Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yanıt Bekleyen Hukukçu Meslektaşların Soruları
Kanallar : Lütfen Seçiniz

Hukuk Haberleri :
Haber Ekleyin

Yazan : Avukatt2121, Tarih : 09-03-2024 13:23
Merhaba meslektaşlarım, tapu sahibi A tarafından müvekkili B ye taşınmazı kiraya vermesi için vekaletname verilmiştir. Vekaletnamenin içeriğinde açıkça tahliye taahhütnamesi yapma yetkisi yer almamaktadır.
Vekaletname içeriği şu şekildedir:
''TAŞINMAZI KİRAYA VERME: Sahibi bulunduğumuz bulunacağımız x hudutlarında bulunan taşınmazı dilediği gibi bedel ve şartlarla gerçek ve tüzel kişilere,resmi dairelere kiraya vermeye,mal sahibi veya kiraya veren sıfatıyla kira sözleşmelerini tanzim ve imzaya şartlarını değiştirmeye yenilemeye feshetmeye sürelerini uzatıp şartlarda değişiklik yapmaya, yanlışlıkları düzeltmeye,düzeltme beyannamesi tanzim ve imzaya kira sözleşmesini dilediğine devretmeye devre muvafakat etmeye kira bedellerini almaya ahzu kabza,karşılığında makbuz vermeye kiralananın anahtarını teslim etmeye teslim almaya teslim tutanaklarını imzaya ihtarname ihbarname göndermeye gönderilenlere cevap vermeye tebliğ ve tebellüğe kat malikleri toplantısına katılmaya, toplantı hazirun cetveli tutanak ve kararlarını imzaya süresinde kabul ve redde, vergi daireleri mal müdürlükleri ve belediyelere verilmesi gereken beyannameleri imzalayıp vermeye her türlü vergilerini ödemeye ,bu hususlarda yapılması gereken her türlü iş ve işlemleri yapmaya takip etmeye ve imzası ile neticelendirmeye,''
-A Vekaleten Kiraya veren B tarafından düzenlenen tahliye taahhütnamesi geçerli midir?
-Kiracının vekaleten tahliye taahhütnamesini imzalattığı durumlarda vekaletnamede açıkça taahhütname yetkisinin yer alması gerektiğini bilmekteyim. Ancak kiralayan bakımından da bu durum geçerli midir?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :291, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Tuba A., Tarih : 07-03-2024 11:43
Merhaba sayin meslektaslarim,

Tasarrufun iptali davasi acacagiz. Ancak, tasinmaz devredilmeden tasinmaz borclu uzerineyken banka tarafindan yuksek meblagli bir ipotek koyuldugunu farkettik. Ipotek tarihi alacagimizin dogum tarihinden sonradir. Asagidaki karari da degerlendirirsek davayi kazanmamiz halinde ipotek haczimizin onune gecer mi?

http://karamercanhukuk.com/yargitay-...-once-yer-alir

Yani bu davayi acmakta fayda var midir?

Simdiden yorumlariniz icin tesekkur eder, iyi calismalar dilerim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :285, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Gülcan5403, Tarih : 07-03-2024 11:12
Sayın meslektaşlarım, bir dilekçede açıklamalar kısmında değinilen ama deliller kısmında gösterilmeyen delile dayanılabilir mi? Bu konuda Yargıtay kararı var mı?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :278, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Yasemin9999, Tarih : 05-03-2024 14:46
Merhaba meslektaşlarım,

Müvekkilim müteahhitlik yapmakta olup bir müşterisi ile noterde düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi akdetmişlerdir. Ancak daha sonra 3. kişi tarafından tapu iptal ve tescil davası açılmış durumdadır. Yani müteahhit olan müvekkilimin bina inşa edeceği taşınmazın mülkiyeti 3. kişiye geçebilir. Ayriyeten mahkeme taşınmaz bakımından taşınmazın satışı hususunda tedbir kararına hükmetti. Ancak davacının yıkım hususundaki tedbir talebi reddedildi. Ayriyeten sözleşmeyi tapuya şerh ettirmiş bulunuyoruz.

Bu durumda şayet davanın kabulü halinde yeni malikin sözleşme ile bağlılığından söz edilebilir mi ? Müvekkilimin tapu kayıtlarına olan güveni korunacak mı? Yoksa sözleşme ifa imkansızlığı ile ifa edilemez hale geleceğinden tazminat hakkımız mı doğacak ? Emsal Yargıtay kararı bulamadım. Fikirlerinizi bekliyorum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :230, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukatt2121, Tarih : 02-03-2024 16:07
Merhaba Meslektaşlarım,
İştirak nafakası ödemesini her ay eski eşinden icra dosyası aracılığı ile almakta olan bir müvekkilim var.
Müvekkilim iştirak nafakasının artmasını ancak artan miktara yönelik ödemenin de mevcut icra dosyasından yapılmaya devam edilmesini istemektedir.
-Nafaka arttırım davası açmadan eski eşi ile anlaşarak iştirak nafakasında arttırım yapmaları mümkün mü? İlgili anlaşmanın icra dosyasına sunulması miktarın arttırımı için yeterli olmakta mı?
-Yoksa nafaka arttırım davası açılmadan icra dosyası üzerinden artış mümkün değil midir?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :258, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukatt2121, Tarih : 02-03-2024 16:02
Merhaba meslektaşlarım,
Öncelikle Davalı taraf olduğumuz hususunu belirteyim. Bir dosyamda sehven mahkeme sulh sözleşmemizde kararlaştırılmış olan sözleşme tarihi değil de dava tarihinden olmak üzere iştirak nafakasına hükmetti. Kısa kararda bu şekilde hüküm kurulduğu için gerekçeli kararda da bu hususun düzeltilemeyeceği hususu belirtilmiştir.
Kararı istinaf etmemiz durumunda müvekkilim boşuna harç giderleri ödeyecek. Hakimin Sulh sözleşmemize aykırı hüküm kurması sebebiyle kararı re'sen düzeltmesi durumu söz konusu olamaz mı ?
-Müvekkilim şuan için davacıdan ileriye dönük bir ibraname de alamamakta istinaf harici önerebileceğiniz bir husus var mı?
-Yıllar geçtikten sonra davacı yanın bu kararı icraya koyması durumunda müvekkilimin mağdur olma durumu var.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :306, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : hukuki_mülahazalar, Tarih : 28-02-2024 11:41
Merhabalar,

Daha önce müvekkillere miras kalan taşınmaz hakkında kira tespit davası açmıştık. Ancak davayı, taşınmazın tapusunu müvekkiller üzerine almadan açtık. Yani halen daha tapu miras bırakan üzerinde bulunmaktadır. Her ne kadar miras kalma durumunda tescilsiz iktisap hali geçerli olsa da, tescil edilmeden kiraya vermek ve buna ilişkin dava açılmasında davanın ilerleyen süreçlerinde hak kaybı yaşar mıyız? Tescilsiz iktisap hallerinde tasarruf işlemi yapılamıyor ancak kira sözleşmesi ve buna ilişkin dava açmak tasarruf işlemi olarak değerlendirilemez diye düşünüyorum.
Deneyim ve görüşlerinizi bekliyorum.Şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :258, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukatt2121, Tarih : 26-02-2024 23:26
Merhaba Meslektaşlarım,
Müvekkilimin işten çıkışı 20-25 gündür yapılmadı. Daha öncesinde işten çıkışına dair ihtar da çekmemişti. Ancak işten çıkış sebebi haklı sebep teşkil etmekte maaşların ödenmemesi , geç ödenmesi ve sigorta primlerinin eksik yatırılması, mobing gibi nedenler ile çıktı.Şimdi ihtar çekmeyi düşünüyoruz.İhtar çekmek içinde geç kalındı yasal olrak biliyorum.Ancak sizlere danışmak istediğim bir konu var.
-Çekeceğimiz ihtarda işin 20 gün öncesinden bırakıldığını belirtmeli miyiz?
-Yoksa işten çıkış bildirgesi de düzenlenmemişken işten yeni çıkmış gibi göstersek buna bağlı olarak maaş alacağı da oluşmuş olsa ilerideki süreç için karşılaşabileceğimiz olumsuz bir durum olur mu? (Örneğin işe arka arkaya 3 gün gelmedi gibi bir savunma ile tanıkla ispat yapılıp müvekkilimin haksız nedenle sözleşmeyi feshettiğin yönelik bir iddia da bulunulabilinir mi? Bu iddiann geçerliliği ne olur?Sonuçta işten çıkış tarihi verilmemesi hali hazırda çalışmaya devam edildiği anlamına da gelmekte bu hususta delil olarak resmi nitelikte evrak bulunacak elimizde ve tanığın beyanlarının geçerliliği ne olur ? )
-Ayrıca başka önerileriniz var ise izlenilecek sürece paylaşırsanız çok sevinirim meslektaşlarım teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :284, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : avhanim, Tarih : 26-02-2024 15:12
Merhabalar meslektaşlarım,
Bu konuda biraz araştırma yaptım ancak net bir sonuca varamadım. Sizlerin de fikirlerinizi almak isterim:

Baba, boşanma davasında kararlaştırılan ve kesinleşen nafakayı ödemiyor, müşterek çocukları görmek için kararlaştırılan kişisel ilişki günlerini açıkça ihlal ediyor. Çocuklardan biri (12-13 yaş) bu durumdan oldukça razı çünkü baba telefon alıyor, eğitimini aksatıyor, "okuma ticarete atıl" şeklinde yönlendiriyor. Çocuk annesiyle ciddi ölçüde çatışma yaşamaya başladı ve annesi de büyüyen çatışmaların sonucunda sinirlendiğinden ve biraz da mecburiyetten çocuğun valizini hazırlayarak babaya gönderdi.

Sizce bu durumda Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğüne talepte bulunulup çocuğu almak için babaya bildirimde bulunmak mantıklı mı? Yoksa bunu yaparsak, çocuğun beyanı alındığında annesinin yanına gelmek istemediğini söylemesi bize daha sonra problem mi oluşturur? Okul devamsızlığı ve dershaneye düzenli gitmemesine dayanarak kişisel ilişkinin kaldırılması için dava açmak mı gerekir?

Fikirlerinizi alabilirsem çok memnun olurum...
İyi çalışmalar hepinize, şimdiden çok teşekkürler!
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :242, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.yavuz selim, Tarih : 26-02-2024 14:48
Merhaba iyi çalışmalar. Muris hayattayken başlatılmış olan ve kesinleşen icra dosyası mevcut.

Muris borçlu vefat ettikten sonra mirasçı müvekkil dava açıyor ve Mirasın Hükmen Reddi kararı veriliyor. Daha sonrasında müvekkille muhtıra gönderilerek 7 gün içinde borcu ödemesi gerektiği veya miras RED edilmiş ise AYNI SÜREDE dosyaya MİRASIN RED KARARININ İBRAZ edilmesini aksi takdirde de cebri icra işlemlerine BORÇLU OLARAK devam edileceği bildirilmiş. Ancak müvekkil bu süreyi kaçırmış durumdadır.

Bu durumda ne yapılması gereklidir bilgisi olan varsa yardımcı olursanız sevinirim.

muhtıra da belirtilmiş olan süre kesin süre midir ?

Elinde bu konuya ilişkin lehimize olacak Yargıtay kararı varsa paylaşırsa çok sevinirim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :293, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : av.yusufcyr, Tarih : 25-02-2024 11:09
Meslektaşlarım merhabalar, meslekte henüz yeniyim önüme bir konu geldi, yorum ve görüşlerinizi almak isterim.

Murisin payı 4 çocuğuna geçiyor. Daha sonraları mirasçılardan birisinin borcu nedeniyle taşınmazlara haciz konuluyor, hacizi kaldırmak için enişteleri (4. kız kardeşin eşi) cüzi bir miktar ödeyerek icra dosyasını kapattırıp, hacizleri kaldırtıyor. Enişte, mirasın kendisinde daha güvende olacağını söyleyerek noterde bedelsiz satışla tüm mirasçılar, miras kalan taşınmazları eniştelerinin üzerine bedelsiz olarak satış gösteriyorlar. Şu anda ise enişteleri tabiri caizse yokuş yapıp malın üstüne tamamen konmaya çalışıyor. (Eniştelerine satış gösterme sebepleri eniştelerinin maddi durumunun çok iyi seviyede olmasından dolayısıyla tekrar taşınmazlara haciz vs konulmamasından kaynaklı. Eniştelerinin ödediği İcra dosyasındaki borç, çok cüzi bir miktardı. Ayrıca taşınmazları kendi üstüne değil şirketinin üstüne geçirdi.)

Buradaki sorum noterde bedelsiz satış yapılmış burada muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil yolunu kullanabilir miyim ya da hangi yoldan gidebilirim. Emsal yargıtay kararı vs olan var mı? Yorumlarınızı bekliyorum teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :388, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Esra_ky, Tarih : 22-02-2024 11:42
Meslektaşlarım merhaba, sanık müdafii olduğumuz bir dosyada hagb kararına itiraz etmiştik. Karar eksik ceza tayini nedeniyle bozuldu, bizimde gözümüzden kaçmış. Yani hapis cezası yanında adli para cezasına da hükmedilmesi gerekir denilerek aleyhe bozuldu. İlk kez hagb itirazlarının esasına girildiğini gördüm normalde direk red veriyorlardı bildiğiniz üzere. Benim merak ettiğim hapis cezası yanında adli para cezası verildiğinde mahkeme yine hagb ye hükmeder mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :532, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : zdmrx, Tarih : 21-02-2024 15:17
Sayın Meslektaşlarım,
Öncelikle iyi günler dilerim. Davalı olduğumuz itirazın kaldırılması ve tahliye konulu davada lehimize vekalet ücretine hükmedilmiştir. Ancak bu vekalet ücretinin icra takibine konulup konulamayacağı hakkında emin değilim. Taşınmazın aynına ilişkin değildir, bu yüzden icra takibine konulabilir şeklinde bilgi edindim. Doğruluğunu teyit etmek için sizlere bu soruyu sormam hasıl olmuştur. Şimdiden teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :345, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Tuba A., Tarih : 21-02-2024 14:14
Merhaba sayın meslektaşlarım,

Müvekkillerin kat malikleri olduğu taşınmaz 2020 yılından beri iskan ruhsatı alınarak teslim edilmemiştir. Müteahhit ortalıkta bulunmamaktadır. Müvekkillerin gecikme tazminatı ve iskan alınması için yaptıkları masraflar konusunda alacakları doğacaktır.

Tapudaki araştırmamızda inşaatta yer alan ve üzerine kayıtlı bulunan son taşınmazı da yakın zamanda başkasına devrettiği tespit edilmiştir.

Haricen bu devrettiği şahsın kendi yanında çalışan bir kişinin annesi olduğu, taşınmazın bedelinin çok altında bir rakam ile tapu devrinin gerçekleştiği ve kuvvetle muhtemel ödemenin de yapılmadığı (alan kişi alacağıma saydım diyor) tespit edilmiştir. Yine bu kişi de bu esnada iyiniyetli üçüncü kişiye satmak için taşınmazı satılığa çıkarmıştır. Evi görmeye gelenler olmaktadır.

Bu nedenle bir an önce iyiniyetli üçüncü kişi iddiası olmaması için ev üzerine tasarrufun iptali davası kapsamında ihtiyati haciz koymak istiyoruz. Ancak tasarrufun iptali dava şartlarına baktığımızda kesinleşmiş bir icra aranmaktadır.

Biz bir müvekkil için gecikme tazminatı davası açarak mal kaçırma var diye ihtiyati haciz aldık. Tabi müteaahhit üzerine hiçbir şey çıkmadı, sonradan tamamlanan dava şartı olan aciz vesikası şartı tamamlanacak gibi gözüküyor.

Ancak sorum şu ki burada tasarrufun iptali için illa almış olduğumuz ihtiyati haciz kararını kesinleştirmek mi gerekir?

Ya da bu somut olayda önerebileceğiniz başka bir yol var mıdır?

Şimdiden değerli yorumlarınız için teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :249, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : avertugrul, Tarih : 20-02-2024 14:06
Açtığım menfi tespit davasında(davacı tarafım) 2 tane davalı var, davam kabul edildi. Hüküm kısmında hakim bana,

" ...vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,... " diye hüküm kurdu.

Ben yaptığım araştırmada her defasında birden fazla davalı lehine vekalet ücreti çıkarsa nolur'a cevap buldum hep. Fakat sorum lehine değil davalı aleyhine şeklinde olucak.

Tecrübe eden arkadaşlar varsa kaynak gösterip paylaşabilir mi.

Bu tür durumlarda hakimden tavzih istesem umursayıp düzeltir mi.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :294, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : norrinradd, Tarih : 19-02-2024 18:11
Meslektaşlarım merhaba. Kiracı, müvekkil kiraya verene boş bir tahliye taahhütnamesi teslim ediyor istediğin gibi doldurabilirsin diyor. Akabinde müvekkil kiraya veren bu tahliye taahhüdünü kaybediyor ve kiracıdan tekrardan tahliye taahhüdü istiyor ama kiracı bu sefer başkasına imza attırarak kendi imzası olmayan bir tahliye taahhüdünü müvekkil kiraya verene teslim ediyor yine istediğin gibi doldurabilirsin diyor. Akabinde bu geçersiz imzalı tahliye taahhüdüne dayalı icra takibi başlatılıyor ancak kiracı imzaya itiraz ediyor. İmza itirazından sonra ise müvekkil gerçek imzalı boş tahliye taahhüdünü sonunda evinde buluyor. Tahliye davası için müvekkil nasıl bir yol izlemeli acaba?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :696, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : av.metehanaydın, Tarih : 19-02-2024 15:34
Sayın meslektaşlarım merhaba;
müvekkillerim 2022 yılının aralık ayında bir ev kiralamış kira sözleşmesiyle birlikte her ay için ayrı ayrı senet imzalamışlar. %25 zam ve diğer durumlardan dolayı ev sahibiyle kiracılar arasında sorun yaşanmış fakat müvekkil sonunda ev sahibinin verdiği rahatsızlığa dayanamayarak evi boşaltmıştır. Ev sahibi evden ayrıldıktan yalaşık 3 ay sonra bu senetleri toplu şekilde icraya vermiştir. 12 senedin tamamının düzenlenme ve ödeme tarihi aynı olmasına rağmen ne kira sözleşmesinde ne de senetlerin üzerinde teminat senedi olduğuna ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Takibin iptali davası açamadım çünkü hakim ben olsam ben bile reddederdim bu davayı Menfi tespit davası açmayı düşünüyorum ama elimizde kanıt olarak değerlendirilebilecek tek şey kira sözleşmesi. Ev sahibi ben senetleri kaybettim deyince müvekkil hiç peşine düşmemişler. Whatsapp mesajı bile yok. Yardımcı olabilecek bir bilginiz veya yargıtay kararı varsa çok memnun olurum.
İyi çalışmalar.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :320, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : norrinradd, Tarih : 14-02-2024 12:45
Merhaba meslektaşlarım. Borçlu ve müvekkilim alacaklı arasında bir sözleşme imzalandı ve akabinde bu sözleşmeye dayanarak dava açtık. Borçlu taraf ise sözleşme imzalanmasından 5 ay sonra (dava tarihinden de 1 ay sonra olacak şekilde) eğitim araştırma hastanesinden yaklaşık 1 ay yatmış ve sonra sağlık kurulu raporu almış ve şizofreni hastası olduğundan halihazır durumu itibariyle fiil ehliyeti olmadığı yazmaktadır. İlk derece mahkemesi bu rapora istinaden davamızı reddetti borçlunun fiil ehliyeti yok diye. İstinaf ise "borçlunun hastanede yattığı dönem bakımından yalnızca halihazır durumu itibariyle fiil ehliyeti olmadığı tespiti yapılmış, 5 ay önceki sözleşmenin imzalandığı tarihte fiil ehliyetinin olup olmadığının tespit edilmesi için dosyayı Adli Tıp'a gönder." gerekçesiyle bozdu. Şimdi ilk derece mahkemesi hastanın evraklarını toplayarak Adli Tıpa dosyayı gönderecek.

Adli Tıp'tan nasıl bir rapor çıkar bilgisi olan var mı veya bu şekilde şizofreniyle alakalı emsal karar bilen/böyle bir dosya ile karşılaşan meslektaşım var mı? Çünkü sözleşmenin imzalandığı tarihte kesinlikle herhangi bir hastalığı yoktu diyor müvekkilim. Adli Tıp nasıl tespit yapacak geçmişe yönelik? Teşekkür ederim şimdiden.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :305, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukatt2121, Tarih : 13-02-2024 17:34
Merhaba meslektaşlarım,
Şikayete tabii bir suçta uzlaştırma aşamasında anlaşma sağlanamaması üzerine açılan dava görülürken müşteki şikayetinden vazgeçerse davanın düşürülmesine karar verilir mi?Yoksa uzlaştırma aşamasında anlaşma sağlanamaması sebebiyle dava kamu davası olarak görülmeye devam mı edilir?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :289, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Kübra Elif AYDIN, Tarih : 13-02-2024 11:42
Meslektaşlarım öncelikle iyi günler dilerim. Bir müvekkilim nafakanın artırımına ilişkin dava açmış ancak hakim davayı esastan reddetmiş. Karşı taraf lehine de asgari tutardan vekalet ücretine hükmedilmiş. Müvekkilim kararı istinafa götürmek için başvurusunu yaptı. Ancak karşı tarafın avukatı da bu vekalet ücretinin tahsili için müvekkilim aleyhine icra takibi başlatmış. Bildiğim kadarıyla nafakaya ilişkin takipler, dava kesinleşmeden de yapılabiliyor. Ancak olay özelinde nafakaya ihtiyacı olan tarafın talebi reddedilmiş durumda, aksine karşı tarafa vekalet ücretini ödemek durumunda kalıyor. Tahminimce kanun koyucunun amacı nafaka alacaklısını korumak. Ancak olayda çelişki söz konusu olduğunu düşünüyorum. Bu duruma karşı, karar kesinleşmeden icra takibi talebinin kabul edilmesi sebebiyle şikayet yoluna başvurabilir miyim? Ya da tehir-i icra sürecini işletmem mümkün müdür? Bunların dışında başka bir çözüm yolu da önerebilirseniz çok memnun olurum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :330, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05148101 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.