Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yanıt Bekleyen Hukukçu Meslektaşların Soruları
Kanallar : Lütfen Seçiniz

Hukuk Haberleri :
Haber Ekleyin

Yazan : AvukatKadriye, Tarih : 08-11-2023 12:48
Merhabalar.
İşçi 2005 yılında süpermarkette çalısmaya başlıyor. işçinin çalıştığı market şubesi 2016 yılında carrefour tarafından devralınıyor. İşçinin sözleşmesi feshedilmeden aynı şubede aynı pozisyonda carrefour adına çalısmaya devam ediyor. İşçi 2023 yılında emeklilik nedeniyle istifa ediyor. Ancak kendisine sadece devirden sonraki çalışma kısmı için kıdem ödeniyor. Devreden şirket iflas etmiş ve tasfiyesine karar verilmiş. Bu durumda devirden önceki çalısma süresinden kim sorumludur. İş kanunu 6.maddeye göre bir sonuca ulaşamadım. Cevaplarınız için teşekkür ederim. Kolay gelsin.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :728, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Avvkat, Tarih : 07-11-2023 19:55
Sayın meslektaşlarım, fotoğraf instagramda herkese açık profilden alınarak başka bir sosyal medya hesabında grupta paylaşılmış. Tck m.136 oluşturmadığı yönünde elinde yargıtay kararı olan varsa iletebilir mi? Sanırım güncelde hep kişisel veri sayılarak suçun unsuru oluşmuştur denilmekte
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :718, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : ealegal, Tarih : 07-11-2023 12:49
Herkese merhaba,

10.000 TL üzerinden açmış olduğumuz kira tespiti davasında bilirkişi 9.500 TL tespitte bulundu. Rapora itiraz etmeyeceğiz. Ancak yargılama sonunda reddedilecek 500 TL yönünden aleyhimize yargılama gideri ve vekalet ücreti çıkmasını önlemek amacıyla HMK m.107 uyarınca davanın 500 TL'lik kısmından kısmi feragat ettiğimize dair dilekçe sunmanın bir etkisi olur mu?

Katkılarınız için teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :719, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : buketdogru, Tarih : 06-11-2023 18:31
Meslektaşlarım merhaba, İnternetten biraz araştırma yaptım ancak uygulamada bahsedeceğim şey başına gelmiş olan bir avukatla konuşamadım. Bir müvekkilim kiracı olduğu ev için ev sahibine tahliye taahhütnamesi vermiş ancak eşinin imzası yok ve evden çıkmak istemiyorlar. Ne yapabileceğimizi biraz araştırdım ve aile konutu tespiti davası açılması halinde ve tahliye taahhütnamesine itirazda bulunmamız durumunda icra hukuk mahkemesinin aile konutu tespiti davasının sonucunu bekletici mesele yapması gerektiğine dair yargıtay kararları da buldum. Lakin kafamı karıştıran husus şu oldu, aile konutu tespiti talebinin taahhüt tarihinden önce olması yine de taahhütnamenin geçersizliğine sebep olur mu? Yani tahliye taahhütnamesi düzenlendikten sonra ve tahliye tarihinden önce aile konutu tespiti davası açılatak kazanılması tahliye taahhütnamesini diğer eş imzalamadığı için geçersiz hale getirir mi? Uygulamada rastlayan biriyle konuşamadım. Yardımcı olabilirseniz çok sevinirim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :784, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukatt2121, Tarih : 06-11-2023 18:26
Merhaba Meslektaşlarım,
Müvekkilim 2015 yılında yazılı sözleşme ile 650 TL kira bedeli belirleyerek evini kiraya vermiş. Ancak kira sözleşmesi kaybedilmiş. Kiracıda da kiraya verende de şuan mevcut değil.
Kiracı evi kiraladığından beri kira bedellerini eksik ve farklı tarihlerde yatırmaktadır. Müvekkilim 2018 tarihi itibariyle ödemeleri banka üzerinden kira açıklaması yazdırtarak almaya başlamıştır.Bu durumla ilgili bazı sorularım var.Sizin de fikirlerinizi alabilirsem çok sevinirim.
Kiracı, elektrik idaresinden öğrendiğime göre tahminen 2015 yılının Mayıs ayında evi kiralamış. Bu yıldan itibaren her yıl düzenli olarak kiraya zam yapılmamış, zam yapıldığında da genellikle kiracı tarafından Ocak ayından itibaren zamlı ödeme yapılmış hatta sözleşmede 650 TL olarak kararlaştırılan bedel, 2018 yılı geldiğinde bankaya 639 TL olarak yatırılmış.
İlk Sorum: Sözleşmenin aslı olmadığından dava açılması gerekirse ve ilerleyen aşamalarda Mahkeme sözleşme aslını isterse sunamayacağımdan risk almamak için sözlü sözleşme ile örnek-13 tahliye talepli icra takibi başlatmayı düşünüyorum. Başlatacağım icra takibinde, son 5 yıla dönük yapılmayan zamları da tefe-tüfe oranı üzerinden hesaplayıp eksik kalan kısımları takibe koymayı düşünüyorum. Ancak tefe-tüfe üzerinden zam kararlaştırıldığını yazılı sözleşmenin aslı olmadığından ispatlayamam.Takibe itiraz edilirse bu durumdan dolayı haksız çıkar mıyız? Müvekkilimin karşı tarafa vekalet ücreti ödeyecek durumu yok.Karşı tarafa vekalet ücreti çıkartmamam gerekiyor.
İkinci Sorum: Hiç tefe-tüfe hesabı yapmadan sadece banka hesabına yatan ödemeler üzerinden hiç ödeme yapılmayan ayları takibe koysam .Ancak bu seferde ödemeler düzenli olmadığı için kira ödemesi açıklaması yazılarak bir ay 639TL ödenmiş, bir diğer ay 648 TL, bir başka ay 650TL takibe koyacağım aya ilişkin bedel o yıl içerisinde yapılan en düşük ödeme olan 639TL mi olmalı 650TL mi olmalıdır?
Üçüncü Sorum: Sözlü sözleşme ile icra takibi başlattıktan sonra kiracı, kira sözleşmesinin aslını bulup sunarsa icra takibinin durumu ne olur? Takip durduktan sonra açacağım tahliye davasında tahliye kararı alırsam icra takibini sözlü sözleşme olarak başlatmam sebebi ile takip boşa gider mi? Aslı sunulması durumunda tekrardan yazılı sözleşme ile örnek13 mü başlatmak gerekir.Bazı Yargıtay kararlarına denk gelmiştim.Diyordu ki ''İcra takibinde sözlü sözleşmeye dayanan kiralayan daha sonra yazılı sözleşmeye dayanamaz.''
Benim düşüncem; Tefe-tüfe hesabına hiç girmeden aynı yıl içerisinde en yüksek yatırılan kira bedellerini baz alarak ödenmeyen ayları, sözlü sözleşme örnek-13 icra takibi ile talep etmek,itirazın durumuna göre de tahliye davası açmak şeklinde.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :818, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.Nur YAVUZ, Tarih : 06-11-2023 17:46
Herkese merhabalar, uzunca zamandır içinden çıkamadığım bir konu hakkında görüşlerinizi rica ederim.

Muris adına kayıtlı taşınmazın aidat borçlarına ilişkin icra takibi başlattım. Ancak muris takip tarihinden önce vefat ettiğinden bahisle takibi kesinleştiremedim. Veraset ilamı alıp burda gözüken mirasçılara ödeme emri gönderdim. Ancak tüm mirasçılar hem borca itiraz edip hem de murisin vasiyetnamesi olduğunu ileri sürdüler.

İlgili vasiyetname hakkında iptal davası açılmış durumda. Bu vasiyetnamede de muris bizim aidat alacağımıza konu taşınmazı bir kısım mirasçılara bırakmış. Yine bankalarda bulunun tüm mal varlığını da bir derneğe bırakmış durumda.

İtirazın iptali açma noktasında kafam oldukça karışmış durumda. Vasiyetname henüz kesinleşmediğinden intikaller de yapılmadı.
İtirazın iptali davamı para alacağı olarak nitelendirip veraset ilamında gözüken tüm mirasçılara mı yöneltmem gerekir? Yoksa aidat alacağı olduğundan bahisle verasette taşınmazın bırakıldığı bir kısım mirasçılardan mı talep edilebilir?

Yaklaşık on beş mirasçı olduğundan karşı vekalet ücreti doğurmamak için hangi yolu tavsiye edersiniz?

Benzer hususda deneyimi olan var ise fikir ve görüşlerinizi rica ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :722, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : hukuki_mülahazalar, Tarih : 06-11-2023 14:34
İyi çalışmalar,

23/12/2016 da takipsizlik ile kapanmış kambiyo takibi dosyası ile ilgili olarak sormak istediğim birkaç husus var. Dosyada alacaklı sıfatı ile bulunmaktayız.

Öncelikle ilgili çek süresinde takibe konu olmuştur. Kesinleşmiş durumda iken dosya takipsizlik ile kapanmıştır.

1-) Şu an tarafımızca dosyada yenileme talebinde bulunulsa ve bu talebimiz kabul edilse, borçlu tarafından zamanaşımı öne sürülür mü? Kesinleşmiş olan bu takipte, takipsizlik durumunda da zamanaşımı işler mi? Eğer işlerse zamanaşımı süresi takipsizlik ile kapanma tarihinden itibaren yeniden mi başlar? Bu durumda borçlu itirazı ile takibimiz iptal olur diye düşünüyorum doğru mu düşünüyorum?

2-) İkinci olarak, ilk ihtimalin varlığı durumunda, yani dosyayı yenilemek yerine çekleri icra dairesinden almayı denesek ve alabilirsek; alacağımızı tahsil etmek için genel haciz yoluna başvurabilir miyiz yoksa en sağlıklısı genel alacak davası yoluna başvurmak mıdır? Çeki icra dairesinden alamazsak açılacak dava veya takibe icra dairesi kasasında mevcut olan çekleri delil olarak gösterebilir miyiz?

Şimdiden cevap veren herkese teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :708, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : hcsasmaz, Tarih : 06-11-2023 13:00
Saygıdeğer melektaşlarım,


Ceza dosyalarıyla ilgili çok bilgim olmaması ve bir akrabamın dosyası olması sebebiyle vekilliğini yaptığım dosyaya ilişkin bazı hususlarda tecrübelerinize dayanarak bilgi almak istemekteyim. Şöyle ki;


Somut olayda kendilerine istismarda bulunduğunu belirten müstakil evleri müvekkil ile karşılıklı olan üç çocuktan biri somut olaya ilişkin olarak bize hiçbir şekilde elini sürmedi veya cinsel organını göstermedi derken, bir çocuk pipisini gösterdiğini, diğer çocuk ise evine şeker verme bahanesiyle çağırıp poposuna, gögsüne ve karnına dokunduğunu belirtmiş. Daha önceden müvekkil sokakta çocukları gördüğünde elinde bulunan poşetlerdeki meyvelerden çocuklara verdiğini beyan ediyor. Somut olayın gerçekleştiğinin iddia edildiği gün üç çocuğun da bahçede oyun oynadığını ve herhangi bir olumsuzluğa şahit olmadığını belirtir Jandarma personelinin görgüsü de tutanaklara geçmiş. Buraya kadar herşey müvekkilim lehine gibi görünse de evine şeker vereceğim diye çağırıp özel bölgelerime elledi diyen çocuk evin içerisinde beyaz buzdolabı ve mavi koltuk olduğunu beyan ediyor, bu durum müvekkilime sorulduğunda renkleri karıştırarak evimde mavi koltuk yoktur beyanında bulunuyor. Olay yeri inceleme tutanağında ise odayı gören pencerenin 80cm çocukların boylarının en az 1 metre olduğu ve dışarıdan görülebileceğine dair tutanak tutuluyor. Kovuşturma aşamasında ise suçun işlendiğini beyan eden iki çocuk da olayı hatırlamadıklarını ve bu olayların olmadığını beyan ediyor (11 ve 10 yaşlarında). Savcılık makamı esas mütalaasında çocukların olayı unutmuş olabileceklerini dolayısıyla ilk ifadelerin esas alınması, adli raporda çocukların ifadelerine beyan edilebileceğinin değerlendirilmesi, mavi koltuk konusunda müvekkilin beyanının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu ile adli sicil kaydında benzer suçtan ( fuhuşa yer temini ) sabıkası olması gerekçesiyle cezalandırılmasını talep ediyor.



Sonuç olarak;


Müvekkilin aile ebeveynleri ile herhangi bir husumeti yok fakat olay günü çocuklar müvekkilden para isteyip müvekkil vermediğinde taş atıyorlar. Dolayısıyla husumetten ötürü iftira atmış olabilecekleri,


Çocukların gerek soruşturma gerek kovuşturma aşamasındaki çelişkili ifadeleri,


Adli raporda her ne kadar çocukların beyanlarına itibar edilebileceği belirtilse de çocuklara sorulan gerçek ile yalan ayrımını biliyor musun sorusuna iki çocuk da hayır yanıtını vermiş. ( Sadece itibar edilebilir yazılması raporun içeriğini gereksiz mi kılıyor? )



Benzer suç tanımlaması neye göre yapılıyor ? Cinsel istismar veya hürriyeti tahdit ile fuhuşa yer temini arasında nasıl bir benzerlik kurulabildiği,


Kovuşturma aşamasında bahsi geçen Jandarma personelinin ifadesi alınmamış ve alınmasına dair herhangi bir müzekkere olmaksızın esas mütalaası hazırlanmış durumda.



Saygıdeğer meslektaşlarım, bu hususlara dair değerli fikirlerinizi ve zamanınızı ayırıp görüşlerinizi belirtirseniz çok müteşekkir olurum.


Saygılarımla.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :699, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : ealegal, Tarih : 06-11-2023 10:10
Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulunca ortalama olarak kan alkol düzeyinin bir saatte 15 mg/dl (0,15 promil) azaldığı yönündeki görüşünün "hukuka uygun olmadığı", "değerlendirmeye esas alınamayacağı", "bilimsel olmadığı", "değerlendirmeye esas alınamayacağı" vb. yönünde bir Yüksek Mahkeme Kararı var mıdır?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :677, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.batuu98, Tarih : 05-11-2023 23:14
Arkadaşlar merhabalar. Müvekkil işyerinin bulunduğu binaya bitişik başka bir binanın çatısının deforme vaziyette olması nedeniyle o çatıdan talaş ve sair cisimler müvekkile ait iş yerinin bulunduğu binanın çatısına dökülüyor ve su oluklarını kapatıyor. Bunun neticesinde yağan yağmur ve kar suları tıkanan oluklardan gidemediği için çeşitli yerlerden sızarak müvekkile ait işyerinin duvar tavanlarına akıyor ve işyerinin tüm duvarları deforme oluyor. Buna ilişkin olarak hem zarar hem kusur tespiti yaptırdım sulh hukukta. Mahkeme hem kusurun yan binadan kaynaklandığını hem de tazminatı ( 50.000 TL) tespit etti. Neticesinde öncelikle ihtar çektim sonrasında icra takibi başlattım ve tabiki sonuç elde edemedim itiraz edildi takibe. Bundan sonraki yol için itirazın iptali mi açmalıyım yoksa komşuluk hukukuna ilişkin yahut bina malikinin sorumluluğuna ilişkin tazminat davası mı ? Ekstra olarak belirtmek gerekirse binanın bulunduğu ada parselde tapu bilgileri boş arsa olarak gözüküyor. Yalnızca arsa sahibinin bilgisine ulaşabildim. Yardımlarınızı bekliyorum benim için çok önemli bir dava şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :687, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Büşra Kocaman, Tarih : 03-11-2023 21:47
Üstatlarım merhaba ilk kez idari dava baktığım için oldukça tecrübesizim yardımınızı rica ediyorum.
İdareye yönelik açtığım 1.000 TL maddi ve 500.000 TL manevi tazminat davasında dilekçe ret kararı verildi. Dava dilekçemde 1.000 TL tazminatı (tedavi giderleri, ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklı tazminat, çalışma gücünün eksilmesinden kaynaklı tazminat ve kazanç kaybı olmak üzere toplam 1000 TL) şeklinde belirtmiştim. Dilekçe ret sebebi olarak hangi kalemlerde ne kadar tazminat istediğim ve varsa evrakları sunmam gerektiği istenmiş. Öncelikle dava dilekçemde yazdığım için sonradan ıslah edilmek üzere 10 TL tedavi gideri 10 TL ekonomik geleceğin sarsılması 10 TL kazanç kaybı ve 970 TL çalışma gücünün kaybı nedeniyle tazminat olarak yazmayı düşündüm. Ancak dava dilekçemde yalnızca çalışma gücünün yitirilmesinden kaynaklı kayıp istemeyi düşünüyordum eksik kalmaması adına diğer kalemleri yazmıştım. Ancak yazdığım için şimdi diğer kalemlerden de vazgeçemiyorum. Diğer kalemlerle ilgili elimde bir delil ve bilgi de yok. Bu şekilde yazmam halinde tekrardan dilekçe ret kararı verilir mi ya da bir sorun olur mu? İlk kez idare baktığım için de oldukça tedirginim yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :735, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Fazladanödemeyeçözüm, Tarih : 03-11-2023 16:08
Yeniden degerleme oranlarının belli olmasıyla istinaf sinirinin 300 TL üzerinde kalan karar aşamasındaki ihtiyaç sebebiyle tahliye davamızda karar istinafa tabi olarak verilecek. Tahliye davalarının sayıca patladığı son dönemde İzmir BAM'a giden dosyaların dönüşü ortalama ne kadar süre almaktadır meslektaşlarım. 300 TL için istinaf çilesini çekmek yazık olacak, CB'nin yeniden değerleme oranında yapacağı bir değişiklik istinaf parasal sınırını etkiler mi? Vergi ve harçları Maliye Bakanlığının Kasım ayı sonlarında yayımlayacağı bekleniyor, Adalet Bakanlığı resmi web sayfasında ise herhangi bir açıklama/duyuru yok, parasal sınırlar hangi tarihte ilan edilir veya kesinleşir?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :1031, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.knel, Tarih : 03-11-2023 15:57
Taraflar arasındaki mal rejimi ölüm ile sonlanıyor. Müvekkilimiz adına katılma alacağına konu olan bir adet taşınmaz, bir adet araç ve bankada ki mevduat için dava açıyoruz. Müvekkilimizin, muris eşi sağlığında müvekkilimiz lehine dava konusu taşınmaz için ve 2002 yılından önce alınmış yazlık/taşınmaz için ve tarafların oturduğu müşterek konut için (2002 yılından önce alınmış) intifa hakkı tesis ediyor.
Davalının iddiası: Tanınan bu intifa hakları bir değer itibar eder ve bu değerlerin (kira alacağı gibi) hesaplanılarak katılma alacağından mahsubu gerekmektedir.

Görüşüm: Bu intifa hakları bağış niteliğindedir ve mahsuba konu edilemez. Ayrıca katılma alacağı davasında bu savunma dinlenemez. Miras paylaşımı davasında bu intifa hakları tartışılabilir.

Emsal bir karar ya da makale bulamadım. En yakın içtihat (https://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=16308) bu fakat bu karar da çok farklılıklar var. Görüşlerinizi için şimdiden teşekkürler...
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :678, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avrecepefe, Tarih : 03-11-2023 14:21
arkadaşlar selamlar,
müvekkil temizlik işleri yapan ve çeşitli idari kuruluşlardan (belediye, elektrik kurumu vb) ihale yoluyla iş alarak faaliyet göstermekteyken taşeronlukla ilgili yasa kaldırılınca faaliyet konusu kalmadığından tasfiyeye gitti. tasfiye 2019 yıulında tamamlanarak şirket sicilden terkin edildi.
şirketten alacağı olan bazı kurumlar ihyasını istemek suretiyle davalar açtı. konuyla sınırlı olmak üzere ihyasına karar verildi.
şimdi ise müvekkil şirket yetkilisi faaliyette olduklara döneme ilişkin (2015-2016-2017) aldıkları hakedişlerden haksız yere kesilen asgari ücret destek tutarlarının iadesi için dava açmak istiyor. bu durumda kurumlara nasıl dava açacağız? açacağımız davalarla sınırlı olmak üzere şirketin ihyası için ortaklar dava açabilir mi?
görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :682, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : furugferruhzad, Tarih : 03-11-2023 12:23
Asliye ticaret mahkemesinde görülmekte olan menfi tespit davasında davalı yanız ve (müvekkilin 20 milyonluk senedi kısmen icraya koyması sebebiyle)mahkeme ispat külfetinin davalı yanda olmasını gerekçe göstererek 60 bin tl değerli evrak taşıma posta ücretini yatırmamız için kesin süre verdi.
SORULARIM:
1-Müvekkil şu an cezaevinde olduğu için kesin sürenin uzatılmasını isteyebilir miyim?
2-60 bin TL çok fazla bir rakam olduğundan senedin tarafımızca elden götürülmesini isteyebilir miyiz?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :675, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : guney1988, Tarih : 03-11-2023 00:11
Merhabalar
Müvekkil yurt dışından motosiklet ürünleri getirdiğini söyleyen bir şahsa haziran aynında ödeme yapmış. Toplamda 5 kalem ürün için 1500 eur ödeme yapmış, 15 gün içinde ürünleri teslim alacağı sözünü almış ancak gelinen noktada Müvekkil çoğu zaman telefonlarına cevap alamamış ısrarlı arama ve mesajları sonucunda sadece 2 parça ürünü teslim alabilmiş. Karşı taraf hala kalan ürünleri getireceğini söyleyerek oyalamakta. Gelen 2 ürün eksik ürünler ile birlikte kullanılabilir nitelikte dolayısıyla gelen ürünler de boşu boşuna duruyor. Bu durumda karşı taraf aleyhine nasıl bir hukuki bir yol izlemeliyim? İcra takibi yapsam gelen 2 ürünün fiyatı belli değil (parça başına fiyat belirlenmeden toplam bir bedel üzerinden anlaşılmış) toplam bedel üzerinden takip açsam "2 ürün teslim edildi" diyerek itiraz edebilirler. İhtilafı sona erdirmek için en hızlı ve kestirme yol nedir?
Teşekkürler
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :655, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : ealegal, Tarih : 02-11-2023 15:46
Bildiğiniz üzere 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu 3/7/2005 tarihinde ve bu kanuna 30.04.2014 tarihli ve 6537 sayılı Kanunun 4. maddesi ile yapılan ve 15.05.2014 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu kanun kapsamında tarımsal arazilere "yeter gelirli arazi büyüklüğü" şartı getirildi ve bu büyüklüğü sağlayamayan arazilerin bölünmesini ortadan kaldırdı.

Somut olayda muris 15.02.2004 yılında vefat etmiştir. Ancak mirasçıları 2022 yılında intikal yaptılar ve 2023 yılında da ortaklığın giderilmesi davası açtılar.

Burada asıl amacımız tarımsal arazileri (tarla) her bir mirasçıya 4 eşit pay olarak bölmek. Satışını kesinlikle istemiyoruz. 5403 sayılı kanuna göre bu tarlalar bölünmek için yeterli gelir büyüklüğüne sahip değil bu nedenle muris 2004 yılında öldüğünden 5403 sayılı kanunun değil eski kanunun uygulanarak tarlaların ifraz edilmesini talep ediyoruz.

5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa 30.04.2014 tarihli ve 6537 sayılı Kanunun 8. maddesi ile yapılan ve 15.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle eklenen geçici 5. maddesinde zaten bu husus belirtilmiş.

Ancak bu konuda sadece Yargıtay 14. HD 2017/1289 E. 2021/226 K. sayılı kararı mevcut. Bu karar uyarınca 2014'ten önce ölenlerde eski kanun hükmü uygulanır diyor. Ancak AÇIKÇA TARIMSAL ARAZİLER İFRAZ EDİLEBİLİR demiyor.

15.05.2014 tarihi öncesi ölümlerde tarımsal arazinin Bakanlık ve Tarım Müdürlüğü vb izni/onayı alınmaksızın ifraz edilebileceğine dair bir emsal karar var mıdır?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :714, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Tuba A., Tarih : 02-11-2023 09:27
Merhaba sayın meslektaşlarım,

Kentsel dönüşüm kapsamında akdedilen kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında müteahhit tarafından mevcut binanın yıkımı yapılmış ancak sözleşmeye ve kanuna aykırı şekilde süresi geçmesine rağmen inşaata başlamamıştır.

Kat malikleri müteahhit ile görüştüğünde müteahhit sözleşme ile kararlaştırılan bedelin az olduğunu, bu sebeple inşaata başlamadığını, yüzde yüz elli zam yaparlarsa inşaatı yapabileceğini, aksi halde yapmayacağını, hatta sonra bile ekstra bedel isteyebileceğini söylemiştir.

Sözleşmede hiçbir şart ve koşulda başkaca bedel isteyemeyeceği, sözleşmeye aykırı davranırsa maliklerin tüm zararlarını karşılayacağı maddeleri mevcut.

Bu durumda; 6306 sayılı kanun 6/14. madde gereği çevre şehircilik bakanlığından fesih talebimiz olacaktır.

Akabinde müvekkiller güvenleri sarsıldığı için başka bir müteahhitle anlaşmak istemektedir. Ancak tabi bu yeni anlaşma maliklere ekstra külfet getirecek ve ciddi zarar doğuracaktır.

İşte haklı fesihten sonra bu başka müteahhit ile anlaşma nedeni ile fazla bedel ödeyecek müvekkiller zararlarını eski müteahhitten talep edebilirler mi? Buna ilişkin bir dava yürüten, bir karar alan oldu mu?

Şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :641, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.egebereket, Tarih : 02-11-2023 00:52
Merhabalar Sayın Meslektaşlarım,

Müvekkilimin ikamet amacıyla satın almış olduğu taşınmazda kiracı bulunmasından dolayı usulüne uygun bir şekilde yeni malikin ihtiyacı sebebiyle tahliye davası ve elimizde tahliye taahhüdü bulunması sebebiyle icra takibi akabinde karşı tarafça itiraz edilmesinden dolayı itirazın iptali davası açtık, ön inceleme tarihleri de Nisan ve Mayıs 2024. Bazı sebeplerden dolayı müvekkilim taşınmazı babasına devretmek zorunda kaldı. Ancak hem müvekkilimin hem de babasının iradesinde bir değişiklik yok, müvekkilimin dava konusu evde oturmasını istiyor. Buna göre;

1- Müvekkilim söz konusu davalara devam edebilir mi ? Husumet itirazı sıkıntı yaratabilir diye düşünüyorum.

2- Müvekkilim, babasına davaları ve icra dosyasını temlik ettiği takdirde tahliye taahhüdüne ilişkin davadan ümitliyim ancak yeni malikin ihtiyacı sebebiyle tahliye davasında nasıl bir yol izlemeliyim ? (müvekkilimin ve babasının da üstünde başka bir taşınmaz bulunmamaktadır.)

Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.

Saygılarımla,
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :790, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : norrinradd, Tarih : 02-11-2023 00:39
Merhaba meslektaşım. Bir icra takibinden, alacaklı şirketin borcu ödeyeceğim şeklindeki müvekkili hataya düşürmesinden dolayı feragat ettik. Ancak feragattan sonra dalga geçtiler ve ödemediler. Feragatin iptalini dava edeceğiz.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E:2015/12242, K:2018/9159 sayılı kararında da : "Oysa ki davacıların davalı ... yönünden davadan feragat sebebi, bir ay içinde yapılacak ödeme vaadi olup feragattan sonra ödeme yapılmadığı hususu davalı ...'in de kabulündedir. Bu durumda davacıların feragatın temelini oluşturan ödeme vaadi konusunda hataya düştüğü sabit olup mahkemece feragatin iptali talebinin kabulü ile sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir." şeklinde karar vererek ödeme vaadinde hataya düşürmenin feragatin iptalini gerektireceği, hataya düşme maddi vakıa olduğundan tanıkla ispat olunacağı açıkça belirtilmiştir (Ancak burada davadan feragat var, takipten feragate ilişkin emsal bulamadım).

Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipteki alacaklının feragatinin iptali için yetkili ve görevli mahkeme neresi olur acaba? Bir de nispi harca mı tabii olacak nasıl olur? Bu davada nelere dikkat etmem gerekir teşekkürler. Bilgilendirirseniz çok sevinirim, teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :612, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06189489 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.