hâkimlerin hiç değilse ceza ve hukuk davaları yönünden branşlaşmaları sağlanmalıdır. Beş yılını doldurmuş hâkimler, bu kıdem seviyesinden sonra -mümkün olduğu kadar seçimlerine uygun olabilecek- aynı türdeki (ceza veya hukuk) mahkemelerde görevlendirilmelidir. Diğer yandan hâkim yetkileri belirlenirken yaşanan gecikmelerin mutlak surette önüne geçilmelidir. Branşlaşma sağlandığı takdirde, yetkiler daha atama anında belirlenmiş olacağından, bu gecikmeden kaynaklanan sorunlar da çözümlenmiş olacaktır.

4. İdari yargıda, sadece idari işlemler değil, idari eylemler de yargılanmaktadır. İdari eylemin ortaya çıkarılması, çoğu kez tanık veya taraf beyanı deliline ihtiyaç göstermektedir. İdare mahkemeleri bu ihtiyacı, mevcut ise ceza yargılama dosyasından örnek alarak gidermeye çalışmaktadır. Oysa bu yöntemde hâkim, delillerle yüz yüze gelmemektedir. Bu, maddi meselenin çözümünde büyük bir eksikliktir. Bu sebeple İYUK'un HUMK'a yollama yapan hükümlerine, tanıklıkla ilgili bölüm de eklenmelidir. Üstelik idari işlemin amaç unsuru açısından değerlendirildiği uyuşmazlıklarda da bu düzenlemeye şiddetle ihtiyaç vardır. Keza idari yargıda da istinaf kanun yolu açılmalıdır.

5. CMK’da yapılması önerilen değişiklikler:

• Müdafilere delil toplama ve beyan alma yetkisi verilmelidir.

• Kolluk ve savcıların, ayrıntılı beyan alma ve bunu ayrıntılarıyla tutanağa geçirmesi uygulaması kaldırılmalıdır. Alınan bu dar beyan tutanakları, dosyaya konmamalı, sadece müdafinin örnek almasına imkân tanınmalı, bu suretle beyan tutanaklarının sadece iddia makamı dosyasında ve müdafi dosyasında yer alması sağlanmalıdır. Çünkü soruşturma aşamasında, özellikle tanık beyanı, delillerin müşterekliği ilkesine uygun olmadan, taraf niteliği taşıyan savcı ya da kolluk tarafından alınmakta, beyanı alanın anladığı şekilde tutanağa geçirilmekte, hâkimler duruşmaya çıkmadan önce bu tutanakları okuyarak, olay hakkında peşin yargıya varmakta ve asıl vicdani kanı yargılamasının yapılacağı duruşmalar, savunmanın, hâkimlerin peşin yargısını bertaraf etmeye çabaladığı süreçler olarak tebarüz etmektedir. Çoğu kez hâkimler, yasaya uygun olmamasına rağmen, beyan delili elde etmeden önce tutanağı okumakla yetinmeye çalışmaktadır. Böyle olunca duruşma, vicdanı kanının oluştuğu bir süreç olmaktan çıkmaktadır. ABD başta olmak üzere Anglosakson sisteminde, hâkimin duruşmaya çıkmadan önce dosyayı incelemesi hatta iddianameyi okuması engellenmiştir. Fransa başta olmak üzere kimi kara Avrupa’sı ülkesinde ise hâkimler duruşmaya çıkmadan önce sadece iddianameyi okumakta, ancak dosyayı inceleyememektedir. Böylece yargı bağımsızlığının unsurlarından birisi olan, “kendi ön yargılarına karşı bağımsızlık” ilkesi tecelli etmektedir. Bu sebeple, hâkimlerin duruşmadan önce dosyayı incelemesi engellenmeli, soruşturma aşamasındaki beyan tutanakları –duruşmadaki beyanlarla çıkacak çelişkiyi giderebilmek amacıyla- asıl dosyada değil, sadece taraf dosyalarında yer almalıdır. Soruşturma aşamasında ayrıntılı beyan ihtiyacı doğduğu takdirde, CMK’nın 84/2. maddesi uyarınca, taraflar ve avukatları hazır edilmelidir.

• Hâkimlerimiz tarafından koşullarına sıkıca riayet edilmeden kolayca verildiği gözlenen ve böyle olunca da, savunmayı ciddi anlamda sınırlandıran –soruşturma aşamasında- gizlilik kararları (müdafinin dosyayı inceleme yetkisinin sınırlandırılmasına ilişkin kararlar) yeniden gözden geçirilmelidir. Bu bağlamda, gizlilik kararları sadece katalog suçlar için verilebilmeli, yenilenmesi daha ağır şartlara bağlanarak süreyle sınırlandırılmalı ve istisnasını teşkil eden (incelemeye açık tutulan) belge ve deliller artırılmalıdır. Özellikle, dinleme ve izleme kararları ile sadece şüpheliye ait olan iletişim tespit tutanakları incelemeye açık olmalıdır. Bu suretle daha soruşturma aşamasında, bu kararlara karşı itiraz veya kanun yararına bozma yoluna gidilmesi mümkün olabilir ve sadece bu tespitlere dayalı olarak, soruşturma aşamasında uzunca süre devam eden haksız tutuklamaların önüne geçilebilir.

• İletişim tespitinin sınırları daraltılmalı (katalog suçların sayısı azaltılmalı) ayrıca alt sınırı belli bir miktarı aşan ceza şartı getirilmeli, bunun yanında bu yolla tesadüfen elde edilen delillerin kullanımı yasaklanmalıdır. Çünkü birçok olayda, sadece tesadüfen elde edilecek delillerin tespiti için dinleme kararı istenmekte, böylece işlenmiş değil, işlenecek suçlar için dinleme yapılmakta dinlemenin sonunda ise torbaya toplanan bu eylemlerin tümü için soruşturma ve kovuşturma yapılmaktadır. Bu uygulama hukuk devletinde karşılaşılmaması gereken sonuçlar yaratmakta, suçu önlemesi gereken hukuk devleti, önleme dinlemesi yerine, delil elde etme dinlemesi yapmakta, işleneceğini öğrendiği suçları önlemek yerine işlenmesini beklemekte, vatandaşlarına tuzak kurmaktadır. Tesadüfî delillerin kullanılması yasaklanır ise bu tür dinleme kararları almak kolluğun işine yaramayacak, bu psikolojik engel ise dinleme talepleri ve kararlarının hukuk çerçevesinde kalmasını zorlayacaktır.

6. İnfaz sisteminin asıl amacının, suç işleyen şahsın rehabilitasyonu olduğu dikkate alınarak, infaz sırasında suçlunun kişiliği ve onu suç işlemeye yönelten sebeplerin araştırılmasını sağlayacak bir infaz aşaması yargılama mekanizması oluşturulmalı ve bu yargılamadan elde edilecek sonuçlara göre, suçlunun kişiliğine uygun denetimli serbestlik önlemlerinin tespiti ile şartlı tahliye süresinin buna uygun olarak kısaltılması yoluna gidilmelidir. Böylece şartlı tahliye, otomatikman uygulanan bir sistem olmaktan çıkarak, infaz aşamasında yapılan yargılama sonuçlarına göre ve mutlaka denetimli serbestlik önlemlerine bağlanan çağdaş bir kurum halini alacaktır.

7. Ceza infaz görevlilerinin fazla çalışmalarını ücretlendirmeyen mevzuat değiştirilmelidir.

B. AVUKATLIK MESLEĞİ İLE İLGİLİ ÖNERİLER:

Savunma ve avukatların, yargının kurucu unsurlarından olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Her ne kadar yeni Avukatlık Kanunu çalışmaları yapılmakta ise de, başta CMK uygulamaları olmak üzere avukatlığı ilgilendiren düzenlemeler, yargı reformu bütünü içinde değerlendirilmelidir. Bu bağlamda:

1. Avukatlık mesleğini belli bir standarda bağlayacak “avukatlık sınavı” uygulaması mutlaka başlatılmalıdır. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesinin 2007/16E sayılı dosyasında, sınav düzenlemesini kaldıran 5558 SY’nin birinci maddesinin iptal edildiği de dikkate alınmalıdır.

2. Avukatlık stajının standarda bağlanması için TBB nezdinde genel staj eğitim merkezi kurulması ya da standart staj eğitimi vermek üzere bölgesel eğitim merkezleri kurulması sağlanmalı ve bu düzenlemeden sonra, staj sonrası sınav ihdas edilmelidir. Ayrıca 1136 SY’nin 27. maddesinde düzenlenen fondan stajyer avukatlar da yararlandırılmalı, staj sırasında zorunlu sigortalı sayılmaları sağlanmalı ve avukat yanındaki staj bölümü ücrete bağlanmalıdır. Bu giderler için fondan destek verilmelidir.

3. Avukatların meslek içi eğitimini sağlamak üzere yasal düzenleme yapılmalıdır.

4. Mesleğe yeni başlamış avukatların ekonomik sorunlarına çözüm getirmek üzere staj kredileri, ruhsatname tarihi üzerinden beş yıl geçmemiş avukatların yararlanabileceği şekilde genişletilmelidir.

5. Hukuk devleti niteliğinin gereği olarak, “zorunlu hukuksal yardım sigortası” düzenlenmesi ivedilikle gerçekleştirilmelidir. Bilhassa sosyal sigorta primleri ile birlikte hukuksal yardım sigortası primlerinin de toplanması sağlanarak, bir yandan avukat yardımı konusunda her zaman maddi zorluk yaşayan çalışan kesimlere hukuksal yardım imkânı sağlanırken, diğer yandan zorunlu sigorta hizmeti sunma görevi barolara verilerek, avukatlık ücretinin adil şekilde dağılması mümkün hale getirilebilecektir. Zorunlu hukuki yardım sigortası kapsamına, işçi işveren uyuşmazlıkları riski ile birlikte, zorunlu trafik sigortaları ve zorunlu deprem sigortalarındaki hukuki yardımlar da eklenmelidir.

6. İdari davalar ve hukuk davaları ile ilgili dilekçelerin avukatlar tarafından hazırlanması ve paraflanması zorunlu hale getirilmelidir. Ayrıca değeri belli bir miktarın üzerinde olan davaların (örneğin 30.000,00 TL) avukatla takibi zorunlu hale getirilmelidir. HUMK değişikliği bu hususta fırsat yaratmaktadır.

7. CMK tarifeleri, mesleğin onuruna ve verilen emeğe karşılık gelecek seviyeye (avukatlık asgari ücret tarifesi sınırlarına) çıkartılmalıdır. CMK ücret ödemelerinin gecikmeden yapılmasını sağlayacak önlemler ivedilikle alınmalı, ulaşım giderleri başta olmak üzere, diğer giderlerin ücret olarak nitelendirilmesinden vazgeçilmeli ve bu giderlerin derhal ödenmesi hususunda düzenleme yapılmalıdır. Bu bağlamda, CMK ücretleri –hizmetin kamu görevi niteliği taşıdığı da dikkate alınarak- KDV istisnaları arasına alınmalıdır. Ayrıca atanmış müdafilik ilke olarak soruşturma aşamasına özgülenmeli, kovuşturma aşamasında, yaş küçüklüğü dışında zorunlu müdafilik kaldırılmalı ve atanmış müdafi sadece şüphelinin talebi halinde görevlendirilmelidir. Bu sebeple Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi Ve Vekillerin Görevlendirilmeleri İle Yapılacak Ödemelerin Usul Ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik'in “Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, görevlendirilecek müdafiye yapılacak ödemelerin yargılama giderlerinden sayılacağı ve mahkûmiyeti hâlinde kendisinden tahsil edileceği hususu hatırlatılarak talep ettiği takdirde barodan bir müdafi görevlendirmesi istenir” şeklindeki 5/1. maddesi kanun hükmü haline getirilmeli; hatta bu aşamada müdafi talep eden sanıktan haksız çıkarsa yargılama masraflarını ve avukatlık ücretini ödeyeceği hususunda taahhütname alınmalıdır. Ya da kovuşturma aşamasında yaş küçüklüğü dışında müdafi atama, adli yardım koşullarına bağlanmalıdır.

8. Cumhuriyet Başsavcılıkları İle Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 45. maddesindeki, müdafi ve vekilin dosya inceleme hakkını vekâletname ibrazına bağlayan hükmü derhal kaldırılmalıdır. Aksi takdirde, dosyayı incelemek için vekâletname almak zorunlu olmakta, bu durumda ise avukatın müvekkiline karşı bağımsızlığı zedelenmekte, toplumsal savunma bu suretle zayıflamaktadır. Kaldı ki bu hüküm, CMK’nın 153. maddesine de aykırıdır.

9. Yukarıda açıklandığı gibi, TBB, kurulacak AYK bünyesine alınmalı, kararları, sadece itiraz halinde, AYK incelemesine tabi tutulmalıdır. Avukatlar hakkında soruşturma izni verilmesi yetkisi de Bakanlıktan alınarak TBB’ye verilmeli ve itiraz halinde nihai karar AYK’ya bırakılmalıdır.

10. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı, hukukla ve avukatlıkla hiç ilgisi olmayan şahısların kısa bir eğitim programından sonra hukuksal uyuşmazlıklarda ara bulucu olarak görevlendirilmesini öngörmekte, böylece bir yandan eğitimsiz ve ehliyetsiz kişiler elinde adalet duygularının zedelenmesine yol açarken, diğer yandan hukuk uyuşmazlıklarında da, avukatlığın serbest meslek olma özelliğine ciddi bir darbe indirmektedir. AB standartları sağlanmak isteniyorsa arabuluculuk görevi, etkin girişim imkânı da yaratılarak, sadece avukatlara verilmelidir.

11. Hukuk öğrenimi yeniden gözden geçirilmeli, toplumsal ihtiyaç araştırması yapılmaksızın hukuk fakültesi açılmasına engel olunmalıdır. Hukuk fakültelerinde, sosyoloji, toplum felsefesi, ceza felsefesi, psikoloji, edebiyat, yönetim ve işletme dersleri zorunlu hale getirilmeli, pratik çalışmalar artırılmalı, dönem sonlarında mahkemeler ve avukatlık bürolarında staj zorunluluğu getirilmeli, mukayeseli hukuk dersleri okutulmalı, pratiğe yatkın ama teori üretebilen hukukçular yetiştirilmesi sağlanmalıdır. TBB’ye, hukuk fakülteleri müfredatına müdahale etme imkânı verilmelidir. Barolara, eğitim programını yetersiz gördükleri fakültelerin mezunlarını baroya kayıt etmeme hakkı tanınmalıdır.

12. TBB nezdinde, kamu avukatları kurulu oluşturulması sağlanmalı ve kamu avukatlarının baroya kaydı zorunlu hale getirilmeli, aidatları da idare tarafından ödenmelidir.

13. Avukatlık mesleğinden emekli olanlarla, hâkimlik ve savcılık mesleğinden emekli olanlar arasındaki sosyal haklar ve emekli gelirlerine ilişkin uçurum ortadan kaldırılmalıdır. Hiç değilse vekâlet pulu parası yeterince artırılarak, fark miktarla yeni bir fon oluşturulmalı ve bu fon emekli olup mesleği bırakan avukatlara sosyal yardım amacı gütmelidir.

14. Meslekte belli bir süreyi disiplin cezası almadan tamamlayan avukatlara yeşil pasaport verilmesi sağlanmalı, silah ruhsatı harçları, diğer kamu görevlileri ile aynı seviyeye getirilmeli, avukatlık kimliğinin her birimde geçerliliğini sağlayacak düzenleme yapılmalıdır.

15. Adliye binalarında barolara ayrılan alan artırılmalı, Baro Başkanı odası ile C. Başsavcısı odasının standartları eşitlenmelidir.

Av. M. İhsan DARENDE
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Yargı Reformu Strateji Taslağı Ve Eylem Planı Hakkında Görüş Ve Öneriler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı M. İhsan Darende'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
» Makale Bilgileri
Tarih
14-01-2010 - 10:51
(5187 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 17 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 7 okuyucu (41%) makaleyi yararlı bulurken, 10 okuyucu (59%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
3877
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 6 saat 26 dakika 38 saniye önce.
* Ortalama Günde 0,75 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 21001, Kelime Sayısı : 2510, Boyut : 20,51 Kb.
* 1 kez yazdırıldı.
* 2 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1148
Yorumlar : 1
Çalışmanız için şahsım adına teşekkür ediyorum.Aslında talep edilenler genel olarak demokratikleşme talepleri.Osmanlı'da sened-i ittifakla başlayan,1830 muhtarlık seçimleri 1855 belediye seçimleri 187... (...)
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03417110 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.