|
Alternatif çözüm
|
|
Yazan |
Öncelikle bu makalede temas ettiğiniz noktayı enteresan ve doğru bulduğumu ifade etmek isterim.
Ancak kanımca var olan durumdan doğabilen sakıncalarını önleyebilmek için “ cezaların toplamasında ve müebbet hapiste bir üst sınırı kabul etmek “ daha sakıncalı durumlara yol açabilecektir. Şöyle ki:
1- Eski ceza kanundaki düzenlemeye göre üst sınırı belirlemek demek, toplam 80 yıl hapız cezası gerektiren suçları işleyen A mahkumun ve toplam 29 yıl hapız cezası gerektiren suçları işleyen B mahkumun, aynı keseye koyup 25 sene ceza çektikten sonra, ikisi de özgürlüğe kavuşabilmektir. Yani böyle bir üst sınırın varlığında sanık veya şüpheli hakkında yaklaşık 25-30 sene ceza verilebilecek bir suç şüphesi veya deliller ulaşıldığında savcı veya hakim bu kişinin işlediği diğer suçlarıyla daha fazla uğraşmayıp o kadarıyla kalsalar da bir sakınca olmayacak sanki. Netice ( çekilecek ceza ) değişmeyecek çünkü. Oysa ki yeni düzenlemeye göre A ve B mahkumun ( insani duygularıyla ) belli bir süre ceza çektikten sonra salıveriyoruz , ancak A - nın başındaki Demokleusun kılıcı ( 52 yıl) , B – nin kinden (1 yıl ) daha büyük olması gayet normaldir. Sonuçta kanun koyucu A yı ( daha fazla suçları işleyen bir kişiyi) salıverdiğinde, daha büyük bir riske girmektedir ve onu daha büyük bir tehditle kontrol etmeye çalışmak gayet mantıklıdır.
2- Var olan düzenleme Yeni CMK ve TCK - un getirdiği yeni düşünce tarzıyla uygundur: Cezaların manevi ıslah amacından biraz vaz geçip , kapitalist dünya ürünü insanımızı maddi menfaatler vaat ederek suçların azalmasını elde etmeye çalışmak. Bunun bir başka örneğin, kamu davasının açılmasının ertelenmesidir (CMK md.171).
3- Salıverme kararın geri alındığında mahkum cezanın geri kalanını çekecek. Yani 1 aylık ceza gerektiren bir suç işlediğinde 52 yıl 1 ay ceza çekecek (Makaledeki örnek). Bu abartılı görünse de kişi aslında kendi aldığı cezaları çekmektedir. Sonuçta karşımızda aftan yararlandıktan sonra denetim suresi içinde olduğu bilmesine rağmen, gözün kırpmadan yeniden kasıtlı suç işleyen bir kişi duruyor. Bu kişinin çekeceği cezanın (insani duygularıyla!!!) yeniden bir üst sınırı koymanın nasıl bir durum yaratacağı tartışmalıdır. Yani tabiri caizse “1.aftan yaranamayan birine 2. bir afa tabi tutalım!!!” demek bu.
4- Salıverme kararın geri alındığında üst sınırı uygulaması eşitsizliğe yol açmaktadır. Örnekle açıklayalım:
Farz edelim ki hapis cezası gerektiren suçlarda 28 yıl bir üst sınır koyduk
Ör: 1
A-hapis cezası 80 yıl – 28 yıl ceza çekti ( 52 yıl affedildi) –salıverildi- denetim süresi içinde 1 yıl ceza gerektiren bir suç işledi.
B-hapis cezası 55 yıl – 28 yıl ceza çekti ( 27 yıl affedildi) –salıverildi- denetim süresi içinde 1 yıl ceza gerektiren bir suç işledi.
SONUÇ
A ve B ayni şekilde 28 yıl( üst sınırı) daha ceza çekecekler. Böylece ayni davranışlar sergilemiş olmalarına rağmen A kanundan yararlanacak. B değil.
Ör: 2 ( daha sakıncalı)
A-hapis cezası 55 yıl – 28 yıl ceza çekti ( 27 yıl affedildi) –salıverildi- denetim süresi içinde 1 yıl ceza gerektiren bir suç işledi.
B-hapis cezası 55 yıl – 28 yıl ceza çekti ( 27 yıl affedildi) –salıverildi- denetim süresi içinde 27 yıl ceza gerektiren bir suç işledi.
SONUÇ
A ve B ayni şekilde 28 yıl( üst sınırı) daha ceza çekecekler. Böylece salıverildikten sonra yine gözün kırpmadan suç işlemeye devam eden B , çok daha hafif bir suç işleyen A ile ayni muameleye tabi tutulacak.
5- Neticede var olan düzenlemeden kaynaklanan ölçüsüzlükleri düzeltebilmek için var olan düzenlemeye biraz matematik eklememiz gerek. Şöyle ki:
Denetim süresi içinde 2, bir suç işleyen kişinin alacağı ceza = Affedilen süre X Yeni işlediği suçun cezası X Kanun Koyucunun tercih edeceği bir Katsayı ( coefficient).
Ör: 2 uygulaması ( Katsayı 0,5 kabul edelim)
A nın salıverme kararı geri alındığında çekeceği ceza -- 27 x 1 x 0,5= 13,5 yıl
B nin salıverme kararı geri alındığında çekeceği ceza-- 27 x 27 x 0,5 = 36,5 yıl
Bu formülle aynı anda 1. suçtan kalan cezayı da, yeni suçun ağırlığı da göz önünde tutulmuş oluyor. Ayni zamanda konun koyucunun yeni TCK ve CMK daki getirmiş olduğu yenilikten vaz geçmemiş oluyoruz (paragraf 2).
|