Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yanıt Bekleyen Hukukçu Meslektaşların Soruları
Kanallar : Lütfen Seçiniz

Hukuk Haberleri :
Haber Ekleyin

Yazan : Av.Gh, Tarih : Bugün 01:02
Vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim.
Müvekkilim 2 katlı bir binanın tamamını satın almıştır. binanın tamamının tapusu bulunmaktadır. Tapuda bina "2 katlı betonarme ofis iş yeri ve arsası" olarak geçmektedir.
Bu binanın içinde 3 adet bağımsız bölüm yer almaktadır ve 3'ünün de iç kapı numaraları bulunmaktadır. Bu bağımsız bölümler yapı kayıt belgesinde görülmektedir. Fakat bağımsız bölümlerin ayrı ayrı tapularının olup olmadığı bilinmemektedir. Müvekkilim de bu durumdan pek emin değil.

sorun ise şurada başlıyor; müvekkilim bu binayı satın almadan evvel bu bağımsız bölümlerden biri 3. bir kişice kiralık olarak kullanılmakta. satın almadan sonra kira sözleşmesinin tarafı müvekkil olmuşsada ; müvekkil , kiracının bir diğer bağımsız bölümü de aradaki duvarın yıkılmasıyla işgal ettiğini farketmiştir. Duvarın kiracı tarafından yıkıldığı ihtimali biraz düşük, bu durum kiracı ile görüşüldüğünde kira sözleşmesine konu alanda kaldığını iddia etmiş ve işgal ettiğini iddia ettiğimiz kısmı işgal etmediğini savunmuştur.

Sorun ise şu; binanın tapusunun olmasına rağmen, bu bağımsız bölümlerin tapuya kayıtlı olmama ihtimali var mıdır? Eğer varsa taşınır malın zilyetliğine yönelik davalardan birini mi açmam gerekir.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :64, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : norrinradd, Tarih : Dün 13:16
Merhaba meslektaşlarım. Müvekkil 2020 tarihinde boşandı ve boşanma ilamında çocuk lehine 10 bin lira iştirak nafakasına hükmedildi ve TÜFE oranında her Haziran artışa karar verilmişti. Akabinde 2022 Aralık ayında iştirak nafakasının artırılması davası açtık ve bugün karar çıktı şu şekilde: "iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren başlamak üzere aylık 42.500 TL'ye çıkartılmasına, işbunafakaya her yıl TUİK'in belirlediği ÜFE oranında artış uygulanmasına" karar verildi.

İki sorum ise şu şekilde meslektaşlarım:
1- Boşanma ilamına istinaden iştirak nafakası her ayın 1'i ila 5'i ödeniyor ve davanın açıldığı ay olan Aralık 2022'de normal boşanma ilamındaki nafaka tutarı müvekkile ödendi ancak dava tarihinden itibaren nafaka artırıldığı için 2022 yılı Aralık ayı sonunda açmış olsak bile 2022 Aralık ayı için ödenen nafaka ile artırılan nafaka arası farkı talep edebiliyor muyuz?

2- Kararda her yıl ÜFE oranında artış belirlendi, bu artışı dava tarihi olan Aralık ayından itibaren mi uygulayacağız yoksa boşanma ilamındaki artış ayı olan Haziran aylarında mı uygulayacağız?

Çok teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :85, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Gamze USTA, Tarih : Dün 11:38
Şufa davasında davalı kabul beyanı sunmuş, mahkeme önalım bedelini depo etmek üzere tarafımıza 2 haftalık kesin süre vermiştir. Müvekkil bu sürede parayı depo edemedi. Ancak kesin süreden 2 ay sonra ve ön incelemeden de 1 ay kadar önce parayı depo ettik. Para bankada 1 aylık vadelide. Ayrıca davayı açarken harca esas değeri 10binTL gösterdik. Ön inceleme duruşması henüz yapılmadı.

1- Yargıtayın pek çok kararında paranın değer kaybının ve davalının zararının önüne geçebilmek için önalım bedelinin ön inceleme tarihinden başlayarak nemalandırılması gerektiği vurgulanmakta. Yine 2021 tarihli bir kararında şufa davasında önalım bedelini depo etmek için ön inceleme yapılmadan kesin süre verilmesi bozma nedeni sayılmış.

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 03.03.2021 tarihli ve 2021/554 E., 2021/1438 K. sayılı kararı
"...Kesin süre içerisinde öngörülen işlem yerine getirilmez ise 6100 sayılı HMK’nin 94. maddesi gereğince işlemi süresinde yapmayan tarafın o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar. Ancak anılan bu madde hükmünün uygulanabilmesi için davacının davayı sürüncemede bırakacak davranışta bulunması gerekir. ...
...ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat aşamasında verilmesi lazım gelen sürenin de bu aşamada verilemeyeceğinin düşünülmemesi doğru değildir. Yine Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114. maddesindeki düzenleme de dikkate alındığında önalım bedelinin yatırılmaması dava şartı olarak düzenlenmediğinden önalım bedelinin depo edilmemesi nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi de isabetli olmamıştır. Bu sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir. ..."


Yargıtay ön incelemeye önem vermişken , ön incelemeden önce kesin süre verilmiş ve biz de ön incelemeden önce parayı yargılamanın uzamasına sebebiyet vermeyecek şekilde depo etmişiz. Yine de davanın , önalım bedelinin kesin sürede depo edilmediğinden bahisle reddi sizlerce sözkonusu mudur?

2- Davanın reddi halinde davacı yatırmış olduğu parayı yargılama süresince bankada kazandığı faizi ile birlikte mi alacaktır yoksa sadece yatırdığı tutarı mı ? (Bu soruya hiçbir şekilde kimseden net yanıt alamadım)
Yargılamanın zaman alacağı gerçeği karşısında bir de nispi karşı vekalet ücreeti sözkonusu. müvekkil faizi ile alamayacaksam en kısa en az zararlı yoldan dönelim diye düşünüyor . Üst mahkemeden gelecek kararın aleyhimize olması durumunda faizi ile iade alamayacaksak yatan para da değer kaybediyor çünkü.

3- Davanın reddi halinde karşı vekalet ücreti nispi doğacaktır. Bu nedenle mahkemece eksik harcı tamamlamak için tarafımıza süre verdiğinde harcı tamamlamazsak önce dosyanın işlemden kaldırılmasına sonra da davanın açılmamış sayılmasına mı karar verilir yoksa usulden red mi verilir? Karşı vekalet ücretinin maktu mu nispi mi olacağı bakımından bizim için önem arzediyor.

Buraya kadar okuyup , yanıtlayacak meslektaşlara teşekkürlerimi sunuyorum.

Saygılar.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :97, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.bilirkişimağduru, Tarih : Dün 05:14
Tamamlayıcı sağlık sigortası yaptıran müvekkil anlaşmalı hastanede poliçe kapsamında olan 23.500,00 liralık tedavi giderinin sigorta şirketi tarafından ödenmemesi üzerine cebinden ödüyor. Sigorta şirketi provizyon reddi vermiyor ancak müvekkilden sürekli eskiden hastalığı olmadığına dair evrak istiyor 3-4 gün süren evrak yazışmaları ve eksik evrak taleplerinin ardından sigorta şirketi en son müvekkilin ulaşması imkansız olan 2018 yılındaki muayene formlarını talep ediyor yani işi sürüncemede bırakıyor. Kısa sürede sonuç verdiği söylenen sigorta tahkim komisyonuna başvurmayı düşünüyorduk ancak müvekkil vekaletnameyi bu konuda özel yetkili olarak çıkartmamış, şimdi hem tekrar vekaletname masrafı yapmamak hem de tahkimin daha çok sigorta şirketleri lehine kararlar verdiği duyumu sebebiyle bu başvuruyu tüketici hakem heyetinde yapsak sizce nasıl olur 15 iş günü öncesinde sigorta şirketine başvuru yapma şartı hakem heyeti başvurularında da geçerli midir? Özel sağlık sigortası olduğu için tüketici işlemi olduğundan şüphem yoktu ama bir arkadaş da bunun sigorta olduğu için ticaret mahkemesinin görevli olduğunu söylemişti sizce en temiz yol hangisidir.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :115, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : zdmrx, Tarih : 26-03-2024 11:14
Merhaba meslektaşlarım,

2006 Esaslı icra dosyamızı yenilemek için talep gönderdiğimizde "dosya imha edilmiştir" denilerek talebimizin reddine karar verilmiş. Bu durumda nasıl bir yol izlemek gerekir ?
Yeni bir takip açmak gerekeceğine dair kararlar gördüm. Ancak tekrardan bu yola girmek istemiyoruz.

Cevaplarınız için şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :154, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.msynnc, Tarih : 26-03-2024 10:55
Değerli mestektaşlarım merhaba,

Daha öncesinde ortaklığın giderilmesi için arabuluculuk görüşmesinde karşı taraf olup da arabuluculuk anlaşamama son tutanağını ek yaparak ortaklığın giderilmesi davası açan var mıdır?

Başvurucu taraf hala dava açmadığı için karşı taraf olarak açsak davanın usulden reddini ister mi?

Şimdiden teşekkürler =))
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :154, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Ömer Faruk DİŞKAYA, Tarih : 26-03-2024 01:38
Merhaba sayın meslektaşlarım. Bir konuda yardımınıza ihtiyacım var. Müvekkilim 2016 senesinde Yalova Termal ilçesinden bir devre mülk satın alıyor. Ödemeyi de peşin olarak yapıyor. Kat irtifakı kutucuğu işaretlenen Tapu senedi kısa süre içerisinde müvekkil yerine müvekkilin kocasına veriliyor. Ben bu vaka için Tapu iptal ve tescil davası açmayı düşünüyordum ancak tapunun müvekkilin eşinin üzerine olması konusunda napacağımı bilemedim. Müvekkilimden eşiyle beraber vekalet aldım. Müvekkilim olan karı-kocayı davacı olarak eklesem ve tapunun iptali ve tescilini istesem bir sıkıntı yaşar mıyım? Cevap veren herkese teşekkür ederim şimdiden.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :165, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Mr. Kök, Tarih : 24-03-2024 12:51
Saygıdeğer Meslektaşlarım merhabalar, Müvekkilin aracını bir tanıdığı herhangi bir izin almadan alıyor ve kaza yapıyor. Kaza neticesinde olay yerinden kaçarak uzaklaşıyor. Kaza sadece maddi hasarlı bir kaza. Daha sonrasında anlaşmalı bir tutanak yapılarak müvekkilden sigortanın ödememesinden kaynaklı 25.000 TL rücu ödemesi alınmış. Yaklaşık 6 ay sonra Sigorta şirketinden rücuya ilişkin bir ihtar gönderilerek 12.000 TL daha alınmış. İşbu bedel alındıktan yaklaşık 4 ay sonra tekrar bir ihtarname gönderilerek bu sefer rücu bedeli olarak 47.000 TL talep edilmiştir. İşlem tarafıma şüpheli gelmekle beraber sigorta şirketinin olay yerini terk sebebiyle tamamen müvekkile kusuru yüklemesinin de emsal yargı kararları uyarınca ispatlanmadan talep edilmesinin hukuka uygun olmadığı kanaatindeyim. Konu hakkında nasıl bir yol izlenmesi gerekmektedir. Kıymetli yorumlarınızı bekliyorum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :236, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : yuzuak, Tarih : 23-03-2024 21:24
Meslektaşlarım merhaba. Ticari mahiyette olmayan ödünç verme sözleşmesinde ihtarname göndermeden icra takibi başlattık. Ödeme emrinin tebliğinden itibaren 6 haftalık bekleme süresini doldurduktan sonra alacak davası (itirazın iptali değil) açsak ödeme emrinin tebliği ilk istem olarak sayılır mı? Teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :257, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : GiriftHukuk, Tarih : 22-03-2024 11:44
Merhaba,

Müvekkil 27.02.2003 tarihinde edinme sebebi “imar uygulaması” olan bir taşınmazın 152/316 hissesini ediniyor. 57/316 hissesi olan diğer ortak hisselerinin tamamını 27.12.2018 tarihinde 107/316 hissesi olan kişiye satıyor ve bu kişi 164/316 hisseye sahip oluyor. Yani mevcut durumda taşınmaz iki ortaklı ve müvekkil 152/316 oranında taşınmazın sahibi.

Arsa niteliğinde olan ve İstanbul Arnavutköy’de bulunan taşınmaza ilişkin yaptığımız incelemeler sonucu taşınmazın üzerinde kaçak yapı bulunduğunu, bu yapının iki katlı konut olarak kullanılan bir yapı olduğunu, belediyede herhangi bir kaydının olmadığını yani kaçak olduğunu tespit ettik. Kaçak yapı sahibinin yukarıda bahsettiğimiz ortak olduğunu anlamamız da uzun sürmedi ve elimizdeki hisseyi kendisine satmak için girişimlerde bulunduk. Maalesef sonuçsuz kalan bu girişimler sonrası hukuki aksiyon alma kararı aldık. Buna göre;

1-) Belediyeye kaçak yapı şikayetinden bir sonuç çıkar mı? Kaçak yapının yıkılması için kullanabileceğimiz başkaca hukuki çareler nelerdir?

2-) Ortaklığın giderilmesi davası açılması halinde muhdesatın aidiyeti sorunuyla karşılaşabileceğimizi düşündük. Benzer bir tecrübe yaşayan ve ortaklığın giderilmesi yolunu seçen meslektaşlarımın tecrübeleri nelerdir? Konuya ilişkin birkaç Yargıtay kararında taşınmazın kaçak olup olmamasının muhdesatın aidiyeti açısından bir sorun yaratmadığını gördüm. Ayrıca bir üstadım muhdesatın aidiyetini baştan kabul edersek dosyanın sorunsuz ilerleyeceğini söyledi. Karşı tarafın iddiası halinde kabul edersek dosya nasıl ilerler?

3-) Müdahelenin meni ve ecrimisil davası açmak mantıklı mı? Müdahelenin meni talebinin yanı sıra ya yıkım ya da ecrimisil gibi bir seçenek mi söz konusu?

4-) Taşınmazın ifrazı mümkün mü?

Bunların dışında kullanılabilecek herhangi bir hukuki enstrüman önerisine açık olduğumu söyleyerek yardımlarınızı bekliyorum. Şimdiden teşekkür ederim.

İyi çalışmalar,
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :326, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : parkhk, Tarih : 21-03-2024 23:19
Merhabalar. Müvekkil şirketin USD cinsinden faturaya dayalı alacağı sebebi ile icra takibi açtık. Ancak icra takibinde harca esas değeri belirtmediğimizi çok sonradan fark ettik. Bu süreçte karşı tarafın icra takibine karşı açtığı menfi tespit davası reddedildi ancak takibin devamına bildiğiniz üzere etki etmemekte. Sormak istediğim şudur:

1- Eski icra takibimizden feragat ederek yeni bir icra takibi açsak lehimize karar verilen menfi tespit davası istinaf aşamasında konusuz kalır mı?

2-Eski icra takibimizde itirazın iptali açsak Mahkeme re'sen inceleme yaparak harca esas değerin yazılmaması sebebi ile takibi iptal ederse aleyhimize sonuç doğar mı?

3-Yahut icra takibini bir kenara koyarak zararımızın da hesaplanmasını talep ederek alacak davası açmak mı gerekir?

Meslektaşlarım, uzun bir süre kaybettiğimizden hızlı sonuç alabileceğim bir yol önermenizi rica edeceğim. İyi çalışmalar dilerim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :447, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Hatun Olguner, Tarih : 21-03-2024 20:38
Yargıtay 19 CD 2015/8950 Esas 2015/7785 Karar

Nafaka Sartini İhlal Cezasinin düşmesi için nafaka borcu ile birlikte takip giderleri ile faizin odenmesi gerekir.

11.2.2016 Tarih 2588-1652 sayılı karar. Taahhüdü ihlal cezasinin düşürülmesi için yargılama gideri ile vekalet ücretinin ödenmesi gerekir.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :358, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.Şuleee, Tarih : 21-03-2024 20:22
Merhaba, müvekkilin tahsil edemediği karşılıksız çıkan çek için bugün icra takibi başlattık. Ancak icra takibini yetkili icra dairesinin başka bir ilde bulunması sebebi ile bulunduğum ilden başka bir ilde başlatmak zorunda kaldım. Çekin aslını yetkili icra dairesine nasıl gönderebilirim? Muharebe yolu ile gönderebilir miyim veya gördüğüm kadarıyla ptt sigortalı olarak gönderim yapıyormuş, bu yolu kullanan meslektaşım var mıdır? Birde çekin karşılıksız çıkması sebebiyle şikayette bulacağız. Bu şikayeti icra ceza mahkemesine mi yapmam gerekir yoksa savcılık üzerinden suç duyurusunda bulunabilir miyim?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :365, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.alperşener, Tarih : 21-03-2024 16:52
Merhaba sayın meslektaşlarım;
Konuyu kısaca özetleyip uzun uzun yazmakla vaktinizi almayıp başınızı ağrıtmak istemiyorum özetle; Bir şirket konkordato ilan etmiş fakat konkordato kararından sonra da işçiler çalışmaya devam etmiş (1 yıl) şimdi ise tüm işçileri işten çıkartmışlar işçi tarafından haklı sebeple olacak şekilde. Bu noktada sorum bilindiği üzere konkordato sürecinde imtiyazlı alacaklardan olan işçilik alacaklarının icra takibine konu edilebilmesi için ilan tarihinden yahut geçici süre kararından 1 yıl önce tahakkuk etmiş olması gerekmekte. Fakat somut olayda ilandan sonra sözleşme feshedildiği için yasaktan muaf oluyoruz, işten çıkış sebebini işyerinde bir haftadan fazla süreyle ücretsiz izin verilmesi olarak baz alıp bu alacakların konkordato sebebiyle tahakkuk ettiğini ileri sürüp icra takibine konu edebilir miyiz?
(Mesleğe yeni başlamış bir küçüğünüz olarak düzgün anlatabildim mi bilmiyorum fakat şimdiden yardımlarınız için teşekkür ederim.)
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :370, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.metinalp, Tarih : 19-03-2024 15:14
Öncelikle tüm meslektaşlarıma iyi çalışamalar diliyorum.Soruma gelecek olursam, 13 örnek icra takibi başlattık, kiracı yalnızca borca itiraz etti. tarafımızca 30 günlük tahliye süresi beklenilmeksizin itirazın kaldırılması ve tahliye talepli dava açılmış. dava sonucunda bakiye kira alacağını yönünden itirazın kaldırılmasına, tahliye yönünden ise süresinde açılmadığından reddine karar verildi. şimdi esas sorum şu kiracı henüz daha taşınmazı tahliye etmedi, ben tekrar bu takibe dayalı genel mahkemelerde tahliye talebinde bulunabilir miyim ? veyahut başka izleyebileceğim bir yol mevcut mudur? ( Not: ödeme emri borçluya tebliğinden itibaren 10 aylık süre geçti)
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :460, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : cansusinem, Tarih : 15-03-2024 09:11
Merhaba meslektaşlarım
Eşlerden biri evlilik birliği içerisinde şirket kuruyor ancak şirketi baştan itibaren kardeşi üzerine kurup onun aracılığıyla işletiyor. Eşin ise yasal tek bağlantısı; işlem yapma yetkisi içeren vekaletname. Müvekkil boşanma ve mal rejimi davası açmak istiyor fakat davaya şirket ve mallarını bağlantı kurarak alamıyoruz. Belki kaçırdığım bir nokta vardır diye sizlere de konuyu açmak istedim. Fikirlerinizi sunarsanız memnun olurum. Şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :620, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukat077, Tarih : 13-03-2024 16:03
Merhaba meslektaşlarım,
Şirket borcundan dolayı bir limited şirketin sermayesine, ortaklık alacaklarına, ticaret sicil defterine haciz koymak istemekteyim. Ancak Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından Şirketin esas sözleşmesinde; taahhüt edilen
sermayenin ödenip ödenmediği, ödenmiş ise korunup korunmadığı mevzuat gereği Müdürlüğümüz tarafından tespit ve tescil edilebilen bir husus olmadığından haciz konulamayacağı yönünde yanıt almaktayım.
Alacağı tahsil için ilgili kayıtlara haciz koydurmanın başka bir çözümü var mı?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :641, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : nerminn, Tarih : 13-03-2024 14:54
Merhaba meslektaşlarım bir konuda fikrinizi almak istiyorum. Köyümüzde yapılan cami inşaatı için sermaye kısıtlıydı ve ödenek alabilmek adına bir dernek kuruldu. Köyde erkek nüfusunun yüzde doksanın mesleği inşaat sektöründeydi, o yüzden dışardan işçi vs alımı olmadı. Köyden kim ne kadar, nasıl çalışmak istiyorsa mesai saati, ücret vs gözetmeden çalışıyordu. Mayıs ayında inşaatta gerçekleşen kazada biri vefat etti. Kişi emekliydi, bir gün çalışırsa üç gün çalışmazdı zira yukarıda dediğim gibi gönüllü çalışma esastı.
Sorum şu ki; dernek yönetim kurulu başkanına SGK'dan vefat eden kişinin işçi olduğu kanısıyla özlük dosyası, işe giriş bildirgesi gibi evraklar istenmişti. Biz bu belgelerin arada işçi-işveren ilişkisi olmadığından bahisle mevcut olmadığına dair yazılı cevap sunduk. Son aşamada ise iki farklı idari para cezası gelmiş: İş kazasının süresi içinde bildirilmemesi ve belgelere bağlı idari para cezası. Derneğin ödeme yükümlülüğü olmadığını düşünüyorum. Zira yaptığım kısa araştırmada Yargıtayın gönüllü olarak bir mesleki faaliyet yerine getiren bir kişinin bu faaliyeti ücret beklentisi karşılığında yapıp yapmadığının tespiti, bir anlamda kişinin iç niyetinin tespitini yaptıktan sonra hizmet sözleşmesinin varlığını kabul etmiş. Sonuç olarak; sırf bağımlı bir iş görmenin varlığından hareketle aradaki hukuki ilişkinin iş sözleşmesi olarak nitelendirilmemesi gereken durumlardan yola çıkarak idari para cezasına itiraz edilebilir mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :628, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Buğra YILDIZ, Tarih : 13-03-2024 11:44
Merhaba;

Bir müvekkilimizin alacağı için icra kanalı ile taşınır satışı yaptık. Satış tarihi 26.01.2024 olarak belirlenmiş.

"İlgi sayılı yazınızla yukarıda numarası yazılı müdürlüğümüz esas sayılı dosyasından İİK 100. Mad. Yarar malumat istenilmiş ise de; menkul/gayrimenkul üzerine konulan haczimiz İİK.106-110 Maddeleri gereğince düşmüş fakat satış tarihiniz olan 26.01.2024'ten sonra 29.01.2024 tarihinde haciz konulmuştur."

şeklinde yazı gelmiştir. Bu kişinin 3 farklı icra dosyası var aynı kişiden. Sıra cetveli düzenlenirken satış tarihinden sonra konulan hacizler de paylaşıma dahil edilecek mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :637, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : HakiMavi, Tarih : 12-03-2024 15:58
Değerli meslektaşlarım,

Müvekkil şirkete ait bir araç Türkiye distribütöründen 2016 yılında satın alınmıştır. Tüm bakımları da yine bu distribütörün yetkili servisinde yapılmıştır.

Yaklaşık 3 ay önce araçta meydana gelen bir arıza nedeniyle araç yine bu servise verilmiştir. Servisten yurtdışından bir parça getirilmesi gerektiği belirtilmiş ve bu parçanın ücreti talep edilmiştir. Bu parçanın ücreti tam olarak ödenmiştir. Araç da servisin parkında durmaktadır.

Gelinen noktada üç ay süre geçmiş olmasına rağmen yurtdışından parça halen tedarik edilememiş ve aracın tamiri de bitirilememiştir.

Bu durumda tüketici hükümlerinden faydalanamayacağımızı da öngördüğümüzde izleyeceğimiz yol ve göndereceğimiz ihtarnamede olması gereken taleplerimiz konusunda bize yardımcı olacak meslektaşlarımız olursa çok seviniriz.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :664, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03993011 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.