Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Farklı Neviden FikrÎ İçtima (Tck M.44)

Yazan : Adnan Özdemir [Yazarla İletişim]
AVUKAT

FARKLI NEVİDEN FİKRÎ İÇTİMA

A. GENEL AÇIKLAMALAR

Fikri içtima hali, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 44. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanun’un Genel Hükümlerini oluşturan birinci kitabının, ceza sorumluluğunun esaslarını düzenleyen ikinci kısmının, suçların içtimaı başlığını taşıyan beşinci bölümü içerisinde yer almıştır.

Birden fazla failin bir suçta birleşmeleri “iştirak” durumunu oluşturup birden çok kişinin farklı etkinlikteki hareketleriyle ve şerik sıfatıyla bir suçu işlemeleri, bir suçta bir araya gelmeleri söze konu iken; fikrî içtima halinde suçluların değil, suçların tek failde toplanması durumu vardır.1

Fikrî içtima halinde faildeki kanuna karşı gelmek iradesi tektir. İradedeki bu teklik fikrî içtimada faile tek ceza verilmesinin nedenini oluşturur. Diğer bir deyişle failin hukuk düzenine karşı gelmek, sosyal barışı bozmak hususunda iradesindeki birlik dolayısıyladır.2 Gerçekten bu gibi hallerde faile birden fazla cezanın verilmesi, cezanın amaçlarına aykırı olurdu.3

Madde metinde yer alan ifadeye göre fikri içtima halinde; işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılacaktır(Erime sistemi). Fikrî içtimada işlenen fiillerden sadece en ağır cezayı gerektiren fiilin cezasının uygulanmasıyla yetinilirken, gerçek içtimada işlenen suçlardan her birinin cezası ayrı ayrı uygulanacaktır. Dolayısıyla, fikrî içtimada fail daha avantajlı bir konumdadır. Zira diğerinin cezası ağır yaptırımı gerektiren suçun cezası içerisinde eriyecektir.4 Yasada birden fazla farklı suçun oluşumundan söz edildiği için, bu suçların başka suçlar olması gerekmektedir. Yasa metninde sadece “birden fazla suçun oluşması” denilseydi, bu suçların aynı nitelikte olması halinde de fikrî içtima hükmü uygulanabilirdi. Ancak, birden fazla farklı suçun oluşmasından söz edildiğinden, suçların farklı olması gerekir.5 Farklı suçları teşkil eden “bir fiil”de kasıt birliği aranmaktadır.6 Bu itibarla yalan tanıklık yapılmasıyla iftira suçu da işlenebilecek ve de iki ayrı suç oluşabilecektir.

Fikrî içtima halinde, zincirleme suçta olduğu gibi herhangi bir artırıma gidilmeyecektir. Bu husus, doktrinde kimi yazarlarca eleştiri konusu yapılmıştır.7 44. maddede yer alan fikrî içtima ile 43. maddede yer alan zincirleme suç, birbirinden farklıdırlar. Öyle ki; zincirleme suçta aynı suçun birden fazla işlenmesi söze konudur. Fikri içtimada ise birden fazla farklı suçun işlenmesi durumu vardır. Zincirleme suçta failde var olan, tek bir suç işleme kararıdır. Ancak birden fazla hareket vardır. Fikrî içtimada ise tek bir fiil vardır.

İşlenen fiil, hem suç hem de kabahat oluşturuyorsa, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilecektir. Ancak, suçtan dolayı yaptırım uygulanamayan hallerde kabahat dolayısıyla yaptırım uygulanır(5326 s. Kabahatler Kanunu md. 15/3). Yine, bir fiil ile birden fazla kabahatin işlenmesi halinde bu kabahatlere ilişkin tanımlarda sadece idari para cezası öngörülmüşse, en ağır idari para cezası verilecektir. Bu kabahatlerle ilgili olarak kanunda idari para cezasından başka idari yaptırımlar da öngörülmüş ise bu yaptırımların her birinin uygulanmasına karar verilecektir.

Fikri içtima uygulamasında, bir suçun temel ve nitelikli şekillerinin dışındaki suçlar farklı suç olarak kabul edilecektir.8
Fikrî içtimada içtima eden şey düşüncedir.9 Failin düşüncesi tek bir netice üzerinde toplanmıştır. Zincirleme suçta da tek bir suç işleme kararının kapsamında değerlendirme söz konusu olduğu için, belirli oranda artırılarak da olsa tek suçtan cezalandırma vardır.

Maddede birden fazla farklı suçun oluşması konu edildiği için, kavramın doktrinde farklı neviden fikri içtima olarak da isimlendirildiğini görmekteyiz. Farklı neviden fikri içtima halinde bir fiili ile kanunda belirlenen birden fazla farklı suç işlenmektedir. Esasen her bir suçtan dolayı ayrı ayır ceza tayinine gitmek gerektiği halde, kanun koyucunu izlediği ceza siyaseti gereği, fail bu farklı suçlardan yalnızca en ağır cezayı gerektirenin cezası ile yaptırıma maruz bırakılmaktadır.

Farklı neviden fikri içtimanın kanunda yer alan iki unsuru bulunmaktadır. Bunlardan ilki tek bir fiilin bulunmasıdır. İkincisi ise, bu tek fiil ile kanunda düzenlenen birden fazla farklı suçun işlenmesidir. Tek fiilin varlığının tespitinde neticenin sayısı, hareketin sayısı ve suç işleme kararı önem arz eden hususlar olmaktadır.

Bir görüşe göre fiilin tekliğinin tespitinde, failin objektif olarak tekbir fiil, yani maddî vakıa yapması ve sübjektif olarak tek bir netice istemesi kıstas alınmalıdır.10

Bunlardan Yeni Türk Ceza Kanunu sistematiğine uygun düşen, fiilin tekliğinin tayin ve tespitinde suç işleme kararına göre yapılacak değerlendirme olacaktır.11 Zira TCK’deki fiilin de hareket olarak anlaşılması gerektiği gibi12; hareketin tek olması, kararın da tek olmasından kaynaklanmaktadır.13 Doktrinde de 5237 sayılı TCK sisteminde benimsenen görüşe göre “fiil” kavramının, “hareket” olarak algılandığını ve hareket tek ise fikrî içtima hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmektedir.14 Ancak bir görüşe göre; “fikrî içtima halinde tek bir hareket olsa dahi neticeler birden fazla olduğundan, failin bütün neticeler bakımından kastı olduğuna işaret etmek gerekir. Yani failin sadece bir suç bakımından kastının bulunduğunu söylemek mümkün değildir. Zira failin kastı neticeye yöneliktir ve suçun kanun tarafında hukukî nitelemesinin istenmesi şartı bulunmamaktadır. Dolayısıyla fail bir kez neticeyi istiyorsa ve bu netice kanun tarafından iki ayrı hükümde suç olarak düzenlenmişse, failin her iki suç bakımından da kastı vardır. Kaldı ki bu neticelerden birisi bakımından kastın olmadığı düşünülse, kastın olmadığı fiil bakımından (yerine göre taksir derecesinde de kusuru yoksa) zaten cezalandırma söz konusu olamayacağından, bu iki fiilden birini tercih etme durumu düşünülemeyecekti.”15 Yine bir başka görüş de, fiilin tekliği olarak hareketin tekliğini kabul etmektedir.16 Buna göre, hareket tekliği yönünden önemli olan doğal değil, hukukî hareket tekliğidir. Nitekim Yargıtay da bazı kararlarında fiilin tekliğini hareketin tekliği olarak kabul etmiştir. Doğal anlamda vücut hareketleri birden fazla olsa dahi, suç tipini ihlali yönünden yapılmış olan bu hareketler yine tekbir hareket olarak kabul edilecektir. Örneğin, bir kimse diğerine bir veya on tokat vursun bu durum tek hareket olarak nitelendirilir.
Fikrî içtima uygulamasında “Non bis in idem” kuralı da önem arz etmektedir. Şöyle ki; hükmün konusu, iddianamede gösterilen eylem olduğuna göre, fikrî içtima halindeki suçlardan biri hakkında verilen kesin hüküm diğerini de kapsayacaktır.17 Mahkûmiyet hükmü, en hafif suça ilişkin olsa dahi, aynı eylemin sonuçladığı daha ağır suçtan dolayı failin sonradan kovuşturulması mümkün değildir. Ancak Yargıtay 765 sayılı TCK’nin uygulamasında farklı görüşte olmuştur. Tehlikeli araç kullanarak bir kimseyi yaralayan fail hakkında tehlikeli araç kullanmak suçundan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra, mağdur taksirle yaralamadan şikayetçi olmuştur. Yargıtay, tehlikeli araç kullanmaktan dolayı verilen kesin hükmün, şikayet üzerine yapılacak kovuşturmaya bir engel teşkil etmeyeceğine karar vermiştir.

Bir diğer dikkat edilmesi gerek husus, TCK 44. maddede ifade edilen birden fazla farklı suçtan kasıt ceza hukuku mevzuatındaki değişik hükümlerdir. Bir fiilin ceza kanunundaki bir hüküm ile sözgelimi bir disiplin hükmünü veya mesela Karayolları Trafik Kanunu’nu ihlal etmesi halinde fikrî içtima kuralları uygulanmayacaktır.18

Fikri içtima hali, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda “ işlediği bir fiil ile kanunun muhtelif ahkâmını ihlâl eden kimse o ahkâmdan en şedit cezayı tazammum eden maddeye göre cezalandırılır.” denmekteydi. Kanunun bu tanımına göre tek bir fiil ile kanunun farklı hükümlerinin ihlali söze konu olmaktaydı.19 Bir görüşe göre 765 sayılı kanunda yer alan bu ifade tarzı doğru bulunmamaktadır.20 Zira, işlenen fiil kanundaki tanıma uygun olduğu takdirde suç oluşturmaktadır. Suç oluşturan fiil, ceza kanununa aykırı veya ceza kanununu ihlal eden fiil değildir. Aksine davranış normlarına ve dolayısıyla kişinin yükümlülüklerine aykırı bir fiildir. Bu bakımdan yeni TCK’nin farklı neviden fikrî içtimanın düzenlendiği 44. maddesinin ifadesi, 765 sayılı Kanun’daki ile aynı değildir. Farklı neviden fikrî içtima halinde bir fiil ile kanunda tanımlanan birden fazla farklı suç işlenmektedir.

Fikrî içtima uygulamasının söze konu olabilmesi için eylemin her suç yönünden tipe uygun, hukuka aykırı ve kusurlu olması koşulu aranmaktadır.21 Suçlardan sadece biri bakımından bu niteliklere sahip bir eylem söz konusu olduğu takdirde, fikrî içtima gerçekleşmeyecek ve failin sorumluluğu işlenen suça göre belirlenecektir. Örneğin, 18 yaşından büyük zannettiği kızla herkese açık yerde cinsel ilişkide bulunan kimsenin düştüğü hata, esaslı bir hata olduğu ve reşit olmayanla cinsel ilişki suçuna ilişkin kusurluluğu kaldırdığı için fail sadece alenen hayâsızca hareket suçundan sorumlu tutulabilir.

Diğer yandan, her suç yönünden kovuşturma koşullarının gerçekleşmesi ve her birinin cezalandırılabilir olması koşulu da fikrî içtimanın uygulanabilmesi için bir koşul olarak aranacaktır. Bu itibarla, izin, talep, karar, şikayet gibi bazı muhakeme şartlarının her suç bakımından ayrı ayrı incelenmesi zorunlu olacaktır. Muhakeme şartları yerine getirilmeyen suçlar fikrî içtima bakımından dikkate alınmayacaktır.22

Farklı neviden fikri içtima hali söze konu olduğunda, tek bir fiil ile işlenip oluşan birden fazla farklı suçun her birinden dolayı faile ayrı arı ceza verilmemektedir. Bunun yerine fail, oluşan bu suçlardan en fazla cezayı gerektiren ile cezalandırılmaktadır.

Failin işlediği tek bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşumuna sebebiyet vermesi halinde farklı neviden fikrî içtimanın varlığı sebebiyle bu suçlardan en fazla cezayı gerektirenin cezasıyla cezalandırılması ana kural olmasına rağmen, kanun koyucunun bu kurala istisna getirdiği haller de mevcuttur. Buna göre en fazla cezayı gerektiren suçun cezasında belirli bir oranda artırım öngörülmüştür. Söz gelimi TCK 297. maddede düzenlenen, infaz kurumuna ya da tutukevine yasak eşya sokmak suçu bakımından anılan suçun konusunu oluşturan eşyanın temi edilmesi ya da bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu takdirde, fikrî içtima hükümlerine göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılacaktır. Keza, TCK md. 212 hükmü gereği, sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezalandırma yoluna gidilecektir. Yine, TCK 223. maddesindeki ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması sırasında bu araçların içerisinde bulunan kimselerin hürriyetlerinin de kısıtlanması durumunda kanunun amir hükmü gereği bu suçun işlenmesi sırasında kişilerin hürriyetlerinin tahdit edilmesi dolayısıyla ayrıca cezaya hükmolunacaktır.

Kanımızca, belirli hallerde kanunun madde metnine dahil edilen ve fikrî içtima hükümlerinin uygulanmayacağını öngören düzenleme, kanun koyucunun bir çelişki içerisine düştüğünü göstermektedir. Zira; 5237 sayılı TCK’nin 44. maddesinin gerekçesinde, “non bis in idem” ilkesi gereği bir fiilden dolayı ancak bir kez cezalandırma olacağı şeklindeki kurala riayet edildiği ifade edilmiştir. Ancak, bu gerekçe ile kanunun özel hükümlerinde yer alan yukarıda sayılan düzenlemelerin bir tezat oluşturduğu açıktır.

TBMM Adalet Komisyonunda yapılan çalışmalar sırasında farklı neviden fikrî içtima halinde faile verilecek cezanın, tek bir suç işleyen kişinin cezasından farklı olması gerektiği düşüncesiyle, işlenen suçlardan en ağırına göre verilecek cezanın belirli bir oranda artırılması hususunda hâkime takdir yetkisi tanınması yönündeki öneriler tartışılmış, kanun koyucu bu görüşü benimsememiştir.

TCK’nin 43/2 maddesinde düzenlenen aynı neviden fikrî içtimanın uygulamasında, 3. fıkra hükmü karşısında birden fazla kişiye karşı kasten yaralama ya da kasten öldürme suçunun işlenmesi halinde gerçek içtima uygulanacaktır. Ancak yine tek bir fiille bir kişi ölmüş bir kişi de yaralanmış olabilir. Farklı neviden fikrî içtimaı düzenleyen 44. madde göz önüne alındığında, anılan durumda sadece en fazla cezayı gerektiren suçtan, yani kasten öldürme suçundan dolayı cezaya hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılabilir. Ancak kasten öldürme ve kasten yaralama suçları ile ilgili olarak 43/3 maddesi hükmü ile 44. maddenin uygulanmasında bir çelişkiye neden olmamak gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekecektir.23

5237 sayılı TCK’de hedefte sapmaya ilişkin olarak özel bir düzenleme bulunmaması karşısında, hedefte sapma halinde kanunun 43. veya 44. maddesi hükümlerinin uygulanması gerekecektir. Öyle ki; hedefte sapma hali ile ilgili olarak TCK’nin 44. maddesinin gerekçesinde şu doğrultuda açıklama yapılmıştır:
“Gerek doktrinde gerek uygulamamızda, hedefte sapma durumunda da fikri içtima hükmünün uygulanması gerektiği konusundaki görüş hâkimdir. Bu nedenle, kanuni düzenlemede hedefte sapmanın şahısta yanılma ile birlikte değerlendirilmesinden vazgeçilmiştir. Örneğin bir kişiyi yaralamak için fırlatılan sopa, mağduru yaraladıktan sonra veya mağdura isabet etmeden vitrin camına çarparak kırılmasına neden olabilir. Bu durumda, sopa fırlatma fiiliyle hem tamamlanmış veya teşebbüs aşamasında kalmış kasten yaralama suçu hem de başkasının malına zarar verme suçu işlenmiş olmaktadır. Aynı şekilde, bir kişiyi öldürmek için ateşlenen silâhtan çıkan kurşun, mağdura isabet etmeden duvara çarpması nedeniyle sekerek bir başkasının ölümüne veya yaralanmasına neden olabilir. Bu durumda, hedeflenen kişi açısından kasten öldürme suçu teşebbüs aşamasında kalmıştır; ancak, sekme sonucunda ölümüne veya yaralanmasına neden olunan kişi açısından ise, taksirle öldürme veya taksirle yaralama suçu işlenmiş olmaktadır. Bu gibi durumlarda kişi işlediği bir fiille birden fazla farklı suçun oluşumuna neden olmaktadır ve bu suçlardan en ağır cezayı gerektireni ile cezalandırılmasıyla yetinilmelidir.”

Tek bir fiil ile işlenen birden fazla farklı suçun hepsinin teşebbüs aşamasında kalmış olması halinde fikrî içtima hükümlerinin uygulanması mümkün olduğu gibi, suçların bazılarının tamamlanmış, bazılarının ise teşebbüs aşamasında kalmış olması halinde de fikrî içtimanın varlığı kabul edilecektir.24 Fikrî içtima kapsamındaki suçların ihmali ya da icrai suçlar olması da mümkündür.25

Neticesi sebebiyle ağırlaşan suçlarda da, hem kasti hem de taksirli suç tipleriyle ilişkisine gelince ise şöyle bir çözüm yolu izlemek gerekecektir: Fail ağır neticeye sadece taksir ile sebebiyet verirse, ilgili suç tipiyle bağlantısına göre sorun kalmamaktadır. Sadece kanunların içtimaı, yani genel-özel norm ilişkisi göz önünde bulundurulur. Çünkü her netice sebebiyle ağırlaşan suç, taksirli suç tipini daima içine alır. Buna karşılık, ağır netice sadece taksirli değil, bunun yanında kasten de gerçekleştirilebiliyorsa, netice sebebiyle ağırlaşan suçun temel şekli uygulanmaksızın , ilgili kasti veya taksirli suç tipiyle fikrî içtima kabul edilmelidir. Çünkü somut olayda ağır sonuca kasten veya taksirle sebebiyet verilip verilmediği ancak bu şekilde açıklanabilir.26

Farklı neviden fikrî içtimadan farklı olarak “görünüşte içtima”nın da varlığı kabul edilmektedir. Görünüşte içtima halinde, doğrudan doğruya normlar arasındaki ilişkiden, bu normlardan sadece birisinin uygulanabileceği sonucuna varılmaktadır. Görünüşte içtima halinde ceza normlarının ve suçların çokluğunun tamamen görünüşte olduğu, aslında fail tarafından gerçekleştirilen dile uygulanacak tek bir ceza normunun bulunduğu şeklinde bir kabul vardır. Aslında görünüşte içtimaa örnek olarak gösterilen hallerde bir yorum sorunu bulunmaktadır. Örneğin, özel-genel norm ilişkisinin bulunduğu hallerde, yorum metotlarına başvurarak fiile uygulanacak normun özel norm olduğu konusunda kuşku yoktur.27 “lex specialis derogat legi generalis” olarak ifade edilen “özel norm, genel normun uygulanmasını engeller” kuralı bunu ortaya koymaktadır. Nitekim; güveni kötüye kullanma suçu karşısında zimmet suçu, görevi kötüye kullanma suçu karşısında zimmet, irtikap veya rüşvet suçları; görevi kötüye kullanma suçu karşısında kamu görevlisinin suçu bildirmemesi özel norm niteliği taşımaktadır.28


B. YARGITAY KARARLARI

-1-
Adli Tıp Kurumu ikinci ihtisas Dairesi'nin 28.05.2003 tarihli ve Üçüncü ihtisas Dairesi'nin 16.07.2003 tarihli raporlarına göre, katılan Mücahitin "sol temporapariatalde epidural hematoma ve kraniotomi girişimi uygulamasına neden olan yaralanmasının kişinin yaşamını tehlikeye maruz kıldığı, 45 gün mutad iştigaline engel teşkil edeceği ve 456/3. maddesi kapsamında iyileşmesi kabil olmayan devamlı akı hastalığı kapsamında olduğunun" yazılı bulunmasına, hükmün gerekçesinde lehe yasanın tespiti için yapılan 5237 sayılı TCK uygulamasında 86/1-3-e, 87/2-a-son maddelerinin tatbikiyle bulunan 9 yıl hapis cezası üzerinden katılanın kafa kemiğinde meydana gelen kırıktan dolayı aynı Yasa'nın 87/3. maddesi ile 1/2 oranında ayrıca bir daha artırım yapılmak suretiyle 13 yıl 6 ay hapis cezası bulunup, bulunan bu netice hapis cezasının 765 sayılı TCK hükümlerine göre daha aleyhe olduğu kabul edilerek 765 sayılı TCK hükümleri uygulanmıştır. Mahkeme hükmün gerekçesinde 5237 sayılı TCK hükümlerinin uygulanmasını hatalı göstermiş olması nedeniyle sonuç hapis cezasını fazla olarak hesaplamıştır. Çünkü sanığın, keserin künt kısmıyla vurması sonucu katılanda Adli Tıp Kurumu raporlarından anlaşılacağı üzere 5237 sayılı TCK'da ceza yaptırımına bağlanmış bulunan birden fazla sonuç meydana gelmiştir. Katılan bu yaralanma nedeniyle hem iyileşmesi kabil olmayacak şekilde akı hastalığına duçar olmuş, hem de kafa kemiğinde kırık meydana gelmiştir. Bu durumda 5237 sayılı TCK'ya göre sanık hakkında en ağır cezayı gerektiren sonuçtan dolayı bir kez cezalandırılması, 5237 sayılı TCK'nın 86/1-3-e, 87/2 son maddelerinin tatbiki ile yetinilmesi gerekirken, bu maddelerin tatbikinden sonra 87/3. maddesinden 87/2. maddesine bir atıfta bulunulmadığı halde uygulama yeri bulunmayan 87/3. maddesiyle bir kez daha artırım yapılmak suretiyle hatalı bir şekilde hesaplama yapılmıştır. Mahkeme tarafından kabul ve takdir olunup 87/3. maddesi tatbik olunmadan bulunan hapis cezası 9 yıl olup, 765 sayılı TCK hükümlerine göre hükmolunan 12 yıl hapis cezasına göre daha lehe olması nedeniyle bu madde hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi, bozmayı gerektirmiş… ( 3. CD 08/18977E 09/6196K, 01.04.2009)
-2-
Genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak suçu yönünden, sanığın av tüfeği ile iki üç el ateş ettikten bir süre sonra tabancasını alarak ateş ettiği, tabancadan çıkan merminin isabet etmesi sonucu maktülenin öldüğü olayda, sanığın av tüfeği ile ateş ederek kişilerin hayatı, sağlığı ve malvarlığı bakımından tehlike yaratacak şekilde genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak suçunu işlediği ve bu suçtan ayrıca cezalandırılması gerektiği, olayda fikri içtimanın uygulama koşullarının bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi, yasaya aykırıdır.(1. CD 08/3135E. 08/7671K. 01.12.2008)
-3-
Sanığın eylemi, cezaevine uyuşturucu madde sokmaya kalkışmak ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçlarını oluşturduğundan, TCK'nın 44. maddesi gereğince cezaevine uyuşturucu madde sokmaya kalkışma suçundan dolayı belirlenecek cezanın, 297/1. maddesi gereğince yarı oranında artırılarak uygulanması gerekir. (10. CD. E. 2007/19976 K. 2008/937 T. 23.1.2008)
-4-
Bilinçli taksirle yaralama ve korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçlarından açılan davalarda, 765 sayılı TCK.nun 264/7. madde ve fıkrasındaki " ... eylem başka bir suçu oluştursa bile ... " şeklindeki düzenlemenin 5237 sayılı TCK.nun 170/1-c madde ve fıkrasında yer almadığı gözönüne alındığında, bir bütün halinde "sanığın işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet vermesi" nedeniyle 5237 sayılı Yasanın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı gereğince en ağır cezayı gerektiren fiilden hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, bilinçli taksirle yaralama ve korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet hükmü kurulması; bozmayı gerektirmiştir. (8. CEZA DAİRESİ E. 2007/8611 K. 2007/9047 T. 17.12.2007)
-5-
Sanığın evinde yapılan aramada 280 cm saniyeli dinamit fitili, 15 adet fünye ve 40 gr barut ile 1 adet kaleşnikof tüfek ve 1 adet komando bıçağı ele geçmiş olmakla; eylemin 6136 Sayılı Yasanın 13/2 ve 765 sayılı TCK.nun 264/5. ( 5237 sayılı TCK.nun 174/1. ) madde ve fıkralarında tanımlanan iki ayrı suçu oluşturduğu gözetilmeden, 5237 sayılı TCK.nun 44. maddesi içinde değerlendirilmesi suretiyle uygulama yapılması bozmayı gerektirmiştir. (8. CEZA DAİRESİ E. 2006/7805 K. 2007/6722 T. 15.10.2007)
-6-
Çocuk pornografisi ve hayvanlarla yapılan cinsel davranışlara ilişkin çok sayıda resim ve video kaydını bilgisayar sistemi vasıtasıyla temin edip bilgisayarda sistematik bir şekilde depolama ve bulundurma fiili kişisel amaçlı dahi olsa 5237 sayılı TCK 'nın 44. maddesi yollamasıyla 226/3. maddesindeki suçu oluşturur. (5. CEZA DAİRESİE. 2007/9856 K. 2007/6957 T. 1.10.2007)
-7-
Sanığın, müdahil Fatma ile eşi İsmail'in oturdukları evi yakarak zarar vermek ve çıkan yangından dolayı balkondan atlayan İsmail'in ölümüne neden olmaktan ibaret eyleminin 5237 sayılı TCK'nın "151/1, 152/2-a", "170/1-a" ve "82/1-c, 21/2" madde ve fıkralarında yazılı suçlan oluşturacağı ve aynı Yasa'nın 44. maddesindeki düzenleme uyarınca en ağır cezayı gerektiren yangın çıkarma suretiyle adam öldürme suçundan dolayı cezalandırılmasının gerektiği gözetilmeden, yazılı biçimde 5237 sayılı TCK'nın 170/1-a ve 81/1, 21/2. maddeleri ile uygulama yapılması, bozmayı gerektirmiştir.( 8. CEZA DAİRESİ E. 2007/1323 K. 2007/3405 T. 2.5.2007)
-8-
Sanık biri ihraca teşebbüs diğeri tamamlanmış nakletme olmak üzere iki ayrı suçu işlemiş olacağından; TCK.nun 44. maddesi gereğince, ihraca teşebbüs suçundan uygulama yapılarak belirlenen sonuç ile tamamlanmış nakletme suçundan uygulama yapılıp belirlenecek sonucun karşılaştırılması ve daha ağır sonuç doğuran suç esas alınarak hüküm kurulması gerekir. (10. CEZA DAİRESİ E. 2006/14383 K. 2007/696 T. 30.1.2007)
-9-
Korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçundan kurulan hükmü ilişkin temyize gelince; Sanığın geceleyin meskun mahalde silahla "12" el ateş ederek mağduru yaralamaktan ibaret eyleminin 5237 sayılı TCK. nun 86. ve 170/1-c madde ve fıkralarında yazılı suçları oluşturacağı, ancak aynı Yasanın 44. maddesindeki düzenleme uyarınca sadece en ağır cezayı gerektiren kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılmasıyla yetinilmesi gerektiği gözetilmeden, ayrıca korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda ateş etme suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması bozmayı gerektirmiş… (8. CEZA DAİRESİ E. 2006/6963 K. 2006/7019 T. 27.9.2006)


C. SONUÇ

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 44. maddesinde düzenlenmiş bulunan fikrî içtima bakımından yapılacak değerlendirmede en önemli hususu ortaya koyan nokta, fikrî içtimaa ilişkin unsur olarak aranan “tek fiil”de ortaya çıkmaktadır. Ülkede izlenen ceza siyasetinin sonucu olarak bireylerin maruz kalacakları yaptırımda gerçek içtima ile fikrî içtima gibi sonuçları bakımından çok büyük önemi farkı olan durumun tespiti önem arz etmektedir. Zira, fiilin tekliğine ilişkin yapılacak değerlendirmede fikrî içtimanın uygulaması kabul edildiğinde devletin daha az cezayı gerektiren suç bakımından cezalandırma hak ve yetkisinden sarfınazar ettiğini söylemek mümkün olacaktır. Ancak gerçek içtima hükümlerinin uygulanması durumunda, fail oluşan birden fazla suçtan dolayı cezalandırılacaktır.

“Tek fiil”in tespitinde neticeye önem veren görüşe göre, kaç tane netice varsa o kadar cezayı gerektirir suç vardır. Bu sebeple fikrî içtima uygulama alanı bulmaz ve gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir.

Harekete önem veren görüşe göre ise, kaç tane hareket varsa o kadar suç oluşacaktır. Zira, hareket ile fiil eş görülmüştür. Bu itibarla tek harekete rağmen birden fazla farklı suç oluşuyorsa fikrî içtima uygulama alanı bulacaktır.

A’nın öldürmek kastıyla B’ye ateş ettiğini fakat kurşunun sekmesi sonucunda ters istikamette bulunan C’ye isabet edip yaralamasını ele alırsak;

İlk durumda, yani fiilin tekliğini neticeye göre belirleyen görüşte A’yı gerçek içtima hükümleri gereğince hem B’ye yönelik teşebbüs aşamasında kalmış kasten öldürme suçundan, hem de C’ye yönelik tamamlanmış yaralama suçundan cezalandırmak gerekecektir. Zira birden fazla neticenin oluşumu söze konudur.

İkinci durumda, yani fiilin tekliğini harekete göre belirleyen görüşte, fikrî içtima hükümleri uygulama alanı bulacak ve A’yı yalnızca daha fazla cezayı gerektiren teşebbüs aşamasında kalmış kasten öldürme suçundan dolayı sorumlu tutmak gerekecektir. Esasen kanunun genel gerekçesinden de görüldüğü üzere, kanun koyucunun benimsediği sistem de ikinci durum, yani harekete göre fiilin tekliğini belirleyen sistemdir.





K A Y N A K Ç A

ARTUK, Mehmet Emin, GÖKÇEN, Ahmet, YENİDÜNYA, A. Caner; Ceza Hukuk Genel Hükümler, Ankara 2007, 3. Bası
DÖNMEZER, Sulhi, ERMAN, Sahir; Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt II, İstanbul 1983, Filiz Kitabevi, 8. Bası
DÖNMEZER, Sulhi; Genel Ceza Hukuku Dersleri, İstanbul 2003
KOCA, Hakan, ÜZÜLMEZ, İlhan; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayın, Ankara 2008
CENTEL,Nur, ZAFER, Hamide, ÇAKMUT, Özlem; Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta Yayın, İst. 2005
EREM, Faruk, DANIŞMAN, Ahmet, ARTUK, Mehmet Emin; Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, Seçkin yayınevi, Ankara 1997, 14. Bası
İÇEL, Kayıhan, EVİK, A.Hakan; İçel Ceza Hukuku Genel Hükümler II, Beta Yayınları, İstanbul, 4. Bası
ÖZGENÇ, İzzet; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2007
ÖZBEK, Veli Özer; Yeni Türk Ceza Kanununun Anlamı Cilt I Genel Hükümler-Madde 1-75, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2006
SOYASLAN, Doğan; Ceza Hukuk Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, Ankara 2005, 3. baskı
HAKERİ, Hakan; Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2007
DEMİRBAŞ, Timur; Ceza Hukuk Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2005
1 ARTUK, Mehmet Emin, GÖKÇEN, Ahmet, YENİDÜNYA, A. Caner; Ceza Hukuk Genel Hükümler, Ankara 2007, 3. Bası, s. 791.
2 DÖNMEZER, Sulhi, ERMAN, Sahir; Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt II, İstanbul 1983, Filiz Kitabevi, 8. Bası, s. 407.
3 DÖNMEZER, Sulhi; Genel Ceza Hukuku Dersleri, İstanbul 2003, s. 245.
4 KOCA, Hakan, ÜZÜLMEZ, İlhan; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayın, Ankara 2008, s.426
5 CENTEL,Nur, ZAFER, Hamide, ÇAKMUT, Özlem; Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta Yayın, İst. 2005, s493
6 EREM, Faruk, DANIŞMAN, Ahmet, ARTUK, Mehmet Emin; Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, Seçkin yayınevi, Ankara 1997, 14. Bası, s. 333
7 İÇEL, Kayıhan, EVİK, A.Hakan; İçel Ceza Hukuku Genel Hükümler II, Beta Yayınları, İstanbul, 4. Bası, s.289
8 ÖZGENÇ, İzzet; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2007, s. 523
9 ÖZBEK, Veli Özer; Yeni Türk Ceza Kanununun Anlamı Cilt I Genel Hükümler-Madde 1-75, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2006, s.521
10 SOYASLAN, Doğan; Ceza Hukuk Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, Ankara 2005, 3. baskı, s. 250
11 Yargıtay bir kararında, fikrî içtimanın uygulanması için failin kastının tek olması gerektiğine değinmektedir. Bir araçta bulunan üç kişiyi de öldürme kastı ile av tüfeği ile tek bir atışla üç kişinin öldürülmesi durumunda fikrî içtimanın kabul edilemeyeceğini içtihat etmiştir. ( CGK, 09.03.1981, 6/84)
12 Hakeri’ye göre; fiil denildiği zaman anlaşılması gereken yalnızca hareket değil, aynı zamanda neticedir.
13 ÖZBEK, s.522
14 CENTEL, ZAFER, ÇAKMUT; s491
15 HAKERİ, Hakan; Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2007, s.434, 435
16 DEMİRBAŞ, Timur; Ceza Hukuk Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2005, s.447
17 İÇEL,EVİK; s.299
18 HAKERİ, s.434
19 “…fikrî içtimadan söz edebilmek için, a) fiilin tek olması, b) kanunun değişik hükümlerine aykırı davranılması gerekir.” CGK, 10.12.1990. 1-310/333 (YKD, Kasım 1991, s. 1700)
20 ÖZGENÇ; s. 523
21 İÇEL,EVİK; s.293
22 İÇEL,EVİK; s.294
23 ÖZGENÇ; s.524
24 KOCA, ÜZÜLMEZ; s.424
25 CENTEL, ZAFER, ÇAKMUT; s.493
26 KOCA, ÜZÜLMEZ; s.425
27 ÖZGENÇ; s.532
28 Özbek’e göre; birden fazla farklı suçun oluşması, yani kanunun değişik hükümlerinin ihlali aynı kanunun, TCK’nın değişik hükümleri ya da aynı kanundaki yani TCK’daki farklı suçlar şeklinde anlaşılmalıdır. Farklı kanunların varlığı söz konusu ise özel-genel normun varlığı düşünülebilir.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Farklı Neviden FikrÎ İçtima (Tck M.44)" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Adnan Özdemir'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
19-12-2009 - 14:01
(5239 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 1 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 1 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
34255
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 48 dakika 7 saniye önce.
* Ortalama Günde 6,54 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 28828, Kelime Sayısı : 4037, Boyut : 28,15 Kb.
* 3 kez yazdırıldı.
* 7 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1135
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,02688408 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.